Ben de baba oldum. Ben de bir aile kurdum. Ben de eşim ve çocuklarımdan uzakta hayatımı kazanmaya başladım. Ben de babam gibi aynı çizgi de ilerlemeye başladım. Kader bu olsa gerek. 93 harbi ile başlayan o muhacirlik hali. Muhacirlik genlerimizde var galiba. Ama, ama neden?
Anılar canlanıyor, iyi ve kötü anılar. O anlarda ruhum ızdırap çekiyor. Sen bilirsin. Bu ızdırap dayanılmaz. Peki, ama neden?
Yine bir yolculuk başlıyor. Hep yolculuk. Hep o uzun ince yol. Yol uzun. Yolda duraklar var. Sık sık duruyorum o duraklarda. Bir mola. Bir yudum çay. Bir nefes. Bir ne zıkkımın kökü ise ondan. Ve yine o bildik yolculuk. Hayattan bana düşen metafor da bu galiba. Yolculuk. Evet, yine sana soruyorum. Neden?
Sen ise suskunsun. Hep suskun oldun zaten. Biliyorum beni kırmak istemiyorsun. Bundan dolayı bana sana sorduğum soruların cevabını vermiyorsun. Halbuki it gibi biliyorsun bu sorularımın cevabını. İt gibi benden çekiniyorsun. İtsin sen. İt… Ama, ama söyler misin? Ne olur söyle. Yalvarıyorum işte sana. Tüm inançların aşkına bana söyle. Bana bunun nedenini söyle. Duvar değilsin ki. Ki duvar bile olsa, şu duvara bile sorsam, şu duvarın dili olsa, bunun nedenini bana söylerdi eminim. Ama sen susuyorsun. Sus. Lanet olasıca. Sonsuza değin sus. Sanki yoksun. Hangi dönülmez, hangi lanet olası yerdesin. Söyle lanet olası. Bak işte sonunda sana yalvarmaya başladım. Bana söyle. Neden?
Yine akşam olacak. Yine eve varacağım. Yine iş kıyafetlerimi, sokak kıyafetlerimi çıkartacağım. Yine elimi yüzümü yıkayacağım. Yine evde giydiğim kıyafetlerimi giyeceğim. Yine bir şeyler atıştıracağım. Yine bilgisayarımı açıp, yatağa uzanacağım. Yine bir film seyredeceğim. Yine uyuyacağım. Yine kâbuslar göreceğim. Yine gecenin bir yarısı sıçrayarak uyanacağım. Yine o biraz önce gördüğüm kâbusu hatırlamayacağım. Yine mutfağa gidip bir bardak su içeceğim. Yine odama girip yatağıma gireceğim. Yine uykular âlemine dalacağım. Yine sabah olacak. Yine sonsuz bir uykudan uyanır gibi uyanacağım.
— "Sonsuz bir uykudan uyanır gibi” mi? dedin.
— Evet "sonsuz bir uykudan uyanır gibi” dedim. Tıpkı sonsuz bir uykuya uyur gibi. Gözlerim çapaktan açılmayacak. Soğuk suyla yüzümü yuyacak. Her zamanki gibi kahvaltı bile yapmadan. Alışkanlığım üzere bir bardak gazoz içerek. Alelacele dişlerimi fırçalayarak ve ağzımda o serinliği hissederek. Apar topar evden çıkacağım. Hayatın içine yeniden karışacağım.
Tıpkı öyle yaptım. Her gün öyle yapıyorum zaten. Apartmanın dış kapısını açıyorum. Dışarıya ilk adımımı atıyorum. İlk nefesimi içime çekiyorum. Doğanın serinliğini yüzümde hissediyorum. Bir tebessüm ediyorum. Bir ıslık çalıyorum. Yola koyuluyorum. Yeniden. Evet, yeniden, yeniden ve hep daima yeniden. Yenilmedim ki. Hayattayım ki. Buradayım ki.
— Ne oldu sana aşkım.
— Hiç. Hiçbir şey yok. Yani hiçbir şey olmadı. Sadece biraz kırıklık vardı üzerimde. Havalardan olmalı. Yoğun çalışmadan olmalı. Şimdi geçti. Yani ben iyiyim. Sahiden. Hem seni de iyi gördüm. Mutluyum şimdi. Kırk bir kere maşallah yok mu? Aşkım, kadersiz kadınım kaderim. Seni sevdiğimi bir kez daha anladım.
MUHAMMET DEMİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder