Emeğin Sanatı E-Dergi 169. Sayı Yeni Kanalında

31 Mart 2013 Pazar

TURGAY ULU: Würzburg – Berlin Mülteci/Göçmen Yürüyüşünden Tanıklıklar-11





WÜRZBURG — BERLİN
MÜLTECİ / GÖÇMEN
YÜRÜYÜŞÜNDEN TANIKLIKLAR-XI







Direnişte Kritik Aşama





 
Berlin Oranienplatz'a gelen insanlar daha çok direnişimizin ne zaman sona ereceğini soruyorlar. Biz de onlara; taleplerimizin ne olduğunu anlatıyoruz. Sömürü, izolasyon ve ırkçılık varsa direniş de var olur. Bunun için bir bitiş tarihi bulunmuyor.

Branderburger Tor'daki arkadaşlardan bir kısmı açlık grevini sürdürüyorlar. Biz de sokak eylemlerine devam ediyoruz. İçinde bulunduğumuz bu günler direnişimiz açısından kritik bir aşamayı oluşturuyor. Çünkü önümüzdeki günlerde ayın 22'sinde parlamentoda içişleri toplantısı olacak ve bu toplantıya biz de 4 kişiyle katılacağız. İki kişi Oranienplatz'dan katılacak, iki kişi de Brendenburger Tor'dan katılacak. Bizim bu parlamentoda vereceğimiz mesajlar, direnişimizi bundan sonraki aşaması için belirleyici bir öneme sahiptir. Karşı tarafın bizim taleplerimize nasıl yaklaştıklarını öğreneceğiz. Onlar da bizim taleplerimiz noktasında ne kadar kararlı olup olmadığımızı öğrenmiş olacaklar.

Diğer yandan bu parlamento görüşmesinin bir önemi daha var. Aralık ayının birinde Rostock’ta içişleri bakanları toplanacaklar. Eğer biz önümüzdeki günlerde parlamentodaki görüşmede taleplerimizin Rostock'taki içişleri bakanları toplantısında gündeme getirilmesini ve üç sorunun ortadan kaldırılması için somut adım atılmasını isteyeceğiz. Onların bu konuya nasıl yaklaştıklarını henüz bilmiyoruz. Her partinin yaklaşım ve görüşlerinin farklı farklı olduğunu biliyoruz.

Biz her şeyi parlamentonun insafına bırakmış değiliz. Rostock'ta büyük bir protesto gösterisi yapmaya hazırlanıyoruz. Bunun için buradan beş otobüs kaldırmayı düşünüyoruz. Onlar içişleri bakanlığı toplantısı yaparken biz de taleplerimizin bu toplantıda ele alınması için eylemler yapacağız.

Bizim sokak eylemlerimiz de bir yandan yoğun bir şekilde devam ediyor. Yarın bir mülteci kampını daha ziyarete gideceğiz. Luckenwalde adlı bu mülteci kampına gideceğiz. Daha önce de birçok mülteci kampını ziyaret etmiştik.

Minister konferansını protesto yürüyüşü, yarın yapacağımız Luckenwalde mülteci kampı ziyareti ve Bitteveld'de yapılacak protesto eylemi, polis şiddetine karşı eylem, önümüzdeki hafta Niederland'dakilerle ilgili bir dayanışma eylemi yapacağız. Önümüzdeki eylem takvimi kısa vade içinde böyle şekillenecek.

Bugün polis şiddetiyle ilgili olarak kısa bir film çekimi yaptık. Polis şiddetine uğrayan iki kişi olarak bu durumu bir kaç dakikalık bir çekimle anlattık. Başka görüntülerle de birleştirilerek bu konu bir filmde ya da bir filmin içinde belgelenmiş olacak.

Bu günkü toplantımızda yanımda oturan arkadaşın Türkçe bilip bilmediğini sordum. O da üzgün olduğunu ve maalesef bilmediğini söyledi. Hangi dili konuştuğunu sordum, arkadaş İspanyolca konuşuyormuş. Üstelik de bu arkadaş Peruluymuş. Oradan tanınmış isim olan Gonzalo'yu tanıyıp tanımadığını sordum. Önce pek anlayamadı ama ben tip tarifi de yapınca anladı. Direniş alanımızda yeni ve değişik bölgelerden gelmiş insanları görmek insanı sevindiriyor. Her geçen gün başka bir coğrafyadan gelmiş olan insanlarla tanışmış oluyoruz.

Rostock'a kaldıracağımız otobüslerle ilgili teknik işlerin nasıl yapılacağını ayarlamaya çalışıyoruz şimdi. Mültecilerden doğal olarak para alınmayacak, zaten bu mümkün değil. Mültecilerin parası yok. Mülteci olmayanlardan belli bir miktar bilet parası alınacak ve katkıda bulunmak isteyenlere ücret sınırı konulmayacak. İsteyen daha fazla ödeme yapabilecek. Eylem gününden önce otobüs biletleri satılabilirse otobüslerin istediği parayı biletlerle karşılayıp karşılayamayacağımızı öğrenmiş olacağız. Öte yandan eylemde kullanacağımız pankart ve sloganları da organize etmeye çalışıyoruz.

Bu güne kadar Oranienplatz'daki direniş çadırlarımızda jeneratörle elektrik sağlıyorduk. Bu günden itibaren normal elektrik çekmiş bulunuyoruz. Şu anda bulunduğumuz toplantı çadırını ısıtmak için tüplü soba yaktık soğuğu epeyce engelledi. İçerisinin iyi ısınması için çadırın açık olan bütün noktalarını kapatmaya çalışıyoruz. Böylece otururken özellikle ayaklarımızdan aldığımız soğuğu biraz olsun engellemiş oluyoruz.

Bugün Oranienplatz'daki direniş çadırlarımıza bir grup Türkiyeli geldi. Bu ekip bir üniversite öğretmeni ve birçok öğrenciden oluşuyordu. Ekip gelip beni buldu. Bu ekip üniversitede göç ve direniş hareketleri üzerine bir ders görüyorlarmış ve bizim direnişi duyduklarında yüz yüze görüşmek istemişler. Onları direniş alanımızı gezdirerek, direnişimiz hakkında bilgilendirdik. Öğrenmek istedikleri konular hakkında yönelttikleri sorularını yanıtladık. Öğrenciler içinde Türkiye'den burada ders almak için gelenler de vardı. Burada yaşayanlar da vardı.

Üniversiteli ekibe anlattığımız direnişimizin özellikleri onların çok hoşuna gitti. Direnişimizin buralarda pek görülmemiş bir etki yarattığını söylediler. Bizimle dayanışmak için ellerinden ne geliyorsa yapacaklarını söylediler. Daha çok bizim bu direnişi nasıl örgütlediğimizi, toplantıları nasıl gerçekleştirdiğimizi, dil sorunlarını nasıl çözdüğümüzü merak ediyorlardı. Onlara bu konular üzerine ayrıntılı bilgiler verdik. Direnişimizle ilgili olarak kaleme aldığımız yazıları ve yaptığımız filmleri onlara aktardık. Telefon ve internet adreslerimizi alıp verdik. Yeniden bizimle diyalog kurmak istediklerini söylediler. Uzunca bir görüşme yaptık arkadaşlarla.
Bugün Nürnberg'de tanışmış olduğumuz ve bizimle birlikte biraz yürüyen bir arkadaş geldi buraya. Ancak onunla fazla sohbet edemedik. Türkiyeli öğrenci ekibi ile aynı saatte geldiği için onunla konuşmaya zaman yetmedi. Çünkü arkadaş bilet almıştı bu biletin saatine yetişmek zorundaydı. Benimle konuşmak istediğini belirtti ama bu sefer şanssızlık oldu. Bir dahaki sefere arkadaşla uzun uzun sohbet edeceğiz. Bir kaç şehirden daha bizim ziyaretimize gelenler önceden haber verdiler. Ama biz her zaman buradaki yerimizde bulunmuyoruz. Eylem ve etkinlikler olduğu zaman gitmek zorunda kalıyoruz. Önümüzdeki günler ve haftalarda da çok sayıda eylem ve etkinlikler olacak. Bu eylemlerin bazıları Berlin dışında olacak. Bu günlere denk gelirse gelecek olan arkadaşlarla buluşamayacağız. Ama, daha çok zamanımız var. Hayat devam ediyor ve mücadele, direniş de devam ediyor. Görüşmek isteyenlerle mutlaka görüşme zamanı ayarlayacak fırsatı bulacağız.

Eylem için gerçekleştirdiğimiz toplantıyla aynı saatlerde Gazze ile dayanışmak için bir gösteri düzenleniyor. Toplantımızın önemi nedeniyle hepimiz o yürüyüşe katılamadık ama bir grup arkadaşı eyleme gönderdik. Geriye kalanlarımız da önümüzdeki eylemlerin teknik ve diğer hazırlıklarını yapıyoruz.


19.11.2012
Turgay Ulu
Berlin



Luckenwailde Mülteci Kampına Ziyaret
Ve Kürt Gazetesiyle Röportaj





Bu sabah yeni bir mülteci kampına daha ziyaret yapıldı. Oraya bir grup arkadaşımız gitti. Direniş çadırlarımızın bulunduğu Oranienplatz'a yarım saat uzaklıktaydı bu mülteci kampı. Luckenwailde mülteci kampında bulunanlar daha çok Rusça konuşuyorlardı. Ama bizim içimizde Rusça bilen arkadaş yoktu. Bu nedenle onlarla ayrıntılı konuşulamadı. Ancak bu kampta diğer mülteci kampları gibi bir kamptı.

Ben bu mülteci kampı ziyaretine gidemedim çünkü hazırlanmakta olan bir kitap için yazı yazmak zorundayım. Bu yazıyı bir kaç gün içinde bitirmem gerekiyor. Kitap Almanca olarak yayınlanacak ve bana kısa bir süre vermiş bulunuyorlar. Çeviri için de bir kaç gün gerekeceği için yazıyı hızla bitirmek zorundayım. Bugün bunun için uğraştım.

Dün direniş çadırlarımıza Kürdistan Press gazetesinden bir gazeteci gelmiş ve beni sormuştu. Arkadaşlar bana onun telefonunu verdiler. Adam benimle röportaj yapmak istiyormuş. Bu akşam saatlerinde buluştuk. Benim için çevirmenlik yapan Alman arkadaşa telefon ettim ve yemek yapmak zorunda olduğu halde geldi. Yanında da bir çikolata getirmişti. Bu arkadaşımız emekçi bir arkadaş. Türkçe ve biraz da Kürtçe biliyor. Sürekli çadırlarımıza uğrayıp durumu soruyor ve elinden gelen desteği veriyor. Tesadüfen röportaj için gelen arkadaşı da tanıyormuş.

Kütüphane için düzenlediğim çadırda oturup röportajı yaptık. Çadırımız Bugün biraz daha sıcaktı. Bir tencerenin içine ateş közü kaymuştuk bu ve bir elektrikli soba içeriyi iyice ısıtmıştı. Gazeteci arkadaş direnişimizle ilgili sorular sordu ve ayrıca benim politik yaşamımla ilgili sorular sordu. Ona direnişimiz amaç ve taleplerimiz hakkında bilgilendirici açıklamalarda bulunduk. İsimlerimizi yazmak için izin istedi. Zira Kürt yayınları buralarda yasadışı muamele görüyor. Biz de mücadelemizin meşru bir mücadele olduğunu adımızın yazılmasında bir sakınca görmediğimizi söyledik. Yasal yayınlara nasıl muamele yapacakları da onların sorunudur. Biz legal bir zeminde bulunuyoruz ve haklı, meşru bir mücadele yürütüyoruz.

Direniş çadırlarımızdan birinde hem kütüphane var ve bir yandan da internet kurmaya çalışıyoruz. Bir bilgisayar ve kasası geldi. Kabloları ayarladık. Aynı zamanda bu çadır biraz sıcak olduğu için insanlar burada yatmaya da başladılar. Evsizler de buraya uğruyorlar artık.

Biz röportaj yaparken sakalları bir karış olan bir evsiz arkadaş iki de bir çadıra girmek istiyordu. Her girişinde bizden özür diliyordu ve röportaja devam etmemizi söylüyordu. Bizi rahatsız etmemek istiyordu. Bizim önemli işler yaptığımızı düşünüyordu ve kendisinin bu işleri engellemek istemediğini fark ettiriyordu.

Diğer bir evsiz arkadaş ise yatma çadırlarına girmiyor. Kendisinin böyle bir hakkı olmadığını düşünüyor. Bu nedenle toplantı çatırındaki bankları bir araya getirip onların üstünde yatıyor. Bazen de mutfak çadırının bir köşesine yığılıp yatıyor.

Haber başlıklarından Dersim bölgesinde 25 gerillanın yakalandığını okuduk. Bu insanları bir mağarada kıstırmışlar. Kimisi kendilerini teslim olduğunu söylüyorlar ve kimisi de kimyasal gaz kullanıldığını söylüyorlar. Ama bu arkadaşlar sağ yakalanmışlar ve mahkemeye götürülürlerken zafer işareti yapıp slogan atıyorlardı. Bu konu üzerine İstanbul İndymedya'da politik içerikli olmayan bazı yazışmalar çarptı gözümüze. Ciddi ve politik konuların böyle bir üslupla tartışılması devrimci harekete her açıdan zarara veren karakterdedir.

Direniş kampımızdaki işlere yardımcı olan bir arkadaşla tanıştık. Arkadaş antropolog ve bu konu üzerine bir kaç ortak kitabın yazılmasına katkıda bulunmuş. Diğer yandan Latin amerika ülkelerine gidip gelmiş. Onunla Küba izlenimleri üzerine biraz sohbet ettik. Küba'daki yaşamın yoksul olduğunu söylüyordu. Sağlık, eğitim ve ulaşımda belli bir işleyişin sağlandığını bu konularda ilerde olduğunu kabul ediyor ama genel olarak Küba'daki sistemi pek başarılı bulmuyordu. Ama Küba bunca kuşatma altında olmasına rağmen direnmeye ve devrimci söylemlerini söylemeye devam ediyor. Bu direnme odaklarını koruyup daha da ileriye taşımak ve yeni direniş odakları eklemekten başka seçeneğimiz bulunmuyor.


19.11.2012
Turgay Ulu
Berlin



Oranienpaltz'dan Hey Tekstil’e
Oradan Viyana'ya Direniş Sürüyor





Oranienplatz'daki direnişimiz devam ediyor. Gündelik pratiklerden vakit bulabildiğimiz zamanlarda dünyanın diğer bölgelerindeki sınıf kardeşlerimizin mücadele ve direnişlerini de dikkatle izliyoruz. Viyana'da direnen mültecileri ve Türkiye'de geçtiğimiz gün, çadır kurma girişiminde bulunan Hey Tekstil direnişçilerine yapılan polis saldırısını kınıyoruz ve tüm direnişçileri selamlıyoruz.

Hey Tekstil işçileri uzun süreden beri direnişlerini sürdürüyorlar. Tüm olumsuz koşullara rağmen direnişi bitiremediler ve değişik biçimler altında Hey Tekstil işçilerinin direnişleri devam ediyor. Öte yandan, bir süreden beri direnişte bulunan mülteciler Viyana'da direniş çadırları kurmaya çalışıyorlar ve onların uzun süre direnebilmeleri için bizim gibi olanaklara ulaşmaları gerekiyor. Onların yatmak ve ısınmak için gerekli olan malzemelere ihtiyaçları var.

Avrupa çapında mültecilere karşı izlenen politikalar her geçen gün biraz daha sertleşiyor. Bunun karşısında parça parça süren direnişler de genelleşme ve merkezileşme eğilimleri taşıyor.

Almanya'da faşistler tarafından öldürülen Silvio Meir'ın ölüm yıldönümünde bir gösteri yapmayı düşünüyoruz. Her yıl yapılan bir gösteridir bu. Aynı zamanda aynı gün Naziler de gösteriler yapıyorlar.

Yarınki parlamento görüşmesiyle ilgili bugün son toplantımızı yapıyoruz. Orada neleri konuşmamız gerektiği üzerine bugün karar vereceğiz.

Bu akşamki toplantımızda hangi konuları konuşacağımız üzerine listeyi çıkardık. Aciliyet ve önem sırasına göre önerilen konuları tartışacağız. Birinci gündem olarak yarınki parlamento toplantısını ele alacağız. Mutfak işleyişi, direniş alanımızdaki gündelik ilişkilerde daha sakin ve saygılı davranmak, başka şehirlerde bizimle dayanışmak için eylem hazırlıklarıyla ilgil olarak bugünkü tartışma başlıklarımızı belirlemiş bulunuyoruz.

Direnişimizin temel taleplerinden biri olan eyalet dışına çıkma yasağını Essen eyaleti kaldırdı. Elbette ki bu, sorunla ilgili köklü bir çözüm değil. Ama söz konusu eyalette, eyalet dışına çıkma yasağının(resedenpflisch) kalkmasında bizim direnişimiz etkili oldu. Konu ile ilgili bir Alman gazetesinde çıkan habere göre; uygulamanın bu eyalette kaldırılması ile ilgili olarak yapılan konuşmada, mültecilerin aylardır kararlı bir mücadele verdiklerini ve bu yasayı fiilen kırdıklarını, yasanın adil bir yasa olmadığını söylediler.

Rostock'ta gerçekleştireceğimiz eyleme giderken yol üzerinde bulunan bir mülteci kampına da ziyaret düzenleyeceğiz. Söz konusu kamp daha önce Nazi saldırısına maruz kalmıştı. Bu kamp biraz sapa bir yerde olduğu için belki zamanımızı alacak ama oraya yapacağımız ziyaret simgesel bir öneme sahiptir.

Aslında bugünün en önemli konusu yarınki parlamento görüşmesi olacak. Bir kaç dil bilen arkadaşlarımızı seçtik ki, parlamento görüşmesi daha kolay gerçekleşsin. Gidecek olan arkadaşlara bugün orada neleri konuşmaları gerektiğini anlatıyoruz. Konuşacağımız şeyler aslında bellidir. Direnişimizin başından beri şekillendirmiş olduğumuz somut üç talebi orada da dile getireceğiz. Mülteci kampları kapatılsın! Sınır dışı etmeler durdurulsun! Dolaşım yasağı kaldırılsın! Bilinen bu taleplerimizi orada konuşacağız. Zaten iki saatlik bir süre var. Konuşmacı sayısı dört kişiden oluşacağı için biz sadece bu üç talebimizi dile getireceğiz. Biz parlamentoda konuşmaları için iki arkadaşı uygun gördük. Bunlardan biri bayan biri erkek olacak. Daha doğrusu bu iki arkadaş bir kaç dil bildikleri için isimleri daha önce parlamentoya verilmişti. iki arkadaşın oraya gitmesi böyle oldu. Bir oylama biçiminde seçim yapmadık. Fakat görüşme öncesinde arkadaşların ne konuşması gerektiği üzerine ayrıntılı tartışma yapıyoruz. Önemli olan oraya hangi kişinin gideceği değil, giden arkadaşların taleplerimizi kararlı bir şekilde dile getirebilmeleridir. Şimdi biz bunun için uğraşıyoruz.

Parlamento konuşmasından sonra gazetecilerle konuşmayacağız. Görüşme sonrasında biz kendi aramızda toplantı yapacağız. Eğer basınla konuşacaksak bu toplantıda karar verip daha sonra konuşacağız.

Parlamentonun derdinin ne olduğunu bilmiyoruz. Sadece bizi orada konuşturmak için mi bunu yapıyorlar, yoksa bizim taleplerimizle ilgili somut bir adım atmak için mi bu toplantıyı yapıyorlar, onu bilmiyoruz.

Yarınki parlamento görüşmesinden sonra, parlamentodan başlayarak Oranienplatz'a kadar yürüyeceğiz. Saat altıda parlamentodan buraya yürümeye başlayacağız. Yürüyerek buraya geldikten sonra da kendi aramızda bir toplantı yapacağız ve ardından basın toplantısını nerede ne şekilde yapacağımızı kararlaştıracağız.

Biz parlamentodan bir şey beklemiyoruz. Biz bir mücadele ve direniş veriyoruz. Bu direnişimizle parlamentonun ve devletin bizlere karşı koydukları sınırları kırıp fiilen geçersiz kılıyoruz. Bu direnişimiz nedeniyle parlamento ya da bazı eyaletler çeşitli yumuşatma kararları alabilirler. Bunlar özgürlüklerimiz için hiçbir şey değildir. Ama bunlar aynı zamanda bir anlam ifade ediyor. Çünkü biz sokaklarda direndikçe bazı uygulamalar geçersiz kalıyor ve resmi kurumlar bu anlamsız uygulamaları yumuşatıyorlar ya da uygulamadan çekiyorlar. Ama onların bu adımları bizi özgürleştirmeye yetmiyor. Yetmeyecektir. Bunu biliyoruz. Özgürlüğümüzü ancak kendi direniş ve mücadele ile elde edeceğimizi biliyoruz. Kısmî reformlar da gene bizim direnişlerimiz sayesinde oluyor. Bunlar da bizim direnişimizle emekçilere armağan ettiğimiz kazanımlardır. Bunları da görmezden gelemeyiz.

Parlamento görüşmesinde, bizimle Brandenburger Tor'da bulunan arkadaşlar arasında talepler açısından bir fark var. Bizim taleplerimiz üç maddeden oluşuyor. ResedenpflischLager ve Abschibung'ların kaldırılmasını istiyoruz. Yani dolaşım yasağınınmülteci kamplarının ve sınır dışı etmelerin ortadan kaldırılmasını istiyoruz. Onlar ise bu üç maddenin yanına bir madde daha eklediler, o da pasaport talebidir. Biz taleplerimizi yazılı hâle getireceğiz. Zaten kamuoyu tarafından iki taktiği uygulayan kesimlerin talepleri arasındaki farkın ne olduğu biliniyor. Ama biz parlamentoda iki ayrı grup gibi değil, bir tek grup gibi konuşacağız.

Bugün bir cafeden daha bizimle ilgili bir dayanışma etkinliği düzenleyecekleri haberi geldi. Gidip onlarla görüştüm. Etkinlik sırasında film gösterimi yapacağız ve direnişimizle ilgili konuşmalar yapacağız. Bu cafede bulunanlar Kolombiya ağırlıklı görünüyorlar.

Yarın için başka bir arkadaş da Latin Amerika ülkelerinin düzenledikleri bir toplantıya benim adımı da yazdırmış. Onunla parlamento görüşmesi ve bizim yürüyüş aynı saatlere denk geliyor. Bakalım ikisini bir arada nasıl yürüteceğiz. Dil bilmemek bizi çok frenliyor. Çok emek veriyoruz, ama verdiğimiz bu emeklerin karşılığını tam olarak alamıyoruz. Bu sorunu hızla çözmemiz gerekir.


21.11.2012
Turgay Ulu
Berlin



Parlamento Görüşmesi





 
İçişleri bakanlığıyla bir görüşme gerçekleşti. Arkadaşlar, hazırladığımız bildiriyi okudular ve parlamentonun temsilcileri bu bildiriyi tepkiyle karşıladılar. Neden kendilerine ırkçı yasaları çıkaranlar ve ırkçılar olarak hitap ettiğimizi sordular.

Taleplerimiz bu bildiride dile getirildi. Onlar, parlamentoda bulunan arkadaşların kendi kişisel sorunlarını anlatmalarını istedi. Başkalarının sorunlarıyla ilgilenmemeleri tavsiye edildi. Parlamento temsilcileri taleplerimizin ve direnişimizin siyasal niteliğini gölgelemek ve sorunu kişiselleştirmek istediler.

Parlamento görüşmesinden çıkan özet sonucu şöyle açıklayabiliriz: Bizim direnişimizde dile getirdiğimiz taleplerle ilgili olarak adım atmaya niyetleri yoktur.

Parlamento toplantısında 36 kişi vardı. Bütün partilerden parlamento toplantısına katılım olmuştu. Arkadaşlar içeriğe girdiğinde konukseverlik gösterisi yaptılar, parlamenterler kibar davranışlarda bulundular. Arkadaşların paltolarını askıya asma teklifinde bulundular.

CDU'dan da birileri vardı. Bu parti hükümet partisidir. Sınır dışı etme konusunda, mültecilerin birçoğunun katil olduğu için sınır dışı edildiğini söylediler. Romaları örnek verdiler, Romaların Almanya'ya akın ettiğini ve bunu önlemek için Romaları sınır dışı etmek zorunda olduklarını söylediler.
Arkadaşlar, Avrupa'ya iltica edenlerin buralardan giden silahlarla yapılan savaşlardan korunmak için kaçıp geldiklerini söylediler. Parlamenterler ise, bunu kendilerinin yapmadığını Amerika'nın yaptığını söylediler.

Parlamenterler orada bulunan dört arkadaşa baskı yaptılar. Sadece kendi sorunlarını dile getirmelerini istediler. Ama arkadaşlar bunu reddettiler ve bu talepleri direnişçi mülteciler adına parlamentoya taşıdıklarını söylediler.
Arkadaşlarımıza şunu söylediler: "Eğer sizin böyle konuşacağınızı bilseydik sizi parlamentoya almazdık." Parlamenterler, görüşmeyi yapan arkadaşlara; "eyalet dışına çıkma yasağını deldiğiniz halde size ceza vermiyoruz, bize minnettar olmanız gerekirdi" dediler.

Görüşen arkadaşların elindeki bildirinin kim tarafından yazıldığını ısrarla sordular ve bu konuda arkadaşlara baskı yaptılar. Parlamentoda bulunan sadece iki parti bizim taleplerimizi desteklediklerini ifade ettiler ve mültecilerin söyledikleri şeylerin doğru şeyler olduğunu söyledir ve parti olarak kendilerinin bu kötü yasa ve uygulamalardan sorumlu olmadıklarını söylediler. Bu partilerden biri Die Linke ve diğeri de Yeşil Parti'ydi. Bu iki parti bizim direnişimizin cesur bir direniş olduğunu söylediler.

Parlamenterler görüşmede, bizim direnişimizin siyasi niteliğini silmeye ve sorunu kişisel sorunlara indirgemek istediler. Arkadaşlar bunu fark ettikten sonra, neden yürüyüş ve direniş yaptığımızı anlattılar. Yapılan direnişin siyasal bir direniş olduğunu söylediler. Yaşadığı yerden kaçmanın başlı başına siyasi bir iş olduğunu söylediler ve dolayısıyla bu meselenin siyasi bir mesele olduğunu anlatmaya çalıştılar arkadaşlar.

Arkadaşlar neden mülteci kamplarında insanların uzun süre bekletildiklerini, neden gutschain(Mültecilere para yerine sadece belirli yerlerde geçmek üzere verilen kupon)  uygulamalarının olduğunu, neden çalışma yasağının olduğunu sordular onlara. İnsanlık dışı olan bu kanunların ve uygulamaların insanların psikolojisini bozduğunu anlattılar. Bu koşullar nedeniyle intihar girişiminde bulunan mülteciler olduğunu anlattılar.

Bu direnişimiz sırasında maruz kaldığımız ırkçı saldırılar ve polisin şiddetine maruz kaldığımız parlamenterlere anlatıldı.

Görüşmenin bir bölümünde, kadın arkadaşlar mülteci kamplarında bulunan kadınların yaşadıkları sorunları da anlattılar.

Parlamenterler polisin mültecileri dövmediğini iddia ettiler. Kadın arkadaşlardan biri de bu idda karşısında polis saldırısını kamera görüntülerinden izlettirebileceğini söyledi.

Parlamenterler oraya giden arkadaşlar için, arkadaşların kaldıkları eyaletlere birer mektup gönderebileceklerini ve bu eyalette onlara iyi davranılmasını isteyebileceklerini söylediler. Arkadaşlar bu teklifi kabul etmediler. Kendilerinin bu yasakları bilerek deldiklerini ve pişman olmadıklarını ifade ettiler.

Parlamenterler, iltica işlemlerinin uzun sürmesinin nedenini 18 bin başvurunun olmasıyla açıkladılar.

Parlamenterle açlık grevi eylemine son verilmesi çağrısında bulundular. Arkadaşlar da onlara, taleplerimizle ilgili olarak ne söylediklerini sordular. Eğer bu sorunları bu ülkede çözmeyecekseniz bize bir alternatif göstermelerini istediler.

Parlamenterler en çok kendilerine faşist diye hitap edilmesinden rahatsız oldular. Bir görüşmeci arkadaş, onların faşist olup olmadığı konusundaki tartışmayı noktalamak istedi ve başka sorunları dile getirmek istediğini açıkladı. Onlara bu kanunların ırkçı kanunlar olduğunu kabul etmelerini söyledi.

Diğer arkadaşlar da dört talebi parlamenterlere saydılar. Ama parlamenterler bu talepleri duymak istemiyorlardı ve sadece şahsi konuları dilenmelerini istiyorlardı.

Her ay dört bin Roma'nın Almanya'ya geldiğini ve onların geri gönderilmesinin gerekli olduğunu söyledi parlamenterler.

Parlamenterler neden mülteci kamplarında para değil yemek verdiklerini şöyle açıkladılar: Eğer para verirsek mülteciler bu parayı kaçakçılara verecek ve buraya yeni mültecilerin gelmesini sağlayacaklar, bu nedenle biz mültecilere para değil yemek veriyoruz dediler.

NATO'ya gönderilen paralarla Afganistan'ın bombalandığını ve bu nedenle kendisinin buraya geldiğini söyledi bir arkadaş. Arkadaş, savaş ve bombalar için paraların harcandığını fakat insanların insani ihtiyacının karşılanması için para verilmediğini söyledi. Bu sözü duyan Grinde isimli bir CDU'lu vekil salonu terketti.

Bome isimli bir kadın, arkadaşların kendisine teşekkür edilmesini bekliyordu. Çünkü o, arkadaşlar için eyaletlere mektup göndereceğini söylemişti. Ancak arkadaşların buna karşı olduğunu öğrenince üzüldü.

Bu parlamento toplantısını yöneten kişi toplantıyı terk etti ve terk etme gerekçesi olarak da Almanya ile ilgili olarak hiç pozitif bir şey söylenmemesini gösterdi.

Parlamentodaki görüşme süresi kısaydı ve orada her şeyin söylenme imkanı yoktu. Yarın bir basın açıklamasıyla direnişimizin nedenleri ve talepleriyle ilgili geniş şeyler söylenecek.

Parlamento görüşmesindeki genel atmosfer buydu. Şimdi herkes parlamento denilen olgunun ne olduğu konusunda bir fikir yürütmesi ve yargıda bulunması daha olanaklı hale gelmiş oldu. Bu görüşmedeki izlenimlerinden insanların parlamentonun burjuvazinin ahırı olduğu gerçeğini biraz olsun anlaması mümkün oldu. Böylece parlamentodan kısa sürede olumlu bir adım atacağı yanılsamasında bulunan arkadaşlar da daha gerçekçi düşünmeleri gerektiğini anlamış oldular.

Bu görüşmeden bizim çıkaracağımız en önemli sonuç şudur: Bizler kendi mücadele gücümüzle ancak özgürlüklerimizin önündeki engelleri kaldırabiliriz. Birileri özgürlüklerimizi bize bağışlamayacaktır. Taleplerimizin karşılanması ve özgürlüklerimizin önündeki engellerin kalkması ancak direnişimizin büyümesiyle gerçekleşebilecektir.

Parlamento görüşmesine gitmeden önce dört arkadaş kendi aralarında son bir kez görüştüler. Hangi konuları hangi kişinin dile getireceği konusunda son bir gözden geçirme yaptılar. Parlamento görüşmesinden sonra da Oranienplatz'a kadar yürüdük ve burada toplantımızı yaptık. Yarın da konu ile ilgili olarak bir basın toplantısı düzenleyeceğiz. Böylece herkes parlamentonun bizim direnişimiz ve taleplerimize nasıl yaklaştığını öğrenmiş olacak. Diğer yandan her kes bizim taleplerimizin ne olduğunu ve neden sokaklarda olduğumuzu daha iyi anlamış olacak.

Görüldüğü gibi parlamento yetkilileri bizim direnişimizin talepleri ile ilgili olarak somut hiç bir şey söylemediler. Her zaman yaptıkları iş olan tiyatro oynamayı sürdürdüler. Mültecilerin politik argüman kullanmalarına şaşırdılar. Mültecilerin kendilerinden kişisel çıkarları için bir talepte bulunmamış olmasına şaşırdılar. Mültecilerin özgürlükleri kısıtlayan bu yasalara ve bu yasaları çıkaranlara karşı ırkçı terimini kullanmalarına şaşırdılar. Onlar mültecilerden karınlarını doyurdukları için teşekkür bekliyorlardı. Mültecilerin kendilerine teşekkür etmemesine çok alındılar.

En alttakilerin sokaklara çıkarak özgürleşmiş olmalarına ve politikleşmiş olmalarına çok şaşırdılar. Mültecilerin bildirilerinde politik argümanlar kullanmış olmasına bir türlü inanmak istemediler.

Biz bu parlamento görüşmesinden kendi mücadelemizi daha büyük bir kuvvetle vermemiz gerektiğini öğrendik. Örgütlenme alanımızı genişletmemiz gerektiğini öğrendik. Öz örgütlenmemizden ve direnişimizden başka kimsenin bizim özgürlüğümüz önündeki engelleri kaldırmaya yardımcı olmayacağı gerçeğini iyice bilince çıkardık. İşimizin Bugün başlayıp yarın bitecek kısalıkta bir iş olmadığını anladık.


22.11.2012
Turgay Ulu
Berlin



Yeniden Sarı Özgürlük Bayrağı Yapıldı
Ve Residenzpflisch Kaldırılıyor









Berlin Oranienplatz'dan dışarıya çıkmaya fazla fırsat bulamadık. Yalnızca eylem günlerinde, eylem yerine kadar gidebildik. Berlin'de çok sayıda gezilip görülmesi gereken yerler olduğunu duymuştuk. Sosyalizm denemelerinden kalan simgelerin olduğu mekanların olduğunu duymuştuk. Çeşitli müzelerin olduğunu duymuştuk ama eylem ve etkinliklerden dolayı buralara gidip görme şansımız ve vaktimiz olmamıştı.

Geçen gün onca iş arasından bir kaçamak yaptık ve bir arkadaşın önerisiyle ve onun rehberliğinde, Nazi faşizmine karşı savaşırken ölen Sovyet Kızılordu askerleri için yapılmış olan anıt parka gittik. Treptower dedikleri bu park geniş bir alana yapılmış. İki tarafı düzenli aralıklarla sıralanmış ağaçlarla çevrilmiş. Girişinde tunçtan yapılmış bir giriş sütunu var. Parkın orta yerinde dev bir asker heykeli var ve bu askerin bir elinde tüfek, bir omzunda da bir bebek vardı. Giriş kapısının iki tarafında düşünen adam heykeline benzeyen iki parça heykel vardı. İki uzun sütun ve bu sütunların üst kısmına kazılarak yapılmış orak çekiç sembolü vardı. Parkın iki tarafına sıralanmış, beyaz taştan yapılmış figürler vardı. Bu figürler daha çok ölmüş askerlerin savaş halindeki pozisyonlarını yansıtıyor. Bazı taşlarda Lenin resmi ve tek sıra halinde ellerinde süngülerle dizilmiş asker kabartmaları vardı. Parkın ortasındaki dev asker heykelinin olduğu yere canlı çiçekler bırakılmıştı.

Treptower'de, ölmüş Sovyet Kızılordu askerleri için yapılmış olan bu parka ziyaret için gelenlerin daha çok yaşlılar olması dikkat çekiciydi.

Kızılordu askerleri için yapılmış olan bu parka yakın bir yerde bir nehir vardı. Nehrin kenarını bisikletlerle dolaştık. Nehrin bir tarafında ormanlık ve park alanları vardı, nehrin öbür tarafında da sanayi fabrikaları vardı. Arkadaşın anlattıklarına göre nehrin kenarında gördüğümüz eski ve büyük bir binada eskiden DDR nin müzik korosu çalışmalar yapıyormuş ama şimdi aynı binayı alışveriş verkezi yapmışlar. Bir dönem sanat etkinlikleri yapılan bu binada şimdi pazar ve ticaret etkinlikleri yapılıyor.

Yazdan kalma bir güneşli günde gezdik ölmüşlerin anıtlarını. Antropolog arkadaş bu mekânların eskiden hangi amaçlar için kullanıldığını ve şu anda hangi amaçlar için kullanıldığını anlatıyordu bizlere. Arkadaş eski sosyalist denemeleri de doğal olarak eleştirel değerlendiriyordu ama gene de bu günkü sistemle karşılaştırınca arada bir özlemle içini çekiyordu.

Çelik bir disiplinle yan yana dizilmiş asker figürlerini görünce arkadaş "militarist" diye mırıldanıyordu. Ama Nazi belasından kurtulmanın başka nasıl gerçekleşebileceği soruları karşısında fazla bir şey söylemiyordu.

Beyaz büyük taşlara kabartma biçiminde yapılmış figürlerin ön kısmına Stalin'in bir sözü yazılmıştı. Bazı taşların üzeinde Lenin figürü vardı.

İki saatlik kısa bir süre içinde gezi turumuzu tamamlamak zorundaydık. Ormanlık alanda bisikletle geri dönerken yolda, daha önce kendisiyle bir röportaj yaptığımız ve doğum günü etkinliğine katıldığımız devrimci kadına rastladık. Başına bir başlık geçirmiş ve koşu yapıyordu. İleri yaşına rağmen ve uzun hapis yatmasına rağmen hem ideallerini korumuş ve hem de yaşama olan tutkusunu yitirmemiş bir devrimci. Onun doğum gününde başka devrimcilere de rastladık, çoğuyla tanışma şansını bulduk. Zaten doğum günü etkinliğine gelenler genelde yaşlı kuşaktan oluşuyordu.

Dün akşam mutfak çadırında yeni gelen insanlarla sohbet ederken Türkçe konuştuğumuzu fark eden bir arkadaş yanaştı yanıma ve kendisinin Cem Evinden geldiğini söyledi. Bu günlerde muharrem ayı olması nedeniyle her gün yemek ve lokma dağıtıyorlarmış. Yarın akşam arkadaşları alıp yemeğe götürmemi söyledi. Arkadaş daha önce de direniş çadırlarımıza gelmiş ama bize rastlayamamış, hakkımızda bilgisi var ama tanışma fırsatı olmamıştı. Bu vesileyle tanışmış olduk.

Bu akşam arkadaşlarla birlikte, yaklaşık 20 kişi olarak Cem Evine gittik. Büyük bir bina gördük. Binanın dış duvarında, bir kadın ve bir erkekten oluşan semah figürü vardı. Binanın içinde büyükçe bir salon vardı. İçerisi oldukça kalabalıktı. Herkes yemek alıp yiyordu. Biz de kara, beyaz, kumral, sarışın olarak değişik renkte insanlar içeriye girdik. Bizi gören kitle ilgiyle bir süre bize baktılar. Kimimiz Almanca, kimizi İngilizce, kimimiz Arapça kimimiz de Türkçe konuşuyorduk. Önce bizi İngiliz sandılar. Masaları silen arkadaşlar bizimle İngilizce konuşmaya çalışyordu. Ona Türkçe bir şeyler söylediğim de birden şaşırdı.

Cem Evinin içinde karşı duvarda, ortada büyük bir Hz. Ali resmi vardı, yanında bir aslan ve çift ağızlı zülfikar kılıcı duruyordu. Onun bir tarafında Hacı Bektaş Veli vardı. Bektaş Velinin bir kucağında ceylan ve öbür kucağında da aslan vardı. Ali'nin diğer tarafında da elindeki sazı yukarı kaldırmış bir silah gibi tutan Pir Sultan Abdal vardı. Pir Sultan Abdal bir kayanın üzerinde duruyordu ve kayanın aradından yeni doğmakta olan bir güneş şafak vaktini müjdeliyordu.

Cem Evi'ne birlikte gittiğimiz Nikaragualı ve Almanyalı arkadaşlar ve Afrikalı arkadaşlar duvarda gördükleri resimlerle ilgili sorular soruyorlardı. Onlara Aleviliğin ne olduğunu anlatmak oldukça zor oldu. Neyse ki orada iki dili de iyi bilen bir arkadaşa, arkadaşların meraklı sorularını cevaplamasını rica ettik. Artık arkadaş Aleviliği ne kadar doğru anlatabildi bilmiyoruz.

Özgürlük yürüyüşümüzün simgesi olan sarı renkli özgürlük bayrağımızı yeniden yaptık. Bir süre bayraksız yaptık yürüyüşlerimizi, bir tarafımız eksilmiş gibiydi. Dikiş işlerinde yetenekli olan emektar arkadaşımız bir sarı bez bulmuştu ve bunun kenarını dikmişti. Bugün bu bezin üstüne karmızı boya ile bir kaç dilde özgürlük yazdım. Sarı bezi mutfak çadırındaki yerine diktim ve bayrağımızın hikayesini yakından bilen arkadaşlar bu manzarayı alkış ve ıslıklarla kutladılar. Baskı ve matbaa işleriyle uğraşan arkadaş bayrağın resmini çekti ve bu bayrağı tişörtlerin üzerine basacağını söyledi. Böylece polis tarafından kırılarak yok edilmeye çalışılan bayrağımız daha da kalıcı ve yaygın bir varlık olarak yeniden doğmuş oldu. Şimdi atölye çadırında kurumayı bekliyor. Yarın ilk yürüyüşüne katılacak, gene omuzlarımızdaki görkemli yerini alacak.

Dün gece, benim eski Osnabrück Bramsche kampıyla ilgili olarak bir film yapmak isteyen arkadaş geldi, görüştük ve bir röportaj yaptı benimle. Daha sonra burada düzenleyecekleri bir etkinlikte konuşmamı istedi. Bu etkinliği gerçekleştireceğiz.

Yarın antifaşist gösteriler yapma günü. İki ayrı yerde iki ayrı gösteri olacak. Biri genel olarak antifaşist bir gösteri, biri de naziler tarafından öldürülen bir antifaşistin ölüm yıldönümü dolayısıyla düzenlenen protesto yürüyüşü olacak.

Daha önceki kamptan tanıştığım bir arkadaş yarın ziyarete gelecek. Bir üniversite öğrencisi benimle röportaj yapmak istiyormuş. Onlarla yarın direniş çadırlarımızda buluşup röportajımızı yapacağız.

Bu arada hazırlanmakta olan Almanca ortak kitap için yazıyı tamamladım. Bugün gönderdim. Artık bu yazıyı Almancaya tercüme edecekler ve sanırım Aralık ayında kitap piyasaya çıkacak. Yazımızda direnişimizin neden ve amaçlarına ilişkin, direnişimizin niteliğine ilişkin konuları işlemiş olduk.

Bugün akşam saatlerinde Grün partisinden bir milletvekili geldi direniş çadırlarımıza. Bu milletvekilinin söylediklerine göre bizim direnişimizdeki üç talepten biri olan Residenpflisch (eyalet dışına çıkma yasağı) Aralık'ın 15'inde düzenlenecek bir toplantıyla kaldırılacak. Böylece direnişimizin temel taleplerinden biri karşılanmış olacak. Zaten bir eyalet geçen gün bunu kaldırdı. Şimdi tüm Almanya çapında Residenzpflischin kadırılması gündeme geliyor.

Bu milletvekilinin söylediğine göre, Aralık ayında düzenlenecek Minister konferansında resmi olarak bizim taleplerimizle ilgili bir gündem yok ama perde arkasında bizim direnişimizde dile getirdiğimiz sorunlar ve taleplerle ilgili olarak bir gündem olacak ve bunu konuşacaklar. Ama ne olursa olsun biz onları protesto eylemi gerçekleştireceğiz.

Böylece uzun süreye yaymış olduğumuz direnişimizin siyasal etkisinin yanında somut pratik reformlar biçiminde kazanımları da gerçekleşmeye başladı. Bunun yeterli olduğunu söylemiyoruz kesinlikle. Biliyoruz ki bu saçma uygulamaların bir kısmından vazgeçiyor olmaları sorunları çözmüyor. Özgürlüklerimiz önündeki engellerin kalkmasına yetmiyor. Daha uzun ve zorlu mücadeleler bizleri bekliyor.

Direniş alanımızdaki ateşin başında sohbetler etmeye devam ediyoruz. Beyaz sakallı, başında hep şapkası olan ve üzerinde hiç değişmeyen sarı renkli paltosu olan evsiz arkadaş Bugün gene efkarlanmıştı. Toplu halde oturmuş olduğumuz ateşin başında onun gözleri gene uzaklara dalmıştı. Sanki yanında hiç başka insanlar yokmuş gibi, bakışlarını sabit bir noktaya kilitlemiş ve yüksek bir sesle acıklı bir şarkı söylüyordu. Ama bu adam Almanca söylemiyordu. Sanki balkan ülkelerinde kullanılan dilde söylüyordu şarkılarını. Sarı parkeli sakallı adam, şimdiye kadar bizim razı olmayacağımızı düşünerek hep uyku çadırlarının dışındaki çadırlarda yatıyordu. Bazen mutfak çadırında bazen de toplantı çadırındaki bankları yan yana getirip onların üzerine elbiselerini ve ayakkabılarını çıkarmadan yatıyordu. Bugün ona uyku çadırında yatmasını teklif ettik bakalım bunu yapacak mı? İnsanların kendisinden rahatsız olacağını düşünerek uyku çadırlarına girip yatmıyor. Sarı parkeli adamdan başka delilerimiz de var. Bir tane kambur gibi duran yaşlı, gözlüklü bir adam daha var. O da hep kendi kendisine konuşuyor. Başka birisi uzun saçları ve elinde hep bazı yazılı kağıtlarla dolaşan bir adam. Bazen tam toplantının heyecanlı yerinde içeri giriyor ve elindeki kağıtları dağıtarak bir şeyler söylüyor. Bu adam arada bir Karl Marks'tan söz ediyor. Hızlı hızlı konuşuyor. Gazetelerden kestiği yazılar genelde sosyal içerikli, ya da direniş ve mücadelelerle ilgili yazılar oluyor. Psikiyatri ile ilgili yazıları da topluyor bu adam. Şiirler yazıyor bazen. Hızla kâğıtlarını dağıtıp, kendisiyle nasıl irtibat kurabileceğimizi söyleyerek toplantı çadırını terk ediyor. Bazen oturup söz hakkı istiyor, söz alıp bir şeyler anlatıyor. Ama hep hızlı hızlı anlatıyor. Hep bir yerlere yetişme telaşıyla hareket ediyor. Sanki hep geç kalmış gibi davranıyor.

Hepimiz deliyiz. Ama birbirimiz anlıyoruz. Bugün başka uzun sakallı ve siyah montlu bir delimiz, diğer delimize çok yorgun olduğunu ve yatmaya gitmek istediğini söylüyordu. Diğer delimiz de ona "yaşlısın artık erken yoruluyorsun sen git yat" diyordu. Biz bütün deliler olarak birleşiyoruz. Akıllıların kurduğu bu düzeni bozacağız. Herkesi delirteceğiz. İnsanı, doğayı, hayvanları yok eden bu akıllıların aklını alacağız. Eylem ateşinde pişiriyoruz kendimizi. Ateşte piştikçe delleniyoruz. Belki ilerde bu Oranienplatz parkını deliler parkı yaparız. Kim bilir?

Yaşasın insanlaşma ve ortaklaşma mücadelemiz.


23.11.2012
Turgay Ulu
Berlin



Rudow'da Faşistlere Karşı Barikat
Silvio Meier İçin Yürüyüş









Dün iki eylemi aynı günde gerçekleştirdik. Sabah saatlerinde ırkçı partinin Rudow'da gerçekleştireceği yürüyüşü engellemek için harekete geçtik. Beş noktada ana caddeleri kestik. Irkçılar önce tramvayın çıkış kapısında arkadaşların gerçekleştirdiği canlı barikatı aşamadılar. Uzun bir süre oradan çıkamadılar daha sonra polisin koruması altında, ana caddelere yakın olan bir ara sokakta toplandılar. Sayıları 20 civarındaydı. Biz beş noktada sokak başlarını tutmuştuk. Onlar ana caddeye hiç bir şekilde çıkmayı başaramadılar. Zaten etraflarına polis barikat kurmuştu.

Son zamanlarda Rudow'da ırkçıların örgütlenmelerinin arttığı söyleniyordu. Orada yaşayan bir arkadaş, sabahları koşarken sokaklarda ırkçı içerikli afişlerin yapıştırıldığına sık bir biçimde rastladığını söylüyordu.

Özgürlük yürüyüşümüzün sonunda Berlin'e geldiğimizden beri, buradaki ırkçılar sürekli hareket halindeler. Çünkü onların hijyenik ortamlarını bozuyoruz. Değişik renklerden ve değişik dillerden insanlar olarak biz sokaklarda olduğumuz için onlar çok hassaslaştılar.

Rudow'da ırkçılara karşı kurduğumuz barikatla onların ana caddeleri işgal etmesini önledik. Ara sokakta bir süre polis korumasında bekleyip sonra gittiler. Biz onların peşlerinden bir süre yürümeye devam ettik. Ama onlar ara sokaklarda kaybolup gittiler. Irkçıları uzaklaştırdıktan sonra biz diğer eylem için yola çıktık.

Silvio Meier'in öldürülme yıldönümünde burada her yıl gösteri yapılıyor. Onun öldürülmesi 1992 yıllarında olmuş. Silvio Meier, o tarihlerde çok sık bir biçimde gerçekleştirilen işgal eylemlerini yapan aktif insanlardan biridir. O tarihlerde çok sayıda ev ve bina işgal edilmişti. Silvio da o işgal evlerinden birinde yaşıyordu. Mahalleden giderken tramvay çıkışında bir grup faşistle karşılaşıyorlar, çıkan tartışma ve kavga sonrasında bir faşist Silvio'yu bıçaklayarak öldürüyor.

Silvio'nın yaşadığı ve işgal evlerinin bulunduğu caddeye onun ismini vermek için bir kampanya düzenlendi. Kitle genel olarak bunu onayladı ancak mahallede yaşayan bir kişinin itiraz etmesi üzerine sokağa isim verme işi henüz gerçekleşmedi. Bir süre daha beklenecek gibi görünüyor.
Silvio'nun öldürülme yıldönümünde gerçekleştirdiğimiz eyleme büyük bir kitle katıldı. Muhtemelen 5 bin insan vardı bu eylemde. İşgal evlerinin bulunduğu caddeden geçerken, evlerin balkonundan "Silvio Meier caddesine hoşgeldiniz" diye yazılar bulunan pankartlar sarkıtılmıştı. Bir evin penceresinden küçük bir kız çocuğu elindeki megafondan polislere karşı; "ben buradayım ve korkmuyorum" diye bağırıyordu.

Sözünü ettiğimiz işgal evleri şu anda eski konumlarında değiller. Bu mahallelere yıllar önce polis tarafından operasyon düzenlenmiş ve uzun süre yaşanan çatışmaların ardından işgal evleri boşaltılmış durumda. Bu çatışmalar sırasında çok sayıda yangın da çıkmış.

Dün gerçekleştirdiğimiz eylemlerde gün boyunca sarı özgürlük bayrağımız alanlarda yeniden kendisini göstermeye başladı. Onu tanıyan herkes, polisin el koymasından sonra yeniden yapılmış olmasını sevinç ve alkışlarla karşıladılar. Herkes onu bir süre yürüyüşte taşımak istedi ve bu gerçekleşti.

Rosa Lüxemburg isimli bir dernek, bizim direnişle dayanışmak için bir etkinlik gerçekleştirmek istediğini bize bildirdi. Bu etkinlikte biz de iki kişi olarak orada bulunacağız ve özgürlük yürüyüşümüz ile ilgili olarak kitleye açıklamalarda bulunacağız. Bu dernek, etkinlikten elde ettiği geliri direnişimize bağışlayacak. Finans grubu bu parayı alacak.

Bugün Brandenburger Tor'dan bir kişi Oranienplatz'da rutin olarak gerçekleştirdiğimiz toplantıya geldi ve konuşmak için söz hakkı istedi. Onun anlattığına göre açlık grevinde olan arkadaşlar 2 Aralık'ta açlık grevini sona erdirecekler ve bu konuyla ilgill olarak bizimle bir görüş alışverişi yapmak istediklerini söylediler.

Böylece iki taktiğin sınanması, arada bir kesintilere uğrasa da final aşamasına gelip dayandı. Açlık grevinin kararlı bir şekilde sürdürülememiş olması, çok kısa bir kaç gün içinde bitirilip yeniden çok kısa bir kaç günlüğüne tekrar başlatılması ve ardından çok kısa bir süre sonra tekrar bırakılması biçiminde gerçekleşen bu eylem, direnişimizde bir eğilip bükülme etkisi yarattı. Ama diğer yandan açlık grevi, direnişimizin daha geniş çevrelere duyurulması açısından da geçici olarak pozitif bir rol oynadı.

Direnişimizde uyguladığımız eylem taktikleri bizim için birer deneyim oluyor. Bu deneyimler içinde olumlu yanlar da var, olumsuz yanlar da var. Şimdi bu deneyimler ışığında önümüzdeki zaman içinde gerçekleştireceğimiz etkinlik ve eylemleri yeniden ele alacağız.

Önümüzdeki günler içinde Bitteweld'de bir eylem gerçekleştireceğiz. Özgürlük yürüyüşümüz sırasında bir süre konaklayıp eylemler gerçekleştirdiğimiz Bitteweld'de yeniden yerel eylemler gerçekleşecek. Merkezi olarak Berlin'de bulunuyoruz ama bundan başka yerellerde de eylemler oluyor. Böylece buraya gelemeyen arkadaşlarımız da bulundukları kamplarda eylemler gerçekleştirmeye devam ediyorlar. Bitteweld eylemi ile ilgili bir arkadaşımız organizasyon görevi aldı. Daha önce bu tip eylemleri organize etmemiş arkadaşlar eylemler organize etmeye başladılar. Direniş alanımızda insanlar eylem nasıl organize edilir, insanlar bu tip eylemlere nasıl taşınır, bu eylemler için finans olanakları nasıl bulunur tüm bunları öğrenmiş oluyorlar.

Direniş çadırlarımızın varlığının tehlikeye düşmesi olasılığına karşı sürpriz planlamalarımız da var. Sürpriz yapma hakkımız her zaman yedeğimizde duruyor. Zamanı ve yeri geldiğinde bu sürprizlerimizi hayata geçireceğiz.
Şu anda Oranienplatz'da bulunan direniş alanımızın görünümü daha da güzelleşti. Tabela ve baskı işleriyle uğraşan arkadaş, uzun sopaların ucuna büyük bezlerle eylemlerimizin sloganlarını yazdı ve kampın değişik yerlerine bunları astı. Değişik ebatlardaki bezleri boyadı ve bunların üzerine kalıplarla, talep ve direnişimizin sloganlarını içeren yazılar yazdı. Kampın görünümü renkli ve siyasal oldu.

Kampımızın güzellikleri yanında çeşitli sorunları da var doğal olarak. Son günlerde insanlar kendi aralarında teknik nedenlerden dolayı sert tartışma ve fiili bir kaç kavga yaşamışlar. Bu tip şeyler direniş alanımızın politik görünümünü zedeleyen bir rol oynuyor. Biz bunları önceden önleyebilmek için direniş alanında alkol ve diğer şeylerin içilmemesini tavsiye etmiştik ama yasakçı bir zihniyet içinde olunmaması gerektiğini de söylemiştik. Ama herkesi tek tek kontrol etmek gibi bir uygulama da yapmıyoruz. Her kesin bu tip konularda hassas olması gerekir ve sorumlu davranması gerekir. Kampın dışarıya ve devlete karşı politik olmayan bir görüntü vermemesine dikkat etmemiz gerekir. Şimdi bu konular üzerine toplantımızda yeniden gündem yaptık ve bu sorunların çözülmesi için çeşitli yöntem ve tedbirler uygulamaya çalışıyoruz.

Direniş alanımıza çok sayıda evsiz ve diğer kesimler gelmeye başladılar. Rahat bir ortam olmasından dolayı bazıları bu alanı kendi kişisel çıkarları için kullanmaya çalışıyor ve biz bununla ilgili olarak tedbir almak zorundayız. Bu konu üzerine güvenlik komitemiz kendi arasında toplanacak ve bu sorunlara karşı nasıl bir çözüm modeli uygulayacağına karar verecek. Hiç bir insanın kendisini dışlanmış hissetmesini istemiyoruz. Ama kapitalist sistem insanları yabancılaştırıyor ve insanlar bazen bu yabancılaşma içinde hareket ediyorlar. Rahatlık ve demokrasi kadar güvenlik ve cezalandırma da sınıflı toplumlarda kaçınılmaz şeylerdendir.
Dışardan gelip bizim kampta şiddet ortamının oluşmasına yol açan ve bir kaç kez uyarılmasına karşın bu hareketlerine devam eden kişi oylama ile kamp ortamına girmemesi kararıyla karşı karşıya kaldı. Çünkü bu insan, burada kalan kadınların tepkisini almıştı ve kadınlar onun burada olması durumunda kendilerini güvende hissetmiyorlardı, onların önerisiyle söz konusu kişi kamp ortamından uzaklaştırıldı.


25.11.2012
Turgay Ulu
Berlin



Kişiler Fani Hareket Baki








Direnişimiz ve hareketimiz devam ediyor. Her harekette olduğu gibi bizim hareketimizde de moral bozuklukları ve geriye çekilmeler oluyor. Hareketimizde başından beri yer alan arkadaşlardan bazıları geri çekildiler. Bu geriye çekilmelerin birçok nedeni vardı. Koşulların zorlukları, kişisel kaygıların öne çıkması, burada yaşanan sorunlardan bıkmak gibi bir yığın nedenlerle bazı arkadaşlarımız geri çekildiler.

Geriye çekilenlerden bazı arkadaşlar kendileri olmadığı zaman bu hareketin yürümeyeceğini düşündüler. Kişiler geriye çekildi ama hareket devam ediyor. Çünkü asıl olan hareketin kendisidir. Bir kere hareketi başlattık ve her süreçte hareket kendisine ihtiyaç duyduğu kişileri ve mücadele yöntemlerini ortaya çıkartıyor.

Kişiler geliyor gidiyor ama hareket devam ediyor. Geri çekilip hiç dönmeyenler oluyor. Bazen de geriye çekildiği halde hareketimizin devam ettiğini görenler tekrar dönüyorlar. Hareketimizi ilk defa duyanlar gelip katılıyorlar ve onlar da hareketimize yeni renkler, yeni dinamikler kazandırıyorlar.

Bugün bir grup anti ırkçı aktivist geldi ve önümüzdeki ay içinde gerçekleştirmemiz için bir eylem önerisinde bulundular. Tren istasyonu gibi merkezlerde eylemler düzenleyeceğiz. Daha önce de buna benzer eylem türlerini hava alanı gibi yerlerde gerçekleştirmiştik. Megafon gibi malzemeleri ve diğer bürokratik işlemleri onlar ayarlayacak, biz de direnişimizle ilgili olarak konuşma ve bildiri dağıtımı gibi şeyler yapacağız. Bir müzik grubu da bizimle dayanışmak için şarkılar söyleyecek, müzik yapacak.

Bazı arkadaşlarımız direnişte ortaya çıkan tıkanmalar aşamasında veya yaşanan sorunlar karşısında yoruldular. Artık ilerleyecek enerjileri kalmadı. Bu durum, biraz direnişin nasıl kavrandığıyla da ilişkili bir durumdur. Direnişimizin Bugün başlayıp yarın biteceğini bekleyenler, bekledikleri gibi olmayınca umutlarını ve enerjilerini yitirdiler. Zaten hareket hiç bir zaman düz bir çizgi izlemez. Hareketin her zaman düşme çıkma, ya da zikzaklar çizme eğilimi vardır. Hareketin bu niteliğini kavramayanlar enerjilerini buna göre hazırlayamadılar ve direniş alanımızı terkettiler.

Yeni eylem hazırlıklarımızla mücadelemize devam ediyoruz. Bittefeld mülteci kampına yarın bir ziyaret düzenleyeceğiz. Önümüzdeki ay boyunca hem kendimizin hazırladığı eylem planlarımız var ve hem de diğer grup ve destekçilerimizin önerdiği eylem türleri var.

Özgürlük yürüyüşü boyunca çok sayıda mülteci kampını ziyaret etmiştik ve burada bulunan mültecileri mücadeleye katılmaya ve sokaklara çıkmaya çağırmıştık. Bize katılanların sayıları çok fazla değildi ama katılanlar olmuştu. Şimdi Berlin'deyiz. Bu sefer farklı bir taktik izleyeceğiz. Eğer mülteciler sokağa çıkma cesaretini gösteremiyorlarsa ya da direniş alanımıza gelmek için para bulamıyorlarsa biz onların yanlarına gideceğiz ve onların direniş alanımıza gelmeleri için yardımcı olacağız. İki otobüs aracılığıyla Almanya'da bulunan mülteci kamplarını ziyaret etmeyi düşünüyoruz. Mülteci kamplarına gidip oralarda film gösterimi, ya da direnişimizle ilgili konuşmalar yapacağız. Gelmek isteyen, direnişe katılmak isteyen insanları bu otobüslerle getireceğiz.

Bizimle ilgili olarak çok sayıda dayanışma etkinlikleri düzenleniyor. Bazen bizim hiç tanımadığımız dernek ya da cafe gibi kurumlar bizimle dayanışma etkinlikleri düzenliyorlar.

Yarın, benim ikinci olarak transfer edildiğim Osnabrück Bramsche kampının koşullarını anlatan bir film çeken ekip direniş çadırlarımıza gelecek ve bizim alanımızda film çekimi yapacaklar. Aynı zamanda bizimle röportajlar gerçekleştirecekler. Akşam üzeri de aynı ekip tarafından bir tartışma programı düzenlenecek ve biz gidip orada direnişimizle ilgili konuşmalar gerçekleştireceğiz.

Bugün Avustralya’dan bir gazeteci geldi. Bu gazeteci solcu bir gazeteciymiş, direnişimizle ilgili bize çeşitli sorular yöneltti. Onun sorularını direnişimizi Avustralya’da mücadele eden güçlere iletecek bir içerikte yanıtladık. Biz de ona Avustralya’daki direniş ve mücadele düzeyiyle ilgili sorular sorduk.

Direniş meydanımızdaki görünümleri güzelleştirmeye devam ediyoruz. Dışarıdan görünecek şekilde pankartlarımızla etrafı süsledik. Bundan başka, alanımızda bulunan bir çadırda da ofis gibi bir şey yapmayı düşünüyoruz. Bu ofise bilgisayarlar yerleştireceğiz, çıkış makinesi yerleştireceğiz. Böylece bildirilerimizi ve açıklamalarımızı yazmak ve basmak için başka yer arayışına girmeyeceğiz. Tüm işlerimizi kendi direniş alanımızda yapacağız.

Oranienplatz'da bulunan direniş alanımıza yakın bir noktada bulunan bir dernekte bizim direnişimizle ilgili olarak, bir hafta boyunca her akşam belli bir saatte toplantılar düzenleniyor. Bu toplantılarda bizim direnişimizle ilgili olarak neler yapılabileceği konuşuluyor. Biz de bu toplantılara davet edilmemiz üzerine katılıyoruz. Direnişimiz hakkında toplantıya gelmiş olan insanlara bilgiler veriyoruz. Onların bu direnişle ilgili olarak neler yapabileceklerini söylüyoruz.

Bu tip toplantılarda insanlar, daha çok direnişimizin nasıl başladığını ve nasıl yürütüldüğünü anlamaya çalışan sorular soruyorlar. Bazen insanlar bizim direnişimizin politik bir direniş olduğunu anlayamıyorlar. En alttan sokağa çıkmış olan insanların politk taleplerle bir direniş gerçekleştiriyor olmasına anlam veremiyorlar. Direnişimizin politik içeriğinden parlamento rahatsız olduğu gibi içimizde ya da bizi destekleyen insanlar içinden bazıları rahatsız oluyorlar. Ama biz onları rahatsız etmeye ve ezberlerini bozmaya devam edeceğiz.

Direnişimizin neden politik bir direniş olduğunu anlayamayanlara bir kez hatırlatıyoruz. Bizim temel taleplerimiz olan ve kaldırılmasını istediğimiz talepler; residenzpflisch, lager ve abscibung tamamıyla kapitalist izolasyon sisteminin temel karekterini taşıyan yasa ve uygulamalardır. Dolayısıyla bizim bu yasalara karşı mücadele ediyor oluşumuz tamamıyla kapitalizme karşı mücadele ettiğimizin aynasıdır.

Politikacılar bizim politikayla ilgilenmemizden rahatsız oluyorlar. Çünkü biz onların yalanlar üzerine kurulmuş olan politikalarına karşı çıkıyoruz. Onların sömürücü, ırkçı politikalarına karşı başka politik argümanlarla çıkıyoruz.

Mültecilik, tamamıyla kapitalist sistemin işleyişinin sonucu olarak ortaya çıkmış bir gerçekliktir. Mültecilerin izolasyon içinde yaşamaları için çıkarılmış yasalar da kapitalist sistemin engelsiz işlemesi için çıkartılmış yasalardır. Haklı olarak bizim mücadelemiz de politik içerikli bir mücadele olmak zorundadır. Başka türlü özgürlüklerimizin önündeki bu engelleri ortadan kaldırma şansına sahip değiliz.

Bugün toplantımıza Brandenburg'da açlık grevi yapan arkadaşlardan biri geldi. 2 Aralık'ta açlık grevine son vereceklerini söylediler ve bununla ilgili olarak bizden dayanışma yapmamızı istediler. Açlık grevi başlarken biz, eylemi hatalı ve erken bulmamıza rağmen dayanışmada bulunmuştuk ve orada bulunmuştuk. Ancak şimdi açlık grevine son verecekler ve açlık grevini bitirmek bir eylem değildir. Üstelik neden bitirildiğini bilmiyoruz. Açlık grevinin bitirilmesini desteklemek gibi bir dayanışma eyleminde nasıl bulunacağız? Şimdi arkadaşların ne yapmak istediklerine karar vermeleri gerekmektedir. Eğer açlık grevini bitirdikten sonra direniş çadırlarımızın bulunduğu alana gelmek isterlerse gelebilirler ve biz yeniden birlikte mücadelemize devam ederiz. Bizim bundan sonra birlikte neler yapacağımızı birlikte planlayabilmemiz için arkadaşların ne yapacaklarına karar vermeleri gerekmektedir.

Hareketimiz devam ediyor. Hareketimiz tartıştırmaya devam ediyor. Ortamı politikleştirmeye devam ediyor. Başka direnişlerin başlamasına ya da başka eylem biçimlerinin oluşmasına vesile oluyor.

Biz mülteciler olarak, katıldığımız toplantılarda politik içerikli konuşmalar yapıyoruz. İnsanlar, en alttan gelmiş olan biz mültecilerin nasıl böyle politik içerikli konuşmalar yaptığını hayretle karşılıyorlar.

Geçen gün Silvio Meier'ı anma eylemine giderken trende kucağında gitarı olan birisiyle karşılaştık. Adamın bir gözü hep kapalıymış gibi duruyordu. Meğer o adam da aynı eyleme gidiyormuş. Bizim de aynı eyleme gideceğimizi öğrenince gitar çalmaya başladı ve biz tren yolculuğu boyunca gitar eşliğinde şarkılar söyledik. Aynı eyleme gitmekte olan yeni başka insanlar da katıldılar aramıza.


26.11.2012
Turgay Ulu
Berlin





TURGAY ULU

DEVAM EDECEK...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder