Emeğin Sanatı E-Dergi 169. Sayı Yeni Kanalında

30 Haziran 2012 Cumartesi

ÖZLEM KESKİN: Ana Oğul Diyaloglarımız




ANA OĞUL DİYALOGLARIMIZ





Çocuk öyle bir çocuk. Bütün çocuklar gibi… Gözü mavi, yüreği daha mavi… Elleri her çocuk gibi; tombul, tırnak içleri kirli. Yaşı altı, küçücük ağzı. Dili bal…

Çocuk öyle bir çocuk. Öyle sıradan, öyle sınırsız…

Çocuk öyle telaşlı; içi pır pır. Okuma bilmiyor çocuk, yazma da. Halen eksik sözcükleri. Eksik ve yuvarlak. Bazı dişleri yok. Çıkıyorlar bir bir. Üzülüyor her gidenin ardından.

Okuyup, yazıyor anne. Çok sözcükle, çok ve düzgün konuşuyor. Dişleri tam.  Üzülmüyor gidenlere; yenisini yaptırıyor hemen. Öğretmen, şair kendince… Ondandır; çocuk dize dize…
Anne hayatı seviyor. Çocuk da… Hem de çok, ikisi de.  Anne meşgul; işi çok. Çocuk ondan da…

Kendine bir gelecek telaşında çocuk. Anne de. Modern tıbbın ağrısız bitirdiği doğum sürecini sancılı bir büyüme süreci izlemiş. İkisi de şaşkın. Çocuk ustaca, bir o kadar da doğaca istiyor her istediğini. Anne acemi…  

Annenin de ustalıkları var tabi; uzun uzadıya okuyup yazdıkları… Çocuk başka bir şey istiyor ama kitaplardan okunmamış ve yazılmamış bir şey. Bir tane şey. Pazarı, piyasası olmayan, vitrinlere çıkmamış bir şey. Küçücük bir şey istiyor çocuk:

Bütün dünyalılara ölmek ve öldürmek, aç kalmak korkusunun olmadığı bir hayat istiyor. Çırpınıyorlar ana oğul. Annenin çıraklığı tutuyor;  çalıyor diyaloglarının birazını. Hepsini değil ama birazını. Çocuğun ustalığına dokunmadan yazıyor işte böyle. Çocuk dili çoğunlukla düzeltilmiş, cümle köklerine ve söylenmeye çalışılanlara dokunulmamıştır. Hatalı sözcükler annenin yazmadaki acemiliğinden değil, çocuğun yalnızca altı yıldır var olduğu hayata karşı ustalığındandır.



                                        
 DİYALOG 1


— Anneeeeeee…
— Hı.
— Hı deme. Önemli bir şey…
— Söyle çabuk. Hadi. 
— Ben çiçek filan olmam.
— Öyle değil. Çiçek, ağaç filan olmam. Adam olurum, baba olurum; ormanda çiçek olmam.
— İyi canım o çok çok yaşlanınca olunuyor.
— Bazen yaşlanmadan da olunuyor; ben olmam.
— Olmazsın oğlum.
— Olmazsın; deme. Ben askere gitmem.
— İyi gitme.
— İyi gitme; deme. Ben gitmem.
— Çok okursan gitmezsin ya da gider az kalırsın. Herkes gidiyor. Bak; dayıların, baban gittiler, geldiler.
— Ben gitmem. Ben az da kalmam. Ben ölmem.
— Onlar gittiler, geldiler. Ölmediler.
— O zaman öldürmüşlerdir. Belki de birinin babasını. Ben ölmem de öldürmem de.
— İyi işte; üniversite okursun, kariyer yaparsın gitmezsin. Ya da geç gider, az kalırsın.
— Ya kazanmazsam.
— Bilmiyorum.
— Herkes kazanmıyor. Parayla mı yollarsın?
— Bilmem.
— Bilmem; deme yollamazsın. Paran yok. Sürpriz yumurtadan iki tane almıyorsun. Hem ben kar yemem.
— Oğlum ne karı, ne yemesi…
— Kar da yemem, gitmem de. Bir şey deeeee.
— Ne? Şimdi ne yapayım oğlum? Şimdi çok küçüksün; sonra konuşuruz.
— Sonra, deme. Yap işte bir şeyler. Şiir yazma. Yazı yaz, başvuru yaz, —— Nereye oğlum? Ne diyorsun sen?
— Nereyesini sen bil. Mahkemeye filan, askerliğe yaz işte bir yerlere.
— Hadi git artık.
— Bana ne.
— Ne istiyorsun şimdi? Yoruldum bak; acelem var.
— Boş boş durma anne. Bak beni almaya gelince sakın gönderme. Ben çiçek olmam; anladın mı? Kimseyi de çiçek yapmam. Ben gönderemem, de. Zor doğurdum, de. Ayrı kaldık biz, de. Mama almak için köyde çalıştım, de. Ayrılınca ağladık hep, de.
— Oldu.
— Anne geçtirme.
— ………………
— Herkes mi zor doğurur anne?
— Evet.
— Hem herkeslerin annesine söyle; onlar da göndermesin. Zor doğurdunuz, de. Herkesler gitmezse kimse çiçek olmaz. İnsan çiçeği olmaz, toprak çiçeği olur.
— Tamam oğlum.
— Anne bak beni geçtirme. Akıllı ol;  tamam mı? Bak durma. Sonra gelip beni alırlar, bakar kalırsın. Sonra çok ağlarsın bak. Gözyaşlarından göl olur. Kocaman göl. Boğulursun. Kimse de seni kurtarmaz. Kardeşimin de annesi olmaz.  O zaman onu da hemen çiçek yaparlar. Göndermezsen mutlu mutlu yaşarız. Tamam mı?
— İyi hadi; tamam.
— Anne geçtirme. Gitmem bak; anlaştık. Çiçek  de olmam, kimseyi çiçek de yapmam. Baba, dede, doktor öyle şeyler olurum. Tamam mı?
— ……………..
— Anneeee.
— ……………..
— Tamam mı?
— ……………..
— Çok mu zor şey? Çok şey mi istedim anne? Kardeşim var diye güvenme, onu da alırlar anne. Hem bensiz yaşayamazsın. Zor mu diyorum, yapamaz mısın? Anneeee…
— Yo, kolay.
— İyi o zaman, yap bir şeyler. Hadi ben kaçtım




  DİYALOG 2


— Çocuklar muz mu yer anne?
— Yerler.
— Hepsi mi?
— İsterlerse yerler.
— Dişleri yok diye mi?
— Bilmem; sanırım.
— Her yerde mi yerler?
— Neyi?
— Muzu.
— Hıı.
— Nasıl her yerde?
— Ne nasıl?
— Anne dinlemiyorsun.
— Dinliyorum; söyle.
— Çocuklar her yerde muz yerler mi?
— İsterlerse yerler.
— Saçmalama atıyorsun.
— ……
— Yiyemezler anne.
— Neden?
— Muz ağaçları yok. Bomba gelir, toprağa çarpar. Toprak yanar. Muz ağacı olmaz. Ekmek ağacı, süt ineği de olmaz. Sonra anneler kafayı yer.
— Neden yer anneler kafayı?
— Sen dün yiyordun ya.
— Nasıl?
— Hani ben muzdan kardeşime vermeden yiyince kardeşim çok ağladı ya.
— Hıı.
— İşte muz olmayınca yer anneler kafayı.
— Yok canım başka şeyler yedirirler çocuklara.
— Anneeee! Savaş olursa başka şey de olmaz. Ekmek bile olmaz.
— Onu diyorsun sen. Evet olmaz da, nereden takıldın yine?
— Anne savaşta su bile bulunmaz.
— …..
—Susma saçma saçma. Savaşta askerler ölmüş çocukların üstüne basarlar.
—Nereden çıktı yine bunlar?
—Ben çıkarmadım anne. Ben savaş çıkarmıyorum. Çıkaranlara söyle.
—İyi tamam.
—Kapıda bomba mı patlasın?
—Patlamaz.
— Anne geçtirme beni. Boş boş konuşmuyorum. Seni uyarıyorum.
— Ne için uyarıyorsun?
— Bir şey yap diye.
— Ne?
— Ne olacak anne. Balkona muz dikecek değilsin tabi. Ağaçlara bir şey olmasın, bahçelere bomba patlamasın, çocuklar ölmesin diye bir şey yap.
— Tamam.
— Tamam de geçtir. Ne zaman yapacaksın? Ben ölünce, kardeşim muzsuz kalınca mı?
— …..
— …..
— …..


Sen ne yana, nasıl dönersen dön dünya; biz başarıyoruz galiba… Ekmek gibi, su gibi, memede süt gibi istiyor ya çocuklar hayatı; hem de sadece kendileri için değil, hayatından haberdar oldukları herkes için… Tıkıp ağızlarına memeyi, balkonlarımıza muz ağacı dikerek beklemeyeceğiz kapımızın önünde patlayacak bombaları… Biz de onlar kadar biliyoruz çünkü milyonlarca dişsiz ağız açlıktan, milyonlarca emeklemeyi bile beceremeyen bünye kıyımdan kıvrılıp ölüveriyorlar analarının koynuna. Ve korkunç oluyor ölmüş çocuklar. Beklemeyiz, değil mi? Çocuklardan çalınabilecek tek şeydir çünkü diyaloglar…

Yaptım işte! Oldu mu oğlum?


ÖZLEM KESKİN


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder