Emeğin Sanatı E-Dergi 169. Sayı Yeni Kanalında

31 Ocak 2012 Salı

LÜTFİYE BOZDAĞ: İktidarın Baskı ve Şiddeti Sanatta Sansür ve Otosansürü Yaygınlaştırdı



İKTİDARIN BASKI VE ŞİDDETİ SANATTA
SANSÜR VE OTOSANSÜRÜ YAYGINLAŞTIRDI

Bubi'nin Yapıtı,
"Lütfen kapağı kapalı tutunuz"
Üretim yılı: 1999,
Tekniği: Tahta klozet kapağı üzerine akrilik boya


AKP hükümetinin gittikçe artan otoriter rejimi ve oluşturduğu korku kültürü ile sansür ve otosansürün yaygınlaşmasını önlemek için sadece sanat alanında değil hayatın her alanında örgütlü mücadele etmekten başka çıkar yol yok…

İktidarın sağlanması ve devamlılığı için önemli bir araç olan “sansür” toplumu kontrol altına almanın yollarından biri. İfade özgürlüğünü bastırma ile işe başlayan sansür, iktidarın varlığını tehdit eden düşünceleri ve kavramları yasaklama yoluyla algıyı kontrol etme eylemi olarak karşımıza çıkıyor.

Sansür konusunda sicili hayli kabarık olan Türkiye’de, AKP iktidarının baskı ve şiddet uygulamaları hayatın her alanına sızdı. Başbakan bir yandan Musa Anter'in oğluna bir aylığına yurda dönmesi için icazet veriyor öte yandan Anter’in kitaplarını yasaklatıyor, yani sansür uygulanıyor.

Neoliberal politikaların Türkiye’deki temsilcisi AKP, toplum üzerinde kurduğu ideolojik hegemonya ile mutlak bir iktidar tekeli oluşturdu. Devlet iktidarını oluşturan tüm kurumlarda, tam bir hâkimiyet sağlayarak tek parti diktatörlüğü kuran AKP, hummalı bir “toplum mühendisliği” sevdasıyla kendi ideolojisi doğrultusunda Türkiye’yi dönüştürme ve yeniden biçimlendirme icraatlarına devam ediyor.

“…Otoriterleşme yönünde atılan adımlar biriktikçe, otoriter reflekslerin daha fazla ortaya çıktığı bir süreç bu. Siyasal muhalif duruş ve eylemleri nedeniyle hapishaneleri dolduranların, mahkeme kapılarında süründürülenlerin sayısı artıyor. Medyada muhalif sesler yavaş yavaş işlerini kaybediyor. Tutuklu üniversite öğrencisi sayısı artıyor ve birkaç cılız ses dışında akademi dünyası sessiz. Ahlak polisçiliği yaygınlaşıyor. İnternet filtreleri, kırmızı mahalleler, televizyon sansürleri, ‘iyi niyetli korumalar’ görünümü altında toplumsal izolasyon araçlarına dönüşüyor. Kibirli bir teknokrat otoriterliğine dayanarak, orada yaşayanlara sorulmadan kent mimarisinin altüst edilmesine, vadilerin birer elektrik barajı havzasına dönüştürülmesine fütursuz biçimde devam ediliyor. Siyasal gücün bir mercide ve bir kişide yoğunlaşması bu otoriter manzarayı tamamlıyor ve pekiştiriyor.” (1)

AKP hükümetinin gittikçe artan ve hayatın her alanında hissedilen otoriter rejimi, her geçen gün yeni baskı ve şiddet uygulamalarına sahne oluyor. Daha vahim olanı devletin geleneğinde var olan otoriter yapı ve zihniyetin tehditkâr tavrıyla oluşturulan korku kültürü ile birçok alanda sansür ve otosansür yaygınlaşıyor.
Şanlıurfa'da sergilenen “çıplak” bir heykelin tepki çeker kaygısıyla merdiven altına kapatılması, iktidar tarafından yapılan baskı ve şiddetin otosansüre dönüşen bir örneği.

Karşı Sanat ve 78'liler girişiminin öncülüğünde gerçekleştirilen “Diyarbakır Hapishanesi Ne Yana Düşer?” sergisinde yer alan nü bir heykel tepki göreceği gerekçesiyle Şanlıurfa'daki sergi salonuna konulmayarak merdiven altına kapatıldı ve üzeri bezle örtüldü.

“İstanbul ve Diyarbakır'ın ardından Şanlıurfa'da açılan sergiye vatandaşlar yoğun ilgi gösterirken, kafes içerisinde çıplak şekilde işkence gören bir erkeğin anlatıldığı heykel ise, cinsel organı gözükmesinden dolayı müstehcen olarak tepki çekeceği endişesi ile sergilenmedi. Heykel, salondaki merdiven altına konulurken, üzeri de bezle örtüldü. Sergiyi gezmeye gelenleri bilgilendiren 78'liler Girişimi Meclis Üyesi Abdurrahman Pişkin, kendi istekleri ile heykeli sergilemediklerini belirterek. "Şanlıurfa'da toplumun yapısını göz önüne alarak, heykeli müstehcen olduğu gerekçesiyle tepki çekebileceğini düşünerek sergilemeyi uygun görmedik"(2) dedi.

Bir Başka Sansür Haberi İzmir’den Geldi


“İzmir Fotoğraf Sanatı Derneği (İFOD) geçtiğimiz günlerde ’Aykırı’ isimli fotoğraf sergisi için üyelerine çağrı yaptı. Sergiye 48 sanatçı fotoğraf gönderdi İFOD Yönetim Kurulu 33 fotoğrafı sergilemeye değer buldu. Sergi 3 Ocak 2012’de Kültürpark’daki İzmir Sanat Merkezi’nde açıldı. Ancak, ulusal bir haber ajansı 6 Ocak 2012 de sergideki 3 fotoğrafın dini ve toplumsal değerlere aykırı olduğunu içeren bir haberi servise koydu. İki ulusal gazete de, 8 Ocak pazar günü "Dini değerlere hakaret içeren fotoğraf sergisi Türkiye’yi ayağa kaldırdı" başlığıyla sergiyi okurlarına duyurdu.

9 Ocak pazartesi günü de belediye yetkilileri 3 fotoğrafı sergiden çıkardı. İFOD üyeleri, İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir Sanat Merkezi önünde bugün bir araya geldi. Tartışılan üç fotoğrafla birlikte diğer fotoğrafları da sergiden indiren İFOD üyeleri tepkilerini böyle gösterdi. İFOD Başkanı Beyhan Özdemir, şöyle dedi: "Çeşitli basın organlarında çıkan asılsız ve kışkırtıcı haberler karşısında İzmir Büyükşehir Belediyesi sansür uyguladı. İFOD’un bilgisi ve isteği dışında 3 fotoğrafımız sergiden indirilerek bir odaya kapatılmıştır. İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkilileri fotoğrafların kendileri tarafından sergiden kaldırıldığını ve sergide yer almasına izin vermeyeceklerini söylediler. Böylece belediyecilik görevleri yanında sanat bilirkişiliği ve sansür kurulu görevlerinin olduğunu da bizlere göstermiş oldular. Demokrasilerde bunun adına Sansür denir."(3)


"İfod Çeyrek Asırdır Böyle Bir Sansür Görmedi"

Daha önce yüzlerce sergi açtıklarını ve dünyanın her yerinde çeşitli fotoğraf sergilerinde yer aldıklarını söyleyen İFOD Başkanı Beyhan Özdemir, "Bu sansürün altında kalamayız. Biz fotoğraf sanatçıları olarak, hiç bir şekilde din mezhep ayrımı yapmadık zaten yapamayız. Ama fotoğraflardan bazıları birilerinin canını sıkmış. Bu sansür uygulamasını protesto etmek için Kültürpark içinde bulunan İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir Sanat Merkezi’ndeki ’Aykırı’ sergisinde yer alan fotoğrafları toplama kararı aldık" dedi.

’İstenmeyen’ fotoğraflar arasında türbanlı bir kadının bikinili fotoğrafı, iki erkeğin dudak dudağa öpüştüğü ve başı örtülü iki kadının dudak dudağa yakınlaşmış anının fotoğrafları bulunuyor. İki erkeğin öpüşme fotoğrafını çeken Barış Barlas da, "Meksika ziyareti sırasında çektiğim gerçek bir fotoğraf. Ziyaretim sırasında metroda bu çifti öpüşürken gördüm ve çektim. Bu bizce aykırı olabilir. Fakat pek çok ülke tarafından normal kabul edilmiş bir durum."(4)

Neredeyse iki aydır Türkiye sanat gündeminde olan İstanbul Modern’in sanatçı Bubi’nin yapıtına uyguladığı sansürün altında da aynı gerekçe var. Bubi’nin yapıtı neden İstanbul Modern şef küratörünü rahatsız etti. Yapıt ilk bakışta bir koltuğu andırıyor ancak oturma yerinde bir “lazımlık” var. Koltuğun iktidarı temsil etmesi, iktidarın “lazımlık” metaforuyla ilişkilendirilmesi radikal bir eleştiri olarak İstanbul Modern’in şef küratörünü telaşlandırıyor. Yapıtın alıcısı koleksiyonerin, iktidara yakın muhafazakâr sermaye kesiminden olma ihtimali bile şef küratörü tedirgin etmeye yetiyor ve yapıtı sergiden eliyor. 

İstanbul Modern, her zaman özgür bir sanat ortamının arkasında olduğunu söylemesine rağmen neden kendisini müzayedeye göre konumlandırma gereği duyuyor? Bir müzenin kendisini sermayeye, koleksiyonere, alıcıya göre konumlandırması doğru mu?  Müze küratörünün koleksiyoner adına söz alması, karar verme yetkisini kendinde görerek, yapıtın sakıncalı olduğu yargısına varması ve bu yargı üzerinden hareket ederek, koleksiyonerin yapıtla karşılaşmasını engellemesi doğru mu?

AKP hükümetinin gittikçe artan otoriter rejimi ve oluşturduğu korku kültürü ile sansür ve otosansürün yaygınlaşmasını önlemek için sadece sanat alanında değil hayatın her alanında örgütlü mücadele etmekten başka çıkar yol yok…


LÜTFİYE BOZDAĞ

____________________
(1)Ahmet İnsel, Politika / 24/01/2012 tarihli Radikal gazetesi
(2)Ali Leylak- Şanlıurfa- DHA, Doğan Haber Ajansı, 24 Ocak 2012, http://www.dha.com.tr/sanliurfada ciplak-heykele-tepki-sansuru-son-dakika-haberi_262722.html
(3),(4) Eray Arpaşin, İzmir DHA, Doğan Haber Ajansı, 11 Ocak 2012, http://www.dha.com.tr/en-son-haber-sansur-tartismasi-sergiyi-kaldirtti-son-dakika-haberleri_256697.html

1 yorum:

  1. Bay Adsız, bu yorumunuz da silinecektir. Ancak kendi adınızla yapacağınız yorumlar silinmeyecektir. Bilinmezliğin altına saklanıp eleştirmek kolaydır...

    Sorun, ayırım yapmak, işimize gelmemek değil, dürüstlük sorunudur. Ancak adınızla yapacağınız (hakarete kaçmamak kaydıyla) eleştirilerinize yer verilecektir... EMEĞİN SANATI Yönetimi

    YanıtlaSil