Emeğin Sanatı E-Dergi 169. Sayı Yeni Kanalında

31 Ekim 2013 Perşembe

VİLDAN SEVİL: Aşksız Bıraktın Bizi Hera...





AŞKSIZ  BIRAKTIN BİZİ HERA,  
AŞKSIZ BIRAKTIN BİZİ…









“Zeus ile Hera’nın el ele,  göz göze geri döndüğünü gören Olimpos sakinleri sevinçle el çırpmaya başladılar. Tanrılar, tanrıçalar, peri kızları, satirler,  cinler, velhasıl tüm doğaüstü varlıklar onları tebrik ediyorlardı. “Pek yakında düğünümüz olacak!”  diye bağırdı Zeus elini kaldırarak. “Hepiniz davetlisiniz! Kimse düğünüme gelmemezlik etmesin.”( Robert  Krugman –Evliliğin koruyucusu Hera)


Ey   Hera!  Homeros’un “İnek gözlü” güzel ler güzeli  kadını!  Kendi kendine  karar verdin bir çocuk yaptın,  Hepaistos’u  doğurdun.  Zeus’un ihanetlerinden bıkmıştın  ama neslin sürmesi  görevinden  vazgeçemedin. Yalnız başına yaratıp doğurduğun  o  çocuk, çirkin mi çirkindi. Erkeksiz  var ettiğin o  çocuğu sevmedin  beğenmedin, Olimpos’un uçurumlarına attın. Ölmedi Hepaistos, büyüdü. Geldi, öcünü aldı.   Altın tahtla kandırdı, önce gözlerini kamaştırdı, oturttu;  sonra da  kelepçeledi altın tahta seni.

Zampara Zeus’un  vazgeçilmeziydin nedense.  Güç, beceri, güven, üreme ve  cesaret’tin.  Ama ne öfken terbiye eğitti  o  zampara  Zeus’u  ne de cezaların. İhanetini gördüğünde boğaya çevirmen bile yetmedi,  o hep bildiğini okudu. Hep aldatıldın Hera, aldatmaya  karşı  olduğun  için.

Sözümona, en güçlüsüydün  Tanrıçaların.  Ve  Afrodit’ten sonra  en güzeli… Ve salt  SADAKAT’tin.  Çevrende  dört  dönen erkeklerin, aşk dolu bakışlarını,  kul köle oluşlarını hep reddettin.

Kelepçelendin  o altın tahta, oturdun.  Oysa  ben biliyorum,  o  altın tahtı hiç ama hiç sevmedin.

Neydi derdin Hera, neydi derdin?  Tanrılar tanrısı Zeus’u  çok mu yücelttin?  Oysa sen de tanrıçalar tanrıçasıydın.

Neydi derdin Hera, neydi?  Gerçekten neydi derdin?   Koruduğun o kutsal aile miydi sana göre,  ölümsüzleri  ve ölümlüleri kurtaracak olan?

Çok zekiydin  Hera, çok zekiydin.  Yoksa çok aptal mıydın Hera?  Erişilmez bir  umudu mu yücelttin?  Binlerce yıldır yanıldın, yanılttın… Hem kendini hem bizleri kandırdın Hera.  Kurnaz ve hilekâr olamayan ölümlü ölümsüz  nice kadın ve erkeği ,  aşksız bıraktın.  Hilekâr ve kurnazlarla,  sinsiler ve  riyakârlar zaten anlamazdı ki  AŞK’tan.

Aşksız bıraktın Hera,  aşksız bıraktın bizi…  Gömülü  kaldı  aşk  ateşi,  Hades’e yakın bir yerlerde.  Ne Hades’i  boylayabildi, ne gün yüzüne çıkabildi. Kimsesiz, yapa  yalnız , ancak  acıların en derininde,  umutsuzlukların en kuytusunda   kapkaranlık kaldı o Ateş, söndü  o  Ateş…  Tanrılar, tanrıçalar, yarı tanrılar, satirler, sirenler, Pan’ın flütü…  Ormanların perileri  Musalar,  Nympha'lar, Dionysos…Elbette ölümlüler… Tümü,  aşkı aradı döne dolana yeryüzünde. Ekho,  kara sevdaya düşüp öldü, ona yüz  vermeyen Narkissos yüzünden, tüm kemikleri darmadağın dolup kayalara yapıştı,  eko  oldu, kayalardan çağırdı aşkı.

Kibirli Narkissos ise suya bakakalıp yalnızca  kendini severek öldü yapayalnız.  Vücudu, Nergis çiçeğinde, o asla bulunamayan  aşkın, buram buram yayılan güzelim  kokusu  oldu, her ilkbaharda yayıldı yeryüzüne… Doğaüstü ve doğadaki  tüm  yaratıklar, AŞK’ın  kokusunu  ve kayalıklardan yansıyan çığlığını duydu yalnızca. Duydukça umutlandı, duydukça umutlandı.

O zampara  Zeus,  o sözümona  en güçlü tanrı, o sözümona   en güçlü erkek…  Tenden tene konan o   kanatlı böcek…  Sen,  altın tahtın tutsağıyken salt  tenden tene gezerken  elbette  beceremezdi  aşkı kutsamayı.

Ah  AŞK…  Tümünüzü yaratan  evrenin aklı, evrenin ruhu, evrenin bedeni,  aynı anda, sarılıp birbirine dolaşmasa,  aşk, AŞK  olur muydu hiç? Aşkın  olmazsa olmaz  Teslis’i  yani üçbirliği  vardı evrende.  Ne sen anladın  Hera  ne de o  tenden  tene konan  kanatlı böcek, o  zampara Zeus…

Siz ki Olimpos’un sahipleri… Siz ki yüve tanrılarla tanrıçalar  kavrayamazsa  bu gerçeği,   biz ölümlülerin suçu ne Hera, suçu ne?

Benim suçum ne Hera, benim suçum ne?



22.10.2013


VİLDAN SEVİL 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder