Emeğin Sanatı E-Dergi 169. Sayı Yeni Kanalında

31 Temmuz 2013 Çarşamba

LÜTFİYE BOZDAĞ:Alternatif Bir Sanat İnisiyatifi “Sanatın Eylemi”




ALTERNATİF BİR SANAT İNİSİYATİFİ
“SANATIN EYLEMİ”





Hayat sanat olunca….
Hayat sanatın yerine geçebilir mi? Sanat hayat ile yer değiştirebilir mi?

Hayatta gerçekleşmesi mümkün olmayan rastlantılar, eylemler, düşünceler sanatta vücut bulur. Hayatın rutinine, sıradanlığına, karşın sanatın, sıra dışı, heterojen masalsı ve büyülü kurguları vardır. Sanat, hayal gücünün, bilinçaltının ve tüm görünmez dünyanın varsıllaştığı şaşırtıcı bir ambiyans üzerinden konuşur.  
  
Bu sefer tersi oldu, hayat sanatın yerini aldı. Çok nadiren de olsa hayat ile sanat yer değiştirdi. Hayat sanat oldu, sanat hayat.

“Taksim Gezi Parkı Direnişi” eylem olarak baştan sona bizatihi kendisi sanat. Kaldı ki Gezi direnişi içinde yer alan birçok sanatsal eylem, Gezi eyleminin önüne geçemedi. Gezi’nin şaşırtıcılığı, olağanüstü ambiyansı, radikalliği içinde yapılan sanat eylemleri minör eylemlilikleriyle Geziye eklemlenmekten öteye gidemediler.

Gezi sonrası yapılan sanat üretimleri de muhtemelen aynı ağırlığın altında ezildiler. Ancak sanatçılar gezi sonrası devam eden şiddeti ve baskıyı protesto etmek, gözaltına alınan, yaralanan ve ölen direnişçiler için bir araya gelmek, onları desteklemek, onlarla birlikte yüreklerinin attığını göstermek için “diren sanat” dediler. 

Sanat tarihine baktığımızda din ve sermaye güdümünden kurtulan sanatçıların her zaman toplumsal olaylarla iç içe olduğunu görürüz. Yaşanan savaşlar, acılar, hukuksuzluklar, ayırımcılıklar, bazen bir şiirin dizelerinde, bir sinema filminde ya da plastik sanatların herhangi bir formunda dile gelir. Toplumsal olayların, oluşturdukları sanat dilini ve formunu etkilediğini düşünen sanatçılar bu duyarlılıkla bir araya geldiler ve “sanatın eylemi” başlıklı bir inisiyatif oluşturdular.

Saadet Sorgunlu, Kardelen Fincancı,  kolaylaştırıcı olarak etkinliğin duyurulması ve koordine edilmesinde gönüllü olarak görev aldılar. İkisine “Sanatın Eylemi” inisiyatifini tanımak için sorular sorduk.    

L.B: Bu yılla birlikte üçüncüsünü düzenlediğiniz “sanatın eylemi” platformu nasıl ortaya çıktı ve ne yapmayı hedefliyor?

Geçen yıl iktidarın getirdiği kürtaj yasağına duyulan tepkiden yola çıkarak 7-8 Temmuz 2012 tarihinde kürtaj yasağına karşı çıkmak isteyen sanatçıların atölyelerini, mekanlarını açarak sergi ve etkinlikler yapma kararı aldık ve “sanatın eylemi” böyle başladı. Hedefimiz iktidarın yaptığı baskı ve antidemokratik uygulamalara karşı sanat yoluyla sesimizi duyurmaktı. Sanatçılar arasındaki ortak tepki kendiliğinden kolektif bir ruhla oluşan bir eylemlilik haline dönüştü. Platform olduğumuz söylenemez. Katılımcılar ve katılımcıların sayısı her eylemde değişiyor sabit bir oluşum değil.

L.B: 2012 yılından itibaren “Sanatın Eylemi” çatısı altında toplumsal konular etrafında geniş katılımlı sergiler düzenliyorsunuz. Daha önce ele alınan konulardan ve yapılan sergilerden kısaca bahseder misiniz?

Birinci Etkinliğimiz:
7-8 Temmuz 2012 tarihinde düzenlediğimiz “Sanatın Eylemi” sergisi “Kürtaj yasağı yasal tecavüzdür” başlığını taşıyordu. Tüm yurtta ve dünyada sanatçılar ses verin, sloganıyla kürtaj yasağı kanununa karşı tepkimizi dile getirmek için atölyemizde yaptığımız üretimleri paylaşarak daha çok ses getirmek istedik. Sosyal medya aracılığıyla bu talebimizi duyurduk. Facebook sayfasında bir etkinlik sayfası açarak katılmak isteyen sanatçılara davet çağrısı yaptık. Adana, Antalya, Ankara, Aydın / Umurlu Köyü, Çanakkale, İzmir, Diyarbakır, Bodrum, İstanbul’dan yaklaşık 350 kişinin katılımıyla eş zamanlı etkinlikler yapıldı ve sergiler düzenlendi.

İkinci Etkinliğimiz:
7-8 Mart 2013 tarihinde Sanatın Eylemi, ”Sanatçılar Adalet İstiyor”, Pınar için insanlık için adalet, sloganlarıyla sanatçıları adalet istemeye davet ettik. Aynı şekilde facebook sayfasından etkinlik düzenleyip çağrıda bulunduk. Katılımcıların sanatsal üretimleri ve etkinlikler (7-8mart.blospot.com) görülebilir.

Üçüncü Etkinliğimiz: 7-8 Temmuz “Diren Sanat”

L.B: “Sanatın Eylemi” hareketi olarak “Üreterek direneceğiz” diyerek gezi parkı direnişine destek veriyorsunuz. Gezi Parkı direnişi sanatçıları nasıl etkiledi? Sizi nasıl etkiledi? Kısaca söz eder misiniz?

Gezi parkı direnişinin tüm Dünyayı etkilediğini düşünüyoruz. Bizler de direnişin içindeydik. Sanatı hayatın olaylarından ayrı göremediğimiz için direniş süresince yaşananları üretimlerimize yansıttık. Sanat ortamında da bu yönde bir hareketlilik söz konusu. Toplantılar yapılıyor, sergiler düzenleniyor. Forumlarda sanatın  sanatçıların sorunları ve sermaye ile ilişkisi tartışılıyor.

L.B: Düzenlediğiniz “sanatın eylemi” sergilerinin kamusallığı ile ilgili nasıl dönütler alıyorsunuz? Bu sergiler kamuda nasıl bir yankı uyandırıyor?

Kürtaj hakkı ile ilgili yaptığımız sergi hala konuşuluyor. Hafızalarda yer etmiş olacak ki ben o eylemi duydum diyenler çoğalıyor. Adalet istiyoruz eylemi daha çok aktivist sanatçıların katılımıyla gerçekleşti tiyatrocular ve müzisyenler çok benimsedi ve katılım sağladılar. Oldukça ses getiren bir sanatsal eylem oldu. İstanbul, İzmir ve Fransa’dan katılımlar oldu. Sergilerin sanatçı atölyelerinde ve bağımsız mekanlarda yapılması sanatçılar tarafından çok benimsendi ve desteklendi.

L.B: Sanatın piyasalaşması konusunda ne düşünüyorsunuz? Sanat piyasasının işleyişine yönelik eleştirel tutumlar hakkında ne düşünüyorsunuz?  Siz bu eleştirinin neresinde yer alıyorsunuz?

Durduğumuz ve eleştirel tutumlara baktığımız yer açısından eylemin kendisinin iyi bir yanıt olduğunu düşünüyoruz.

L.B: Bu konuda yapılan mücadelelerden söz eder misiniz? Bu mücadeleler yeterli mi? Başka neler yapılabilir?

Duyarlı olan her sanatçı kendisine göre katılımlarda bulunuyor ve çözümler üretmeye çalışıyor. Sanatçılar bir araya gelip ne yapabiliriz diye düşünüp konuşmaya başladılar. Bu konular daha önce de gündemimizdeydi ancak Gezi Direnişinin bu süreci hızlandırdığı da bir gerçek. Bu eylem de aynı kaygılarla yola çıkan sanatçıların katılımıyla oluştu ve yoluna devam ediyor. Bizler şimdilik böyle bir eylem düşündük ve bunu yapabildik. Zaman içinde yeni öneriler, alternatif hareketler ve çözümler üretilecektir kuşkusuz. Sanatçı mücadele biçimine kendisi karar verecek kendisi yeni örgütlenmelere gidecektir. Yaratıcı eylemler bulacaktır.

L.B: “Sanat Eylemi” gibi çok bileşenli bir platformu nasıl organize ediyorsunuz? Kısaca bilgi verir misiniz? 

“Sanatın Eylemi” hareketinin bir küratörü ya da moderatörü yok. Sadece bu etkinliği kolaylaştırıcı gönüllü çalışan arkadaşlarımız var. Gezi Parkındaki gibi çok bileşenli ortam diyebiliriz. Eylemin konusuna,,ruhuna uygun çalışmalar yapan bütün sanatçılar ve sanatsal çalışmaların yer aldığı bir hareket, üretenlerin katıldığı bağımsız bir inisiyatif. Etkinliğin Facebook sayfasında yapılan çağrıya duyarlılık gösteren, inanan, gönüllü olarak kendi atölyesinde arkadaşlarını davet edip etkinlik organize eden sanatçıların katılımı söz konusu. Daha sonra bu çalışmalar fotoğraf ve videolarla belgelenerek bir havuzda toplanıyor ve etkinliğin web sitesinden kamuoyu ile paylaşılıyor. Yani katılan sanatçılar hem organizatör hem katılımcı. Demokratik, katılımcı, eşit bir ortam. Profesyonel sanatçıların da amatör ruha sahip kendi atölyesinde üretip sergileyen sanatçıların da katıldığı bir inisiyatif.

L.B: Bu sergileri devam ettirmekle ilgili geleceğe dönük fikirleriniz neler?

Her eylemde bir daha yapmayacağız diye karar veriyoruz ama her defasında isyanımız gittikçe arttığından kararımızdan vazgeçip yeniden eylemi yapmaya karar veriyoruz. Ülke gündemi ve yaşanan şiddet ve baskı o kadar yoğunki bu kaosa, baskılara üreterek muhalefet etmek, muhalefet ederken de sanatın dilini ve biçimlerini kullanmak istiyoruz.


7-8mart.blogspot.com
www.7-8temmuz.com
https://www.facebook.com/pages/7-8-Temmuz-Sanat

12/09/2009 

İstanbul’da ‘Hayalet’ dolaşıyor 

Sanatın muhalif tüm renklerine kucak açan Karşı Sanat “My Name is Casper” “Hayalet” başlığıyla çeşitli sanat etkinliklerini bir araya getiriyor.

Sanatın muhalif tüm renklerine kucak açan Karşı Sanat “My Name is Casper” “Hayalet” başlığıyla çeşitli sanat etkinliklerini bir araya getiriyor. “Hayalet” adı altında bir araya gelen sanatçılar, inisiyatifler ve grupların eylül ayı boyunca sürecek, resim, heykel, fotoğraf, video enstalasyonları, film gösterimleri, konser ve tiyatro oyunlarının ilk durağı Ghetto’da bugün “Hayalet”in partisi ve konseri var. 

YENİ BİR HAKİKAT İÇİN: ‘HAYALET’ SANATI

“Hayalet” kendisini şöyle anlatıyor: “Modern sanat, modern toplumla doğdu. Modern toplum ve düşüncenin, sanatın merkezindeyse eleştiri var. Ezelden beri süregelen, süre gidenin sorgulanması, var olana muhalefettir... Başka türlü’nün, farklı’nın, yeni’nin aranması, keşfi ve inşasıdır. “Devrim”dir. Komünist Manifesto (1848), eleştirellikten doğan yeninin kendisini de aşan etkisini, yarattığı algıyı saptayarak başlar işe: Avrupa’da bir hayalet kol geziyor... Aradan geçen 150 yılda Dünya, Hayalet’in kendisi ve algılanışı, sanat sonsuz değişimlere, dönüşümlere uğradı. 21. yüzyılın ilk on yılı her alanda birbirini tetikleyen “kriz”lere sahne olurken bir kez daha Hayalet’le karşı karşıyayız. Hakikatle yüzleşmek, aşmak, dönüştürmek için.”

“Yeni bir bakış, yeni bir söz, yeni sanat, yeni bir hakikat için” hareket edenler sanatçılar eleştiriden, muhalefetten yoksun sanatın piyasa – endüstri güdümüne gireceğini düşünüp “Hayalet”te bir araya gelmiş.

Çeşitli disiplinlerde eserler üreten sanatçılar, “Hayalet”in Ghetto’da düzenlenecek gecesine çeşitli katkıda bulunacaklar. Caner Karavit, Cem Arslan, Eşber Karayalçın, Grup İskele, Tiyatro Simurg, gece boyuncu sergileyeceği bir performans ile Ali Herischi, kent ve mimariyle ilgili düzenlemeleri ile Burcu Aksoy, “Anatomi” isimli çalışmasından işlerle Dilemma, “Fotoğraf Eğretilemeleri” isimli fotoğraf kolajlarıyla D&B Moushamba, kent figürleri ile ilgili fotoğraf çalışmalarıyla, Ergun Turan ve Süreyya Y. Dernek, grafik enstalasyonlarıyla Savaş Çekiç, dev boyutlu fotoğrafları ile Şafak Taner ve Kamil Fırat...

BURJUVA MEKANLARA VUR-KAÇ

Karşı Sanat’ın kurucularından Feyyaz Yaman, “Hayalet” projesinin ekonomik kriz nedeniyle Marx’ın fikirlerinin ve sınıf kavramının yeniden gündeme gelmesi sonucu kolayca hayat bulduğunu söylüyor. Bugün başlayacak 11. Uluslararası İstanbul Bienali’nin Bertolt Brecht’in bir sözünden yola çıkması ve bienal etkinliklerinin Marksist fikirlere göndermelerle dolu olması da “Hayalet”in oluşum aşamasını tetiklemiş. Feyyaz Yaman, bu süreç içinde çalışmalarında yoksulluğa, gelir dağılımındaki adaletsizliğe dikkat çeken sanat gruplarının da kendilerini bir söz söylemek zorunda hissettiğini ifade ediyor. 

“Hayalet” projesinin ilk etkinliğinin yerinin Ghetto olması da dikkat çekici. Feyyaz Yaman, mekan tercihini şöyle açıklıyor; eylül ayı bu mekanda etkinliklerin çok az gerçekleştiği bir dönem ve Ghetto emekten yana eserler üreten sanatçıların sözlerini burjuvazinin simgelerinden biri olarak kabul edilen bir mekanda söylemesine olanak tanıyor. Yaman, proje kapsamında kullanılacak mekanların seçimindeki bu tercihi, “Hayalet”te yer alan sanatçıların eser ve fikirlerinin bir “vur-kaç” hareketi ile burjuvazinin mekanlarına girmesi olarak değerlendiriyor. 

“Hayalet” projesinin koordinatörü Cem Arslan ise “Hayalet”i zaten çoğu zaman çeşitli inisiyatifler çerçevesinde bir araya gelen sanatçıların ortaklaşa gerçekleştirdiği baskı, grafik, fotoğraf ve heykel, müzik gibi değişik sanat dallarında üretilmiş eserlerini sergilendiği bir “operasyon” olarak tanımlıyor.

‘HAYALET’ GEZECEK

Karşı Sanat Çalışmaları’nın “Hayalet”in Ghetto’daki gösterimi dışındaki programı şöyle; 30 Eylül -29 Ekim 2009 “Hayalet” Karaköy Bankalar Caddesi, Sümerbank, 25 Eylül-30 Ekim 2009 “Öznesiz”, Beyoğlu Karşı Sanat Çalışmaları, 18 Eylül-18 Ekim 2009 “Taş yüzler” Seyrantepe Oto Sanayi Yoyo Prodüksiyon film ve fotoğraf stüdyosu.

Ayrıca 19 Eylül-19 Ekim 2009 arasında Galatasaray Aznavur Pasajı Ada Sanat Galerisi, Taksim Talimhane Başka Kültür Merkezi ve İstanbul Tüyap Sanat Fuarı’nda da “Hayalet” kapsamında çalışmalar sergilenecek. Bu akşam 20.00’de Ghetto’da gerçekleşecek “Hayalet” partisine Blacksifichi ve Siya Siya Bend katılıyor. Blacksifichi sert, muhalif sözlerle dolu özgün bir tarzda yaptıkları müziklerini İstanbul’a ilk defa taşıyacak. Siya Siya Bend ise geniş bir bölümü doğaçlama müzik, semahlar, deyişler ve Pir Sultan Abdal, Hayyam, Aşık Veysel, Neşet Ertaş, J. Coltrain, R&Blues, R.Shankar, Tanburi Cemil Bey, Ali Ufku Bey gibi ünlü isimlerin dizelerinden oluşan repertuarlarıyla dinleyicilerin karşısına çıkacak.

(KÜLTÜR SERVİSİ)
Bilgi için: cemarslan.rh@gmail.com



LÜTFİYE BOZDAĞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder