ŞİİR VE İNSAN
‘Yarimyar’ için…
En güzel testiler
Bildiğimiz, basit kilden yapılır
Tıpkı, güzel şiirlerin
Basit sözcüklerden yaratılması gibi.
Bu dizeler, şairi bilinmeyen “bir testi üzeri yazısı”ndan günümüze ulaşmış olup, yalın sözcüklerin/sözün oluşturduğu güzelliklerin anlamını vurgulamaktadır.
İnsanlık tarihiyle koşutluk gösterir “söz.” Yazının çok sonra yaşama geçtiği de, “önce söz vardı” denilerek dile getirilir.
“Sözlü yazın”dan (edebiyattan) çok sonra ortaya çıkmıştır “yazılı yazın.” Sözün yazıyla buluşmasından öncedir dilden dile uzanan “şiir...”
Söylencelerde (mitoslarda), törenlerde, şölenlerde hep şiir vardır. Doğumlarda, sayrılıklarda (hastalıklarda), ölümlerdedir sevinç sevinç, umut umut, ağıt ağıt hep şiir...
Şiir, çeşitli izlekleri (temaları) içermiştir bugüne dek. Yiğitlik, öğreticilik, hüzünlülük benzeri izlekler bunlardan birkaçı olarak anılabilir. Yaşananların imbiğinden süzülen her olgu, şiir içindeki yerini almıştır.
İmgeleme, eğretileme (teşbih), alaysama (ironi) benzeri şiir sanatları da, şiirin daha etkin bir konuma ulaşması için kullanılmıştır.
Şiirde bir başka konu, biçim ve biçem (üslup) olarak karşımıza çıkmaktadır. Dizelerin kuruluşu, sıralanışı ya da dış görünümünü, biçimi oluştururken; anlatılan, dile getirilen konuyu anlatma biçimi de, biçemi oluşturmaktadır.
Şiir, konu, içerik, biçim, biçem, izlek benzeri olgular ve sanatlarla donanırken, kimi yazar, şair, eleştirmene göre, en az sözcükle en etkin yazın türü olma konumuna da ulaşmıştır. Örneğin, bir roman yüzlerce sayfadan oluşabildiği gibi, bir şiir, bir dizeden bile oluşabilmektedir.
Duyguların sözcüklerle dize dize dışa vurumu dense de, düşünce-duygu birlikteliğinin bir yansımasıdır da şiir. Esin (ilham), şairin şiir yazması için bir başına yeterli olamadığından, bilgiden, deneyimden ve bu birikimi, duygu denli düşünceyle harmanlamanın kaçınılmazlığı söz konusu olmaktadır. Eşdeyişle, ham, işlenmemiş duygularla yazılan şiir, çoğun ne güzel, ne okunur, ne de kalıcı olabilmektedir Şiir yazmak, sıradan duygulanmaları dizelemenin ötesinde, kitap okuma, günceli izleme, tarih bilincine ulaşma, olayları algılama ve yorumlama, yöreselden evrensele açılma, güzelduyusal (estetik) donanıma varma; insan, doğa ve yaşam sevgisini duyumsama, daha güzel bir yeryuvar (dünya) ve insanlık ülküsü (ideali) için çalışma, üretme olgularına koşut bir yapılanma ve gelişim içinde anlam kazanmaktadır.
Şiirin, ham duygularla değil, düşünceyle birlikte harmanlanarak oluştuğunu , Novalis’in sözüyle bir daha anlıyoruz : “Şiir, felsefenin kahramanıdır.”
Yaşamı, insanı, evreni, günlük yaşamın sıradanlığının ötesinde anlamaya çalıştığımız oranda kavrayabiliriz ancak. Bu da okumalarla, yaşamalarla, bilgi ve deneyimle ve de bunların üzerine düşünmeyle gerçekleşebilir. Düşünceyi şiire dönüştürmekse, “us-yürek birlikteliği”nin doruğa ulaştığı yerde anlamlaşmaktır...
İlk zamanlar kolay gibi gelir herkese şiir yazmak. Her şiir yazdığını sanan kişi de, şair kılar kendini. Ne var ki, anlar zamanla, herkesin şair olamayacağını.
Alain’in bu konudaki düşünceleri şöyle: “Ben, gençliğimde oldukça güzel şiirler yazardım, kolayca; gerçekten bir şair olmadığımı, bundan, kolayca yazışımdan anladım.”
Baudelaire’se, övgü dolu sözleriyle, şairliği düzyazıya taşımıştır: “Her zaman şair ol, düzyazıda bile.”
Şiir, insan yanımızı bize anımsatan, güçlendiren; sevgi dolu bir yaşamın oluşumunda sözü etkin kılma uğraşını veren; barışı, dostluğu, kardeşliği savunan; duygu ve düşüncenin birlikteliğine dayanan bir yeryuvarın kurulmasında öncü olmayı amaçlayan bir sanat. Şairse, Cicero’nun, “Homeros’tan önce de şairler vardı” dediği gibi, iyinin, güzelin, doğrunun, sevginin ardında, Homeros’tan sonra olduğu gibi, bundan sonra da hep olacak...
Bize düşense, şiirlerle, şairlerle daha insanca ve daha güzel bir yaşama doğru yürümek: En az bir dizeyle, bir şiirle, bir şairle ve bir şiir kitabıyla. En çoğu mu? O da sizin seçiminiz : Dünü, günü, yarını anladıkça...
TAN DOĞAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder