Emeğin Sanatı E-Dergi 169. Sayı Yeni Kanalında

14 Ocak 2013 Pazartesi

TURGAY ULU: Würzburg – Berlin Mülteci/Göçmen Yürüyüşünden Tanıklıklar-6



WÜRZBURG — BERLİN
MÜLTECİ / GÖÇMEN
YÜRÜYÜŞÜNDEN TANIKLIKLAR-VI



Güneş Altında Direnişçiler

   


Bu sabah Berlin'de güneşli ve güzel bir hava var. Bugün Cumartesi. Cumartesi günleri Almanyalılar genelde geç saatlere kadar uyurlar. Hafta içi yoğun çalışmayla geçer ve hafta sonları, Cuma gününden başlayarak eğlence ve dinlenme içinde geçer. Dün akşam toplantıdan çıkıp sokaklarda yürürken, cadde kenarlarına birikmiş sohbet eden, dans eden, ellerinde bira şişeleriyle öbek öbek birikmiş insanları gördük.
    
Berlin'in her yeri aynı mıdır bilmiyorum ama şu anda bizim direniş çadırlarının bulunduğu Kreuzberg, İstanbul'a çok benziyor. Zaten buradaki iş yerleri, cafeler genelde Türkiyeliler’in elinde. Almanya'nın diğer kentlerinin bir çoğunda sokakları tertemiz görürsünüz ama Kreuzberg'de böyle bir manzaraya pek rastlayamazsınız. Burada yerlerde uçuşan izmaritlere ve kağıt parçalarına her zaman rastlarsınız. Köprünün yanıbaşına kurulmuş bir pazar var. İstanbul'un mahalle pazarlarına benziyor. Burada da tezgahtaki ürünlerini satmak için bağıran insanları görürsünüz. Bu pazar haftada iki kere kuruluyor. Salı ve Cuma günleri bu pazardan çok sayıda insan alışveriş yaparlar.  Bu pazardaki ürünler hem ucuz ve hem de taze olduğu için insanlar buradan alışveriş yapmayı tercih ediyorlar.
    
Berlin direniş çadırlarında kaldığımız süre içinde, burada ikamet eden Almanyalıların evlerinde bazen konaklıyoruz. Almanya'da yaşayan insanların yaşam standartları dışardan göründüğü kadar yüksek değil. En azından herkes için böyle değil, diyebiliriz. Biraz Türkçe de bilen bir Alman'ın evinde konakladım. Bir oda, bir mutfak ve tuvaletten oluşan bir evde yaşıyor. O ve onun gibi bir yığın insan çok düşük bir gelirle yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Günlük yaşamda en az harcamayla yaşamını sürdürmek içn planlamalar yapmak zorunda kalıyor bu insanlar. Alışveriş yaparken en ucuz nerede ürün bulabileceğini hesaplamak zorundalar. Batı toplumunun yalnızlık içinde geçen yaşamlarını burada gözlemleyebilirsiniz. Bu yalnızlıktan kurtulmak isteyen insanlar sosyalleşmek için göçmenlerle irtibat kuruyorlar, onların mekanlarına gidip geliyorlar. Özellikle Kreuzberg'te eskiden beri yerleşmiş olan Türkiyeliler’in sayısı fazla olduğu için, burada yaşayan Almanlar'dan Türkçe’yi bir şekilde konuşan insanların sayısı oldukça fazla. Türkiyeliler’e özgü kültürel alışkanlıkları ve ya yeme içme alışkanlıklarını yakından biliyorlar.
    
Kreusberg'de çok sayıda dernek ve kurumlar var. Durgunluk ve entegrasyon Avrupa'daki genel bir özellik olsa da Berlin'de diğer şehirlere göre biraz daha hareketli bir ortam bulmanız mümkündür.
    
Bugünkü toplantımızı saat 11'de yapmayı kararlaştırmıştık. Ama bugün Cumartesi ve Almanyalılar genelde hafta sonları erken kalkmazlar. Tahmin ettiğimiz gibi, toplantıya belirlediğimiz saatte başlayamadık. Bir saatlik bir gecikmeyle toplantımıza birazdan başlayacağız. Bu normal bir durum, hava güneşli ve insanların dinlenmeye intiyacçları var.
    
Toplantımız başlamak üzereyken, mutfakta çalışan ve uzun süreden beridir bizimle birlikte direniş yapan Alman bir arkadaş benden Türkisch model pirinç pilavının tarifini istedi. Biraz zorlandım ve ona pirinç pilavının tarifini yapmaya çalıştım.
    
Şimdi yeni bir durum içindeyiz ve biz bu yeni durumla ilgili olarak yeni bir yazı kaleme alacağız. Taleplerimizi ve neler yapmak istediğimizi yeniden kamuoyuna açıklayacağız. Zaten okumakta olduğunuz bu günülük yazılarda aslında kişi ismi bildirmeden, kendi içimizde yaşadığımız tüm sorunları ve çözüm modellerini açıkça paylaşıyoruz. Mücadelemiz meşru bir mücadeledir ve biz sorunlarımızı gizleyerek değil, açıklayarak çözebileceğimize inanıyoruz.
    
En baştan belirlemiş olduğumuz üç ana talebi yeniden yazılı olarak kamuoyuna açıklayacağız. Diğer yandan ikinci bir direniş kampı kuran arkadaşlarımızla paralel bir mücadele yürüteceğiz. Aslında ikinci bir mekanın açılmış olması tamamıyla negatif bir durum olarak tarif edilemez. Yalnızca bu bir yeni durum oluşturmuş oldu. Belki de mücadele tarihi içinde yeni bir model oluşmuş olacak. Bunun nasıl olacağını hep birlikte yaşayarak göreceğiz.
    
Bizim merkezi olarak yapmış olduğumuz direniş çadırlarının dışında başka şehirlerde de direniş çadırları var. Onlarla sürekli irtibat içinde direnişimizi sürdüreceğiz. Mülteci kamplarında yaşayan ve henüz buraya gelme imkanını bulmamış arkadaşlarımızı haberdar etmeye devam edeceğiz. Diğer yandan Almanya kamuoyuna, yaptığımız şeyi daha net bir şekilde açıklayacağız.
    
Eylem planlarımız içinde işgal, resmi kurumların önüne yürüyüş düzenlemek gibi maddelerimiz var. Şimdi öncelikli olarak iki şeyi yapmamız gerekir: Birincisi buraya daha fazla mülteci getirebilmek, ikincisi de Almanya kamuoyuna yaptıklarımızı net ve muğlaklığa yer olmadan açıklayabilmek. Çünkü bizim adımıza hareket eden bir çok internet grubu kendi öznel yorumlarıyla direnişimizi yansıtıyorlar. Bu nedenle kamuoyunun bizimle ilgili bilgileri direk bizden almalarını sağlayacak daha etkin yöntemler geliştirmeye ihtiyacımız var.
    
Toplantımızda bizi Almanya'daki göçmen organizasyonları ile yeterli ilişki kurmamakla eleştirdiler. Aslında onlarla bağlantı kurmamak gibi tavrımız yok. Ama bu kurumların bir çoğu devletle çalışan kurumlar ve devlet tarafından finanse edilen kurumlar. Ama bize destek vermek isteyen ve bu konularda bir şeyler yapmak isteyenlere kimse engel olmuyor. Herkes elinden geleni yapabilir.
    
Bizim direnişimiz yalnızca mültecilerle sınırlı bir direniş değil. Şu anda Yunanistan Syntagma meydanında sürmekte olan ve iki kişinin öldüğü eylemlerle ya da Portekiz'de parlamento karşısında eylem yapanlarla, İspanya'da direniş yapanlarla bizim mücadelemiz bir paralellik oluşturuyor. Biz de bulunduğumuz coğrafyadan bu genel mücadeleye bir model ve deneyim sunmaya aday bir hareketiz.  Şu anda Polonya'da 60 kişinin sürdürdüğü açlık grevi eylemiyle dayanışmak için biz bir büyük pankart yazdık ve direniş çadırlarımızın olduğu yere astık. Ayrıca Türkiye hapishanelerinde politik tutsakların sürdürmekte olduğu ve kritik bir aşamada bulunan açlık grevi ile dayanışmak için de bir pankart yazacağız, aynı zamanda onlarla pratik dayanışma içine gireceğiz.
    
Şu anda Berlin'deyiz ve burada çeşitli konu ve gündemlerle ilgili eylemler gerçekleşiyor. Biz bunlarla sürekli irtibat halinde bulunacağız ve onların çeşitli gündemlerle düzenlemiş oldukları eylemlere de kendi pankartlarımızla katılıp taleplerimizi gündeme getirebiliriz. Yarın Berlin'de Türkiye hapishanelerinde 10 bin politik tutsağın yapmış olduğu ve 40'lı günlere dayanmış olan açlık grevleriyle dayanışmak için bir eylem gerçekleştirilecek. Bu eylemin ilanı bize iletildi ve biz şimdi bu eyleme nasıl katılacağımızı ya da katılıp katılmayacağımızı tartışacağız.
    
Burada bulunduğumuz süre boyunca çeşitli kültürel etkinlikler de yapıyoruz. Belki bu kültürel etkinlikleri daha düzenli bir şekilde yapabiliriz. İçimizde çeşitli müzik aletlerini kullanan insanlar var. Kendiliğinden olarak müzik ve diğer kültürel işler icra ediyoruz.
     
Burada bulunan, özellikle Almanyalı mücadele arkadaşlarımızın antifaşist özellikleri oldukça yüksek noktada. Ayrıca değişik kültür ve eğilimlere karşı saygı gösterilmesi noktasında oldukça duyarlılıkları var. Bizim içimizdeki herkes politik değil. Dolayısıyla gündelik yaşamda, insanların hassas oldukları konularda bazen yanlış davranışlarda bulunanlar olabiliyor.
    
Toplantımızda ilginç konuşmalar oluyor. Bir Nikaragualı arkadaş, devrimle ilgili görüşlerini dile getirdi. Onunla yürüyüş sırasında tanışmıştık ve o, üniversitelerle de ilişki kurmamız gerektiğini önerdi. 
    
Hareketimiz homojen bir hareket değil. İnsanların kafalarında din, ulus, cins ayrımı gözeten alışkanlık ve ön yargılar var. Bunları tamamen ortadan kaldırmak kısa bir sürede mümkün değildir. Bazen bu konularda insanlar arasında çelişkiler ve dargınlıklar ortaya çıkabiliyor. Bu tip durumlarla karşılaştığımız zaman ve yakın ilişkide bulunduğumuz insanlara şimdiye kadar üretilmiş olan en enternasyonal metod olan Marksizm üzerine okumalarını öneriyorum. Marksizm konusunda da insanların kafaları oldukça karışık. Hem yaşanmış sosyalizm denemelerinin bıraktığı ulusçu ve diğer olumsuz örnekler Avrupa'da oldukça tepkisel bir reflekse dönüşmüş. Ama bizim mücadele içinde geçirdiğimiz zaman içinde insanların kafalarındaki çeşitli ön yargıların yavaş yavaş kırılmakta olduğunu görebiliyoruz.
    
Şimdi çalışma gruplarını kurmaya başlıyoruz. Çeşitli işleri yürütmesi için komiteler oluşturuyoruz. Mülteci kamplarıyla ilgili işleri yürütecek, medya ile ilişkileri yürütecek. diğer kesimlerle diyalog ve ilişkileri yürütecek çeşitli gruplar kuracağız. Gruplarda yer almak isteyenlerin adlarını yazacağız ve grubun nasıl çalışacağı üzerine bilgilendirmeler yapacağız. Bu komiteler kendi arasında toplanatılar yapacak ve işlerini yapacaklar.
   
Mülteci kamplarıyla ilişkileri yürütmesi için kuracağımız komitede değişik dilleri bilen insanların yer almasına dikkat ediyoruz. Kamplarda bulunan insanlara birileri bilgi aktarmadığı sürece bu direnişten pek haberdar olamıyorlar. Çünkü mülteci kamplarında kalan insanlar gerçek bir izolasyon sistemi içinde yaşıyorlar. Bir yandan sistemin gerçekleştirdiği izolasyon var, bir yandan da buralardaki insanların politik bilince ihtiyacı var. Dünya gündemini takip edecek girişimlerde bulunmaları gerekir. Mülteci kamplarıyla ilişkileri yürütecek olan insanlar, bu kampların önünde ve içinde bildiriler dağıtacaklar. Oradaki insanların dillerinden anlayan arkadaşlarımız onlarla sohbetler gerçekleştirecekler.
    
Geçtiğimiz günlerde, buradaki bir mülteci kampına ırkçı saldırı olmuştu. Bu olaylardan sonra, söz konusu kampa otobüslerin gitmesi yasaklanmış durumda. Önümüzdeki pazartesi günü, bu kamptaki mülteci arkadaşlar bir cadde işgali yapacaklar. Biz de buradan giderek onlarla birlikte cadde işgali yapmayı düşünüyoruz.
    
Yarın eylem komitesiyle, mülteci kampları komitesi bir buluşma gerçekleştirecek. Bu buluşmada ırkçı saldırıya uğrayan mülteci kampının önündeki işgal eylemini nasıl gerçekleştireceğimizi konuşacağız. 
    
Eylem komitesi de hangi eylemleri ve nerelerde yapacağımızla ilgili faaliyetleri yürütecek. Resmi kurumları tespit edecek ve bu noktalar üzerinde yapacağımız eylemleri örgütleyecek. Aynı zamanda eylem grubu diğer lager grubuyla da koordine içinde çalışacaktır
    
Çalışma komitelerini hemen hemen oluşturduk. Sayıları eksik olan komitelerden bazılarına ek elemanlar yerleşti. Bilgilendirme çadırından bu komitelerin görev alanıyla ilgil bilgi almak isteyenler bu komitelere yönlendirilecekler ve gereekli işlemler bu komiteler aracılığıyla sürdürülecek.


20.10.2012
Turgay Ulu
Berlin




Sorun Polemik Ve Çözüm Yöntemi Arayışları




Özgürlük yürüyüşümüzün Berlin durağındaki direnişimiz devam ediyor. Ancak bu aralar epeyce sıkıntılı günler geçiriyoruz. Daha önceki yazılarda, kişi isimleri vermeden ortamımızda yaşanan çelişkileri ve görüş farklılıklarını açık bir şekilde dile getirmiştik. Sorunlarımızı henüz çözebilmiş değiliz. Üstelik tartışma ve çözüm arayışlarımızda karşılıklı görüşlerin dile getirilmesindeki yöntemsizlik politik olmayan bir görünüm oluşturuyor.

Açlık grevine hemen başlamayı düşünen arkadaşların şu anda direniş çadırlarımızın bulunduğu alanı fiili olarak terkedip gitmeleri buradaki insanların bir çoğunda bir tepkiselliğe yol açtı. Birbirilerini uzun süre öncesinden tanıyan, aynı dili kullanan arkadaşlar, aralarında sert ve politik olmayan argümanlarla tartışmalar yaptılar. Bu durum kısmen fiili durum da ortaya çıkardı ve direniş kampımızı merakla izleyen destek güçlerimiz üzerinde olumsuz bir etki yarattı.

Hiç bir direniş hareketi sorunsuz olmamıştır. Şimdi bizi ağır bir görev bekliyor. Dişimizle, tırnağımızla, patlayan ayaklarımız ve özgürleştirdiğimiz kafamızla buraya kadar taşımayı başardığımız direnişimiz şimdi sekteye uğrama riskiyle karşı karşıya.

Bu krizi çözmek zorunluluğuyla karşı karşıyayız. Direnişimizin yaratmış olduğu dinamiği ve politik etkiyi kişilerin kaprislerine kurban edemeyiz. Kriz yönetimini ve çözüm yöntemini bulmak zorundayız.

Öncelikle bir çözüm yöntemi üzerinde anlaşmamız gerekir. Tartışma ve polemikleri yürütürken kullandığımız dil ve üslubu politik bir içeriğe kavuşturabilirsek biz bu krizli durumu atlatma şansını yakalarız.

Bu yazılarda, sorunların politik içeriğinin ne olduğu yansıtılıyor ki, gelecek zamanlarda yaşanacak direniş hareketleri için çok yönlü bir deneyim oluşturmuş olalım. Ancak kişilerin gündelik yaşam içinde birbirilerine karşı davranışlarında politik olmayan sürtüşmeler de yaşanmaktadır. Çelişkiler ön plana çıktığı zaman insanların içlerinde yetiştikleri kültür ve yaşam alışkanlıkları da öne çıkıyor. Çelişkilerin nispeten eylemle arka plana itildiği dönemlerde insanlar daha fazla politikleşme eğilimi taşıyorlar ve insanlarda bir sınıfsal bakış açısı oluşuyor. Ancak çelişkiler içe yöneldiği zaman aynı sınıftan ve aynı taraftan olma     durumunda arızalar ortaya çıkıyor.

İki taktiğin ortaya çıkması ve arkadaşlarımızın bir kısmının fiili olarak direniş çadırlarının olduğu yerden başka bir yere gitmiş olmaları, iletişim ve genel işlerin yapılmasında bir kopukluğa yol açtı. Bunun ardından tek tek insanların birbiriyle basit gündelik işleyiş içinde sataşmalar yaşaması, ortamımızda bir moral bozukluğuna yol açıyor.

Bizler özgürlük yürüyüşümüzle, içinde bulunduğumuz ortamı sarsan bir etki yarattık. Kapitalist izolasyona karşı olan bütün renkleri bir araya getirip, hem kitlesel hem de dinamik ve militan bir hareket yarattık. Geldiğimiz noktada iki taktik farklılık ortaya çıktı. Bu durum belli sorunlar yaratmış olsa da biz bu iki taktiksel mücadele yöntemini, bütünlüklü bir hareket olarak yürütebiliriz.

Bundan sornaki günlerimizde yeni bir modeli denemiş olacağız. Kapitalist izolasyona karşı iki taktik arkasında tek bir güçle mücadele yürütmeyi deneyeceğiz. Bunu nasıl yapacağımız noktasında henüz pratik bir yöntem önerisi üzerinden konuşmuş değiliz. Ancak önümüzdeki günlerde ya da haftalarda bu sorun bizim karşımıza pratik adımlar için karar almak zorunda kalacağız.

Berlin Orenien Platz'daki direniş çadırlarımıza bir eylem ilanı geldi. Bu ilana göre; Türkiye hapishanelerinde şu anda 10 bin kişi açlık grevinin 40. günündeler. Açlık grevi, hapishanelerde süren izolasyon uygulamalarına karşı ve Kürt güçlerine karşı gerçekleştirilen operasyon ve katliamlara karşı yapılan bir eylemdir. Açlık grevine giden insanlar arasında milletvekilleri de var. Ayrıca Avrupa'da da izolasyona karşı eylemler epey bir zamandan beri sürüyordu. Bugün de Berlin'de Aleksandraplatz'da gerçekleşen protesto yürüyüşüne biz de direniş çadırlarımızı temsilen katıldık. Elimizde gene 10 dilde yazılmış olan "özgürlük" bayrağımızı aldık ve tişörtümüzde bulunan özgürlük yürüyüşümüzün amblemini ifade eden simge ve sloganlarımazla katıldık. Megafondan, direniş çadırları adına bir konuşma yapmak için bize de söz verdiler ve biz de izolasyona karşı yürüttüğümüz mücadelenin ortak olduğunu vurgulayan bir konuşma yaptık.

İzolasyona karşı gerçekleştirilen yürüyüş gene parlementonun önüne doğruydu. Bu yol güzergahı üzerinde üniversite ve müzeler vardı. Yürüyüş boyunca sohbet ettiğimiz arkadaş geçtiğimiz bu güzergah üzerinde bulunan yerlerle ilgili bilgiler verdi. Bu güzergahta bulunan üniversitenin girişinde Marks'ın bir sözü yazılıymış."Asıl olan dünyayı tahlil etmek değil, onu değiştirmektir" biçiminde Marks'ın 11. tezinde dile getirdiği tespit bu üniversitenin girişine koyulmuş. Berlin, Doğu Almanya'da olduğu için buradaki eski sistemi ifade eden simge ve isimler var.

İzolasyona karşı gerçekleştirilen eylem bittikten sonra, bizim direniş çadırlarımıza yakın bir yerde yeni bir devrimci derneğin açıldığını öğrendik ve onlara bir ziyarette bulunduk. Derneğin önünde saz çalıp türkü söyleyen insanlar vardı. Yöresel yemekler yapmışlardı, bize yemek ve çay ikram ettiler. Bizim direniş çadırlarından haberleri varmış. Daha önce de alanımıza gelmişler ve bizi bulamamışlar. Bizimle görüşmek istediklerini ve destek vermek istediklerini söylediler. Ne yapabileceklerine dair bize sorular sormak istediklerini söylediler. Biz de her zaman çadırlarda arkadaşlarımızın olduğunu ve bu konuda destekte bulunmak isteyen her kesle görüşme ve eylem birliği yapabileceğimizi onlara söyledik.

Dünkü ve bugünkü Junge Weld (Genç Dünya) adlı günlük bir sol gazetede bizim özgürlük direnişimizle ilgili orta sayfada geniş bir haber çıkmıştı. Bizim fotoğraflarımızla birlikte bizim yürüyüşümüzü, röportajlar sırasında söylediğimiz bir sözden yola çıkarak haberleştirmişler. Bu gazete bizim yürüyüş haberimizi "onurun yürüyüşü" başlığıyla vermişler.

Açlık grevi taktiğini hayata geçirmek isteyen arkadaşlarımız henüz eyleme başlamadılar. Hazırlık çalışmaları sürüyor. Birkaç gün içinde eylem başlayacak. Şimdilik açlık grevi çadırının nereye kurulacağı üzerine araştırmalar devam ediyor. Bir kaç alternatif mekan var. Bunlardan uygun olan bir mekan seçilecek ve oraya eylem çadırı kurulacak.

Berlin direniş çadırlarımızda direnişimizi devam ettirdikçe doğal olarak buradaki diğer devrimci güçlerle ilişkilerimiz gelişiyor. Önümüzdeki günlerde Suriye'de olası savaşı protesto etmek için bir yürüyüş gerçekleştirilecekmiş. Bu haberi bize de ilettiler ve biz kendi aramızda bunu görüşeceğiz. Daha sonra eyleme katılıp katılmayacağımızı ya da nasıl katılacağımızı bildireceğiz.

Bizim direniş çadırlarımızdaki işlerimiz oldukça yoğun oluyor. Ama gene de Berlin'de gerçekleşen yürüyüş, seminer gibi etkinliklere katılmaya çalışıyoruz. Direnişimiz giderek başka güçlerle buluşmaya ve genişlemeye devam ediyor. Eylemlere devam ettikçe etki alanımız genişlemeye devam edecektir.

21.10.2012
Turgay Ulu
Berlin



Schönefeld'deki Wansmansdorf Mülteci Kampına Ziyaret



   
Bu sabah, Berlin'e geldikten sonraki ilk kamp ziyaretimizi gerçekleştirdik. 600 km yürüyüp Berlin'e geldikten sonraki üçüncü pratik eylemimiz oldu bu. İlk büyük eylemimiz parlamentoya yürümek olmuştu. Yedi bin kişiyle, bütün renkleri birleştirerek etkili ve birleşik bir çıkış yapmıştık. Ondan sonra da Nijerya konsolosluğunu işgal ettik ve 6 saat süreyle polisin vahşi saldırısına karşı direndik. Bu çatışmalarda yaralanarak göz altına alınan arkadaşlarımızın serbest bırakılması için kalabalık bir kitleyle karakola yürüyüp göz altına alınan arkadaşlarımızı geri almıştık.
    
Daha önce Schönefeld mülteci kampına karşı bir Nazi saldırı olmuştu. Bu sabah saat 7.30'da Oranien platzdaki direniş çadırlarımızda toplanarak bu mülteci kampına doğru hareket ettik. Buluşmayı çok erken bir saatte gerçekleştirdiğimiz için katılan insanların sayısının az olacağını tahmin etmiştik ama o kadar da az olmadı. Schönefeld mülteci kampı, Berlin'e çok uzak değil ama yürünerek gidecek kadar da yakın değil. Schönefeld mülteci kampına varmak için bir kaç tren değiştirerek gittik.  Yanımızda hiç eksik olmayan sarı renkli 10 dilde "özgürlük" yazan bayrağımız gene vardı. 
    
Schönefeld'deki mülteci kampı, bizim Würzburg'tan buraya kadar gerçekleştirdiğimiz yürüyüş sırasında baskınlar düzenlediğimiz diğer mülteci kampları gibi izolasyon özelliği taşıyan bir kamptır. Schönefeld'deki mülteci kampı, şehirden çok uzak  noktada kurulmuş bir kamptır. En son otobüstan indikten sonra kampın olduğu mekana ulaşmak için epeyce bir mesafe yürüdük. Bu yürüyüş sırasında sarı bayrağımız açık olduğu için polis yolda önümüzü kesti ve bu şekilde pankart açarak  izinsiz yürüyemeyeceğimizi söyledi. Biz bu sırada zaten mülteci kampına epeyce yaklaşmıştık. Fiilen yürüyerek kampın içine kadar girdik. Kampın içinde bulunan şef bize itiraz etti ve bir kez daha polisi çağırdılar. Polis bizim burada gösteri yapamayacağımızı söyledi. Biz de onlara kamptaki arkadaşlarımızı ziyaret etme hakkımızın olduğunu söyledik. Kampta kalan ve bizim yürüyüşümüze başından beri katılmış olan bir arkadaşımız bizlerin onu ziyaret ettiğini ve kendisinin misafirleri olduğumuzu söyledi. Biz topluca arkadaşımızın odasına girdik. Orada oturmaya devam ettik.
    
Schönefeld'deki mülteci kampında yaptığımız incelemelere göre, geçtiğimiz günlerde gece saat 02 civarlarında, mülteci kampının etrafında bulunan tel örgüleri keserek girmişler ve camları kırarak bir kadın ve bir erkeğin yatmakta olduğu odanın içine siyah renkli motorin yağı atmışlar. Doğal olarak içerde bulunan insanlar korkmuşlar, kadın psikolojik travma yaşamış. Saldırıyı gerçekleştiren faşistler, kampın duvarlarına ırkçı içerikli sloganlar yazarak kaçmışlar.
    
Kampın içinde kalan mülteciler, can güvenliklerinin olmadığından şikayet ediyorlardı. Bu kamp Berlin merkezine yakın bir noktada bulunuyor. Ancak burası başka bir eyalet olduğu için bu kampta kalan mülteciler residezflicsh yasasından dolayı Berlin'e gelemiyorlar. Bu kampa zaten otobüsler saatte bir gidiyor. Nazi saldırısı gerçekleştirildikten sonra da bu kampa gidip gelen otobüsler engellenmiş. İnsanlar kampın dışına ulaşmakta zorlanıyorlar.
    
Kampın içindeki odada oturmaya ve sohbet etmeye devam ederken polisler, yanlarında kampın şefi ile birlikte tekrar geldiler ve buradan çıkmamız gerektiğini söylediler. Ancak biz oturmaya devam ettik. Misafiri olduğumuz arkadaş bize çay yaptı. Bu mülteci kampında konuştuğumuz insanlardan bir kaçı, Berlin'de bulunan direniş çadırlarımıza geleceklerini söylediler. Ayrıca önümüzdeki günlerde bu kampın önünde bir gösteri düzenlemeyi kararlaştırdık.
    
Schönefeld kampına giderken, yol üzerinde yeni yapılmakta olan bir hava alanı gördük. Bu hava alanı için çok yüksek bir sermaye yatırıldığını anlattı Almanyalı arkadaşlar.
    
Bugünkü toplantımıza değişik çevrelerden yeni insanlar katıldı. Bir sol parti bizim için kampanya düzenlemek istediğini söyledi ve bu konuda bizim görüşümüzü aldı. Başka bir arkadaş da Leipzig'de bizim Nijerya işgali eylemimizle dayanışmak için bir yürüyüş düzenlemek istediklerini aktardı. Bizden bu yürüyüşe katılımların olmasını talep ettiler. Ayrıca Hannover'de düzenlenen eylemde yaptığımız gibi, bir bildiri yazmamızı istediler. Diğer bir arkadaş da faşist saldırıların yıldönümlerinde Almanya çapında yürüyüşler yapmak istediklerini ve bu konuda birlikte neler yapabileceğimizi sordu. Bununla ilgili olarak bir kampanya gerçekleştirmek istediklerini söylediler ve bize yazılı bir davatiye verdiler. Birlikte eylemi nasıl yapabileceğimizi sordular.
     
Bu akşamki toplantıdan çıkan en önemli sonuç, artık bizim eylemimizin yalnızca mültecilerin sorunlarıyla sınırlı bir eylem olmadığının herkes tarafından anlaşılıyor oluşudur. Önümüzdeki süreçlerde eylem planı yapmak isteyen kesimler bizimle birlikte eylem yapmak istediklerini bildiriyorlar.
    
Direnişimizin boyutu giderek yayılıyor. Aramızda iki taktiğin ortaya çıkması, eylemin çatallaşmasına yol açsa da genişleme etkisini sürdürmeye devam ediyor. Belki de iki taktiği bir arada kullanabilirsek eğer, daha güçlü bir biçimde yolumuza devam edebiliriz.
    
Bu akşamki toplantımızın ana konularından biri de açlık grevi yapan arkadaşlarımızla nasıl bir koordinasyon sağlayacağımız konusudur. Bunun yol ve yöntemlerini herkesin katıldığı bu toplantıda belirlemek için uğraşıyoruz.
    
Şimdi iki taktiği bir arada sürdürme çabası ve isteği yavaş yavaş öne çıkıyor. Önce aramızda genel ve birleşik bir toplantı yapıp nasıl birleşebileceğimizi tartışacağız.
    
Bugünkü toplantımızda yürüyüşümüze başından beri katılan bir arkadaş, bu ikili grubun oluşmasının aynı dili kullanan ve aynı ülkeden gelmiş olanların kendi aralarında saflaşmasından kaynaklandığı tespitini yaptı ve bu duruma bir son vermek gerektiğini söyledi.
    
Toplantımızda bu akşam bir sakinleşme havası seziliyor ve birleşme istek ve eğilimleri öne çıkıyor. Bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz eylemin yaratmış olduğu bir kültür var. Bu kültürün etkisiyle çelişkilerimizi çözmek daha da kolay olacak gibi görünüyor.
    
Bir konuşmacı, ortaya çıkan bu ikili görünümün arkasında ismini vermek istemediği dışardan bir grubun yönlendirmesi olduğu tespitini yaptı. Ama bu konuda herhangi bir isim vermeyeceğini söyledi. Bu konuşmacı, sözünü ettiği grubun mülteci direnişini böldüğünü ve o grubun ismini vermek istemediğini söyledi. Daha sonra bu konuşmacı arkadaş o grubun ismini de verdi. Ama biz burada bunu yazmayı gerekli görmüyoruz. Çünkü Almanya'daki grupların teori ve pratiklerini henüz çok yakından tanımıyoruz. Bu konularda ayrıntılı analizler yapabilmek için biraz daha zamana ihtiyacımız var.
    
Bugüne kadar yaşadığımız çelişkiler ve olumsuzluklar üzerine bu birkaç gündür insanlar düşünmüş oldular, şimdi daha sakin bir kafayla düşünüldüğü için toplantıda olumlu bir hava esiyor. Ama gene de bu konuyu çözmek için bugünkü zamanımız yeterli değil.
    
Öte yandan açlık grevi taktiğini uygun bulan arkadaşlar, bir-iki gün içinde açlık grevine başlayacaklar. Bir yandan da sokak eylemlerimizle ilgili plan ve hazırlıklarımız devam ediyor. İki koldan tek bir güce karşı direnişimizi sürdürmeye devam edeceğiz.
    
Yoğun bir pratik içinde bulunduğumuz için dünyanın diğer noktalarında sürmekte olan devrimci mücadelelerle ilgili ayrıntılı inceleme yapma zamanımız olmuyor. Teorik konular üzerine inceleme yapmak için ise hiç zamanımız olmuyor. Dünyadaki politik gelişmelerle ilgili olarak çok kısa zaman aralıklarında ancak genel haber başlıklarına göz atabiliyoruz. Direniş süreci içinde önemli birikimler edinmemizin yanında, özellile teorik konulara yoğunlaşma şansını kaçırmış oluyoruz.   
    
Bir yandan mücadelemizi devam ettirirken, bir yandan da içimizde çeşitli nedenlerden kaynaklanan çelişki ve sorunları çözüme kavuşturmaya çalışıyoruz. Şimdi bir sınavla karşı karşıyayız. Bu noktada tarih bizi yargılayacaktır. Olumlu ya da olumsuz olarak tarihe bir not düşmüş olacağız.
    
Çelişkilerimizi çözmek için iki yöntem önerisi var. Birincisi toplantıları yalnızca mültecilerin yapması gerektiği ve kararları yalnızca mültecilerin vermesi gerektiğini savunan bir görüştür. İkinci görüş toplantıların hep birlikte yapılması görüşüdür. Şimdi bu konuda nasıl bir çözüm geliştirebileceğimizi tartışacağız.
    
Bölen ve ayıran görüşler mücadelemizin genel gidişatına zarar veriyor. Direnişe katılan her kesin söz ve karar hakkı olmalıdır. Birlikte karar verip birlikte yapmalıyız.

22.10.2012
Turgay Ulu
Berlin
    


İki Taktik Ve Ortak Noktada Buluşma Çabaları



  
Bundan önceki yazılarda, direnişimizin ilerleyen aşamalarında mücadeleyi hangi eylem yöntemleriyle sürdüreceğimize dair iki taktik farklılık ortaya çıkmıştı. Bir kısım arkadaşımız açlık grevi taktiğini hemen kullanma kararı aldı. Bir kısım arkadaşımız ise açlık grevi taktiğinin şu anda kullanılmasının hatalı bir karar olduğunu ve şimdiye kadar yapmış olduğumuz sokak eylemlerini sürdürmemiz gerektiğini savundu.
    
Bu iki taktiği bir arada kullanarak mücadeleyi sürdürmek için metod arama yöntemlerini sürdürüyoruz. Dünkü toplantıda belli bir yumuşama ortamı yaratmıştık, ancak süre yetersizliği nedeniyle dünkü toplantıda bu konuda bir sonuca varamadık.
   
Açlık grevine başlamayı uygun bulan arkadaşlar bu kararlarını hayata geçirecekler. Artık bu saatten sonra iki taktiği bir arada nasıl sürdürebileceğimize dair bir yöntem bulma arayışındayız.
    
Aslında sorun iki farklı taktiğin ortaya çıkmasında değil. Çünkü her mücadele ve direniş deneyiminde farklı taktikler ortaya çıkabilir ve herkes her konuda aynı görüşleri savunmayabilir. Ancak bu aşamadan sonra hepimizin değil ama içimizden bazı arkadaşların birbirlerine karşı kullandıkları üslup ve tartışma yöntemlerinin uygun olmaması mücadeleye katılmış olan aktivistleri rahatsız etti.
    
Açlık grevine hemen başlamayı düşünen arkadaşlar, artık hükümete zaman tanımamak gerektiğini düşünüyorlar. Bu güne kadar geçen sürenin yeterli olduğunu düşünüyorlar. Açlık grevinin hatalı ve erken başvurulan bir taktik olduğunu düşünen bizler ise yapacak başka eylem yöntemlerimiz elimizde varken, en son kullanılacak bir taktiğin başta kullanılmasının ters etki yaratacağını düşünüyoruz.
    
Açlık grevi eyleminin ne olduğu ve nasıl yürütülmesi gerektiği üzerine tartışma ve görüş alışverişi yapmaya devam ediyoruz. Bir kısım arkadaşımız açlık grevine hemen başvurulmasının hükümet üzerinde baskı yaratacağını söylüyor.
    
Önümüzdeki günler, mücadele tarihinin bizleri sınayacağı bir evre olacaktır. Birbirlerine karşı uygun olmayan üslupta davranan arkadaşların ortamımızda yarattığı moral bozukluğunun ve küskünlüklerin bundan sonra yaşanmaması için gerekli konuşmaları yaptık.
   
Açlık grevi ekibi önce Naziler tarafında öldürülen Romanları temsil eden noktayı ziyaret edecekler ve bunun ardından eyleme başlayacaklar. Angele Merkel de bu noktada bir konuşma yapacak ve dolayısıyla medya da orada olacağı için eylemin duyurusu için avantajlı bir ortam yaratılacağı düşünülüyor.
    
Şu anda bir hapishanede Romanlar var ve polis onları 24 saat içinde göndermeyi düşünüyor. Açlık grevinin nerede ve ne zaman olacağı daha sonra açıklanacak. Mekan ve malzemelerin hazırlanması için gerekli çalışmalar devam ediyor.

Berlin'de bir haftadır güneşli günler yaşanıyordu. Bu günlerde havalar soğumaya başladı. Çadırın içinde yaktığımız odun sobası bazen dumanı içeriğe veriyor, bu durumda dumanın etkisi ısının verdiği güzelliği alıp götürüyor.
    
Berlin'de günler hareketli geçiyor. Burada bir yığın başka sorunlardan kaynaklanan eylem takvimleri çıkartılıyor. Bu eylem takvimlerini çıkaran kurumlar artık bizim direniş çadırlarımızın bulunduğu mekana da gelerek eylem birliği yapmak istediklerini söylüyorlar. Biz de burada uzun yıllardan beri bulunan kurumlar gibi artık dikkate alınıyoruz. Biz de diğer kesimlerin düzenlediği eylem ve etkinliklere katılıyoruz kendi görüş ve önerilerimizi sunuyoruz.
    
Buralarda eylem ya da kampanya düzenleyen Almanyalı kurumlar bazen birbirleriyle çeşitli çelişkiler yaşıyorlar. Bazen birbirleriyle rekabet ediyorlar. Bu durum bazen direniş yapan bizim gibi insanların birliğinin sürmesinde olumsuz etkiler yapıyorlar.
    
Dil bilmemek bizim direnişlerimizde dışardan müdahale ya da bozucu etkilerin olmasına olanak sağlıyor.
    
Belki de iki taktiğin bir arada sürdürülmesi bizim direniş için avantajlı bir durum yaratacaktır. Bir tarafın aldığı eylem kararını hayata geçirememesi durumunda, ya da yarıda bırakması durumunda ikinci bir seçeneğin hazır durumda olması bizim soluk almamızda yardımcı olacaktır.
    
Açlık grevinin başlamasıyla birlikte her an yeni bir gelişme söz konusu olabilir. Devletin müdehalesi gündeme gelebilir. İnsanları kayıtlı bulundukları mülteci kamplarına geri gönderme durumları söz konusu olabilir. Tüm bu olasılıklara karşı hazırlıklı olmak zorundayız.
    
Her an, yeni bir eylem yöntemiyle devletin saldırılarına karşı yanıt vermeyi düşünmemiz gerekir. Bir modelde önümüzü keserse, bu sefer başka bir eylem modeli yaratmak zorundayız. İlk darbede dağılırsak ya da moral bozukluğuna uğrarsak gerisini getirmek ve toparlanmak zor olur. Şimdiye kadar saldırılar bizi engelleyen değil, titikleyen bir rol oynadı. Belki bu sefer açlık grevinin ortaya çıkması sonrasında oluşan duyarlılıklar olacaktır.

23.10.2012
Turgay Ulu
Berlin


TURGAY ULU

DEVAM EDECEK....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder