İNADIM İNAT İŞTE!
On iki Mayıs sabahı
geldiniz kucağınızda
bir demet çiçekle;
gelincik, papatya,
karanfil ve yaban gülü!
Teriniz, hasretiniz sinmişti
gelincik yapraklarına
Bir de kokunuz!
Özlemin, hasretin çöreklendiği
tahta bir masa ve dört kişi...
Anam karşımda, sen yanımda,
bacım sol yanımda
duruyoruz bir süre öylece...
Bu seni ilk görüşüm...
İlk kez demir parmaklıklar yok aramızda
ve yine ilk kez dokunuşum
kestane rengi saçlarına.
Zeytin gözlerinden sevgiyi
yudum yudum içişim...
Anam boynuma sarıldı ağladı,
döktü sevinçlere gebe
gözyaşlarını...
İlk kez öptüm nasırlı ellerini
korkusuzca
Çıkmamıştı hâlâ ellerinde
tütün lekesi
Ne çok özlemişim meğerse
bir fabrika işçisinin ellerini...
Ah bir anlatabilseydim!
Anlatamam!
Duyuramam ki sesimi...
Sonra güldün,
güller açtı yüreğimde.
Sustun,
mahpusluğum geldi usuma.
Sen kokan yalnızlığım
Kızdın,
öfkem kabardı yeniden;
inadım inat işte...
NECMETTİN YALÇINKAYA
Emeğin Sanatı Dergisinde çorbada tuz misali küçük bir katkımın olması ne güzel...Saygıyla
YanıtlaSil