Emeğin Sanatı E-Dergi 169. Sayı Yeni Kanalında

31 Aralık 2012 Pazartesi

SERKAN ENGİN: Veli’nin Kolu—YAŞAR DOĞAN: Gül de öleyim





VELİ’NİN KOLU






Veli Saçılık için…



Masaldan bir bahar ekliyor Feraye,
koparılan kolunun yerine babasının.
Veli'nin kolu proletaryanın düşlerine teyelli,
bütün Ferayeler umutla yeşerebilsin için.


Naif devrimci harfler işlemişti sadece hayatın yakasına Veli
birkaç dergi, birkaç broşürle, zinhar “devlet dersi”ne aykırı.
Çok dövdüler, çok sövdüler, “kaybederiz seni de “ dediler zarbolar arsızca
erkin gölgesini emen vandallıkları ve küstah sırıtışlarıyla


Çocukların gülüşlerine kızıl bir dünya çizmek istemişti oysa Veli
aç geceler, işsiz sabahlar, oyuncaksız çocuklar olmasın için.
Çok dövdüler, çok sövdüler, “kaybederiz seni de “ dediler zarbolar arsızca
işkence seli akan küflü koridorlarında kancık karakolların.


Gençliğini geri dönüşümsüz ıskaladı Veli zindanlarda,
siz, biz, hepimiz sömürüsüz günleri öpebilelim için.
Kolunu kopardılar, itlerin ağzına bıraktılar, yavrusunu çift kolla sardırmadılar.
Naif devrimci harfler işlemişti sadece hayatın yakasına altı üstü
Birkaç dergi, birkaç broşürle, zinhar “devlet dersi”ne aykırı


Şimdi yepyeni, dipdiri bir kolu var Veli’nin Neylan’dan çiçeklenen: Feraye
babasının koparılan kolunun yerine masaldan baharlar ekleyen
dünyayı kızıl tebessümlerle örecek babasının yarına uzanan kolu Feraye
Birgün Feraye’den de yeni bir kol uzanacak sonraya, bir adamdan çiçeklenen
Hangi baharı öldürebilmiş ki kahpe kapitalizm, bizi kurutabilsin kökten
Ne çok kolu var daha Veli’nin devrim senfonisine ilikli yoldaşlarıyla
Umuttan kendini doğuran ne çok alevden gül omuz omuza
Veli’nin kolu bin bir kez uzuyor her devrimcinin direnciyle yeni sabahlara.



SERKAN ENGİN
Aralık 2012








GÜL DE ÖLEYİM






Uzuvda bir derin siyatik kaosu daha
Zaman tüylerini de saman gibi attık üstümüzden bu köprüde
Yaşadığımız rölanti süzüyor acı suyunu yanaklarımızdan
Hele karanlık düşmeye dursun o korkunç ortalığa ansızın
Sağır duvarları yıkacak ellerinde ter-kanım

Ah! Doğrultabilsem belimi belki
Kursağımda kalanlardan sonra bir derin nefes alırda
Yarım bıraktıklarımızı tamamlarız
Ayalarının arasında daralan zaman geçidinde
Titreyip duran parmaklarımızın haz evinde sürrealist

İdealist bir dünyaya ulaşan yolun kapısını
Sulu-sepken çizip yüzümüzdeki tebessüme
Acılara inat bu acılar açısında kanıtlarken
Sabahın sabrına karşı aykırı teknelerden
Esperanto konuşup Gelen gelene

Gülüm gül inadına
Gül yüzün hem gök hem yeryüzü
Kıyameti ahdimizdeki sancılar koparacak
Bir ucundan sen tut ötekinden ben
Kaldırıp atalım bu düzenbazlığı çıktığı yerden
Adı bile anılmasın ebediyen



YAŞAR DOĞAN /Lolan
24.10.12

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder