SOKAKLARIN DİLİ
Kapıldım
tutsak sınırların uzun havalarına
Gezdim bir uçtan bir uca,
hoyratlar içinde kalan gezmen gibi.
Hangi duvarın boyuna boy vermeli,
Sokakları zapt eden
mazbatasız öfkenin yasak savmaları!
Meydanlara çıkarmışız
gül ve yumruğu kol kola yürütenleri
Ve miladın öncesinden Sokrates’in
savunmalarından tutmuşuz köşeleri.
Meydan okumuşuz
hak ve halden anlamaza,
Miladın sonrasından spartaküsler’le
serilmişiz pusulara, kan damlacıkları.
Yöneldim bugüne, mirasın anısına
yenilenmiş günün güncelerine
Soludum her nefeste
elem ve sevinç içinde bir sılacı gibi.
İşimizi, gücümüzü
ve bilinçte bizi çıkmaza sürenler,
Çoğu zaman çayın şekersiz içildiği
elektriksiz evlerden akarız alanlara!
Hangi yerin kalıp taşını sökmeli,
Barikatları
zorlayan çelik yelekli tekerlekliler!
Dünde olan, bugüne selâm olandır
Bugünde olan,
yarının dününe yazılacak olandır.
Kimin dünüdür, kimin bugünüdür
Ve yarın doğacak olan biz, kimindir!
ABDULLAH KARABAĞ
FİİL
Önce sevdiğim gitti bugün
Peşinden sevdiklerim
birer ikişer
En sonunda dostlarım da katıldı gidenler kervanına
Yarın da ben gideceğim ya
Gitmek fiili üstüne bugünkü hikayemiz
Hepimiz gitmeliymişiz
Meyhaneci denen hain
Zamanlardan habersiz
Öyle şarkılar seçmiş ki pes
Nokta atışı yapıyor
geçmiş zamanıma
şimdiki zamanıma
Bahçedeki ağacın yapraklarına
takılıp kalmış ya gülüşün
Üstünde gökyüzü inadına mavi
Unutulmuş çocukların mezarlarına
basıp geçen zamanda
Acılara gelmiş sahne sırası
Yalnızlık bir buruk bencilliktir aslında
ÖZER GENÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder