Merhaba,
Selâm 1 Mayıs’a, 1 Mayıs’ı kutlayanlara.
Selâm meydanlarda özgürlük türküleri söyleyenlere…
Alın terinin yüceliğine selam durana…
Selam!
Emperyalizme…
Sömürüye…
Kahrolsun diyene selam!
Kahrolsun nasırlı yürekler,
Ve yaşasın nasırlı eller diye bağırana selam.
Ve meydanlardaki bayramın toplumda bayramlaşacağı günlere şimdiden selâm!
Fabrikalarda, barikatlarda direnen işçi sınıfına bin selâm!
Kürtlere yönelik ağır tehdit ve baskıları direnerek püskürten, Kürdistan’ın her yanını sivil itaatsizlik ağıyla direniş meydanına dönüştüren Kürt halkına bin selam!
Mahpushanelerin demir parmaklıkları arasından onursuzluğa ve tecride direnen devrimci tutsaklara bin selam!
Reformist, ulusalcı, liberal sarı 1 Mayıs’lar için değil, kızıl 1 Mayıs’lar için mücadele edenlere selâm!
Kabuk çatlıyor, paslı zincirler ağır ağır sarsılmaya başlıyor. Gün kapkara bulutları aralayıp aydınlatıyor dünyayı, hayat coşkuyla doluyor.
1 Mayıs, bir heyecandır; ya yeleleri rüzgârda uçuşan bir at, ya sevgimizi tutuşturan bir murat.
1 Mayıs bir özlemdir; ya barışın saçaklandığı kırmızının yalnızca gül, karanfil ve gelincikte renk bulduğu bir dünya, ya kirletilmemiş, yeşilin yeşil, mavinin mavi, karanın ancak sobamızdaki kömürde renk bulduğu bir doğa.
1 Mayıs bir rüzgârdır; ya bahar kokan bir meltem, ya da esen, savuran bir bora... Boraya göğüs germeli, bahar basılmalı bağra.
1 Mayıs bir çığlıktır; ya denizlerin ak köpüklü ufuklarından, ya karlı dağ doruklarından yüreğimizde yankısını bulur. Ya barış kokar ya çile. Barış kokanı bizim olsun!
1 Mayıs güneşi,
Umudu ve öfkeyi taş duvarların ardında yiğitçe koruyanların;
100 yıl önce kurulan darağaçlarına karşın birlik, mücadele ve dayanışmayı elden bırakmayanların;
Yaşamın her alanında üreten ve yönetecek olanların yüreklerini, yüreklerimizi ısıtsın!...
Yaşasın 1 Mayıs!
Biji 1 Gulan!
Delerken çiçekler
_____________toprağın karanlığını
Aydınlığın dudağında evren
_____________uyandı uykusundan.
Kuşlar kanatlarıyla
_____________dağıtırken sisini karanlığın
terkisinde güneşin ışığını
_____________saçtı dört yana,
________________________dört nala atlar.
Bir mayıs sabahında
___aynı çarka asıldı binlerce yürek,
___aynı saza mızrap vurdu binlerce parmak,
___aynı sevdayı haykırdı binlerce ağız,
___aynı özlem için sıkıldı binlerce yumruk,
__________________ baskıya, zulme,
_________________________sömürüye karşı!
Öfkeli boğazlardan çıkan sesle
_____gürledi ağızlarda Bir Mayıs Marşı.
Bu ses, titretirken yürekleri,
_____adımlar sarsarken kaldırımları
Tüm yurtta yankılandı,
__________________ köy köy,
_________________________kent kent,
________________________________çarşı çarşı...
Ali Ziya Çamur
BU SAYININ SAVSÖZÜ
"Sanatçının gündemi ülke emekçilerinin gündemi ile aynılaşmıştır. Tüm padişah höykürmelerine, faşist dayatmalarına karşı; bağımsızlık, özgürlük, eşitlik ve bu çerçevenin hayatlarımıza tek tek dokunan ayrıştırma, ötekileştirme ve muhafazakârlık adıyla servis edilen gericilik, Kürt halkının ve komşu ülkelerinin üstündeki ırkçı düşmanlık, savaş kışkırtıcılığı, ülkemin bir NATO karargâhı hâline getiriliyor olması temel meselemizdir. Eğitim-sağlık-çalışma yaşamımız iç edilmiş, tüm ortak değerlerimiz özelleştirme adıyla peşkeş çekilmiş, kentlerimiz, meydanlarımız ve kültürel dokularımız talan edilmiştir. Sıra üniversitelerimize, sanat alanlarına gelmiştir.
Günün özgürlük sanatçısı; tüm bu dayatmalara karşı üreterek insanlıkla arasındaki köprüyü büyütebilir. Akıl zenginliğinin çoğaltılması, aydınlanmanın kanallarının açılmasına katkı sunacaktır. Sanatın görevi de bu olsa gerek. Barışı, kardeşliği kışkırtan, uşak etme ve biat etme geriliğini yenen, insan olma erdemini yücelten bu duyarlılık bugün en fazla gereksinmesi olandır.
......
Bitirilmiş, iç edilmiş bir sistemin bekçisi değil, geleceğin yaratıcısı olmayı bu anlamda sistem ve yandaşlarının safında değil emekçilerin yanında saf olmayı, geçmişe sarılıp ağlaşmayı değil geleceği kurmayı yeniden düşünmeliyiz.” ORHAN AYDIN (22 Ocak 2013 / sol.org.tr)
YAŞAM VE SANATTA
15 GÜNÜN İZDÜŞÜMÜ
1 MAYIS’TA ALANLARI DOLDURANLARA SELÂM!
1 Mayıs, geçmişle gelecek arasında insan emeğinin ve insanlığın değerini, emeğin ve insanın yenilmez gücünü ortaya koyan tarihsel bir gündür.
1 Mayıs, sefalet çekenlerin, sefahat sürenlerin tahtını salladıkları, egemenliklerini kırdıkları bir gündür.
1 Mayıs, damlalarca buluştuklarında emeğinin selleşen gücünü ortaya çıkaran bir gündür.
1 Mayıs, dünyanın gelirlerini paylaşan birkaç yüz kişiye karşı, birleşerek devleşen emekçilerin, onların yüreğine korku saldığı gündür.
1 Mayıs, geçmişten bugüne kazanımlar için bir zafer günü, gelecekteki kazanımlar için birlik ve mücadele günüdür.
1 Mayıs, bir heyecandır; ya yeleleri rüzgârda uçuşan bir at, ya sevgimizi tutuşturan bir murat.
1 Mayıs bir özlemdir; ya barışın saçaklandığı kırmızının yalnızca gül, karanfil ve gelincikte renk bulduğu bir dünya, ya kirletilmemiş, yeşilin yeşil, mavinin mavi, karanın ancak sobamızdaki kömürde renk bulduğu bir doğa.
1 Mayıs bir rüzgârdır; ya bahar kokan bir meltem, ya da esen, savuran bir bora... Boraya göğüs germeli, bahar basılmalı bağra.
1 Mayıs bir çığlıktır; ya denizlerin ak köpüklü ufuklarından, ya karlı dağ doruklarından yüreğimizde yankısını bulur. Ya barış kokar ya çile. Barış kokanı bizim olsun!
1 Mayıs güneşi, umudu ve öfkeyi taş duvarların ardında yiğitçe koruyanların; 126 yıl önce kurulan darağaçlarına karşın birlik, mücadele ve dayanışmayı elden bırakmayanları unutturmama, yaşama, yaşatma günüdür.
Selam 1 Mayıs’a, 1 Mayıs’ta alanlara koşanlara!..
Selam meydanlarda özgürlük ve barış türküleri söyleyenlere!..
Alınterinin yüceliğine selam duranlara selam!..
Emperyalizme, sömürüye, yoksunluğa ve yoksulluğa karşı, nasırlı elleriyle dik duranlara selam!..
Kabuk çatlıyor, paslı zincirler ağır ağır sarsılmaya başlıyor. 1 Mayıs güneşi, kapkara bulutları aralayıp aydınlatıyor dünyayı.
1927 yılında Amele Teali Cemiyeti’nin merkezinde yapılan kutlamalarda, “Bir Mayıs, Bir Mayıs ilk dileğimiz / Yaşatacak seni tunç bileğimiz” diye biten ilk 1 Mayıs marşından 1976’dan bugüne gelen “1 Mayıs 1 Mayıs işçinin, emekçinin bayramı” sözleriyle başlayan 1 Mayıs marşı alanlardan alanlara hep bir ağızdan gür seslerle çınlatsın evreni.
Yaşasın 1 Mayıs!
“ARKADAŞ Z. ÖZGER ŞİİR ÖDÜLÜ” SONUÇLANDI...
Mayıs Yayınları‘nca bu yıl onsekizincisi düzenlenen ”Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü” nün sonuçları açıklandı.
2013 yılında “Bir Şiiri İnceleme” disiplininde verilen ödül, Şerif Mehmet Uğurlu’nun “Turgut Uyar’ın ‘Geyikli Gece’ Şiiri Üzerine Bir İnceleme” adlı çalışmasına verildi.
Ödüle katılanlar arasından yayımlanmaya değer görülen; Gamze Akbaş, Onur Akyıl, Melih Elhan, Seçil Özcan ve Aslıhan Tüylüoğlu’nun çalışmaları da ödülü alan incelemeyle birlikte, yayımlanacak kitapta yer alacak.
2012 yılı içinde yayımlanan ilk şiir kitapları arasından sorgu yöntemiyle tespit edilen “İlk Kitap Özel Ödülü”nün, Issız ile Cenk Gündoğdu ve yayıncısı Kırmızı Kedi Yayınları’na verilmesine karar verildi.
M. SUNULLAH ARISOY 2013 ŞİİR ÖDÜLÜ ERGÜL ÇETİN'İN!
Kuşadası Eğitim ve Geliştirme Vakfı tarafından düzenlenen M. Sunullah Arısoy 2013 Şiir Ödülü “ALDANIŞLAR” adlı yapıtıyla Ergül Çetin’in oldu. Ayrıca Hilal Karahan’ın “ATEŞİ BÖLEN GECE” adlı yapıtına, ödüle büyük emek veren ve 21 Aralık 2012’de yaşamını yitiren seçici kurul üyesi Burhan Günel‘in anısına KEGEV özel ödülünün verilmesi uygun görüldü.
Hidayet Karakuş, Ayten Mutlu, Ahmet Özer,Çiğdem Sezer ve Halim Yazıcı’dan oluşan seçici kurulun da katılacağı ödül töreni 10 Mayıs Cuma günü Kuşadası’nda yapılacaktır.
KARABÜK SANAT GÜNLERİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ...
Karabük Kültür ve Sanat Derneğinin öncülüğünde Karabük Sanat Günleri, 25-29 Nisan günleri arasında Karabük ve Safranbolu’da gerçekleştirildi.
Karabük Sanat Günleri’nde; müzik dinletileri, sergiler, konuşma ve söyleşiler, imza günleri halkk oyunları ve belgesel film gösterileri yanı sıra sportif etkinlikler de düzenledi.
Karabük Kültür Sanat Derneği, TAY Kültür ve Sanat Dergisiyle Anadolu’nun her yanına yıllardır kültür ve sanat güneşini yaymaya devam ediyor.
ANKARA ÖYKÜ GÜNLERİ 1-5 MAYIS TARİHLERİNDE GERÇEKLEŞİYOR!
01-05 Mayıs tarihleri arasında 13. Uluslararası Ankara öykü günleri gerçekleştirilecek.
Geçenlerde yitirdiğimiz Hugo Chavez anısına düzenlenen etkinlikte, Pınar Kür onur ödülü alacak. Etkinliğe, onur konukları olarak; Füruzan, Venezuela’dan Maria Alejandra Rojas Sanchez ve Juan Manul Parada Serrano, Bulgaristan’dan Kristin Dimotrova, Rusya’dan Yelena Tverdislova ve Çingiz Gazonaviç, Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nde Christos Hadjipapas, KKTC!den Mehmet Kansu, Suriye’den Hatip Badle ve Abdülkadir Abdelli, İtalya’dan Giuseppe Goffredo katılacaklar.
OĞUZ TANSEL 2013 ŞİİR ÖDÜLÜ İHSAN TOPÇU’NUN
Oğuz Tansel’i anılarda yaşatmak, kişiliğini, düşüncelerini ve yapıtlarını gelecek kuşaklara aktarmak, genç kuşakların dil duyarlılığını artırmak, yazınsal becerilerini değerlendirmek amacıyla verilen Oğuz Tansel Yazın Ödülü bu yıl şiir alanında bir dosyaya verildi; ödülü Şair İhsan Topçu “Kalbinden Kanıyor Zaman” adlı dosyası ile kazandı.
Eray Canberk, Refik Durbaş, Prof. Dr. Cevat Geray, İlhan Gülek ve Metin Turan’dan oluşan seçici kurul, Topçu’nun eserini oy çokluğu ile ödüle değer buldu. Bu öneride sayın Topçu'nun bunca zamandır şiire verdiği emek, değerli şairimiz Oğuz Tansel'in izini sürerek halk şiirinden de yararlanması etkili oldu.
Oğuz Tansel Şiir Ödülü Töreni 30 Mayıs 2013 Perşembe günü saat 18.00’de, Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezinde yapılacak bir törenle verilecektir.
SEVDANIN VE KAVGANIN ŞAİRİ
ARKADAŞ Z. ÖZGER ŞİİRLERİNDE YAŞIYOR…
Edebiyatımızda hep genç kalan şairlerindendir Arkadaş Z. Özger. 5 Mayıs 1973’te 25 yaşında onu yitireli 38 yıl oldu. 1 Mayıs 1973’te 1 Mayıs için yaptıkları gösteride polis eşliğinde faşistlerin saldırısına uğramışlardı. Bu arbedede başına bir cop darbesi alan Arkadaş Z. Özger, beyin kanaması geçirdiğinin farkına varılmadan tedavi için gittiği sağlık kurumundan tahliye edildi. 5 Mayıs’ta sokakta ölü bulundu. Yapılan otopsi’de beyin kanaması sonucu öldüğü belirtildi.
Şiirleri Forum, Soyut, Yansıma, Yeni Eylem ve Yordam gibi dergilerde yayımlandı. Başlangıçta verili ortamdaki egemen söylemlerin, özellikle ikinci yeni akımı esintisini duyumsatır şiirleri; yaşama bilincinin, topluma ve insana bakışının gelişimi ile birlikte toplumcu gerçekçi çizgide, lirik, kırgın ve buruk bir sesle, ama inatla umudunu haykıran, konuşma diline yaslanarak çarpıcı bir akışkanlık kazandıran imge örgüsü ile özgün şiirler yazdı.
"şuramızda birşey var
acıya benzer
umuda benzer
böyle günlerde hayat
hem acıya, hem acıya benzer
gün ölümle başlatıyor hayatı
her şafak taze bir ölünün üstünde doğuyor
her sabah ölümü anlatıyor gazeteler
sol köşede ölümü kutsallaştıran bir fotoğraf
yeni bir cinayetin röntgenini çıkartıyor gövdeme
beynim sabırla keskin
iğdişliyor haber bültenlerini, yorumları, sahte ölüm ilanlarını
bizim ilanlarımız çoktan verilmiştir"
EDEBİYATIMIZIN ÖZGÜN VE ÖZGÜR SESİ: S.F.ABASIYANIK
11 Temmuz 1954’te yitirdiğimiz durum ve kesit öyküsünün öncüsü Sait Faik Abasıyanık, öyküleriyle aramızda soluk alıp vermeye devam ediyor hâlâ.
Uçurtmalar ve İpekli Mendil adlı yoksulları konu alan ilk öykülerinden sonra kendisini tamamen öykü yazmaya verir. Sait Faik, öykülerinde işçi ve emekçileri, kimsesiz çocukları, köşe başındaki dilenciyi ve bankta pineklik eden ayyaşı konu eder. İlk yapıtları Semaver, Sarnıç ve Şahmerdan’da çocukluk ve gençlik yıllarının hatıraları, Fransa’da kaldığı yıllarda yabancı çevreye olan yabancılaşması ve insan ilişkilerine dayanan tutumu yer alıyordu. Kimi zaman İstanbul’un kenar semtlerini, yoksul insanları, küçük insanların serüvenlerini ve en önemlisi insan sevgisini anlattı. Züppe burjuva insanlarına kızdığı bu dönem öykülerinde yoksulları yüceltir ve yaşama sevinci ağır basar. İkinci dönem öykülerinde ise insanları bireyler olarak ayrı ayrı değerlendirmeye ve eleştirmeye başladığını görürüz. Bunu takip eden üçüncü dönemde ise yazarın yaşama sevinci yavaş yavaş solar ve yerini hüzne bırakır. Asıl ününü, bu dönemde kaleme aldığı, yaşadığı Burgaz adasından ve çevresinden kaynaklanan, Rum balıkçıları, denizi, deniz kuşlarını, balıkları, doğayı konu edinen Lüzumsuz Adam, Mahalle Kahvesi, Son Kuşlar, Kumpanya ve Havuz Başı hikâyeleriyle yaptı. Uzun öykülerinin yer aldığı ilk kitabı Havada Bulut’ta Sait Faik, tamamen yalnızlığı, hüznü, çaresizliği, kaçıp gitmeyi anlatır.
Sait Faik’in çevresi ve arkadaşları ilerici, devrimci şair-yazarlardan oluşuyordu. Ancak, bir burjuva ailesinin çocuğu olarak, baba malından gelen gelirlerle yaşayan yazar, yaşamının her anında politik etkinliklerden uzak durdu. Ama bu uzak duruş, toplumsal sorunlara duyarsız kalmak değildi. Hep bir arada yaşadığı işçileri, balıkçıları, yaşamını emeğiyle geçinen insanları yazdı. Bir işçiye karşı yapılan haksızlığa dayanamayıp kalemini sivrilten Sait Faik’in bu bakışı bile hangi saflarda olduğunu vurgulamaktadır:
“Semaver, ne güzel kaynardı. Ali semaveri, içinde ne ıstırap, ne grev, ne de kaza olan bir fabrikaya benzetirdi. Ondan yalnız koku, buhar ve sabahın saadeti istihsal edilirdi. Sabahleyin Ali'nin bir semaver, bir de fabrikanın önünde bekleyen salep güğümü hoşuna giderdi. Sonra sesler. Halıcıoğlu'ndaki askeri mektebin borazanı, fabrikanın uzun ve bütün Haliç'i çınlatan düdüğü, onda arzular uyandırır; arzular söndürürdü. Demek ki, Ali’miz biraz şairce idi. Büyük değirmende bir elektrik amelesi için hassasiyet, Haliç'e büyük transatlantikler sokmaya benzerse de, biz, Ali, Mehmet, Hasan biraz böyleyizdir. Hepimizin gönlünde bir aslan yatar.”
İDAM EDİLİŞLERİNİN 39. YILDÖNÜMÜNDE DEVRİMCİ YAŞANTIMIZA KATTIKLARI BİLİNÇ VE COŞKUYLA HER ALTI MAYISLARDA ONLARI YAŞAMAYI VE YAŞATMAYI SÜRDÜRECEĞİZ!.
YAŞADIĞIMIZ ÇAĞIN HER YERİ VE HER KAVRAMI KİRLETEN ANLAYIŞINA KARŞI, ONLAR BİZE HEP DEVRİMCİ İNANÇ VE TUTARLILIĞIN PİSLİKLERDEN ARINMIŞ ŞAFAĞINI GÖSTERECEKLER!