Emeğin Sanatı E-Dergi 169. Sayı Yeni Kanalında

29 Şubat 2012 Çarşamba

ADNAN DURMAZ: Kalbim Irak-Gönlüm İsyan



KALBİM IRAK-GÖNLÜM İSYAN
Anlatılan olay ve kişiler gerçektir




Ve KOPMUŞ ELLER BAĞIRIYOR:
BİZ ARTIK ATEŞİN SAÇLARINI YOLABİLİRİZ


İntifada çocuklarına-savaşlarda öldürülen mazlumlara


GİRİŞ



büyük ve görkemli şehirler yerle bir oldu
barışın yerinin neresi olduğunu
düşünür gibi suskun son yıkıntılar
bütün rüzgarlar bun
aşkların son duvarları
umutların son duarları
bakışların son duvarları
dili kopartılmış bir ağız gibi suskun
bir çocuk cesedi kalkıp yerinden
bir gülüşten arta kalan  son taşın üzerine çıkıyor
ve bir yıldız iliştiriyor göğün yarasına

ağıtların neresini verelim barışa
ki orada yeniden
hani mezopotamyadaki ilk çiftçilerin yaptığı gibi
yeniden saban koşup çift sürsün
ki türküler büyüyebilsin başaklarca

bekliyor yerle bir olmuş köylerde kokan cesetler
yeniden türkülerin eseceği zamanı






*İngiltere Savunma Bakanlığı anket sonuçlarını ‘En iyi denemeye yakın’ olarak niteledi. Irak’taki ABD’li General Tommy Franks ise ‘Ölü sayısını hesaplamıyoruz ‘ diyerek tepki gösterdi.


ey kahredilmiş ülke
unutma hurma gölgelerinde yeşeren aşklarını
unutma oğullarını ki onlar
ağlayarak öldüler kalan yetimlerine
elindeki tesbihin her tanesini değiştir gözyaşınla
ve her damla gözyaşını kurşun yapmayı öğren

büyük ve görkemli şehirler
yerle bir oldu
bir zaman yarine aşkla bakan gözler kör oldu
bütün kazanımların bu muydu ey insanlık
binlerce yıldır  biriken bilim
dünyaya anlam katan sanat
uluslar arası hukuk
insan hakları
tahtadan at
leş oldu cesetler itlere kaldı
insan kir oldu

uygarlık dedikleri canavar
cehennemler kurar dünyanın dört yanına
bütçesi devletlerden daha çok şirketler
kanla büyür çocukların geleceğinde
gülüşün kıyısında uzanır mayın tarlaları
asur
insanlığın başına göçtü
Saddam denen kuklayı astılar  dünya televizyonlarında
celladı sahipleri boğazladı hayvanca
celladı cellatlar mı boğar ey dünya
ve dört bir yanında dünyanın
hak adalet özgürlük emek diye haykıran kim varsa
aynı cellat katleder yargısız infazlarda



YAKIN KARANLIKLARI


Bir zamanlar ne yılan vardı ne akrep vardı
Ne sırtlan vardı,ne arslan vardı
Ne yaban köpeği,ne kurt vardı
Ne korku,ne terör vardı
İnsanın rakibi yoktu
S.N.KRAMER,TARİH SÜMERDE BAŞLAR,TTK.YAY,SF.289


kuşlar kadar yok muyuz
çok muyuz balıklardan
tarihin yarları  yara
harcı can saraylar kurduk
çapul ordularını kanla doyurduk
yeryüzü toprağını
terle yoğurduk 

kurşunu döken parmaklar
gül dikmeyi bilemez’mola
silahları yapan usta
çocukları sevmez’mola
bombalar yağdıran uçak
çiçekler savursaydı kardeş dünyaya

karışmış it izi kurt izi sırtlan izi
atın bütün canileri karanlıklara
boğazladık diye birbirimizi
gelecek lanetlemesin bizi

ne kan olsun
ne de kanı  kanla yumak
atın bütün zalimleri
kara yazı yazanları
tezgahları düzenleri
kana boyanmasın tarihler gayri
yakın karanlıkları kardeş türküleriyle
aydınlansın yeryüzünün yüreği




1

AH U ZAR TOPRAĞI


Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz
Biz neşâtın da gamın da rûzgârın görmüşüz
Nabi

 

Bir vardı
Bir de yoktu
Kum ve rüzgâr
Ya leyli ve efkardı
Yedi dağın
Yedi çölün ardında
Mezopotamya…
Yer gök
Havar havardı
yamyamlar
Kan  sofraları kurardı
Hayat ki ah u zardı
Ölüm ki bir güzel firardı


Burada döndü ilk tekerlek
Ve burada başladı tarih
Geçtik uygarlığın yürüdüğü bataklıklardan
Okaliptüs sevdalar büyüterek
Yağmacılar talancılar hışmından
Kırbaç artığı çöl
Sırtlan artığı Dicle
Ve Kan
Ve Kan
Kan
Geçtik yeğin atlarımızla tarihin kırışık alnından
On bin yıllık yağmalar harmanında
Tıkız bir deve kadar okulsuz ve deftersiz
Sıska bir inekten daha değersiz
İnsan

Öyle çok öyle çok bekledik ki
Bekleye bekleye çürüdü zaman

Yukarıda / karıncalarımızı bile izleyen
Diktatörlerin tıraşını gözleyen
Uydular
Aşağıda
Mavi zehir
Petrol ırmakları vardı

Ve yer
Ve gök
Kan
Kan
Kan…




2
MÜREKKEP RENGİ AĞLAYAN BİLGE



ateş fırtınaları
yokluk çölleri
geçilmez dağlar
zaman ki rûzigâr
barış  bir kara sevda
ve hep kanayan
hep kanayan sınırlar…


tarihin en karanlık duvarına
yazıyı burada nakşetti insan
Akadlı Hammurabi
insanın yasasını yazdırdı ilk
ışığın tam alnına
aha tam da
burada…


zulümlerden baskın yemiş  Ninova
yakmıştı ya Asurlular
mazlum kalabalığı
göğü tutmuştu çığlıklar
hesabı sorulmadı

sonra Babilliler geldi
Farisiler
Bizanslılar
kan içenler
can yiyenler
kimisi
başımızda hükümdar
kimisi
emperyalist yamyamlar
ordular
ordular
can pazarları kurdular

ışık ve karanlık
gece ve şafak
ne çok  boğuştu
her karış toprağı kan
Kawa bin defa isyana kalktı
bin defa dirildi Dehhak

ne Kûfi ihanetler gördün
ey Mezopotamya
kaç Sıffin Savaşları
nice Haccaçlar gömdün
Kerbelalar
Belalar…
barış ey
yaralı anka
kal ü beladan bu yana
kaç dirildin
kaç öldün…


nice kitaplar boğuldu sularında
ki bazı geceler
el ayak çekilince
mürekkep rengi ağlayan
o yaşlı bilgedir Dicle…



 (Devamı Gelecek sayımızda...)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder