KAPİTALİZMİN KALESİ DOSTOYEVSKİ – V
Dostoyevski’nin Roman Kahramanlarındaki Ruhsal Rahatsızlıklar:
Dostoyevski, Sibirya sonrası yazdığı ikinci romanı “Ölü Evinden Anılar”, Rusya’nın değişik bölgelerinden, önemle kırsal kesimden getirilmiş katil, hırsız, manyak vb. toplum dışı kalmış sabıkalı insanların hapishanede geçen günlerinin öykülerini, bunların arasından seçtiği karakterlerin tinsel betimlemelerini de parlak bir şekilde yansıtarak yazdığı romanda ‘anti kahraman , ‘yani, Dostoyevski’nin ‘yeni insanı’ artık tam bir profil olarak görüleşiyor. Bundan sonraki tüm romanlarının da, bu profil, ana karakterlerini yaratırken esin kaynağı oluyor. Burada tanıdığı katil, hırsız ve diğer adi sabıkalılar, değişik kalıplarla diğer romanlarına yansımakta, bizzat kendisine ilişkin geçmişteki sarsıcı, kötü anılarla dolu yaşamının izdüşümleri ile de harmanlanıp işlenmektedir.
Romanlarındaki biçime ilişkin özellikler bu çerçevede gelişirken, öze ilişkin gelişmeler de Dostoyevski’nin sürgün yaşamı boyunca elinden hiç bırakmadığı, adeta ezberlediği İncil’in karanlık labirentlerinde ilerlemesini sürdürmektedir.
Bu sürdürüş, Suç ve Ceza’da, Puşkin Üzerine Konuşma’da karmaşıklığını artık yitirmekte ve Karamazov Kardeşler’de de netlik kazanarak noktalanmaktadır.
Dostoyevski’nin yapıtlarındaki kahramanların ruhsal hastalık kategorilerine(ulamlarına)göre uzman doktorlarca hazırlanmış bir liste sunulmaktadır. Vladimir Nabokov, “S.Stephenson, Smith ve Andrei Isotoff‘a ait “The Abnormal From Within: Dostoyevski” adlı bilimsel araştırmadan, konuya ilişkin bir özet sunmaktadır.
Bilindiği gibi Dostoyevski de bir “epilepsi”(sara) hastasıdır. Ve bu hastalık, yazarın birçok romanında ya başkahramanlarda ya da aktif kahramanlarda da motive edilmiştir:
Sara (Epilepsi)
Prens Mişkin (Budala )" Fürst Myschkin in der Idiot"
Smerdyakov(Karamazov Kardeşler) "Smerdjakow in Die Brüder Karamasow"
Kirilov (Ecinniler) "Krillow in die Daemonen"
Elena (Nelly)(Ezilenler) "Nellie'in Erniedrigte und Beleidigte"
Demans (Alterschwachsinn)
General Ivolgin(Budala )
Histeri (Hysterie)
Lisa Chocklakowa (Karamazov Kardeşler )
Lisa Tuschins (Ecinniler)
Dostoyevski’nin yapıtlarında çok sayıda değişik kliniklik histeri özellikleri gösteren kahramanlar vardır. Sözgelimi:
“Budala”daki Nastasya histeri(hysteriechen Neigungen) eğilimleri taşımaktadır. Suç ve Ceza’daki Katerina hiper sinir (hypernervöse) hastasıdır. Ama genel olarak Dostoyevski’nin kadın kahramanlarının neredeyse tümünde açık olarak “histeri” vardır.
Psikopat (Psychopaten)
Dostoyevski’nin romanlarında çok sayıda “Psikopat” ana karakterler bulunmaktadır:
Stawrogins (ahlaki delilik)(moralische unzurechnungs faehigkeit)
Rogoschin (seks manyağı)(Erotomane)
Raskalnikow(duru görü deliliği-görünmeyen şeyleri gören-)(helsichtigen wahnsinns)
Iwan Karamasov (yarı deli)(halbirrer)
(Vladimir Nabokov, Die Kunst des Lesens, S.161.162.163 )
Dostoyevski’nin romanlarında ruhsal durumu” normal “olan karakterlere pek rastlanmaz. Karakterlerin neredeyse hepsinde kişilik kaybına ilişkin belirtiler vardır. Ayrıca yapıtlarında çok sayıdaki “ psikopatların “ yanı sıra
“tam delilik” (vollstaendigen Irreseins) örnekleri gösteren değişik karakterler de vardır.
Dostoyevski’nin yapıtlarındaki “gerçekçilik”in boyutları işte bu olgular göz önüne getirilerek değerlendirilmelidir. Böylesine özellikle seçilmiş roman kahramanları ve romanlarda oluşan olaylar zinciri, ayrıca, Dostoyevski’nin bazı romanlarını adeta bir dedektif romanı paraleline getirmekte ve anımsatmaktadır.
Ecinniler : (1872)
Dostoyevski’nin politik düşüncelerini kapsayan ve dönemin politik ve felsefi akımlarıyla hesaplaşmak gayesini taşıyan bir yapıt. Suç ve Ceza ile başlayan bir diyalogun politikleştirilme süreci olarak da anlaşılmalıdır aynı zamanda. Ecinniler, dönemin şartlarında Çar despotizminin ve gericiliğinin önemli bir kalkanı olma görevini yüklenmiş olarak çarlığa ve gericiliğe iyi bir hizmette bulunmuştur. Maksim Gorki şöyle yazmaktadır: ”..... Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sı belki de Schiller’in "Soyguncular"ına karşı çıkmak için yazılmıştı. Ecinniler romanıysa, yetmişlerin devrimci hareketini karalamak için yapılmış sayısız girişimin en yetenekli en bilinçli ve en başarılı örneğiydi.”(Maksim Gorki, Edebiyat Yaşamım, S.41)
Roman’ın 1840 radikal hareketinin 1860 sonrası geldiği son dönüşüm aşamasını da ele alması açısından enteresandır. Stepan Trofimoviç Verhovenski 1840’ların radikal bir tipini canlandırırken, oğlu Nikolay Vsevolodoviç Stavrogin ise, 1860 sonrasının nihilist, devrimci tipini temsil etmektedir. Üçüncü protip ise Shatov’dur. Dostoyevski bu tip ile gerçekte kendi geçmişi ile geldiği noktayı, yaşamının önemli anlarını çağrımlaştırarak okuyucuya yansıtmaktadır. Önceleri sosyalist düşüncelere meyleden Shatov’un süreç içerisinde nasıl değişime uğrayarak Slavcı ve dinci fikirlerle donanmış olduğunun evrimlerini açımlamaktadır. Yine Shatov’un aracılığıyla, yaşamın anlamını tanrıyı aramada, tanrıyı bağrında taşıyan Rus halkında, tüm dünyayı ahlaksak yüceleştirmekte de tek kaynak ve kurtarıcı olarak Rusya’yı görmektedir. Shatov’a söylettiği, savundurttuğu bu düşünceler aslında Dostoyevski’nin gerçek yaşamındaki tezleridir.
Rusya’da giderek gelişen sosyalist ve devrimci harekete, eline geçirdiği güçlü bir koz ile saldıran Dostoyevski, haklı bir hareketi, gerçek yaşamdan çarpıtarak uyarladığı Pyotr Stepanoviç Verhovenski üzerinden karalamaktadır.
Pyotr Stepanoviç Verhovenski, nihilist devrimci, anarşist, Sergei Gennadijewitsch Netschajew (1847-1882) yılları arasında yaşamış devrimci-anarşist. Kasım 1869’da önderliğini yaptığı(Bakunin ilişkili) Halkın Öncü Komitesi terör grubundan ayrılmak isteyen ziraat akademisi öğrencisi Ivanov’u arkadaşlarıyla birlikte öldürüp, üniversitenin bahçesindeki havuza atıyor. Sonra da İsviçre’ye kaçıyor. İsviçre’de anarşist Bakunin’in yanına gidiyor ve onun aracılığıyla Karl Marks’ın başkanlığını yürüttüğü Enternasyonal’in adını kullanarak kirli işlere girişiyor. Enternasyonal’in Genel Konsey’i toplanıyor ve bu sorun gündeme geliyor:
“Basle kongresinden bile önce, Neçayev Cenevre’ye geldiğinde, Bakunin, onunla bir araya gelip Rusya’da öğrenciler arasında gizli bir dernek kurdu. Gerçek kişiliğini hep çeşitli “devrimci komite” adları ardında gizleyerek, Cagliostro zamanından kalma hilelere ve aldatmacalara dayanan otokratik bir güç elde etmeye çalıştı. Bu derneğin başvurduğu başlıca propaganda yolu, masum insanlara, Cenevre’den, üstünde Rusça olarak “gizli devrimci komite” yazılı sarı zarflar içerisinde mektuplar göndererek onları Rus polisinin karşısında zor durumda bırakmaktan ibaretti. Neçayev duruşmasının yayınlanmış tutanakları, Enternasyonal’in adının rezilce istismar edilmiş olduğunu kanıtlar.(5 Mart 1871,Londra ) (Marks-Engels, Seçme Yapıtlar, Cilt 2 S.304,Sol Yay.)(Enternasyonal İçindeki Sahte Bölünmeler)
Eylül 1871’de Enternasyonal(Uluslararası İşçi Birliği )Kamuoyuna bir açıklama yapma gereği duyuyor(9).
(Netschajew Tarafından Enternasyonal’in Adının Kötüye Kullanılması-su istimal edilmesi- Hakkında Genel Konseyin Bildirisi) ( “Ulus devlet” Nr.88,1 Kasım 1871)
17-23 Eylül 1871’de Londra’da toplanan Uluslararası İşçi Birliği Genel Konseyinin kamuya açıklamasıdır:
Netschajew asla Uluslararası İşçi Birliği’nin üyesi veya temsilcisi olmamıştır. Temin ederim ki Enternasyonal’in bir şubesini Brüksel’de açtığı ve bu şubenin bir temsilciliğinin de Cenevre’de bulunduğu yalandır.
Netschajew, Rusya’da dolandırıcılık ve vukuatlar yapabilmek için Uluslararası İşçi Birliğinin adını istismar etmiştir.
Genel Konsey adına
Karl Marks
Almanya ve Rusya Sekreteri.
(Karl Marx/F.Engels Werke, Band 17,S.435)
“Suç ve Ceza”da belirli bir sınır içerisinde kalan ideolojik cinayet, “Ecinniler”de daha kapsamlı bir perspektif ile ele alınarak anarşistlerin işlediği cinayet tam anlamıyla Rusya’da gelişmekte olan devrimci, demokrat, sosyalist hareketin üzerine yüklenerek ve devrimci hareketin Batı Avrupa’daki sosyalist ve devrimci harekete “köle’ce” bağlı ve bağlantılı olduğu savı öne çıkarılarak ele alınmakta, yine sosyalist ve devrimcilerin dinsizlikleri de vurgulanarak hedef tam merkezden vurulmaya çalışılmaktadır.
Ama olayın Batı Avrupa’daki gerçek komünist hareketle hiçbir bağlantısı olmadığı, Enternasyonal’in kamuoyuna açıklaması ile bilhassa Karl Marks tarafından açıklanmaktadır.
Dostoyevski, Neçayev olayını Dresden’de gazetelerden öğreniyor ve yarım yamalak bilgilerle hemen kaleme sarılıyor. Bu konuya ilişkin bilgileri de gazete haberlerinden ileriye geçmiyor. Dostoyevski, Dresden’den 8-20 Ekim 1870 tarihinde, M.N. Katkow’a şöyle yazmaktadır:
“Benim öykümdeki en önemli olay, bilinen, Moskova’da İvanov’un Netschajew tarafından öldürülmesidir. Hemen şunu da açıklayayım ki İvanov, Netschajew ve cinayetin detaylarına ilişkin bilgileri gazetelerden edindim. Ama daha çok bilgim olsaydı bile tüm ayrıntıları olduğu gibi kopya etmeyi düşünmezdim. Ayrıca benim fantezilerim kendi yolu üzerinde gitmekte ve belki de gerçeklikten büyük ölçüde ayrılmaktadır.”
(Dostoyevski, Gessamelte Briefe, S.369)
Bu yazıda "Karamazov Kardeşler"i ele almadım. Dostoyevski’nin yazdığı en son yapıt ve üzerinde ayrı olarak durmayı düşündüğüm için böyle yaptım. Dostoyevski’nin yeniden ayrı bir değerlendirmesini de yapmaya gerek görmüyorum. Çünkü yazının içerisinde yeterli bir değerlendirmenin yapılmış olduğu düşüncesindeyim. Ayrıca bu araştırmanın da kapsamlı olduğu iddiasında asla değilim. Ancak değişik bakış açılarını irdeleyip, olguya başka bir bakış açısıyla bakmanın gerekli olduğu sonucuna ulaştım ve öyle de yaptım. Hepsi bu kadar.
Puşkin Üzerine Birkaç not:
“Güzel bir akşam İliç(Lenin) gençlerin ‘toplu olarak’ nasıl bir arada yaşadıklarını görmek istedi. Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğrenci olan Varya Armand’ı ziyaret etmeye karar verdik. Yanılmıyorsam,1921’de Kropotkin’in gömüldüğü gündü. Kıtlık yılı olduğu halde gençler yine de coşkunluklarını yitirmemişlerdi. Komünlerinde çıplak tahta üzerinde yatıyorlar, ekmek bulamıyorlardı. O akşam hizmet eden genç bir öğrenci "Bizim de bulgurumuz var" dedi gülerek. Hemen bir bulgur çorbası pişirdiler; gerçi çorba tuzsuzdu ama güzeldi. İliç bütün bu genç insanlara, kendisini çevreleyen genç sanatçıların parıldayan gözlerine bakıyor ve onların neşeleri yüzünde yansıyordu. Ona yaptıkları içten resimleri gösteriyorlar, anlamlarını açıklıyorlar ve onu soru yağmuruna tutuyorlardı. İliç ise gülüyor, sorularına (gençlerin-Y. Notu-) kaçamak cevaplar veriyor, soruları soru sorarak karşılıyordu: “Neler okuyorsunuz? Puşkin’i okuyor musunuz? “İçlerinden biri: “Hayır, diye bağırdı, burjuvanın biri o. Biz Mayakovski’yi okuyoruz.” İliç gülümsedi. ”Bence Puşkin daha iyi” dedi.”(Sanat Ve Edebiyat V.İ.Lenin, S.260,61,N.Krupskaya, "Lenin’den Anılar"dan, Payel yay.)
29 Mayıs 1799 (Russischjulianischer Zeitrechuhng) —Avrupa takvimine göre de 6 Haziran 1799’da— Moskova’da dünyaya geldi. Soylu bir ailenin çocuğu olan Puşkin iyi bir eğitim görme olanağı buldu. Babasının oldukça kapsamlı kütüphanesindeki kitapların çoğunluğu Fransız Edebiyatına aitti. Daha küçük yaşta okuduğu yazarlardan öne çıkanlar şunlardı: oyun yazarı Pierre Corneille(1606-1684), Jean Racine(1639-1699), Şair Evariste Desire de Parny(1753-1814) (1813 yılında Puşkin, Parny için “O benim ustamdır” deyip, bir şiirinde de ona atıfta bulunmuştur.) Voltaire(1694-1778) (Fransız yazar, filozof, aydınlanma hareketinin öncüsü.), Homer(Homeros), M.Ö.8.yüzyılda yaşamış İlyada ve Odysseia destanlarının derleyicisi, Nikolay Mihayloviç Karamzin (1766-1826) Rus yazar ve tarihçi, Denis Iwanowitsch Fonwisin (1745-1792) Rus hiciv ve komedi yazarı…
Rus halk dilini Rus edebiyatına sokmuş ve ustalıkla kullanmıştır. O zamana kadar edebiyat’a egemen olan Fransızca ağırlıklı aristokrat dili Puşkin’le birlik sona ermiş, Rus dilinin önündeki aristokrat engeller Puşkin sayesinde etkinliğini yitirerek, Rus dilinin gerçek karakteri egemen duruma gelebilmiştir.
Fransızcayı ana dili gibi okuyup yazabilen Puşkin, aynı zamanda Almanca, İtalyanca, İngilizce de biliyordu. Puşkin, Rusya’nın gerçek ilk ulusal şairidir. Aynı zamanda Rus Ulusal ruhunun ilk uyandırıcısıdır. O, Rusya’nın en büyük şairi olduğu kadar aynı zamanda en büyük düşünürüdür de. Onun şiirleri bugün bile öyle taze ve güncel, yüzyıl önceki gibi. (Die Hauptmannstochter, Puschkın, Büchergilde Gutenberg Verlag, Frankfurt Am Main, S.441 )
Yazdığı siyasi ve din karşıtı şiirleri yüzünden Çar I.Aleksandr tarafından Kafkasya, Kırım, Moldova’da dört yıl sürgün yaşadı. Bu sürgün döneminde birbirinden güzel lirik şiirlerinden "Kafkasya Tutsağı", "Bahçesaray Çeşmesi", "Çingeneler"i yazdı. Yine 1823’de “Yevgeni Onegin” şiir-romanını yazmaya bu sürgün yıllarında yazmaya başladı.
Sürgün dönüşü 1824’de ateizmden söz eden mektubu resmi makamların eline geçmesi üzerine memuriyetten çıkarılıp Mihaylovskko’ye, ailesinin yanına sürgün edilip göz hapsinde tutuldu. 1825’deki Dekabrist harekete bu yüzden katılamadı, yine de destekledi. 1826’da Çar I.Nikolay tarafından sürgünü kaldırıldı. 27 Ocak 1837’de yaptığı düello sonucu karnından yaralandı, iki gün sonra da yaşama gözlerini yumdu.
Vissarion Grigoryeviç Belinskiy(1811-1848)
Bir hekim çocuğu olan Belinski, yoksulluk içerisinde büyüdü.1829’da Moskova Üniversitesinde öğrenime başladı. 1831’de yazdığı bir oyun Sansür tarafından yasaklanır ve okulun şerefini küçültücü bulunur. Belinski okuldan atılır, hatta askere gönderilmekle, Sibirya’ya sürgün edilmekle tehdit edilir. Yoksulluk içerisinde geçen bu yıllarında vereme yakalanır. Ama yine de Belinski, bir yandan yoksulluk ve hastalıkla boğuşurken diğer yandan da edebiyat dergilerinde çevirileri ve eleştiri yazıları yayınlanır. 1838 yılında yazdığı Edebiyat Hayalleri başlığını taşıyan uzun eleştiri yazısı ona büyük bir ün kazandırır.
1847’de dostlarının maddi yardımlarıyla Salzburnn kaplıcalarına gönderilir. Geçmişte Gogol üzerine pozitif eleştiriler yazmış olan Belinski, Gogol’un son yazdığı gerici kitap üzerine meşhur Gogol’a Mektup’u yazar:
“ ......Müfettiş ve Ölü Canlar’ın yazarı olan siz, şu iğrenç Rus ruhban sınıfını, Katolik ruhban sınıfıyla karşılaştırılamayacak ölçüde üstün bulup bu kepaze insanlar için övgüler dizerken içten olabilir misiniz?
Diyelim ki, Katolik din adamlarının bir zamanlar hiç değilse bir şeyler yaptıklarını, bizimkilerinse dün halkının, din adamlarından nefret ettiğini de bilmiyor musunuz? Size göre, halkımız şu edepsiz fıkraları kimin için anlatıyor? Papazlar, onların karıları, kızları, hatta uşakları için değil mi? Madrabaz, et kafa, cennet öküzü sözlerini kimin için çıkarmıştır bu halk? Papazlar için değil mi? Rusya’da pisboğazlık, pintilik, yalakalık, yaltaklık, yüzsüzlük denilince bir tek papazlar akla gelmez mi? Ve şimdi siz bütün bunları bilmiyorsunuz, öyle mi? Garip doğrusu! Size göre Rus halkı dünyanın en dindar halkı. Katmerli bir yalan bu! Dindarlığın temelini pietizm, aşırı saygı, tanrı korkusu oluşturur. Rus insanı, tanrının adını kıçını kaşıyarak anar. Suzdal’lı kilise ressamlarının ağzıyla konuşur bizim insanımız: “Olursa tanrı beğensin, olmazsa bilmem nereme kadar !..” Dikkatlice baktığınızda siz de göreceksiniz: Natüre olarak, alabildiğine ateisttir bu halk. Evet pek çok kör inancı vardır, ama dinsellik dediniz miydi, zerresini bulamazsınız. Kör inançlar uygarlık alanında kazanılan başarılarla yok olur gider. Ama dinsellik çoğu kez uygarlıkla uyum içinde yaşar gider...”(Belinskiy, Gogol’e Mektup S.118,119)
Belinski’nin Estetik Anlayışı:
Belinski’nin sanata bakış açısı “gerçekçilik”tir. Estetiksel değerlerin belirleyicisi sanatın gerçekliği doğru bir biçimde yansıtabilmiş olmasıdır. Sanat yapıtı, çağının tüm gerçeklerinin yani dinsel, siyasi, özsel vb. yaşamını vermeyi ne kadar başarırsa o sanat yapıtı da o kadar başarılı olur. Sanatçı, çağının sanatını iyi kavrayıp doğru olarak yansıtabilmesi için çağının tarihini, toplumsal yaşamını, gerçeklerini de iyi kavramış olması gerekir.
Belinski, diyalektiğe bağlı olarak toplumların da sürekli değişime uğradığını kavramış olduğu için, sanatında, bu koşullar çerçevesinde sürekli değişim ve gelişim içerisinde olacağını savunuyordu. Sanat yapıtı gerçeği doğru olarak yansıtırken bunun basit bir “kopyalama” olmadığına, olamayacağına da işaret ediyordu...
Georgi Plehanov, Belinski’nin estetik anlayışını beş yasa ile özetlemektedir:
“1- Şiir, görünç kılığına girmiş doğrudur(verite). Şair imgelerle düşünür, doğruyu (hakikati) ispatlamaz, ama gösterir.
2- Şair ülküsel yaratılışlarını gerçekliğin içinden geçirir. Başka bir deyimle, tek başına gördüğü şeyi herkesçe görülebilecek hale sokar. Gerçekliği güzelleştirmez; insanları olmaları gerektiği gibi değil, oldukları gibi anlatır.
3- Yeni şiir gerçekliğin şiiridir, hayatın şiiridir. Şiir, imge haline gelmiş düşüncedir. İmgeyle belirtilen fikir somut olmayıp da aldatıcı ve eksik olduğu zaman, imge bundan zarar görür ve sanatsallığını yitirir.
4- Sanat eserinin en önemli şartlarından biri fikrin biçimle ve biçimin fikirle olan ahenkli uyarlığıdır.
5- Sanat eserindeki parçaların hepsi birbiriyle uyumlu bir bütün meydana getirmelidir. Biçim birliği, düşünce birliği ve bu iki birliğin birliği olmazsa sanat da olmaz.”(Georgi Plehanov, Jean Freville-Sosyalist Gözle Sanat ve Toplum. S.22-23)
Belinski, edebiyat yaşamının ilk devresinde estetik eleştirinin kuramlarını araştırırken olguya idealistçe çözümler getirmeye çalışıyordu. Ama yaşamının son dönemlerinde estetik eleştirinin ‘Mutlak fikir’e değil de, sınıf ve toplumların diyalektik gelişme sürecine dayanması gerektiğini anlayabilmiştir.
Belinski’nin Dostoyevski değerlendirmesinde sanat anlayışı göz ardı edilmemeli, estetik anlayışındaki kanımca eksik bir yasa ( 2.madde ) olan “Sanatçı gerçekliği güzelleştirmez; insanları olmaları gerektiği gibi değil, oldukları gibi anlatır.” anlayışı, “İnsancıklar” kritiğinde de salt Belinski’nin bakış açısıyla değil, sosyalist estetik bakış açısıyla da değerlendirilmelidir. Çünkü Dostoyevski dün olduğu gibi bugün de kitleleri etkilemeye devam ediyor. Dün için ilerici sayabileceğimiz nihilizm, natüralizm gibi akımların gelinen yerde gerici bir rol oynadığı gerçeği unutulmamalıdır. O süreçte Belinski’nin kritiklerindeki ölçü olarak aldığı kıstaslar dönemin en devrimci- demokrat kıstaslarıdır diyebiliriz.
Lenin, Rusya’daki İşçi Basınının geçmişini değerlendirirken Belinski dönemi için şunları yazmaktadır:
“Rusya’da işçi basınının tarihi, kopmaz bağlarla demokratik ve sosyalist hareketin tarihine bağlıdır. Ancak özgürlük hareketinin temel aşamaları bilirsek, işçi basınının hazırlanması ve doğmasının neden bir başka yolu değil de, belirli bir yolu izlediğini anlayabiliriz. Rusya’daki özgürlük hareketi Rus toplumunun bu sürece damgasını vuran başlıca üç sınıfına uygun düşen, üç aşamadan geçmiştir:
1)Yaklaşık olarak 1825’den 1861’e kadar süren derebeylik dönemi;
2)Aşağı yukarı 1861’den 1895’e kadar uzanan halkçı ya da burjuva demokratik dönem;
3)1895’den günümüze kadar süren işçi dönemi.
Birinci dönemin en dikkati çekici temsilcileri Aralık’çılar (Dekabristler) ve Herzen’di. Toprak köleliliğinin sürdüğü o sıralarda toprak köleleri kitlesi içinden, yani haktan yoksun, "en aşağı", "en sefil" olan bu kast’ın içinde bir İŞÇİ SINIFININ SİVRİLMESİ söz konusu olamazdı. İşçi(işçi-demokrat ya da sosyal-demokrat) basının öncülük görevi, başında Herzen’in KOLOKOL dergisi olduğu halde bütün demokratik düşünceleri savunan yasadışı basına düşüyordu.....
Toprak köleliği döneminde soyluların özgürlük hareketimizden tamamen sökülüp atılmasının öncülüğünü V.Belinski yaptı.(Sanat ve Edebiyat. S.118,119)
Demek ki, Belinski’nin dönemi henüz işçi sınıfından bahsedilemeyen bir derebeylik dönemi! Bu dönem, devrimci atılımları ile ilerde oluşacak işçi sınıfı basınının da öncülü oluyor.
YAVUZ AKÖZEL
(YAZI DİZİSİNİN SONRADAN EKLERLE OLUŞAN
VI. BÖLÜMÜ GELECEK SAYIDA)
VI. BÖLÜMÜ GELECEK SAYIDA)
ÖNEMLİ NOTLAR:
(1)1812 Fransa–Rusya savaşı: (24 Haziran-30 Aralık 1812 )1799’da “On Sekizinci Brumaire Darbesi" ile iktidara gelen Napolyon Bonapart, üç konsülden oluşan Cumhuriyetin birinci konsülü seçilmiş ve yetkilerle donatılmıştı. Ancak Napolyon 1805’te cumhuriyete son verip kendini imparator ilan ediyor.
İmparator olduktan sonra, orduyu yeniden düzenliyor, birtakım reformlar yapıp Fransa’yı Avrupa’nın tek efendisi olması yolunda hazırlıyor.1812 Rusya seferi’de bu siyasetin bir sonucudur.
Rusya seferi’nin bir diğer önemli nedeni de, Rusya’nın, Fransa’nın kurduğu kıtasal sistemden çekilmesi oluyor. Ruslar, deniz yolu vasıtasıyla gelen başta İngilizler olmak üzere diğer milletlerin mallarını serbestçe, gümrüksüz olarak kabul etmelerine karşın, Karayolu ile gelen Fransa’nın mallarına gümrük vergisi uyguluyor. Birtakım zahiri nedenleri öne süren Napolyon, Nyemen üzerindeki Kovno’da sınırı aşıp Rusya’ya saldırıyor. 7 Eylül 1812’de de savaşı kazanıyor,14 Eylül’de Moskova’ya giriyor. Açlık, soğuk ve Moskova kapılarında Çar’la yapılacak barış antlaşmasını beklemek ile kaybedilen zaman, Napolyon’un geri çekilmesine neden oluyor. Ama geri çekiliş tam bir yok oluş getiriyor.
Geri çekilme Napolyon ‘a 400.000 ölü ve 100.000 esir’e mal oluyor.
Rusya tarihine bu savaş “Vatanseverlik savaşı” olarak kaydediliyor. Vatanseverlik savaşı, Rus ulusal kimliğini, Slovak milliyetçiliğini güçlendirdiği gibi Rusya’nın Kapitalist gelişmesinde de bir kaldıraç oluyor. Dekabrist harekete katılan subay ve aristokratlar savaş sırasında Rusya’nın geriliğini, Batı Avrupa’nın Rusya’ya oranla ne kadar ilerde olduğunu pratiklerinde yaşayıp, görüyorlar. Böylece Çarlığa karşı güvenleri kalmadığı gibi nefretleri de bir devrim girişimi yapacak kadar doruksal noktaya ulaşıyor.
(2) 1848 Fransa Burjuva devrimi: “Bu ayaklanmada modern toplumu ikiye bölen iki sınıf arasında ilk büyük çarpışma verildi. Bu burjuva düzenin sürdürülmesi ya da ortadan kaldırılması uğruna savaşımdı. Cumhuriyeti gizleyen perde yırtılıyordu” (K.Marks, Fransa’da Sınıf savaşımları S.52)
1848 Şubat devrimi, Burjuvazi ve proletaryanın aynı cephede, mali burjuvaziye, mali aristokrasiye, toprak burjuvazisine karşı yaptıkları bir devrimdi. Fransa’da sanayi proletaryası henüz gelişmemiş olduğu için devrime önderlik yapabilecek özellikleri içermiyordu.
Şubat devriminden 4 ay sonra,22 Haziran 1848’de Paris İşçileri ayaklandı. Yeterli silahtan, önderden ve iyi bir organizasyondan yoksun olan proletarya 29 Haziran’da yenilgiye uğradı. Avrupa’da gericilik ve baskı son haddine ulaştı.
(3)Petrashevski: Rus, Dışişleri bakanlığında çalışan 25 yaşlarında bir genç. 1846 yılında “Rus Diline Girmiş Yabancı Kelimeler Sözlüğü”nün ilk iki cildini yayınlıyor. Sansür, ciltleri okumadan onaylıyor ve aylarca piyasada serbestçe satılıyorlar... Ama sonradan sakıncalı görüp, piyasadan toplatıyor. Sözlüğün başarısı Petrashevski'yi cesaretlendiriyor. Dostlarını ve yakın çevresini her hafta evinde çeşitli felsefi, siyasi konuşmalar yapmak için bir araya topluyor. Bu bir araya gelen topluluğa ‘çember’ deniyor. Konuşmalara katılanlar da ‘çemberin üyeleri’ oluyor. Bu topluluk(Çember) bir araya geldiklerinde; çay, sigara içip yasak kitaplar okuyor, kendi aralarında basın özgürlüğünden, serflerin serbest bırakılmasından, ailenin kaldırılmasından, ideal bir toplumun kurulmasından söz ediyorlardı. S.Simon, Etienna Cabet, Lamennais vb. ütopik sosyalist ve komünistlerin kitaplarını okuyorlardı. Çemberdeki gençler, gerçekten entellektüel birikimleri olan kişilerdi.
(4)Dekabrist hareket (Aralıkçılar): Çar 1.Aleksandr (1801-1825) ölüp, 1.Nikola’nın tahta geçeceği gün hazırlanan darbe, başarısızlıkla sonuçlanıyor. Darbeyi hazırlayan önder kadrolardan beşi idam ediliyor, yüzlercesi de Sibirya’ya sürgüne gönderiliyor. Böylece Sibirya’ya önemle siyasi suçluları, yazar ve sanatçıları “sürgün” olarak göndermenin ilk örnekleri Dekabrist’ler oluyor. Dekabristler, despot Çarlığı devirmek, yerine meşruti monarşi veya federasyona dayalı bir cumhuriyet kurmak istiyorlardı. Hareket yenilgiye uğramış olmasına karşın devrimci-demokrat hareketin, sanat ve edebiyatta, felsefe ve siyasette yükselişin, ilerlemenin esin kaynağı oldu. Gogol, Lermontov, Puşkin Belinski vb. örnek olarak gösterilebilir.
(5)Lamennais (1782-1854): Fransız teolog. Hristiyan sosyalizminin ütopik teorisyenlerinden. Diğer Fransız aydınları gibi J.J.Rousseau’dan etkilendi. İnsan hakları, demokrasi ve cumhuriyet için savaşım yürüttü. Basın özgürlüğü talebini ortaya attı, din ve devlet işlerinin ayrılmasını(laiklik) önerdi... Katoliklik ile liberal aydınlanmacılığının ilerici düşüncelerini birleştirerek hristiyanlığı kuramsal entegrasyona tabi kılmak istedi. Fideismin kuramsal kurucularından biri olarak kabul edilir.
“ Wenn das Gesetz einen Menschen tötet, der sein Verbrechen bereut, tötet es einen Unshuldigen”
“Yasalar, işlediği suçtan ötürü pişman olmuş bir insanı öldürürse; suçsuz bir insanı öldürmüş olur.” (Hugues Felicite Robert de Lamennais)
(6)Saint-Simon (1773-1842): 1803 yılında S. Simon’un kafasına şöyle bir düşünce takılıyor: Bir anda Fransa devlet adamlarını, tüm aristokratlarını, tüm papazlarını, tüm mülk sahiplerini yitirse ne olur? Fransa üzülür. Oysa yine Fransa, Fransa’dır. Ama bir anda elli fizikçi, elli kimyacı, elli fizyolojisti, elli demircilik atelyesi şefini, altı yüz çiftçisini yitirse ne olur? Fransa, Fransa olmaktan çıkar!
Şu halde Fransa’yı Fransa eden insan, endüstriyel(sınaî) insanıdır. Oysa sınaî insanı hiçbir zaman faiz ve kira almaz. Emeğinin karşılığını alır. Şu halde faiz ve kira, Fransa’ya hiçbir yararı dokunmayanların, Fransa’yı Fransa edenleri sömürmelerini sağlamaktadır. İnsan, insanı sömüreceğine, planlı bir çalışmayla doğayı sömürmelidir.
S. Simon idealist ve metafizik yapısına karşın, sınıf savaşımını, toplumsal evrimi, Sınıf savaşımının bu toplumsal evrimin itici gücü olduğunu ve sınıf farklarının da ÖZEL MÜLKİYET’ten doğduğunu parlak bir şekilde, açıklamıştır. (Daha geniş bilgi için bak; Komünist Manifesto, K.Marks, F.Engels “ Eleştirici-Ütopyacı Sosyalizm ve Komünizm )
(7)Etienne Cabet (1788-1856) Komünizm kelimesini ilk kullanan ve Literatür’e sokan ütopik sosyalist, komünist. Resmi hristiyanlığa karşı çıktı. Kurtuluşun kilise duvarlarının arasında değil ideal bir toplumda ancak olanaklı olabileceğini, yazdığı “Voyga en Icarie” (İcarie’ye Yolculuk) ütopik romanında ortaya koydu. İcarie’yi tam bir şehir planlamacısı ve sanatçı gözüyle inşa etti. Komünist ilkelerle kurulan ideal bir toplumla ancak kurtuluşa ulaşılacağını ispat etmeye çalıştı. “İcarie’ye Yolculuk”ta şöyle yazıyordu:
“Aristokrat konaklar yok, hiçbir özel araba yok, hapishane yok, bakanlık ve kraliyet sarayları yok. Ancak saraylar kadar etkileyici olan okullar, pansiyonlar, halk meclisi var. Tüm saraylar ancak kamu amaçları için var olabilir. (Bak.www.Marxist org )(Etienne Cabet Archive )
“İnsanın suçlarının ve mutsuzluğunun kaynağı toplumun kötü düzenlenmesinde aranmalıdır.”Etienne Cabet.
(8)” ...Hayır dostum sen yalan söylüyorsun! “çevre”nin suç işlemede büyük bir rolü vardır, bunu sana kanıtlayacağım.
—Büyük bir rolü olduğunu ben de biliyorum ama sen bana şunu söyle: Kırklık bir adam on yaşında bir kızı kirletirse, onu bu işi yapmaya zorlayan çevre midir? “(Suç ve Ceza, S.277)
(9) (Erklaerung des Generalrats zum Missbrauch des Namens der Internationale durch Netschajew)
( “ Der Volksstaat “ Nr.88 vom 1.November 1871 )
Die zu London vom 17.bis 23.September 1871 versammelte Delegiertenkonferenz der Internatıonalen Arbeiter-assoziation hat den Generalrat beauftragt, offentlich zu erklaeren:
Dass Netschajew niemals Mitglied oder Agent der Internationalen Arbeiterassozsoziation war ; das seine (durch den politischen prozess zu St.Petersburg bekannt gewordenen)(1),Versicherungen,er habe eine Sektion der Internationalen zu Brüssel gestiftet und von einer Brüsseler Sektion eine Mission nach Genf erhalten,Lügen sind ;
dass der besagte Netchajew den Namen der Internationalen Arbeiterassoziation usurpiert und ausgebeutet hat, um in Russland Betrogene und Opfer zu machen. London.25.Oktober 1871 Im Auftrag des Generalrats: Karl Marx, Sekretaer für Deutschland und Russland
(10) In der Handschrift fehlen die in Klammern eingeschlossenen Worte
KAYNAKLAR:
Dostoyevski, Andre Gide (L&M yay)
Dostoyevski, Edward Hallet Carr (İletişim yay )
Edebiyat Yaşamım, Maksim Gorki(Payel Yay)
Sanat Ve Edebiyat, V.İ.Lenin (Payel yay.)
Anatoli Vasilyeviç Lunaçarski, Sanat ve Edebiyat Üzerine (Kırmızı yay.)
Dstoyevski Poetikasının Sorunları, Mihail M.Bahtin (Metis Eleştiri yay.)
Gogol’e Mektup, Belinskiy (Evrensel yay. )
Sanat ve Edebiyat, Marx, Engels, Lenin(Evrensel Basım yay.)
Karl Marks/F.Engels, Komünist Manifesto (Bilim ve Sosyalizm yay.)
Karl Marks/F.Engels Seçme Yapıtlar. Cilt II, Sol yay.
Karl Marks, Fransa’da Sınıf savaşımları (1848-1850),( Eriş yay )
Karl Marx/F.Engels –Werke, Band 17(Dietz Verlag)
Lenin, Leninwerke, Band 7 (Dietz Verlag)
Lenin, Leninwerke Band 15 (Dietz Verlag)
Lenin, Leninwerke Band 16 (Dietz Verlag)
Lenin, Felsefe Defterleri,(Sosyal yay.)
Georgi Plehanov, Jean Freville-Sosyalist Gözle Sanat ve Toplum(May Yay.)
Sozialitische Realismuskonzeptionen Dokumente zum 1.Allunionskongress der Sowjetsschriftsteller
(Herausgegeben von H.-J,Schmitt und G.Schramm)( Suhrkamp Verlag)
(Sovyet Yazarları birliğinin sosyalist gerçekçi 1.kongresi belgeleri. Hazırlayanlar: H.J.Schmitt ve G.Schramm)
Friedrich Nietzsche, Deccal-Hristiyanlığa Lanet –(Say yay.)
Friedrich Nietzsche, Putların Alacakaranlığı,(Alter yay )
Franz Kafka, Die Verwandlung -Dönüşüm-(Philipp Reclam jun. Stuttgart )
Eine Russische Reise, Alberto Moravia(rororo taschenbuch ausgabe,1966)( Bir Rusya seyahati “ Yolculuğu”)
Erinnerung an Lenin, Clara Zetkin.(Dietz Verlag, Berlin 1985)(Lenin’den Anılar)
Erinnerung. Das Leben Dostojewskis in den Aufzeichnung seiner Frau. Anna Grigorjewna Dostojewski (R.Piper&Co. Verlag München Zürich)
Vladimir Nabokov,Die Kunst des Lesens-Meisterwerke der russischen Literatur-(Nikolai Gogol-Iwan Turgenjew-Fjodor Dostojewski –Leo Tolstoi-Anton Tschechow-Maxim Gorki)(Fischer Taschenbuch Verlag)
Sanat ve Edebiyat Üstüne,Nazım Hikmet(Bilim ve Sanat yay.1987.Hazırlayan :Aziz Çalışlar)
Güzellik Bilimi Olarak Estetik ve Sanat,Prof.Moıssej Kagan(Altın Kitaplar yay.)
İnsancıklar (Antik Batı Klasikleri yay )
Beyaz Geceler (Bilge,Kültür Sanat yay)
Ezilenler(Kutup yıldızı yay)
Ölü Evinden Anılar (Sonsuz Kitap yay)
Yeraltından Notlar (Antik Batı Klasikleri yay)
Budala (Dionis yay )
Ecinniler (Gökyüzü edebiyatı internet sitesi. Bak: Kitap Dünyamız bölümü “Çevirimci Kitap Okuyoruz “
“F-Yazarları” Fyodor Mihayloviç Dostoyevski.)
Suç ve Ceza (Sonsuz kitap yay.)
Karamazov Kardeşler (Dünya Klasikleri yay )
Bir yazarın Günlüğü (2 cilt,1210 sayfa)(Yapı Kredi Yayınları –YKY-)Çeviri ve Notlar:Kayhan Yükseler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder