Emeğin Sanatı E-Dergi 169. Sayı Yeni Kanalında

31 Ocak 2013 Perşembe

TURGAY ULU: Würzburg – Berlin Mülteci/Göçmen Yürüyüşünden Tanıklıklar-7




WÜRZBURG — BERLİN
MÜLTECİ / GÖÇMEN
YÜRÜYÜŞÜNDEN TANIKLIKLAR-VI







Branbenburger Tor'da Açlık Grevi Start Aldı 




Bu sabah, açlık grevine başlama kararı alan arkadaşlarla parlamentoya yakın bir mesafede bulunan Brandenburger Tor'da toplandık. Bu alan Berlin'in en merkezi yerlerinden biri. Konsolosluklar, büyük elçilikler gibi resmi kurumların bulunduğu bir alan. Biz Oranien Platz'dan Brandenburger Tor'a gittik. Açlık grevine başlayan arkadaşlar, yolun kenarında oturmuşlardı. Her zaman çadırlarda ya da ateş başında yaptığımız toplantı bu sefer caddenin kenarında oturularak yapılıyordu. Bu toplantıda açlık grevi çadırının nereye kurulacağı ve ortaya çıkabilecek olasılıklar karşısında nasıl davranılacağı üzerine konuşuldu. Bir çadırın açılması şarttı. Eğer polis çadırı kaldırırsa bu sefer alternatif yerler belirlenecek ve oralarda çadır açılacaktı. Eğer polis çadır açılmasına hiç izin vermezse bu sefer sokakta oturarak eylemin devam ettirilmesi düşünülüyordu.

Kaldırımın üzerine serilmiş bir şehir haritası üzerinde nerelere çadır açılabileceği veya nerelerde oturulabileceği üzerine insanlar görüş ve önerilerini sunuyorlardı. Eğer polis toplu halde sokakta oturmayı engellerse küçük gruplar halinde, parlementoya giden yol üzerinde bir kaç metre aralıklarla oturulması düşünülüyordu.

Uzun süren bir toplantı sonrasında, toplandığımız yerin hemen karşısında bulunan iki yolun ortasında olan alana çadırı açmaya karar verdik. Çadır açma ve toplama konusunda artık buradaki insanlar uzmanlaşmış bulunuyor. Demir borular betonun üzerine hızla yatırıldı. İnsanlar karınca gibi hızla çalışıyorlardı. Çevrede bulunan kalabalık insan yığınları olup bitene pek aldırış etmiyorlardı. Bir tarafta turistler vardı. Bir tarafta eğlenmek ve gezmek için gelen gençler, kendi aralarında bu alanda eğleniyorlardı. Turistlerden bazıları merakla olup bitene bakıyorlardı.

Demir borular iç içe geçirildi ve bunun üzerine, beyaz renkli bir çadır gerildi. Demir direklerin üst kısımlarına çadırın iplerini bağlamak için biraz güçlü olan arkadaşlar, biraz zayıf olan arkadaşları omuzlarına alarak yaptı bu işi. Hızlı bir şekilde çadır kurma işlemi tamamlandı.

Açlık grevi yapmak için kurulan çadır artık alanda yerini almıştı. Epey bir süre polis olay yerine gelmedi. Ama zaman biraz ilerledikten sonra önce bir grup polis gelip burada ne yapılmakta olduğu ile ilgili bilgi aldı. Daha sonra da çok sayıda polis otosu geldi. Bu polis araçları içinde hapishane hücresi gibi yapılmış minibüsler de vardı. Nijerya konsolosluğunu işgal ederken gözaltına aldıkları aradaşların ellerini kelepçeleyerek bu hapishane görünümlü arabalara koymuşlardı.

Polisler bu alanda çadır açmanın yasak olduğunu söylediler. Diğer yandan hukuki süreçlerle ilgili bilgi vermek ve aracılık yapmak için sol partiden Türkçe bilen birisi gelmişti. Gene aynı partiden Farsça bilen bir kaç kişi vardı. Polisle olan diyaloğu bu partililer yürütüyordu ve polisin ne söylediğini bize aktarıyorlardı.

Bu alan ve çevresinde çadır açmak kesinlikle yasakmış, aslında Almanya'nın hiç bir yerine çadır açma izni yokmuş ama söz konusu yerin belediye başkanı göz yumar, bunların çevreye bir zararları yoktur derse o zaman polis müdehale etmiyormuş.

Sol partililer devreye girdiler, bu bölgenin belediye başkanı SPD paritisindenmiş onlarla iritbat kurdular, senatörleri aradılar. Ancak belediye başkanı çadırın burada bulunmasına izin vermemiş. Bundan sonra yetki tamamen polisin insiyatifine geçmiş oldu. Polis de çadırı ve diğer yatma malzemelerini alacaklarını söyledi. Ancak oturmak ve ya toplanmak isteyen insanlara bir şey yapmayacağını söylediler. Yalnızca toplatntının vekaletini alması içn bir kişinin adını ve soyadını almak istiyorlardı. Bir kişinin isminin verilip verilmeyeceği üzerine mülteciler arasında uzun bir tartışma ve görüş alışverişi oldu. Ancak en sonunda bir kişinin isminin verilmesi kararı alındı. Çünkü polis eğer sorumluluğu alacak bir isim olmazsa buradaki herkesi gözaltına alma yetkisine sahipmiş.

Çadırın nasıl açılacağı ve olasılıklar karşısında nasıl tavır takınılacağı önceden iyi planlanmadığı için bir karmaşa ortamı oluştu. İsim verilip verilmemesi ya da gözaltına alınmaya razı olunup olunmayacağı gibi konularda epeyce bir kararsızlık ortaya çıktı. Uzun süren tartışmalardan sonra polise bir isim verilmesi ve çadırı toplaması karşısında herhangi bir karşı koyuş gerçekleştirilmemesi kararına varıldı.

Polis önce bir anons yaptı ve ardından kalabalık bir sayıda gelerek çadırı topladılar. Polis önce mültecilerden çadırı kendilerinin toplamasını istedi ancak bu kabul edilmedi, bu sefer de polis çadırı toplamak için mültecilerin "Tamam çadırı polisin toplamasını istiyoruz" diye bir söz söylenmesi gerektiğini söylediler. Sonunda polis gelip çadırı hızla söktü. Biz de sloganlar attık ve kol kola girdik. Polisler çadırı toplayıp gittiler, geride kalan bizlere herhangi bir müdahalede bulunmadılar. Biz de oturmaya devam ettik ve elimizde bulunan megafondan gene Çav Bella şarkısını söyledik. Ayrıca bir de Farsça şarkı söylenmişti çadır sökülmeden. Böylesi durumlarda türkü söylemek insanlara moral veriyor.

Beton üzerinde oturmak geç saatlere kadar sürdü. Bu yazının yazıldığı saatlerde de oturma eylemi devam ediyordu. Açlık grevine başlayan arkadaşlar sokakta oturmaya devam edeceklerini söylediler. Ancak ilerleyen günlerde yer ve mekan konusunda nasıl bir yöntem izleneceği henüz kesinlik kazanmadı.

Avukatların ve araya giren partililerin dediklerine göre polis bir süre sonra aldığı çadırı geri verecek ama buralarda çadır açılmasına izin vermeyecekmiş. Eylemin bundan sonra nerede ve nasıl sürdürüleceği henüz belli değil. Ama eylem başlarken çok sayıda basın mensubu olay yerine geldiler.

Açlık grevi ve sokak eylemlerinin bir arada yürümesi aslında fiilen ilk deneyimini gerçekleştirmiş oldu. Önümüzdeki günlerde yoğun bir pratik eylem takvimi var. Irkçılık karşıtı gösteriler var. Önümüzdeki ırkçılık karşıtı gösterilerden birisi bizim direniş çadırlarımızın bulunduğu Oranien Platz'dan başlayacak. Berlin’de kitlesel ve birleşik bir eylem gerçekleştirdiğimiz için artık bizim mekan bu eylemlerin merkezi haline gelmiş durumda.

Mülteciler gündeminin dışında da gerçekleşen eylem ve etkinlikler artık bizim gündemimiz içinde yerini alıyor. Dünyanın sokaklarında da hareketlilikler devam ediyor. Yunanistan, Portekiz, İspanya ve İtalya'ya 14 Kasım'da genel grev kararı alınacak. Almanya'da da bunlara paralel eylem tartışması var. Ancak Almanya'daki politik atmosfer, şu anda buna pek yakın görünmüyor.

Biz açlık grevi çadırını kurmak için toplantı yaparken, bizim yürüyüşte başından beri yer alan bir arkadaş kırmızı bir ipten örülmüş bir bileklik uzattı bana. Yolda bizimle birlikte yürüyen bir Almanyalı kadın arkadaş örmüş bunu ve göndermiş. Onunla özgürlük yürüyüşümüz boyunca şarkılar ve türküler söylemiştik. Artık biz yürüyüşçüler olarak bir birimizden ayrı mekanlarda da olsak aramızda düşünsel ve duygusal bir bağ oluşmuş durumda. Evlerine dönen arkadaşlar daha sonra facebooktan ve ya hotmailden bizleri arayıp buluyor ve diyalog kuruyorlar.


24.10.2012
Turgay Ulu
Berlin



Sokak Çadır Açlık Grevi





Dün gece açlık grevi için açılan çadır polis tarafından söküldü. Bu gün arkadaşlar devreye girip çadırı geri almaya çalışıyorlar. Polis çadırı geri vereceğini söylüyor fakat sokakta çadır açılmasına izin vermiyor. Açlık grevine başlayan arkadaşlar parlamentonun yakınındaki söz konusu caddede oturnaya devam ediyorlar. Fakat bu gün yağmur yağmaya başladı. Arkadaşlar için şemsiye vb. malzemeler temin edip götürdük. Ancak bu şekilde nasıl devam edecek sorusu var herkesin hafızasında.
    
Bu gece için polis, Branderburg Tor'daki caddede oturmaya izin vermeye-ceğini söylemiş. Arkadaşlar herkesin o caddede toplanması için çağrı yaptılar. Ancak havaların soğuması ve yağmur olumsuzluğunun yanında insanlar bu durumun bu şekilde nasıl ilerleyeceğine dair sorular yöneltiyorlar. Polis'ten açlık grevinin hangi mekanda sürdürüleceğine dair yer göstermesi isteniyor. Ancak polis bu konuda herhangi bir şey söylemiyor. Şu anda bir bekleme durumu söz konusu.
    
Bu hafta ve önümüzdeki haftalarda Berlin'de çok sayıda etkinlik ve eylem hazırlık ve ilanları oldu. Bir kafede Ekim Devriminin yıldönümü dolayısıyla bir etkinlik düzenlenecek, bir dernekte “No Border Kampı” için bir toplantı çağrısı var. Önümüzdeki günlerde ve haftalarda da gene anti ırkçı ve antikapitalist etkinlik ve gösteri hazırlıkları var. Bazı etkinliklerin saatleri aynı gün ve saate denk gelmiş. Bizim çadırlardaki toplantı da genelde aynı saatlere denk geldi. Bu nedenle diğer etkinliklere ancak bizim direniş çadırlarındaki toplantıdan vakit kalırsa katılabileceğiz. Aslında buraların havasını daha yakından tanımak için bu etkinliklere katılmak istiyor insan ama direniş çadırlarımızdaki planlamalar bizim için şu anda daha acil bir durum arz ediyor.
    
Her akşam düzenlediğimiz toplantılardan biri daha başlamış bulunuyor. Bu gün iki ana tartışma konumuz var. Birisi açlık grevi gündemi ile ilgili neleri ve nasıl yapabileceğimiz, diğeri de bizim önümüzde bulunan sokak eylem-leri ile ilgili planlamalar ve pratikleri nasıl yapacağımızla ilgili. Ayrıca, geçen hafta ziyarette bulunduğumuz, ırkçıların saldırısına uğramış olan mülteci kampıyla ilgili yaptığımız ziyaret ve sonrası için düzenlemeyi düşündüğümüz protesto gösterisi ile ilgili de konuşmayı düşünüyoruz.
    
Schönefeld'de ırkçıların saldırısına uğrayan mülteci kampının önünden geçen otobüs, artık o kampın önünden geçmiyor. Otobüs şu anda mülteci kampının daha uzak bir yerinden geçiyor. Bu kampta kalan mülteciler, bu durumdan oldukça şikayetçiler. Orada kalan mülteciler, kendilerini güven içinde hissetmiyorlar. Bu konuda yardım ve desteğe ihtiyaçları olduğunu söylüyorlar.
    
Biz önümüzdeki günlerde Schönefeld'deki kampla ilgili bir gösteri düzenlemeyi düşünüyoruz. Yürüyüş güzergahını bir kaç aşama halinde yapmak istiyoruz. Önce o bölgede yapımı devam eden bir hava alanı var ve bu hava alanında iade edilmesi düşünülen mültecilerin kapatılması için hapishane sistemi yapılıyor. Hem bunu protesto edeceğiz ve hem de direk o mülteci kampının önünde bir yürüyüş düzenlemeyi düşünüyoruz.
    
Schönefeld'deki mülteci kampında yaşayan bir arkadaş, kampta kalan mültecilerin en önemli sorununun güvenlik olduğunu söyledi. Bizim yapacağımız eylemlerin buradaki insanlara belli bir güven sağlayacaktır diyor.
    
Bu mülteci kampına yapılan saldırının kimler tarafından yapıldığı henüz tespit edilebilmiş değil. Ama saldırıyı yapanlar kampın duvarına ırkçı içeriği olan yazılar yazmışlar. Bu saldırıyı hangi organizasyonun ya da hangi ırkçı grubun yaptığı henüz belli değil.
    
Şimdi biz açlık grevi taktiği ile sokak eylemlerine devam etme taktiği olarak ikili biçimde gündemde olan eylemlilikleri nasıl sürdüreceğimize dair görüş alışverişinde bulunmaya devam ediyoruz. Arkadaşlar açlık grevine sokakta oturarak devam etmeyi düşünüyorlar. Şu anda onlara şemsiye vb. malzemeler sağlandı ancak bu eylemin nasıl, nerede ve ne biçimde devam edeceğine dair şu anda kesin bir durum yok. Açlık grevi ve sokak eylemlerini bir arada sürdürmek gibi bir görevle karşı karşıyayız ancak bunu pratik olarak nasıl yapacağımızı konuşuyoruz.
    
Bu gece için polis, açlık grevinde olan arkadaşlarımızın oturmakta olduğu sokakta oturmasına izin vermeyeceğini söyledi. İnsanlara o caddeye toplanması için çağrılar yapıldı. Fiilen oturulmaya devam edilecek ancak ilerleyen saatlerde polisin nasıl bir tutum alacağı belli değil.
    
Toplantımızda mali durumla ilgili açıklamalar oldu. Mali durumla ilgili olarak problemler var. Direniş çadırlarımızın masrafları için şu anda bir maddi yetersizlik var.
    
Bugün Ekim devriminin yıldönümü için düzenlenen bir etkinliğe katılmak için gittik. Bir kaç gün önce bu etkinlikle ilgili olarak bir davetiye almıştık. Direniş çadırımızdaki toplantımızda söylenmesi gerekenleri söyleyip bu etkinliğe katıldık. Etkinlik bizim alışkın olduğumuz resmi havaya pek benzemiyordu. İnsanların toplandığı bir mekanda bir kişi aniden Ekim devriminin yıldönümü ile ilgili olarak hazırlanmış olan bir metni okumaya başladı. Bir kişi de votka içmesi için salonda bulunan insanlara birer tane kupon dağıttı. Votkaların yanında bir de küçük dilim ekmek, ekmeğin üzerinde yağ ve bir parça da turşu vardı. Votka küçük bir plastik bardağın içindeydi. Ekim devriminin yoldönümü ile ilgili metni okuyan adam ve bir kişi daha piyano eşliğinde devrimci marşlar ve türküler söylediler. Bir kaç marşın müziği bize yabancı gelmedi. Sadece sözler farklı ama aynı müzikleri biz de kendi dilimizde söylüyoruz her zaman. Sınıf mücadelesinin enternasyonalist özelliğine bir kez daha tanık olduk.
    
Ekim Devriminin yıldönümü etkinliğinde eski kuşak devrimcilerle tanıştık ve onlarla özgürlük yürüyüşümüz üzerine sohbetler ettik. Dünya devrimci hareketi ve mülteci hareketi üzerine sohbetler ettik. Etkinlik korosundan sonra biz de kendi dilimizden Çav Bella, Avusturya İşçi Marşı, Şili Marşı gibi şarkıları söyledik. Almanyalılar’dan bazıları da bizim söylediğimiz şarkılara eşlik ettiler.

Etkinlik salonunun tavanında orak çekiçli bir bayrak asılıydı. Etkinliğe katılanların yaş ortalaması orta ve ortanın üzerinde olanlar ağırlıklıydı ama etkinlik salonunda genç insanlar da vardı. Bir yandan etkinlik korosu devrimci marşlar söylerken bir yandan da salonda bulunan televizyonda Potemkin Zırhlısı filmi oynuyordu.
    
Bugün Berlin'de aynı saatlerde birden fazla etkinlik ve toplantı vardı. Biz ancak ikisine katılmak durumunda kaldık. Öncelikle direniş çadırımızdaki toplantıdaki konuşmamızı yaptıktan sonra, Ekim Devriminin yıldönümü kutlamasına katıldık. Özellikle Almanyalı solcuların etkinliklerini nasıl gerçekleştirdiklerini merak ediyordum. Böylelikle bu merakımızı da gidermiş olduk. Doğu coğrafyasında düzenlenen etkinliklerden biraz daha farklı bir atmosfer vardı salonda. Salonda resmi bir hava yoktu.
    
Etkinlik salonunda metni okuyan arkadaş, bizim direniş çadırlarımıza da değindi. Oranien direniş çadırlarından bir kişinin aramızda olduğunu söyledi ve bizim direnişimizi selamladı, destek mesajlarını iletti.
  
Biz etkinlik sırasında arada bir gene marşlar söyledik. Cem Karaca'nın müziği eşliğinde 1 MAYIS Marşını söyledik. Bir kaç arkadaş, ayağa kalkarak yumruklarını kaldırdılar ve devrimci sloganlar attılar. İçimizde yaşı ileri olan arkadaşlardan bazıları “Bugün iyi bir gün oldu” diye görüş belirttiler. Ekim Devriminin yıldönümü için kutlama etkinliği düzenleyen kurum, burada elde edilen geliri bizim Oranien Paltz'daki direniş çadırlarımıza bağışlamak istediğini söyledi. Nereye başvurması gerektiğini söyledi ve ona bilgilenme çadırına gitmesini söyledik. Çünkü bilgilendirme çadırından nereye vermesi gerektiğini soracak ve ona gerekli adresi gösterecekler.


25.10.2012
Turgay Ulu
Berlin
  
  

 Moabit Hapishanesi Önünde Bekleyiş






Dün gece saat iki civarında Brandenburg Tor'da sokakta oturarak açlık grevi yapan arkadaşların etrafını polis çevirdi. Arkadaşlardan birkaçını arabaların içine alarak öteki sokağa götürdüler.  Arkadaşların üzerinde yatmakta oldukları izomatları ve tulumları aldılar. Bu şekilde oturma eylemi devam etti. Ancak sabah saat yedi sularında tekrar polisler geldi. Bu sefer zorla ve vurarak dört kişiyi göz altına aldılar.
    
Polis saldırısının duyurulması üzerine Moabit hapishanesinin önüne doğru yürüyüşe geçtik. Hava çok soğuktu, çağrıya uyarak gelen insanların sayısı fazla değildi. Yol üzerinde de bir kaç arkadaşı polis göz altına aldı.
    
Moabit hapishanesinin önünde saatlerce bekledik. Uzun sloganlar ve beklemelerin ardından arkadaşları tek tek bırakmaya başladılar. Her  çıkan arkadaşı gene sloganlarla karşıladık. Tabii ki gene megafondan Çav Bella marşını söyledik. Direnişimizin temel marşı haline gelen bu marşı artık diğer arkadaşlar da ezberlemiş oldular ve söylemeye başladığımız zaman onlar da eşlik ediyorlar. Nijerya konsolosluğu işgalinde de göz altına alınan ve darp edilen arkadaş gene gözaltındaydı ve gene darp edilmişti. Bu arkadaşı bırakmaları biraz uzun sürdü. Devreye giren bir avukat yarım saat içinde bırakmazlarsa kendisine haber vermemizi istedi.
    
Gözaltına alınanların hepsini serbest bıraktıktan sonra geri döndük. Açlık grevinde olan arkadaşlar tekrar Brandenburg Tor'daki caddede oturmaya devam ediyorlar. Biz de Oranien Platz'daki direniş çadırlarımıza geri döndük.
    
Bir günümüzü daha polis ve gözaltına alınan arkadaşlarımızın serbest bırakılması için uğraşarak geçirdik. Bu nedenle bu akşam gerçekleştirmeyi düşündüğümüz toplantıyı yapamadık. Hepimiz çok üşümüştük. Yarın ki eylemimizle ilgili duyuruları yazıp info çadırına astıktan sonra işlerimize devam ettik.
    
Akşam saatlerinde Reboot.Fm adlı radyoda bir canlı röportaj yayını yapmak için davet edilmiştik. Vupertal'dan gelen arkadaşla birlikte bu radyo istasyonuna gittik. Radyo büyük bir binanın içindeydi. Bugün o binanın içinde burjuvaların yemekli toplantıları vardı. Bu nedenle bina biraz sıkıydı.

Bu radyo genelde kültür sanat yayını yapıyor ve belli aralıklarla Karawane, The Voise program yapması için kontenjan tanıyor. Bizimle de özgürlük yürüyüşü ve genel olarak mülteci sorunlarıyla ilgili sorular yönelttiler. Direnişimizin genel amacı ve gidişatı üzerine sorulan soruları yanıtladık. Bu gün göz altına alınıp bırakılan arkadaşımız da telefonla canlı bağlantı yaparak Nijerya konsolosluğu işgaliyle ilgili bilgiler verdi ve soruları yanıtladı. Gelecekte neler yapacağımızla ilgili olarak da genel bir bilgilendirme yaptık. Arada Grup Yorum'dan Çav Bella marşını çaldılar. Güzel bir canlı yayın oldu. Yayına katıldığımız arkadaşla daha önce de bir film yapmıştık. "Biz de artık meşhur olduk" diyerek arkadaşla espri yapıp güldük biraz.
    
Çadırlarımıza geri döndüğümüzde küçük bir ateş yakmıştı arkadaşlar. Hava çok soğuk ve bu havada ateş insanın kemiklerini ısıtıyor doğrusu. Genel durum üzerine arkadaşla biraz sohbet edip kahve içtik. Yarın buluşmak üzere vedalaştık.
    
Moabit hapishanesinin önünde beklerken açlık grevi eyleminin nasıl devam edeceği üzerine genel sohbetler yaptık. Havalar çok soğudu, polis çadır açmaya izin vermiyor. Bu durumda sokakta oturarak açlık grevinin nasıl devam edeceği üzerine görüş alışverişinde bulunduk. Başka türlü bir çözümü nasıl hayata geçirebileceğimiz üzerine sohbet ettik. Şimdilik bu şekilde devam ediyor.
  
Bu arada biz geçen haftadan beri toplantılarda almış olduğumuz eylem biçimlerini hayata geçirmeye devam ediyoruz. Yarın bir mülteci kampını ziyarete gideceğiz ve kampın önünde eylem yapacağız. Bu mülteci kampına ırkçılar tarafından saldırı gerçekleştirilmişti. Daha önce de bu mülteci kampına gitmiştik.
    
Direniş çadırlarımızın bulunduğu yerde, birçok evsiz ve işsiz insanlar da kalıyorlar. Bu insanlar, hem kampın genel temizliğine katılıyorlar, hem de düzenlediğimiz eylemlere katılıyorlar. Toplantılarımıza da artık katılıyorlar. Uzun sakallı ve hep aynı elbiseleri giyen bir adam var. Sürekli yemekhane çadırında yatıyor. Sabah olduğunda kalkıp genel temizlik işlerine yardımcı oluyor ve eylemlerde yerini alıyor.
    
Polis saldırılarını protesto etmek için ve bizimle genel olarak dayanışmak için Almanya'nın birçok şehrinde eylemler gerçekleştiriliyor. Eylemimizin siyasal etkisi devam ediyor. Önümüzdeki dönemde de çeşitli kampanyalar, mahkemeler ve diğer sokak eylemlerini devam ettireceğiz.
  
Önümüzdeki günlerde çok sayıda eylem var. Bu eylemlere katılmak için zamanımızı ayarlamaya çalışıyoruz.
    
Berlin'e ilk geldiğimizde ağaçların yaprakları yemyeşildi. Daha sonra yavaş yavaş bu ağaçların yaprakları sararmaya başladı. Rüzgar her vurdukça sarı sonbahar yaprakları yerlere saçılıyordu. Bu günler de ise artık ağaçlar çıplaklaşmaya başladı. Yapraklar artık tamamen dökülüyor. Hava iyice sertleşti, belki de kar yağacak. Almanya'da zaten pek yaz mevsimi yaşanmıyor. Kışları da kesici bir soğuk oluyor. Şimdi biz, kapitalist izolasyon sisteminin yanında bir de soğuklarla savaşmak zorundayız. Çadırlarımızı ısıtmak için biraz odun aldık. Alt yapıyı kış mevsimine göre ayarlamaya çalışıyoruz. Bizi arabasıyla taşıyan bir arkadaş ormanlık bir alanda yaşıyormuş. Burada bir grup insan olarak, doğal bir hayat sürdürüyorlarmış. Elektriklerini kendileri üretiyorlar. Bizim odunları da onlar verdi. Arkadaş ortakçılık toplum sisteminin bugünden kendi aramızda kurulması gerektiğini savunuyor. Bu düşünceyle bir grup arkadaş bir araya gelmiş ve böyle bir doğal hayat kurmuşlar.


26.10.2012
Turgay Ulu
Berlin
  
  

  Berlin'deki Schönefeld Wanssmannsdorf
Mülteci Kampına İkinci Yürüyüş 





  
Berlin'deki direnişimiz devam ediyor. Bir koldan sokak eylemleri ve diğer yandan açlık grevi direnişi yöntemiyle mücadelemiz devam ediyor. Dün gece açlık grevi noktasına polisin müdahale etmesi ve arkadaşlarıamızı göz altına alması, sonrasında yapmış olduğumuz Moabid hapishanesinin önünde bekleyiş eylemimiz, iki taktiği bir arada götürmemiz için gerekli pratik dersleri bizim önümüze koymuş oldu.
    
Daha önce Shöneefeld'deki mülteci kampına bir ziyaret düzenlemiş ve bu kampın genel durumuyla ilgili bilgi almış, orada yaşayan insanların görüş ve önerileri hakkında bilgi almıştık. Bu kamp ırkçı saldtırıya uğramış bir kamp olma özelliği taşıyor. Aynı zamanda izolasyonu ağır yaşayan bir kamp olma özelliği yaşayor.
    
Bu sabah bir kez daha, daha önceki süreçlerde kararlaştırmış olduğumuz gibi Schönefeld'deki mülteci kampına gitmek için yola çıktık. Schönefeld başka bir eyalette bulunuyor ve yol epeyce uzak bir mesafede. Eylem çağrımızı bilgilendirme çadırımıza asmıştık. Ayrıca internet vasıtasıyla eylemimizle  ilgili kamuoyuna bir çağrı yapmıştık.
    
Sabah saat 11'de biz info çadırının önüne toplanmıştık. Almanyalı aktivistler bizim bilet alamayacağımızı düşünerek bizlere birer bilet almışlardı. Her zaman olduğu gibi gene yavaş yavaş ziyaret edeceğimiz mülteci kampına doğru yürümeye başladık. Her hangi bir izine gerek duymadan sokaklarda ve tren istasyonlarında eylemimizle ilgili sloganlar atarak gittik.
    
Daha önce bu kampa bir ziyaret gerçekleştirmiş olduğumuz için yolları bulmakta fazla zorlanmadık. Bir kaç aktarma yaparak, en son indiğimiz tren istasyonundan Wanssmannsdorf mülteci kampına varmak için dört kilometre yol yürünmesi gerekiyor. Tren istasyonunda beklerken eyleme katılan insanların sayısında belirgin bir artış olmuştu. Kimi aktivistler uyuyakalmışlar. Ama iki koldan birini bularak buraya kadar gelmişlerdi. Daha önce yürüyüşümüzde yer alıp da daha sonra evine dönmüş olan aktivistlerden bir kaçını gene aramızda görmüş olduk.
    
Tren istasyonunda müzikler çaldık ve dans ettik. Mülteci kampına doğru yürüyüşe geçtiğimizde sayımız epeyce kalabalıklaşmıştı. Tahminlere giöre üç yüzden fazla insan vardı. İtalyalı, Nikaragualı, Kolombiyalı, Afrikalı gibi dünyanın değişik bir çok bölgesinden gelmiş Almanya'ya yerleşmiş olan kağıtlı ya da kağıtsız bir yığın insan bizim eyleme gelmişlerdi. Bu arada Brandenburg'ta açlık grevini sokakta sürdüren arkadaşlarımızla telefon bağlantımızı sürdürüyoruz ve bugün orada bulunan arkadaşlarımızdan da bu eyleme gelip katılan arkadaşlarımız vardı. Mülteci kampının önüne geldiğimizde açlık grevi yapan arkadaşlarımızın da bildirilerini okuduk.
    
Schönefel'deki mülteci kampının önüne geldiğimizde, polisin kampın önüne arabalarıyla ve kendileriyle bir barikat kurduklarını gördük. İçeri girmemizin yasak olduğunu söylediler bize. Uzun süren tartışmaların ardından, parçalar halinde içeriye yirmi kişilik bir grubun girmesine izin alabildik.
    
Mülteci kampının içine girmeden önce, daha önce bu kampta yaşayan ve bizim tanışmış olduğumuz bir arkadaş yanımızda getirmiş olduğumuz pankart ve bayraklarından birer tane kampın tepesine astı. Durumu gören bir güvenlikçi olaya müdehale etmeye çalıştı. Assılan pankartı idirmeye çalıştı. Ancak pankartı asan arkadaş bu pankartı güvenlikçinin çekiştirimesinden kurtarmıştı. Alkışlar eşliğinde pankart ve bayraklarımız mülteci kampının tepesinde dalgalandı.
    
Mülteci kampının önünde uzun süre sloganlarımızı attıktan sonra, yirmi kişilik grup parçalar halinde içeriye girdik. İçerde karşılaştığımız manzara korkunçtu. Bir Sırbistanlı amca ile tanıştık. Adam yirmi yıldır Almanya'da yaşıyormuş ve bunun on yılını bu kampta geçirmiş. "Bayramınız mübarek" diyerek kurban bayramını kutladı. Daha sonra bir arkadaşın boynuna sarılıp ağlamaya başladı. Adam aynı zamanda mesane kanseriydi. Kendisi-nin doğru dürüst tedavi edilmediğini anlatıyordu.
    
Schönefeld'deki mülteci kampını her iki katı için bir tuvalet var. Duş da aynı. Bu nedenle insanlar günlük doğal ihtiyaçlarını karşılamakta zorluklar yaşıyorlar. Şehire gitmek için epeyce uzun bir yolu gitmek zorundalar. Alışveriş yapabilmek için araç kullanmak zorundalar ve aldıkları aylıklar da bu arabalara ödeniyor. Kampın odaları çok kalabalık. Bazı odalarda yirmi kişinin kaydı var. Ama hepsi kampta kalamıyorlar. Kampın zemin katında duş yerleri var. Duş yerinin kapısını açtığımızda gelen kokuya dayanmak mümkün değildi. Aynı yerde çamarışr kurutmak için küçük odalar vardı. Bu odaların pencereleri yok ve ıslak elbiseler burada kurutulmaya çalışılıyor. Sohbet ettiğimiz insanlar, izolasyon sistemini ve buradaki hayatın kötü bir hayat olduğunu anlattılar bizilere. Biz de onlara bu izolasyondan nasıl kurtulup özgürleşebileceklerine dair bilgiler verdik. Bizim yaptığımız uzun özgürlük yürüyüşünü nasıl örgütlediğimizi onlara anlatmaya çlıştık. Mücadele etmeden insanların bu izolasyon kapitalist sisteminden kurtulamayacaklarını anlattık onlara.
    
Mülteci kampının içinde ve dışında saatler süren bir eylem gerçekleştirdik. Gazetelerimizi dağıttık. Elimizde bulunan bildirilerimizi dağıttık. Geri dönerken de yollarda yürümeye ve pankart ve bayraklar açmaya, sloganlar atmaya devam ettik. En güzel manzara trene bindikten sonra ortaya çıktı. Elimizde bulunan megafona bir telefon eklendi ve buradan çaldığımız Kürtçe müzikler eşliğinde halay çekmeye dans etmeye başladık. Hepimizin en alttan gelen mülteciler olduğunu herkes görmüş oldu. Uzun bir yol boyunca megafondan Kürtçe müzik çalıp oynadık, sloganlar attık, kendimiz marşlar söyledik. Trende bulunan diğer insanlar bizim bu davranışlarımızı anlayamadılar. Ama biz barbarlar olarak sistem ve düzeni bozmaya devam ediyoruz. Tuzu kuru olan insanlar muhtemelen bizim için ortamı kirleten ve bozan insanlar değerlendirmesini yappmışlardır.
    
Mülteci kampında kameralarla tuvaletleri, duş yerlerini, çamaşır yerlerini çekerek belgeledik. Konuşmalarımızla insanlara içinde bulundukları durumun ve onlara karşı ırkçı yaklaşımların nedeninin neler olduğunu anlatmaya çalıştık. Akşam direniş çadırlarımıza dönerker geçtiğimiz yollarda polisten herhangi bir izin almadan pankart açmaya ve yürümeye devam ettik. Bir çeşit korsan eylem oldu bugünkü eylemimiz.
    
Akşam vakti direniş çadırlarımıza geri döndüğümüzde, çadırlarımızın bahçesinde bir müzik grubunun çalmakta olduğnu gördük. Ana caddelerden geçerek pankart ve sloganlarımızla birlikte direniş çadırlarımıza gittik. Bu günkü akşam yemeğinde etli çorba vardı. Sabahtan beri yemek yememiştik bu çorba hepimize iyi gelmiş oldu.
     
Bu günlerde Berlin'de bir çok sokak eylemi hazırlıkları gerçekleştiriliyor. Bunlar bizleri de bu hazırlık toplantılarına davet ediyorlar. Tam birine gitmişken bir telefon geldi ve açlık grevinde olan arkadaşlardan, yaşı genç olan bir arkadaşımız şeker yetersizliği nedeniyle bayılmış ve hastaneye kaldırılmış. İçinde yer aldığımız toplantıyı bu acil durumdan dolayı terketmek zorunda kaldık. Daha sonra arkadaşın hastaneden tahliye edildiğni öğrendik.
    
Uzun süredir tanışmak isteyen bir derneğin düzenlemiş olduğu festival kutlama etkinliğine katıldık. Bize sorular sordular, direnişimizle ilgili ayrıntılı sorular sordular. Önümüzdeki dönem için düzenlemeye düşündükleri bir programa katılıp katılmayacağımı sordular. Eğer o gün önemli bir işimiz yoksa elbette ki katılacağız.
    
Bu akşam gene toplantı yapamadık. Dün akşam zaten hapishane önünde uzun süre beklediğimiz için akşam toplantı yapmak için insanların pek halleri kalmamıştı. Bugün de ona benzer bir durum ortaya çıkmıştı. Üstelik bugün daha hareketli bir gündü. Barbarlar ve baldırı çıplaklar olarak buralardaki hijyen yaşam kültürüne karşı saldırılar düzenliyoruz ve onların kurmuş oldukları toplumsal düzenekleri alt üst ediyoruz.
    
Önümüzdeki çarşamba günü Türkiye Başbakanı ile Almanya Başbakanı arasında Suriye meselesi ile ilgili bir görüşme gerçekleştirilecek. Şimdi Berlin'de bugün için büyük bir protesto yürüyüşü hazırlıkları var. En az on bin kişiyle bir savaş karşıtı gösteri yapmayı planlıyoruz.
    
Berlin'de kalmaya ve eylemler gerçekleştirmeye devam ettikçe tanışık olduğumuz çevrede epeyce bir genişleme yaşıyoruz. İleriki mücadeleler için bunlar önemli kazanımlar durumundadır.
    
Bugünkü eylemimiz erken bir saatte başlamasına karşın katılımcı kitlenin sayısı iyiydi. Bundan sonraki eylemlerimizde de diğer kesimlerle koordinasyonu iyi sağlayabilirsek, bazı sorunlardan dolayı küskünleşen kesimleri yeniden siyasi etki çeperinin yakınına doğru çekebiliriz.
    
Bugün Brandenburg Tor'da oturarak açlık grevini sürdürmekte olan arkadaşlarımıza polis herhangi bir müdehalede bulunmadı. Ama havalar çok soğudu ve sokakta açlık grevinin ne kadar sürdürülebileceği konusu insanları düşündürmeye başladı. Devletin bir çadır yeri göstermesi bekleniliyor. Ancak buralarda bu tip işlemler çok uzun sürüyor. Fiilen açtığımız çadır ise polislerin müdahalesiyle yasaklandı.
    
Açlık grevi ve sokak eylemlilikleri ile birlikte direnişimizi sürdürüyoruz. İki taktiği bir arada kullanmak fikrimiz aslında pratik olarak bu bir kaç gün içinde denenmiş oldu.


27.10.2012
Turgay Ulu
Berlin
  
 

  İki Taktik Sınanıyor





  
Bundan önceki yazılarda, özgürlük yürüyüşümüzün çeşitli aşamalarında ortaya çıkan taktiksel farklılıkları politik çerçeve içinde, bir direniş deneyimi olarak herkesin inceleme alanına sunduk. Direnişimizin Berlin aşamasında iki taktik ortaya çıkmıştı. Bir grup arkadaş hemen açlık grevine başlamayı uygun buldular ve bu mekandan başka bir mekana taşındılar. Biz ise sokak eylemlerini devam ettirmenin doğru bir taktik olduğunu düşündük ve buna devam ettik.
   
Gelinen aşamada bu iki taktik bir sınamaya tabi tutuldu. Açlık grevine başlayan arkadaşlar şu anda bu eylemi devam ettirmekte zorlanıyorlar. Bizim açlık grevi deneyimlerimizin verdiği birikimle öngördüğümüz olasılıklar şimdi ortaya çıkıyor.
    
Bugüne kadar eylemlerimizi iki taktik altında ama paralel olarak devam ettirdik. Her ne kadar tartışmalarda bazı arkadaşların üslup ve tartışma yöntemlerinin yanlış olması, bizim destek güçlerimiz üzerinde olumsuz bir etki yarattıysa da biz sokak eylemlerini devam ettirdikçe bu geriye çekici ve zayıflatıcı etkileri azalttık.
    
Açlık grevi eylemi hassas bir eylemdir, başladığın zaman geriye dönüşü zor olan bir eylemdir. Şimdi bu eyleme başlayan arkadaşların bunu devam ettirememesi durumunda genel direnişimizin siyasal etkisini zayıflatan bir rol oynayacaktır.
    
Şu anda açlık grevi yapan arkadaşların bu eylemi sürdürmekte zorlandıklarını biliyoruz. Ancak bundan sonra ne yapmak istediklerini bilmiyoruz. Biz sokak eylemleri biçiminde formüle ettiğimiz programı devam ettiriyoruz.
    
Açlık grevi eylemi ani bir karar oldu ve gerekli hazırlıkları arkadaşlar yapamadılar. Hava koşulları, mekan ve ne biçimde devam edecekleri konusunda bir plan yapılmadı. Şimdi bu taktik tıkanmış bulunuyor. Bu durumun içinden nasıl çıkacağımızı tartışıyoruz şimdi. 
    
Diğer yandan, bizim formüle ettiğimiz sokak eylemleri devam ediyor. Önümüzdeki süreçte yapmayı düşündüğümüz eylemleri planımız dahilinde gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Açlık grevinde olan arkadaşlar, şimdi ne yapmak istediklerine ve nasıl, nerede yapmak istediklerine dair karar vermeleri gerekiyor.
    
Toplantımıza katılan insanların bir kısmı ilk defa katıldıkları için ya da arada bir gelip gittikleri için bizlerin başından beri yürüyüşümüz ve Berlin aşamasında hangi tartışmaları yaptığımızdan haberdar olmuyorlar. Dolayısıyla onların konularla ilgili yaptıkları konuşmalar niyet beyanı dışına çıkamıyor. Bazen de konuyla hiç ilgisi olmayan şeyler söylüyorlar. Bu da bizim toplantıların aşırı demokratik olduğunu gösteriyor. Bu durum, çok zamanımızı almış olsa da insanların söz haklarına müdahale etmiyoruz ve herkes düşüncelerini açık ve rahat bir şekilde dile getiriyorlar.
    
Toplantımızın büyük bir bölümünü açlık grevi eyleminde yaşanan soruna ayırdık. Genel eğilim olarak, arkadaşların direniş çadırlarına geri dönmeye karar vermesi durumunda onlara yardımcı olma yönündedir. Onlar önümüzdeki süreçte ne yapacaklarına dair karar verdikleri durumda biz de neler yapabileceğimize karar vereceğiz. Biz sokak eylemleri biçiminde planladığımız programı devam ettiriyoruz. Onlar isterlerse gelip bu plana dahil olabilirler. Ya da isterlerse açlık grevine devam edebilirler. Bu konuda bir karara vardıklarında, bizden de ne istediklerini açıkladıklarında biz de yapabileceğimiz şeyleri karar altına alacağız.
    
Dün gerçekleştirdiğimiz Schönefeld mülteci kampı ziyaretimiz etkili bir eylem oldu. Bu kampın tüm izolasyon özelliklerini deşifre ettik. Kampın duvarlarına pankartlarımızı astık. Bu sırada güvenlik görevlisi pankartı indirmeye çalıştı ama asan arkadaş bu düellodan başarıyla çıktı ve pankartı indiremediler. Pankartı güvenlikçiden kurtaran arkadaşı geçen haftaki ilk ziyaretimizde tanımıştık. Bu kampta kalan bir arkadaş. Onun odasına konuk olmuştuk. Bizim mücadelemizden aldığı cesaretle pankartı kampın duvarının yüksek bir noktasına astı. Bununla da yetinmedi. Kırmızı bez üzerinde yumruk biçiminde çizdiğimiz amblemimizin olduğu bayrağı kampın çatısındaki direğe astı ve kızıl bayrak bu kampın en tepe noktasında dalgalandı. Bugün bu kampın kötü kokan banyosunu ve penceresiz çamaşır kurutma yerini de kamera alan arkadaşın video çekimini izledik. İzleyenler için mülteci kamplarının ne olduğunu anlatmaya gerek yok, bu görüntüler her şeyi apaçık anlatıyor.
    
Özgürlük yürüyüşümüzle ilgili bizim bilmediğimiz bir çok sitede video, fotoğraf çekimleri ve çok sayıda değişik dillerde yazılar olduğunu bazen bize iletilen bilgi ve adreslerden izliyoruz.
    
Bugün direniş çadırlarımıza gelmiş olan bir İspanyol çiftle tanıştık. Yeni gelen insanların nereden geldiklerini ve düşüncelerini merak ediyorum. Bu nedenle dil bilmesem de onlarla tanışıp sohbet etmek istiyorum. Bazen bir çevirmen denk gelirse, onlarla uzun uzun sohbetler ediyorum. Bugün İspanya'daki durum üzerine sohbetler ettik. Arkadaşlar, ekonomik krizin derin olmasına karşın devrimci mücadelenin gelişkin olmadığını anlattılar.
    
Bugün ayrıca iki Almanyalı kadın ile sohbet ettik. Birisi biraz Türkçe biliyor. Alman solunun tarihi  ve bugünkü durumu üzerine sohbetler ettik. Bu arkadaşlardan biriyle Ekim Devrimi yıldönümü kutlamasında karşılaşmıştık. Kendisinin politik duruşunu merak ettim. Şu anda herhangi bir gruptan değilmiş ama araştırmalar yapıyormuş. Almanya solu da diğer ülkelerde olduğu gibi teorik karmaşa içinde ve bölünme sorunlarını yaşıyorlar. Bölünmelerin herkesin ortak sorunu olduğu sonucuna vardık. Daha derin sohbet etmemiz gerektiği üzerine görüş birliğine vardık. Ama direniş çadırlarımızın şu anda en önemli sorunu olan soğuk bizim sohbetimizin derinleşmesine izin vermedi. Başka bir zaman için sözleştik ve daha derin sohbet ve görüş alışverişinde bulunmayı kararlaştırdık. Ama Avrupa ülkelerinde de devrimci arayış ve yönelişlerin olduğunu görmek insanı heyecanlandırıyor.
    
Berlin'de havalar soğuduğundan beri evsizler direniş çadırlarımıza akın ettiler. Böylece biz, mekanı ve mülkiyeti olmayanlar bir araya toplanmaya devam ediyoruz. Evsizler için bizim çadırlar lüks sayılır. Ama onlar yalnızca yemek ve yatmak için gelmiyorlar. Evsizler hem burada çalışıyorlar, kimse onları çalışın demiyor ama onlar kendileri mücadeleye bir şekilde katkıda bulunmak istiyorlar. Ayrıca düzenlediğimiz eylemlere de katılıyorlar. Aynı yaşam koşullarına sahip olanlar arayıp birbirini buluyor. Böylece biz de mülksüzler olarak kendimize göre bir hayat tarzını kurmuş oluyoruz. Sokakta da olsa bir arada yaşamasını ve dayanışmayı öğreniyoruz. Eylem yapmayı öğreniyoruz.
    
  
  
Turgay Ulu
28 Ekim 2012
Berlin       



TURGAY ULU

DEVAM EDECEK 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder