Emeğin Sanatı E-Dergi 169. Sayı Yeni Kanalında

31 Ekim 2013 Perşembe

ADNAN DURMAZ: Bizim Oraların Kaba Yelleri





BİZİM ORALARIN KABA YELLERİ






RESİM: ADNAN DURMAZ




tomurcuk bilmemiş
çiçek gülmemiş
kızamık gibi vurmuş bozkırın yüzüne
özlemi türkü olmamış
ikindi günü kadar bir gün görmemiş
ne yeşili
ne de bahar selleri

yelkovan dikenim
öksüz anam
gülüşü düşsüz anam
yaşamak dedikleri
cümle gurbet elleri

boz toprağında hayatın
savrulan toz
sürükler gazel ömrünü
bir boşluk uğultusu
bir hiçlik soluması
yaşayan ölümün ürküten soluğu
bizim oraların kaba yelleri

boz
kır
kül...
acının sarı coğrafyasında
yalın
yayvan
ayaklarınla
bir fani yeldime ömür
kuru bağrın
insafsız zemheriler görmüş
ve orağı kızartan ağustoslar
yanık aşkların narından
yıkılmış yurtlarda kalan ocak külleri

ne kadın olmayı bilmiş
ne insan
varı yoğu
bir zayıf can
ayak değil dikenler taşlar içinde yaşayan
başka
ve yaban
bir dünyadan gelmiş
hiçliğe koşarak dolaşan
efsanevi bir hayvan
el değil
acıdan başkasına tutunamayan
çiçek nedir bilmeyen
çile dalları

işte öyle geldin
hep böyle gittin
hep çerden çöpten evlerde
çerden çöpten hayatlarda
tozdan külden yaşadın
saban
kerpiç
yalın
ağıt
sürgün
yoksul
yalnız
kaçkın
bitmeyen bekleyişlerde
kıtlıklarda kıranlarda
kuruldu ömür tezgahın

hep ağladın
hep yalvardın
çiğnendin hep
kırıldın hep
sürüldün

senin tanrın olmadı
hovarda aristokrat Zeus
fırtına tanrısı Telepnu
sana vurdu kırbacını
kana kafalı halkların tanrısı denilen Utu
Alanus Anus Kumarbı
Uranus Kronos Zeus
bütün tanrıların öksüz koyduğu
doğuştan günahkar geldin
elin ekmek bilmeden
başın tokmak
yüzün tükrük
yılan çiyan deliğine
soka soka ellerimi
yetimler büyüttün hep
öksüz yaşadın
ve sonsuz azabında bozkırların
bir diken olarak kaldın
köksüz

akarken bağrının heyelanından
binyılların ağıt selleri
savurur düş
gülüşü
savurur
ölümcül soluğu hiçliğin
bizim oraların kaba yelleri

oralarda akşamları
mühürlenirdi toprak
gecenin koyakları tekinsiz
umutlar bin yerinden yamalı
gözleri kurak
yamalı yaşamları
her dağın ardında korku
gayrı nere gidersen git
ey toprağı göçmüş hayat
ey hançeri aşk
kaç bin yıldır
çerden çöpten evlerde
geldin geldin talanladın
ezim ezim ezdin beni
yazgım ettin zından ömrü
ölümlere vurdun beni
zulümlere sürdün beni
burnumdan getirdin kuru ekmeği
sevdayı zehir ettin kalbime
kavala kan bulaştı
uzun havalar
ırmaklar gibi
acının yazılmamış destanı
kaç bin yıldır
yalın ayak dolaştım
diken tarlası hayatta
ey zalim

ne zaman sevda dense
varıp ölmeyi bildim
ve sana ipotekli kuru can
çıkınca kurtuldum
tutsaklığından
zulümler terzisisin
muhannete sürdün beni
vurdun vurdun kırdın beni
saldın dönülmez yollara
bana günah bana yasak ne varsa
sana sevap sana mubah kesildi
cehennem dediğin benim ömrümdü
cennetin yaşasın diye
ey zalim

azrail tipilerde yol yitirmişim
tırpan vurmuş da ölmüşüm
yılan sokmuş da ölmüşüm
kurtlar kapmış da ölmüşüm
ölünmez ne varsa ölmüşüm
toprağım verimsiz
havam yağmursuz
ağa paşa çizmesinde
kaç bin yıldır
yelkovan dikeniyim
savrulan acılarda

savurur un ufak eder
ben kader deyip susarım
bizim oraların kaba yelleri...






ADNAN DURMAZ 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder