Emeğin Sanatı E-Dergi 169. Sayı Yeni Kanalında

14 Mayıs 2013 Salı

TURGAY ULU: Würzburg – Berlin Mülteci/Göçmen Yürüyüşünden Tanıklıklar-14





WÜRZBURG — BERLİN
MÜLTECİ / GÖÇMEN
YÜRÜYÜŞÜNDEN TANIKLIKLAR-XIV











Yeni Yıl İçin Yeni Hazırlıklar








Her yeni yıl yaklaştığında bütün insanlar bir şeylere hazırlanırlar. Kimisi kapitalist pazar ilişkileri içinde alışveriş yaparak rahatlamaya çalışır, kimisi geçmiş olan yılın yorgunluğunu hafifletmek için eylenmek için hazırlanır. Biz de kapitalist izolasyon sistemine karşı nasıl mücadele ve direniş gerçekleştireceğimizi düşünüyoruz ve bunun için hazırlıklar yapıyoruz.

29 Aralık'ta direniş çadırlarımızda müzikli bir eğlence düzenleyeceğiz. Direniş alanlarımızdaki eğlenceler diğer eğlencelere benzemiyor. Direniş ve eğlenceyi bir arada yapıyoruz biz. Eğlenceyi bir direniş yöntemi olarak kullanıyoruz.

Yeni yılda bir basın konferansı düzenlemeyi düşünüyoruz. Direnişimize yeni katılan mülteci arkadaşlar, bizim bu güne kadar ne yaptığımızı bilmiyorlar. Hem yeni katılan arkadaşları bu konuda bilgilendireceğiz ve hem de basına ve kamuoyuna neden burada direnmeye devam ettiğimizi anlatacağız. Bu konu ile ilgili olarak bir tekst hazırladık bu teksti büyük yazılarla bir panoya yazıp direniş çadırlarımıza ve işgal okuluna asacağız. Böylece hem basın ve hem de toplumun diğer kesimleri ne yaptığımızı ve ne yapmak istediğimizi anlamış olacak.

Yeni yılla ilgili olarak değişik beklentileri ve talepleri olan arkadaşlar var. İşgal okulunda Almanca dil kursu isteyenler var.

Önümüzdeki günler ve aylarda çeşitli eylem gündemleri var. Ouri Jallo'nun katledilme yıl dönümünde Dessau'da bir yürüyüş olacak.

Direnişimize ilk defa katılan mülteci arkadaşlar var. Onlar için yatacak yerler ayarladık. Ayrıca şu anda işgal okulumuza üç aile yerleşmiş oldu. Onların küçük çocukları da var. Bu aileler için uygun odalar ayarladık. Okul ev gibi kullanmaya uygun değil ama biz özellikle çocukların sağlıklı bir şekilde kalabilmeleri için gerekli düzenlemeleri yapmaya çalışıyoruz.

Bu sabah Bangladeş'ten yeni bir mülteci geldi. Henüz iltica başvurusunda bulunmamış. Bangladeş dilinden başka bir dil bilmiyor. Onu bizi destekleyen bir arkadaş getirdi. Şimdi bu arkadaşın hukuki durumu ile ilgili olarak çalışmaları başlatmış bulunuyoruz. Ona bir yatma yeri ayarladık ama onun dilinden kimse anlamıyor. O da bizim anladığımız dilden anlamıyor bu nedenle hiç konuşmuyor.

Viyana'daki mülteciler bir kilise işgal ettiler ve kilisenin içinde açlık grevine başladılar. Biz de onlarla dayanışmak için mesajlarımızı ve işgal okulundan görüntüler gönderdik. Ayrıca onlarla görüşen arkadaşlar da oldu.

Önümüzdeki ayın başında, bizim direniş çadırlarımızın bulunduğu yere yakın olan Kotbusetor'da faşistler taraafından öldürülen bir devrimcinin anmasına katılacağız. Mülteci direnişi adına konuşma yapacağız ve bildiri yazacağız.

İşgal okulundaki karmaşayı önlemek için bir giriş kartı düzenlemeyi düşünüyoruz. Devrimci kart gibi bir şey olacak, sadece deneyeceğiz bakalım nasıl sonuç verecek ona göre bir sistem oluşturmayı düşünüyoruz.

26.12.2012
Turgay Ulu
Berlin


Viyana'daki Direniş Çadırlarına Polis Saldırdı









Bir süreden beridir Viyana'da mülteci direniş çadırları vardı. Polis bu direniş çadırlarına karşı bir saldırı düzenledi. Polis, önce tüm çadırları kuşatma altına aldı. Çadırlardaki tüm direnişçileri tek tek fotoğrafladı ve onları kameraya aldı. Olay sırasında yaralanan direnişçiler oldu. Şu anda üç mülteciden haber alınamıyor. Mülteciler polis tarafından göz altına alındılar.

Viyana polisi, mülteci direniş çadırlarına saldırırken herhangi bir kanuni dayanak göstermedi. 1985'teki bir yasaya dayanarak yaptı bu saldırıyı. Belediye başkanından izin almadan gerçekleştirdi bu saldırıyı. Polis saldırı yapmadan önce gerçekleştirdiği anonsu sadece Almanca dilinde yaptı ve bu anons bir çok mülteci tarafından anlaşılamadı.

Berlin Oranienplatz'daki mülteci direniş hareketi olarak Viyana'daki direnişçi arkadaşlarımıza karşı gerçekleştirilen bu saldırıyı şiddetle kınıyoruz ve Viyana'daki arkadaşlarımıza dayanışma mesajlarımızı gönderiyoruz.

Medya ve komünikasyon komitesi olarak bugün toplantımızda Viyana saldırısını konu edindik. Viyana'daki mülteci direnişçilerine iletmek üzere bir bildiri kaleme aldık ve kamera çekimleriyle birlikte onlara bir mesaj iletmeye karar verdik. Daha önce de işgal okulundan bir mesaj iletmiştik.
Viyana'daki mülteci direnişciler şimdi bir kilise işgal ettiler ve bu kilisede açlık grevi yaparak direnişlerine devam ediyorlar.

Bu akşam Oranienplatz'daki direniş çadırlarımızda bir gece düzenleyeceğiz. Kapitalist kâr anlayışıyla düzenlenen etkinliklere karşı alternatif bir parti düzenleyeceğiz. Müzik vb. etkinlikler gerçekleştireceğiz.

Hannover'deki mülteci kamplarına gittik. Her ay mültecilere verilen gutschainleri nasıl verdiklerini resimledik ve oradaki diğer mültecilerle konuşup direnişimizi anlattık. Hannover'de her ay gutschain dağıtırken mültecilere işkence anları yaşatılıyor. Kadın ve çocuklar kuyrukta beklemekten bitkin düşüyorlar. Bu durum en çok hamile kadınları etkiliyor. Bir kadın, karnındaki bebeğin zarar görmemesi için sürekli elleriye karnına barikat yapıyordu. İnsanlar saatlerce kuyrukta bekletiliyor.

Hannover'de mülteilere verilen gutschainleri eskiden birkaç esnaf kâr karşılığında paraya çeviriyordu ancak şimdi bunu da yapmıyorlar. Böylece mülteciler Hannover'in dışına çıkamıyorlar. Direnişimize katılmak için gelmek isteyen mülteciler bu uygulama nedeniyle gelemiyorlar. Ancak biz soruna karşı bir çözüm geliştirdik. Yakında bir otobüsle mülteci kamplarına biz gideceğiz. Direnişimizde biriktirdiğimiz malzemelerle birlikte bilgilendirme çalışmaları yapacağız. Direnişe katılmak isteyen mültecileri otobüsle buraya getireceğiz.

Viyana'daki gelişme üzerine hemen bir toplantı yaptık. Viyana'daki polis saldırısını teşhir eden bir bildiri kaleme aldık ve direniş çadırlarımızda yaptığımız bir video çekimini de ekleyerek Viyana’daki mülteci direnişçi arkadaşlarımıza gönderdik.

İşgal okulu ve Oranienplatz direniş çadırlarının paralel biçimde devam etmesi buralardaki nöbet ihtiyacını artırdı. İki yerde de nöbet tutmak zorunda kaldığımız için ihtiyaç duyulan nöbetçi sayısı artmış oldu. Ama bir liste yaptık, hangi saatler arasında kim nöbet tutmak istiyorsa adını bu listeye yazıyor ve hangi saatlerde tutabileceğini bu listeye yazarak nöbet tutuyor.
Berlin'de kar kalmadı şu anda, havalar biraz ısındı. Buralarda insanlar yıl başına ve diğer tatil günlerine hazırlanıyorlar. Tatil günlerinde genelde başka şehirlerdeki yakınlarını ya da arkadaşlarını ziyarete gidiyor insanlar.

30.12.2012
Turgay Ulu
Berlin


Hoşgeldin Yeni Mücadele Yılı







Berlin Oranienpaltz'daki direniş çadırlarımızın bulunduğu alanın tam karşısına, yeni yıl dolayısıyla sanatsal figürler yerleştirildi. Mahallede yaşayan insanlar tarafından yapıldı bu. Ağaçtan yapılmış figürler direniş alanına güzel bir görünüm kazandırdı.

Yeni yılda direniş çadırlarımızda bir eğlence düzenlemeyi düşünmüştük ancak Berlin'de uzun süredir yaşayan Alman devrimci arkadaşlar yeni yılda buralarda çok sayıda yanıcı ve patlayıcı madde kullanıldığını ve insanların yaralandığını, yangın tehlikesinin oluşabileceğini söylediler. Bu nedenle bu planı iptal ettik.

Daha yeni yıl akşamı olmadan sokaklarda patlayıcı ve yanıcı maddeler atılmaya başlandı. Alışveriş çılgınlığı uğruna insanların yaralanması ya da yangınlar göze alınıyor. Sokaklarda kulakları sağır eden patlamalar gerçekleştiriliyor.

Biz de Oranienplatz'daki direniş alanımıza büyük bir sahne yaptık. Etrafına tahtalar çaktığımız bir büyükçe beyaz afiş gerdik. Bunu ekran yaptık ve bu ekrandan sokağa film gösterimi yapacağız. Direnişimizi anlatan filmleri ve yazıları bu büyük ekrandan her kese açık bir şekilde göstereceğiz.
Şu anda sokakta şiddetli yeni yıl patlamaları oluyor. Biz de bir cafede oturmuş direnişimizi nasıl ileriye taşıyabileceğimizi konuşuyoruz. Direnişimizin olumsuz yanlarını nasıl giderebileceğimizi tartışıyoruz.

Medya ve komünikasyon komitesi olarak, basında direnişimizle ilgili çıkan yorumları değerlendiriyoruz. Önümüzdeki günlerde düzenleyeceğimiz basın konferansında neler söyleyeceğimizi planlıyoruz. Hakkımızda çıkan yanlış haberleri düzeltmek ya da bu haberleri yapanları uyarmak için neler yapabileceğimizi tartışıyoruz.

Yeni yıl bizim için bir mücadele yılı olacak. Kutlayacak sadece direnişimiz var. Dünyada savaşlar, açlık, sömürü varken kutlayacak bir şey pek bulunmuyor. Tüm bu insanlık dışı kapitalist emperyalıst sisteme karşı direniş ve mücadeleler ancak kutlanabilir.

Türkiye'deki işçi yoldaşların yeni yılı kutlamak için direnen işçilerin mekanlarına toplanma çağrısı yaptıklarını öğrendik. Bu çağrı bizi onurlandırdı. Zira biz de direniş alanlarımızda yeni yılı karşılıyoruz. Bu anlamda farklı coğrafyalarda da olsak aynı şeyleri düşünüp yapabiliyoruz. Sınıf mücadelesinin oluşturduğu zorunluluklar ve gereklilikler kendisine yaşamda yer buluyor.

Yeni yıl için yazmış olduğumuz bildiri; Almanca, İngilizce, Fransızca ve İspanyolca'ya çevrildi diğer dillere de çevrildikten sonra bu bildiriyi basına ve halka dağıtacağız. Aynı zamanda bu bildiriyi büyük kartonlara basarak direniş alanlarımıza ve direniş alanlarımızın yakınlarına asacağız. Böylece bizim bu karda kışta neden sokaklarda direniş yaptığımızı herkes öğrenmiş olacak.

Gerçekleştireceğimiz basın konferansına ilişkin bir davet yazısı yazıyoruz. Bu yazıyı internetten gerekli yerlere ileteceğiz. Basını konferansa katılmaya çağıracağız. Böylece direnişimizle ilgili olarak bu güne kadar ne yaptığımız ve gelecekte ne yapmak istediğimizi her kese açık bir şekilde ilan etmiş olacağız.

Geçtiğimiz hafta Alman basınında bir haber bombardımanı çıktı. Tüm gazetelerde manşet ve köşe yazıları; Almanya'ya son zamanlarda gelen mülteci sayısının arttığını buna karşı bir önlem alınması gerektiğini söylüyorlardı. Buna çözüm olarak da, geçerli gerekçesi olmadan başvuranların dosyalarının hızla ele alınması ve sınır dışı kararlarının hızla alınması öneriliyordu. Özellike Roma insanlarının hemen sınır dışı edilmeleri gerektiği yazılmıştı.

Gazeteler insanların neden iltica başvurusunda bulundukları üzerine tek satır bile yazmamışlardı. Özellikle Almanya'nın haksız kapitalist emperyalist savaşları neden körüklediği üzerine tek satır yazmamışlardı. Neden patriot füzelerini savaş hazırlığı için yerleştirdiğini kimse yazmamıştı. Sadece iltica başvurusunun fazlalığından söz ediliyor ve buna karşı alınacak önlemlerden söz ediliyordu. Böylece sadece iltica başvurusunda bulunan insanlar suçlanıyor ve bunların nasıl sınır dışı edilecekleri tartışılıyordu.

Biz ise tam tersini yapacağız. Neden insanların yerlerinden yurtlarından başka yerlere kaçmak zorunda kaldıklarını, insanların can güvenliklerini tehlikeye atan sömürgeci savaşların neden ve kimler tarafından çıkarıldığını anlatacağız. Diktatörlüklere karşı özgürlük mücadelesi verenlerin neden ağır hapis cezalarına çarptırıldığını ve her türlü işkencelere maruz bırakıldığını anlatacağız.

31.12.2012
Turgay Ulu
Berlin


Direniş Çadırında Küçük Çaplı Yangın 
Ve Provokasyonlara Dikkat








Almanya'nın Wüzburg kentinden Berlin kentine kadar yürüyüş yaptık ve uzun bir süreden beri de Berlin'de direnişimize değişik eylem yöntemleriyle devam ediyoruz. Direnişimiz alışılmış sınırları aştı ve uzun bir zamana yayıldı. Direniş uzadıkça etki alanı da genişlemiş oldu. Dünyanın değişik yerlerinden enternasyonal ilişkiler gelişti, değişik ülkelerde benzer paralel eylemler oldu. Tüm bu olup bitenler devleti ve onun bir yan örgütlenmesi olan Nazileri rahatsız etti. Sokaklarda sürekli bize karşı eylemler yaptılar.

Bu sabah da direniş çadırlarımızdan birinde küçük çaplı bir yangın çıktı. Çadırın bir bölümü yandı. Yangının neden çıktığını henüz bilmiyoruz. Çadırın yanan kısmına yakın bir noktada odun sobası vardı. Ama ilginç olan şey, yalnızca çadırın tutuşmuş olmasıdır. Sobaya yakın olan yerde bir yanma olmamış. Çadır sokağa yakın bulunan bir çadır. Yangının çıktığı yerin hemen yanında yürüme yolu var. Kesin bir şey söylemek mümkün değil ama provokasyon ihtimalini göz önünde tutarak önlemlerimizi artırmak zorundayız. Yangın çıktığı zaman olay yerine polisler geldi, inceleme yapıp gittiler.

Direniş çadırlarımızda evsiz ve sokakta yaşayan insanlar da kalıyorlar. Bu insanların hepsini bire bir kontrol etmek olanaklı değil. Hem bıçaklama olayında ve hem de yangın olayında insanlar bizim direnişimize karşı eleştiriler yöneltiyorlar. Biz onlara diyoruz ki, hemen yanı başımızdaki sokaklarda benzer türde çok sayıda olay gerçekleşiyor. İnsanlar kavga ediyorlar, yangın çıkabiliyor. Benzer olayların mülteci direnişinde olmasına niye şaşırıyorsunuz? Üstelik mülteciler kamplarda izolasyon hayatı yaşıyorlar, stres içinde yaşıyorlar onların kavga etmesinden daha doğal ne olabilir? Bizim de onaylamadığımız bu tür olayların olmasının kuçlusu kimdir? Evet suçluyu tanıyoruz, kapitalist izolasyon ve sömürü sistemi suçludur.

Mülteci direniş hareketi politik bir harekettir, biz direniş mevzilerimizde kriminal vakalar istemiyoruz. Ama bu tip vakaların olabileceğini biliyoruz. Yaşadığımız mülteci kamplarında her gün bu tür olaylar oluyor. Niye bu olayları gündeme getirmiyorsunuz diye soruyoruz. Mülteci kamplarında izolasyona dayanamayıp intihar edenler, akli dengesini yitirenler var onları gündeme getirin. Biz içimizde çıkan çelişki ve sorunları çözmeye muktediriz. Siz biraz etrafınıza bakın ve her gün toplumda yaşanan cinnetlerin nedenini düşünün. Suçlu kim? Amerika'da okula silahlı saldırı oluyor insanlar öldürülüyor, savaşlar var insanlar ölüyor, açlıktan insanlar ölüyor; öte yandan sokaklarda yılbaşı bombaları patlıyor, oyuncaklara ve gerçek silahlara servetler harcanıyor suçlu kim? Niye bu büyük olayları görmeyipte bizim mülteci direniş hareketimizdeki olağan vakaları abartıyorsunuz? Biz de size bunları soruyoruz. Biz sizlerin sorularınızı ve kendi eksikliklerimizi, sorunlarımızı açıkça ortaya koyup tartışıyoruz çözüm yöntemleri geliştiriyoruz. Biraz da siz kendinizi sorgulayın bakalım. Sadece ağaca bakmayın büyük ormanı görün diyoruz.

Alın size bir olay: Bir gece kulübünün tuvaletlerini temizleyen Kenyalı karaşın bir arkadaş, bir grup faşist tarafından tuvalete sıkıştırılarak yüzüne kesik atıldı. Faşistler bu saldırıyı yaparken "pis Afrikalılar" diye hakaret ettiler. Polis olay yerine çok geç geldi. Yaralı arkadaş hastaneye kaldırıldı, belki de ölecekti bu arkadaş. Şimdi niye bu olayı öne çıkartmıyorsunuz. Buna karşı toplumsal tepkileri örgütlemeye niye girişmiyorsunuz. Kendisine solcu deyip, Avrupa'nın cafe köşelerinde pinekleyenlere de soruyoruz bu soruları. Onlara diyoruz ki, dışardan ahkam keserek bize akıl vermeyin. İşte biz sokaktayız gelin birlikte mücadeleyi yükseltelim.

Dünkü toplantımıza Polonya'dan bir aktivist geldi. Polonya'da açlık grevinde olan mültecilerle ilgili olarak bizi bilgilendirdi ve birlikte neler yapabileceğimizi tartışmak için bir toplantı düzenlemeye karar verdik. Önümüzdeki günlerde bu toplantıyı gerçekleştireceğiz ve birbirimize deneyimlerimizi aktaracağız. Aynı zamanda gelecekte birlikte neleri yapabileceğimizi tartışacağız.

Dün akşam bir tartışma toplantısına davetliydik. Almanya'da kendisine komünist diyen değişik gruplar düzenlemişti bu toplantıyı. Değişik fraksiyonlardan konuşmacılar vardı. Onların tartışmalarının pratik hareketin çok uzağında olduğunu gördük. Sosyalizm denemelerini çok yüzeysel işliyorlar. Hiç bir ciddi veriye dayanarak konuşmuyorlar. Kalıplaşmış bir bakış açısıyla yürütüyorlar tartışmaları. Çok sayıda grup bu toplantıyı düzenlemişti ama katılan insan sayısı fazla değildi. Çevirmen olmadığı için konuşma hakkımızı kullanamadık ama bu tartışma toplantısının ciddi teorik ve pratik sorunları ortaya koyan bir tartışma olmadığını gözlemledik.

Artık bir çok dile çevrilmiş olan yeni bildirimizi basmaya ve dağıtmaya hazır hale getirdik. Yarın basın mensuplarına da bu bildiriyi dağıtacağız.

Mülteci direniş hareketinin gelip geçen bir rüzgar olmaması için neler yapılabilir. Günümüzün toplumsal hareketlerinin en belirgin özelliği yanıp sönen bir hareket olmasıdır. Bu durumu nasıl aşabiliriz? Yalnızca pretosto etmek yeterli değildir. Yalnızca eylem yapmak da yeterli değil. Bunların farkındayız. Ama bu sadece mülteci direniş hareketinin sorunu değil. Dünya devrimci hareketinin bir sorunudur bu. Eylem olmadan yolun açılması mümkün değil. Süreklileşmiş eylemler bazı teorik sorunların da tartışılmasını gündeme getirecektir. Perspektif arayışında olanları da bu eylemler verimli sonuçlar elde etmeye yönlendirecektir. Başka türlü yol açılmıyor.

3.1.2013
Turgay Ulu
Berlin


Basın Konferansı Ve Jimm C'ye Yapılan
Faşist Saldırıya Karşı Protesto







Önceden hazırladığımız gibi, bugün saat 11'de bir basın konferansı düzenledik. Konferansı, toplantı çadırımızda yaptık. Bir çok medya mensubu konferansa katılmışlardı. Önceden hazırladığımız bildiriyi İngilizce olarak okuduk. Bunun ardından basın mensuplarının sordukları soruları yanıtladık. Basın mensupları daha çok gelecekle ilgili planlarımızı sordular.

Bu basın konferansını düzenlememizin birkaç nedeni vardı. Yeni yıl dolayısıyla gelecek planlamalarımızı duyurduk. Diğer yandan mülteci direniş hareketimizle ilgili olarak basında çıkan yorumlara ya da yanlış haberlere karşı bir bilgilendirme yapmış olduk. Direniş mekanlarımızda yaşanan bazı kriminal vakaların ne anlama geldiğini onlara açıkladık. Kapitalist izolasyon sisteminin insanlar üzerindeki etkilerini anlattık. Sistemin yaratmış olduğu stres ve sıkıntılardan kaynaklı olarak yaşanan kriminal vakaların direnişimizin aleyhinde delil olarak gösterilmesini eleştirdik ve kınadık.

Basın toplantısından sonra bazı radyolar daha uzun röportajlar yapmak istediklerini bize ilettiler ve telefon numaralarımızı aldılar. Daha sonra buluşup uzun röportajlar yapmak istediklerini söylediler. Onlar, Wüzburg'tan Berlin'e gerçekleştirdiğimiz özgürlük yürüyüşü ile ilgili olarak ayrıntılı bilgi almak istediklerini söylediler.

Bugün akşam saatlerinde de Jimm C'ye yapılan faşist saldırıyı protesto ettik. Jimm C, çalışmış olduğu gece klübünün tuvaletinde üç kişilik Nazi çetesi tarafından sıkıştırılarak darp edilmiş ve yüzü kesilmişti. Jimm ağır yaralı olarak hasteneye kaldırılmıştı. Jimm C'nin çalıştığı klübün önünde bir protesto eylemi yaptık. Şiddetli yağmura rağmen epeyce insan eyleme gelmişti. Berlin'in göbeğinde gerçekleşmişti bu faşist saldırı. Saldırıyı yapanlar Afrikalıları ve siyahları aşağılayan sözler söylemişlerdi.

Nazi saldırılarını protestodan sonra da Polonya'daki mülteci direnişinden buraya gelen arkadaşlarla bir toplantı yaptık. Polonya'daki yedi mülteci kampında direniş varmış. Polonya'daki direnişin biraz zayıf olduğundan yakınıyordu arkadaş. Bizim gerçekleştirdiğimiz direnişin etkili bir direniş olduğunu kendilerinin de bu tipten bir direniş örgütlemek istediklerini söylediler ve bu konuda bizden öneri yapmamızı istediler. Biz de onlara öneri ve direniş deneyimlerimizi aktardık.

İşgal okulu ve Oranienplatz'daki direniş alanımıza gelen mülteci sayısında bir artış oldu. Ancak henüz tüm bu potansiyeli sokak eylemlerine seferber edemedik. Direniş alanlarımızı yalnızca barınmak ve beslenmek amacıyla kullanmak isteyenler var. Bu durumu elbette ki müdahale edip değiştireceğiz. Her şey bir anda olmuyor. İnsanların politik bilince erişmesi bir çırpıda gerçekleşmiyor.

Daha önceleri direnişimize katılmaktan korkan insanlar, yavaş yavaş direnişimize katılmaya başladılar. Artık direniş alanlarımızda bulunan insan sayısı yüzlerle ifade edilebilir. Direniş alanlarımızda bulunanlarınn sayısı önemli olmakla birlikte bu her şey anlamına gelmiyor. Önemli olan bizim etkili eylemler gerçekleştirebilmemizdir. Toplumun duyarlı kesimlerinden ciddi bir destek alıyoruz. İnsanlar bizlere evlerini ve olanaklarını açıyorlar. Direnişimiz bir saygınlık ve destek kitlesi kazanmış bulunuyor. Şimdi bunu daha ileriye nasıl taşıyabileceğimizi düşünmek zorundayız. Daha uzun erimli bir mücadele teori ve pratiğini nasıl oluşturabileceğimizi düşünmek ve planlamak zorundayız.

Şimdiye kadar yaratmış olduğumuz zemin üzerinden yeni bir atak başlatma şansımız var. Dünyanın diğer yerlerinde süren direnişlerle birlikte Avrupa çapında bir eylem projesi geliştirme şansımız var. Böylece kapitalist izolasyon sisteminin sadece bir tek coğrafyaya özgü olmadığını bu sistemin bir global izolasyon sistemi olduğunu açığa çıkartmış olacağız. Aynı zamanda bu izolasyon sistemine karşı mücadelenin de global bir mücadele olması gerektiğini göstermiş olacağız.

Yarın, Berlin'de 1980'li yıllarda Türkiyeli faşistler tarafından gene Türkiyeli bir devrimci öğretmen olan Celalettin Kesim'in ölüm yıldönümü dolayısıyla bir eylem gerçekleştireceğiz. Direniş alanımızdan topluca eylem yerine yürüyeceğiz.

4.1.2013
Turgay Ulu
Berlin


Celalettin Kesim'i Andık






Berlin'deki direniş alanlarımızdan anti kapitalist, ya da anti faşist gündemli eylemlerde aktif olarak yer almaya devam ediyoruz.

Dün de Celalettin Kesim'i anma eylemine katıldık. Celalettin Kesim, 1980'li yıllarda Berlin'de cunta hazırlığına karşı bildiri dağıtırken, faşist bir Türkiyeli tarafından bıçaklanarak öldürülmüştü. Cinayetin üzerinden çok uzun yıllar geçmesine rağmen Alman polisi bu katliamla ilgili olarak herhangi bir aydınlatma yapamadı.

Celalettin Kesim devrimci bir öğretmendi. Komünist partisi üyesiydi ve Almanya'daki Türkiyeliler Derneğinde politik faaliyetlerde bulunuyordu. Devrimcilere ve komünistlere karşı kapitalist emperyalist sistemin uluslararası çapta işbirlikçi faşist çeteleri ortalığa saldığını biliyoruz. Celalettin Kesim'in öldürülmesi de böyle bir işbirliği ile gerçekleştirildi.

Celalettin Kesim anması için daha önceden bize haber vermişlerdi. Biz, eylemin saat 17'da Kotbussetor'da olacağını biliyorduk. Ama başka bir grup da Hermanplatz'ta randevu ilenı vermişti. Bu iki ayrı saat ve iki ayrı yerin verilmesi biraz sıkıntı yarattı. Eylem yerinde de biraz sorun oldu. Ama bize verilen konuşma hakkını kısa tutarak neden ırkçılığa ve kapitalizme karşı sokaklarda mücadele yürüttüğümüzü anlattık. Eylem yerine mülteci direniş hareketimizin bayrak ve amblemleriyle gittik.

Irkçı saldırılar gündemden düşmüş değil. Daha geçtiğimiz hafta bir siyah arkadaş nazilerin saldırısına uğradı ve yaralandı. Sonraki gün bizim yaptığımız protesto eylemi alanına gelen belediye başkanı üzüntülerini dile getirmekle yetindi. Ancak devletin Nazi ve diğer faşist odakların saldırılarıyla ilgili bir şey yaptığını görmedik.

Direniş çadırımızda çıkan yangınla ilgili olarak, belediye başkanı çadırın içinde olan sobaların problem olduğunu ve buna bir çözüm bulmamız gerektiğini söyledi. Belediye başkanının sözcüsüyle bir toplantı gerçekleştirdik. Sobaların altına ve yakın çevresine yanmayacak malzemeler yerleştireceğimizi söyledik. Bunu yapmak için çalışmaya ve malzeme aramaya başladık. Ama bu yangın büyük bir sorun oluşturmadı bizim için, belediye başkanı da durumun bizim istediğimiz bir şey olmadığını ve gerekli önlemeleri almaya çalıştığımızı gördük. Bir kaç defa da polisler geldiler. Direniş alanında yakılan ateşin fazla duman çıkardığını söylediler. Buna çözüm olarak da ateşi daha düşük derecede tutmaya çalışıyoruz.

Yarın Oury Jallo için Dessau'da eylem yapmak için erkenden otobüs kaldıracağız. Bu akşam, önceden tanıştığımız Alman bir devrimci arkadaş, Kreuzberg'deki yüksek kiralara ve evden çıkartmalara karşı gerçekleştirilen bir toplantıya davet etti. Arkadaşlar mülteci direniş hareketi ile ilgili olarak bilgi ve deneyimleri dinlemek ve birlikte neler yapabileceğimizi konuşmak istiyorlardı. Mülteci direniş hareketimizin bu güne kadar neler yaptığı ve bundan sonra neler yapacağı ile ilgili olarak arkadaşlara deneyimlerimizi aktardık. Özel olarak da Türkiye'deki devrimci mücadele deneyimlerimizle ilgili olarak da sorular sordular ve kısaca mücadele deneyimlerimizi işçi, öğrenci, semt çalışmaları üzerinden aktardık.

Direniş çadırlarımızın bulunduğu Kreuzberg'te ciddi bir konut sorunu yaşanıyor. Buralardaki evlerin kiraları sürekli artırılıyor, dolayısıyla buralardaki dar gelirliler ve mülteci ve göçmenler mahallenin dışına pratik olarak atılmak isteniyor. Berlin'deki duyarlı muhalif kesimler buna karşı direnişler örgütlemeye çalışıyorlar. Bu konuda mülteci direniş hareketi ile de bağlantı kurmak ve birlikte çalışmak istiyorlar.

6.1.2013
Turgay Ulu
Berlin


Dessau'da Oury Jallo'nun Katledilmesini 
Protesto Yürüyüşü







Dessau'daki savcılık, mahkeme ve Oury Jallo'nun polis tarafından yakılarak öldürülmüş olduğu karakolun önüne yürüyüş gerçekleştirdik. Yürüyüşe yaklaşık beşyüz kişi katılmıştı. Değişik şehirlerden yürüyüş için gelenler vardı.

Oraninplatz'dan bir otobüs kaldıracaktık ama gelen insan sayısı çok olunca bir otobüs yetmedi ve ikinci bir araç tutmak zorunda kaldık. Ayrıca bazı arkadaşlar da mitfar ile gittiler.

Dessau'daki savcılık önüne yürürken polisler yolu kapattılar kısa süreli bir gerginlik yaşandı, insanlar çok öfkeliydi. Ayrıca bir iki yerde küçük provakasyon girişimleri oldu, bunlar da yürüyüşümüzü engelleyemedi.

Oury Jallo'nun yakılarak öldürüldüğü karakolun önünde bir bez gerip sinevizyon gösterisi yaptık. Ayrıca Oury Jallo'yu tanıyanlar onunla ilgili konuşmalar yaptılar. Afrika dilinde şarkılar söylendi. Sürekli katliamı lanetleyen sloganlar atıldı.

Kapitalist düzenin mahkemeleri katliamcıları yargılamıyorlar. Oury Jallo'yı yakarak öldüren polise onbin euro para cezası verdiler. Böyle bir cinayet karşısında verilen bu ceza komedi örneği teşkil ediyor.

Bu nedenledir ki, biz kendi mahkemelerimizi kuracağız. Dün suçluları temsil eden mahkemelere, savcılıklara, karakola yürüyerek suçluların kim olduğunu gösterdik. Suçluların bulundukları kurumlara karşı yürüdük. Bu yıl içinde de enternasyonal mülteci mahkemesi kurarak tüm suçluları teşhir edeceğiz ve onları yargılayacağız.

Direniş alanlarımızdaki onarım işlemlerine devam ediyoruz. Önemli sorunlardan biri olan çöp sorununu çözmek için büyük bir konteyner almayı düşünüyorduk ama geçen belediye başkanının sözcüsüyle görüştük ve bize iki adet çöp konteyneri vereceklerini söylediler. Birisi genel çöpler için diğeri de mutfak çöpü için.

Direnişin delileri artık her eyleme gelmeye başladılar. Bizim info çadırının önünde toplantığımızı gördüklerinde hemen geliyorlar ve kalkan otobüslerdeki koltuklarında yer buluyorlar. Delilerimiz direniş alanımızda en çok görünen tipler oldular. Gerçi uzun sakallı Max arkadaş arada bir kızıyor bağırıyor ama onlar bizim vazgeçilmezlerimiz. Onlarla her gün sohbet etmeyi ve dertlerini dinlemeyi ihmal etmiyorum. Bazen Max beni gördüğünde Türkçe olarak, "merhaba, efendim nasılsınız iyimisiniz' diye soruyor. Bildiği Türkçe kelimeler bunlar. Bir de Karl Marx hakkında konuşuyor o. Ben onun sakallarıyla birlikte Karl Marx'a benzediğini söylüyorum arada bir. Bu onun hoşuna gidiyor. Beni gördüğü zaman zafer işareti yapıyor ve bir şeyler söylüyor gülümseyerek. Max'ın bazen kafası bir şeylere takılıyor. Böyle anlarda çok öfkeli oluyor ve mapusta volta atar gibi ileri geri gidip geliyor hızlı adımlarla. Cemal daha sakin bir tip. O hep sakince bir şeyler anlatır ve hep nasılsın sorusuna "Allaha şükür" diye yanıt veriyor. Onunla Corc Habaş üzerine sahbet ettik. Habaş'ı seviyor. Ayrıca Habaş'ın hayat hikayesini de biliyor.

Bugün bir Alman arkadaşımla satranç oynadık. Satranç oynamayı çok özlemişim. En son Yunanistan'ın Soufli Karakolunda oynamıştık. Almanya'da da bazen oynadım ama burdakiler içinde iyi satranç bilen çıkmadı. Okulda küçük bir yer yaptık, oraya kitaplar koyduk ve arada bir oynamak için bir satranç takımı buldum, arkadaş bir tahtaya zemin çizdi ve oynadık. Bir de eski saz buldum. Bir arkadaşım benim için aldı. Pek akort tutmuyor ama arada bir tangırdatıyorum.

İşgal okulunda Filistinli bir aile var. Onların dört tane çocukları var. Çocukların babasının gözleri görmüyor. Bu aile ile ziyaret ettiğimiz bir mülteci kampında tanışmıştık. Onları direniş alanlarımıza davet etmiştik ve sonunda geldiler. Bugün çocuklar oynaşıyorlardı işgal okulunda. Neşeli görünüyorlardı. Alman komşulardan bir kadın onlar için oyuncak getirmek istediğini söyledi. Çocuklardan yaşı on civarında olan biraz Almanca konuşuyor. Baba da Almanca konuşuyor. Kadın biraz konuşuyor. Bu ailenin dışında bir Roma aile var. Onların babası yürümek için koltuk değnekleri kullanıyor. Bacaklarında bir sakatlık var. Bugün eşya taşırken bana yardımcı oldu. Bir İranlı aile var. Onun iki kızı var. İranlı kadınla bir gazeteci röportaj yapmak istiyordu, onları buluşturdum.

Oranienplatz'da internet bağı vardı ama şimdi bağ kurulamıyor. İşgal okulunda da internet yok şu anda. Bu bizi engelleyen bir rol oynuyor. Yazılarımız zamanında gönderemiyoruz. Diğer yandan her gün okumamız gereken gazete ve kitapları okuyamıyoruz ve gündemden habersiz kalıyoruz bazen.

Her şeye rağmen direnişimizi sürdürüyoruz. Direniş alanlarımıza gelen insan sayısı artık yüzlerle ifade edilebiliyor. Ancak eylemlere katılım oranı bu oranda artmadı ve düşüş yaşandı. Şimdi en önemli sorunumuz budur. Bu mekanları neden kullandığımızı insanlar tam algılayamadılar. Direnme mevzisi olma niteliği henüz tam olarak yerli yerine oturmadı. Ama bunun zamanla olacağını düşünüyoruz. Yeni eylem planlamaları yapıyoruz. İnsanlar bu eylemlilikler içinde bilinç sıçraması yaşayacaklardır.

8.1.2013
Turgay Ulu
Berlin


Rosa Lüxemburg Karl Liebnecht 
Ve Sakine Cansızları Andık







Almanya'da kapitalizme emperyalizme karşı mücadele ederken katledilen Rosa Lüksemburg, Karl Liebnecht ve bir kaç gün önce Fransa'da katledilen Sakine Cansızları andık.

Rosa ve Karl her yıl iki gün süren etkinliklerle anılıyor. Bu yıl da ilk gün konferans yapıldı. Yarın ise büyük bir yürüyüş yapacağız. Konferans, büyük bir salonda yapıldı. Dünyanın her yerinden devrimciler gelmişti konferansa. Kolombiya'dan gelen iki kişiyle bir gün öncesinden tanışma imkanımız oldu. Burada bulunan bir Alman devrimci arkadaş aracılığıyla tanıştık onlarla. Kolombiya'da yeni bir toplumsal hareket oluşturmuşlar. Maça Patriorta dedikleri bu hareket bir parti değil. Daha önce on yıl Buyonca illegal olarak faaliyet göstermişler şimdi legal bir hareket olarak mücadeleye devam ediyorlar. Kolombiyalı arkadaşlardan biri yaşlı, uzun yıllardan beridir mücadelenin icinde olan birisi. Kolombiya'da her gün bir kişi öldürülüyormuş. Legal alanda çalışan devrimcilerin can güvenliklerinin olmadığından söz ediyordu arkadaş. Kolombiya'daki hapishane sistemi Amerika'daki hapishane sistemlerinin taklidiymiş. Kalabalık koğuşlarda kalıyormuş insanlar ve orda siyasi tutuklularla adli tutuklular bir arada yaşıyorlarmış.

Kolombiyalı arkadaşlar Türkiye'deki mücadele üzerine de sorular sordular. Kürt özgürlük hareketi ile ilgili epeyce bilgiye sahipler. Son dönemlerde Kürt özgürlük hareketi ile ilgili epeyce bilgi sahibi olmuşlar ve diyaloglar kurmuşlar. Kolombiya'daki kadın gerillalar, Kürdistan'daki kadın gerillalara şarkılı mesaj göndermişler. Özellikle kadın çalışması ile ilgili olarak Kürt özgürlük hareketinden öğrenecekleri çok şeyin olduğunu söylüyorlardı.

Rosa ve Karl konferansında biz de mülteci direnişi hareketi adına konuşma hakkımızı kullandık. Bugün Oranienplatz'da da mülteci mahkemesi ile ilgili olarak bir hazırlık toplantısı olduğu için Rosa Lüksemburg konferansına bir kişi olarak katıldık. Dünya'nın değişik yerlerinden gelmiş olan devrimcilerine mülteci direniş hareketinin neler yaptığına dair bilgiler verdik. Konuşmamız sık sık alkışlarla kesildi. Bir Alman arkadaş çeviri yaptı bizim için.

Birkaç gün önce Fransa'nın başkenti Paris'te üç kadın devrimci vahşice katledildiler. Bu katliam, tam da Türkiye devleti ile Abdullah Öcalan arasında görüşmelerin açıktan başladığı bir anda gerçekleştirildi. Uluslararası savaş güçlerinin birlikte organize ettiği bir eylem olarak görünüyor bu eylem. Öldürülenlerden biri uzun yıllardır hareket içinde mücadele yürüten ve her süreçte direnişleriyle öne çıkmış deneyimli birisiydi. Bu katliam bir imha mesajıydı.

Direniş çadırlarımıza yakın bir yer olan Hermanplatz'da düzenlenen katliamı lanetleme yürüyüşüne biz de katıldık. Bazı Afrikalı arkadaşlar "şehit namırın" sloganını atıyorlardı ve bu sloganın ne anlama geldiğini soruyorlardı. Eylemde ilginç bir enternasyonalizm örneği sergilemiş olduk. Direniş çadırlarımızdan tramvaya bininceye kadar ve eylem yerine kadar megafondan konuşmalar yaptık ve sloganlar arttık. Yürüyüş boyunca yeni çıkmış olan Karavana gazetemizi dağıttık. Gazetede neden Berlin'e yürüdüğümüz ve burada neden direnişe devam ettiğimize dair bir yazı yazmıştık, insanlar bu yazıyla ilgili sorular sordular bize.

İki gün önce de avukatlarla bir toplantı gerçekleştirdik. Avukatlar bize çeşitli hukuki bilgiler verdiler. Bizim Rezidenpflisch'i kırdığımız için hukuki kovuşturmaya uğrayabileceğimize dair bilgiler verdiler ve hep birlikte buna karşı nasıl bir taktik izleyeceğimiz üzerine fikir yürüttük.

Bizim yasaları hiçe sayarak burada direnişe devam etmemiz fiili bir durum yaratıyor. Çok sayıda insan izolasyon yasalarını kırdığı için herkese birden dava açamıyorlar. Böylelikle kendi yasalarını fiilen uygulayamamış oluyorlar. Sadece burada beklemiş olsak bile onlara karşı önemli bir eylem gerçekleştirmiş oluyoruz. Ama biz sadece beklemiyoruz. Her türlü eylem yöntemlerini kullanıyoruz.

Şu anda Berlin'de ve Almanya'nın değişik yerlerinde antikapitalist ve antifaşist gruplar toplantılarında ya da dergilerinde bizim direnişimizi konu ediniyorlar. Berlin'deki çeşitli derneklerde gerçekleştirilen toplantılara katıldık ve istisnasiz her toplantıda bizim direniş mutlaka bir tartışma gündemi olarak ele alınıyor. Değişik yerlerde rastladığımız muhalif dergilerde bizim direnişle ilgili yazı ve fotoğraflara rastlıyoruz.

Berlin'de çok ciddi bir konut sorunu yaşanıyor. İnsanlar evsiz kalıyorlar. Evlerinden zorla dışarı atılıyorlar. Bizim direnişle bu ev sorunu ile ilgili gerçekleşen direniş arasında kendiliğinden bir bağ oluştu. Onlar yaptıkları toplantılara bizi davet ediyorlar. Bizim direniş deneyimlerimizi dinliyorlar. Zorla boşaltılmak istenen bir kaç evin boşaltılması kitlesel direnişle engellendi. Bu konuya karşı Berlin'de iyi bir duyarlılık var. Berlin'deki evsizlerin sayısı her geçen gün çoğalıyor. Sokakta yaşayan insanların sayısı hızla artıyor. Bir yandan zenginliği ile övünen Almanya'da ciddi bir izolasyon hayatı var. İnsanlar bir şehirden başka bir şehre taşınamıyorlar. Zorunluluklar ve kısıtlamalar özellikle mülteci ve göuçmenlerin hayatını zindana çeviriyor.

12.1.2012
Turgay Ulu
Berlin


Lüxemburg Ve Liebnecht İçin Yürüdük







Rosa Lüxemburg ve Karl Liebnecht, Alman proletaryasının öncü kadrolarındandı. Onlar kapitalist emperyalizme karşı mücadele etmenin yanında sol içinde de ulusalcı ve savaşı destekleyen politikalara karşı mücadele bayrağı açmışlardı. Bu nedenlerden dolayı burjuvazi onları katletmişti.

Her yıl düzenlenen Rosaların mezarlarına kadar gerçekleşen yürüyüşe biz de katıldık. Bir gün önce de gene aynı konu ile ilgili konferansa katılmıştık. Bu eylemlere kitlesel bir katılım gerçekleştiremedik çünkü aynı günlerde Karawane toplantısı vardı. Bu iki etkinliğin aynı güne denk gelmesi etkinliklere katılımı olumsuz etkiledi. Ama gene de biz mülteci direniş hareketinin ne yaptığını bu etkinliklerde ifade etmeyi başardık.

Frankfurter Tor'dan başlayarak Rosaların mezarlarının bulunduğu alana kadar yürüdük. Aynı gün içinde iki ayrı yürüyüş vardı. İlk yürüyüş saat 10'da başladı. İkincisi de daha sonra başladı. İlk yürüyüşe katılanlar genelde Marksist gruplardan oluşuyordu. İkinci etkinliğe katılanlar daha çok sol parti ve diğer kendilerini özgürlükçü sol olarak tanımlayan gruplardan oluşmuştu. İlk yürüyüş kolu epeyce kalabalıktı. Almanya'da bulunan gruplar kitlesel katılım gerçekleştirmişlerdi ve Türkiyeli gruplar da kitlesel olarak bu yürüyüşe katılmışlardı. Tüm gruplar yayınlarını ve bildirilerini bu yürüyüş boyunca dağıttılar. Megafonlardan konuşmalar yapıldı. Rosaların mezarlarına çok sayıda kırmızı karanfil bırakıldı.

Rosaların mezarlarının bulunduğu yere son yıllarda bir de Stalin'in öldürdüğü söylenen insanlar için bir anıt yapmışlar, bu anıt yapıldığından beri bu yürüyüşlerde sorunlar çıkıyor. Troçkist gruplar bu anıta çiçek bırakmak istiyorlar, diğerleri de buna karşı çıkıyor ve küçük tartışmalar yaşanıyor. Bu yıl da benzer bir sorun oldu. Alan içine polis geldi, birilerini göz altına almak istedi ama biz kimseyi vermedik.

Daha önceki yıllarda Rosa yürüyüşüne katılan arkadaşlar, bu yılki yürüyüşün daha kalabalık olduğunu söylüyorlardı. Bu yürüyüşte sol potansiyelin hala eski jargonlar üzerinden saflaşmış olma durumunun değişmediğini görmüş oluyorsunuz. Yeni dönemin önünü açacak ve yeni bir hareketi şekillendirecek yönelimin henüz oluşmadığını gözlemlemek mümkündür. Ancak bu konu üzerine epeyce tartışmalar yaşanıyor. Pratik hareket içinde zorunlu olarak nasıl bir teorik ve ideolojik alt yapı ve gelecek oluşturulacağına dair tartışmalar sürüyor. Henüz bu tartışmalar eski zemin üzerinden oluşmuş olan atmosferi dağıtmış değil. Bunun biraz daha zaman alacağı bellidir.

Rosa Lüxemburg için her yıl yürüyüş yapılıyor ama Rosa'nın yürütmüş olduğu ideolojik politik mücadelenin önemi aynı oranda anlaşılmış değil. Her yıl yapılan bu yürüyüş kitlenin büyük bir bölümü tarafından geleneksel bir yürüyüş günü olarak algılanıyor. Sömürgecilik, ulusçuluk ve savaş konusunda Rosaların verdikleri mücadelenin ayırt edeci özelliği henüz bilince çıkartılabilmiş değil.

Rosa yürüyüşünde hapishaneden tanıştığımız arkadaşlarla karşılaştık. Ayrıca Kolombiya'dan gelmiş olan ve konferanstan tanıştığımız arkadaşlarla bir kez daha sohbet etme şansımız oldu. Kolombiya'da yeni bir hareket başlamış. Marcha Partiorticka hareketi, daha geniş kitleleri içine almayı hedefleyen bir örgütlenme yaratmak istiyor. Ayrıca Kolombiyalı devrimciler Kürdistan gerilla hareketinin deneyimini çok önemsiyorlar, özellikle kadın çalışmalarına dönük ilgileri var. Kolombiya devrimcileri yeni bir kadın örgütlenmesi oluşturmak istiyorlar.

Önceki toplantılarımızda mülteci direniş hareketinin politik bilincinini yükseltilmesi için neler yapabileceğimiz üzerine tartışmalar yürütmüştük. Kriminal vakaları azaltıp politik düzeyi daha yukarı çekmek için bir şeyler yapmamız gerektiğini konuşmuştuk. Bunu pratiğe geçirmek için bir politik tartışma etkinliği düzenliyoruz. Tartışma konularımız ekonomik ve politik sistemin yapısının mültecileri nasıl etkilediği üzerinedir. Doğal olarak da kapitalizmi ve emperyalizmi tartışıyoruz. Bu konu üzerine her kes görüşlerini belirtiyor ve birbirimizden öğrenmeye çalışıyoruz.

Avrupa Birliği ülkeleri neden Dablin 2 diye bir yasa çıkardılar. Bu yasanın arkasında yatan ekonomik ve politik nedenler nelerdir. Ekonomik olarak kapitalist emperyalist sistem sürekli bir kriz içinde bulunuyor. Doğal olarak bu krizi savaş sanasiyle aşmaya çalışıyor. Ya da emekçilerin ve işsizlerin yaşam konuşllarını iyice çekilmez hale getiren uygulamalar devreye sokuyor. Politik olarak da AB projesi iflas etmiş bulunuyor. Ulusal sınırları ortadan kaldıracağı söylenen AB her gün biraz daha sınır koyan yasalar çıkartıyor ve pratik uygulamalar devreye sokuyor. Avrupa ülkeleri içinde hayatınızı dar bir alana sıkışmış olarak buluyorsunuz bugünkü koşullarda.

Berlin'de Sibirya soğukları geri geldi. Birkaç gündür yerlerde kar var. Bilgilendirme çadırında nöbet tutarken insanın sırtı donuyor. Bacaklara sobadan yansıyan sıcak vuruyor ama sırtını kesiyorlar gibi hissediyordun. Bir yandan bilgilendirme çadırında otururken bir yandan da yazımızı yazmaya çalışıyoruz. Bu gün nöbet tutan insan sayısı biraz düştü. Hem güvenlik hem info çadırı, hem mutfak çadırı ve hem de işgal okulumuzdaki bilgilendirme noktasında insan bulunması zorunlu olduğu için bu konuda soğuk havalarda biraz zorlanıyoruz. Soğuklar insanların bu noktalarda uzun süre beklemnesini engelliyor.

15.1.2013
Turgay Ulu
Berlin


Yunanistan Ve Fransız Konsolosluklarına Yürüyüş
Ve Diğer Eylemler






Yunanistan'da faşist bir partinin parlamentoda üçüncü büyük parti düzeyine yükeldiğini biliyoruz. Özellikle kriz dönemlerinde Avrupa ülkelerinde ırkçı saldırılarda artış oluyor ve faşist partiler oy patlaması yapıyor. Yunanistan ekonomik olarak çöktü. Şimdi Yunanistan'da en altta bulunan mülteci ve göçmenlerin hayat şartları tam bir cehenneme dönmüş durumda. Mültecilere karşı fiziki faşist saldırılar gerçekleştiriliyor ve bu saldırılar ölümlerle sonuçlanıyor.

Diğer yandan Yunanistan'da bulunan sistem karşıtı kurumlar sürekli baskı altına alınıyor ve muhalif kesimlere karşı sürekli polis baskısı yapılıyor. Tüm bunları protesto etmek ve Yunanistan'daki mülteci direnişçileriyle ve diğer antikapitalist güçlerle dayanışmak için bir yürüyüş düzenledik. Direniş alanımız olan Oranienplatz'dan Yunanistan konsolosluğuna kadar yürüdük. Bu mesafe epeyce uzun bir mesafeydi. Yürüyüşümüze yaklaşık olarak 150 kişi katıldı. Gene aynı yerde bulunan Fransız konsolosluğuna da yürüdük. Fransa'da da mülteci ve göçmenlere dönük saldırılar var. Kağıtsızlar hareketinin bir bildirisini okuduk. Ayrıca Fransa’da üç kadın devrimci katledildi tüm bunları protesto etmek için Fransız konsolosluğunun önüne yürüyüş düzenledik.

Aynı gün içinde bir çok noktada bir çok eylem vardı. Bu eylemlerin hepsinde yer almaya çalıştık. Akşam saatlerinde Hrant Dink'in katliamının yıldönümü nedeniyle bir eylem vardı. Bu eylemde de yerimizi aldık. Gene aynı gün Türkiye'de Halk Cephesinin kurumlarına dönük yapılan polis operasyonlarını protesto eylemi vardı. Bu eylemde de yerimizi aldık.

Akşam saatlerinde genelde çeşitli toplantı ve panel, seminer türü etkinlikler oluyor. Davet edildiğimiz etkinliklere biz de gidip sözümüzü söylüyoruz. Allmende derneğinde mülteci sorunları ve Berlin duvarı temalı bir film gösterimine davet edilmiştik. İki bölümden oluşan filmde Almanya'daki ırkçılık konu edilmişti. Çeşitli röportajlar yapılmıştı. Filmin ikinci bölümü birinci bölümde röportaj yapılan insanlarla yirmi yıl sonra tekrar röportajlar yapılmıştı ve bu tablodan görünen şey ırkçılıkla ilgili sorunların bitmemiş olmasıydı. Farklı boyutlar kazanarak ırkçılık ve diğer dışlama yöntemleri devam ediyor.

Film sonunda konuyla ilgili tartışma bölümü vardı. Bu bölümde herkes kendi fikirlerini beyan ettiler. Biz de mülteci sorunları ve ırkçılık karşıtı etkinliklerde, bu etkinlikleri yürüten kurumların birçoğunun devlet tarafından finanse edildiğini söyledik. Dolayısıyla sorunları yaşayan mağdurlar üzerinden çeşitli menfaat gruplarının oluştuğunu belirttik. Biz, özgürlük yürüyüşümüz boyunca da gördük ki, mülteciler her türlü yaşam olanaklarından yoksun bir şekilde izolasyon hayatı sürdürüyorlar ve bu mağduriyetler üzerinden birleri kurumlar kurup rantlar sağlıyorlar. Bu rant grupları çeşitli maskeler altında faaliyet yürütüyorlar. Mülteci direniş hareketinin kendi kaderini eline alması gerekir. Bu konunun ayrıca ele alınıp incelenmesi gerekir.

Direnişimizin uzun bir zamana yayılması, diğer ülkelerdeki kapitalizm karşıtı hareketlerle bağların gelişmesini sağladı. Bir çok başka Avrupa ülkelerinden mülteci ya da diğer direniş hareketleriyle bağlar geliştirdik. Şimdi biz bu bağlar sayesinde direnişi Avrupa’nın geneline yaymaya çalışacağız. Bu konuda somut çalışmalar yaptık. Biz, Almanya'daki dolaşım yasağını çiğnedik. Şimdi Avrupa'daki dolaşım yasağını kırmayı hedefliyoruz. Avrupa çapında etkinlikler düzenleyerek diğer ülkelerdeki mültecilerin bu yasakları çiğnemesi için etkinlikler düzenleyeceğiz. Sonrasında da sınırları fiili olarak aşacağız. Uzun zamana yayılmış bir kampanya biçiminde sürdüreceğiz bu etkinlikleri.

Berlin'de direnişimizi konu edinen etkinlikler devam ediyor. Yapılan tiyatro gösterimleri sonrasında biz de direnişimizle ilgili olarak konuşmalar yapıyoruz. Salonda bulunan kitleyi direnişimiz konusunda bilgilendiriyoruz ve gelecekte yapacaklarımızla ilgili olarak görüş alışverişlerinde bulunuyoruz. Öneri ve eleştirileri olanlar varsa bunları alıp değerlendiriyoruz ve birlikte neler yapabileceğimiz üzerine planlar yapıyoruz.

Önümüzdeki hafta Sudan konsolosluğuna yürüyüş düzenleyeceğiz. Sudan'da da bizim direnişimizi örnek alarak mülteciler bir çadır direnişi başlattılar.

Havalar çok soğudu. Berlinde havalar eksi on dereceye düştü. Bilgilendirme çadırında oturmak çok zorlaştı. Ama bir konteynır getirdik. Bu konteyniri bilgilendirme merkezi olarak kullanacağız. Biraz daha kapalı olduğu için soğuğun etkisini azaltmış olacağız.

20.1.2013
Turgay Ulu
Berlin


Hennigsdorf Mülteci Kampına Ziyaret






Berlin Oranienplatz'daki direniş merkezlerimizden, mülteci kamplarına gerçekleştirdiğimiz ziyaretler devam ediyor. Dün akşam Hennigsdorf mülteci kampına gittik. Bu kamptaki mülteci arkadaşlarla bağlantılarımız vardı, önce orada yaşanan sorunlarla ilgili olarak bilgiler aldık. Yanımıza Rezidenspflisch filmini de alarak gittik. Hennigsdorf mülteci kampı biraz bulunduğumuz yere uzak bir mesafedeydi.

İki tren değiştirerek ulaştığımız Hennigsdorf mülteci kampı şehrin dışında bir yerde kurulmuş. Diğer izole mülteci kamplarına benziyodu. Kampın içine girdiğimizde yemek kokuları ve çocuk seslerinin birbirine karıştığını gördük. Değişik ülkelerden gelmiş olan mültecilerle tokalaştık. Burada kadınların sayısı fazlaydı ya da bizim yaptığımız toplanatıya gelen kadınların sayısı fazlaydı. Bu sevihdirici bir durum çünkü hareketimizde kadınların sayısı çok az.

Önce filmi gösterdik. Film zaten bizim neden sokaklarda eylemler yaptığımızı anlatan bir filmdi. Filmden sonra da gerek bizim direniş ve eylemler hakkında ve gerekse de Hennigsdorf mülteci kampında ne tür eylemler yapabileceğimize dair konuştuk. Kampta yaşayan mülteciler gutschein vb. uygulamalardan şikayet ediyorlardı, izolasyondan şikayet ediyorlardı. Tüm kamplarda yaşanan sorunların versiyonları bu mülteci kampında da yaşanıyormuş.

Uzun süredir mülteci kamplarında kalmadığımız için kampın içine girip yemek kokuları ve çoçuk seslerini duyunca bir tuhaf olduk. Kendimizi hapishaneye girmiş gibi hissettik. Zira bizim aylardır sokaklarda gerçekleştirdiğimiz eylem ve etkinlikler farklı bir atmosfer oluşturdu bizim için. Sokaklarda kendimizi daha güçlü hiissediyoruz. Korkuları üzerimizden atmışız. Devletin bize dayattığı kontrol ve gözetleme aygıtına karşı meydan okumanın rahatlığı içindeyiz. Mülteci kamplarında sürekli yaşayan insanlar kendilerini kısıtlanmış olarak hissediyorlar.

Hennigsdorf mülteci kampında bir yürüyüş düzenlemeye karar verdik. Öneriyi bu kampta yaşayan mülteciler getirdiler ve biz de merkezi direniş alanlarında bulunanlar ve destekçilerimiz olarak bu öneriyi seve seve kabul ettik. Mart ayında Hennigsdorf mülteci kampında bir protesto eylemi yapacağız.

Diğer eylem hazırlıklarımız da devam ediyor. Bu hafta sonu, Cumartesi günü Tunus konsolosluğuna yürüyüş yapacağız. Tunus konsolosluğu biraz direniş alanlarımıza uzak bir yerde. Şimdi bunu ayarlamaya çalışıyoruz. Belki yolun bir kısmını trenle ve bir kısmını da yürüyerek gidebiliriz.
Kongre ve enternasyonal mülteci mahkemesi için de hazırlıklarımız devam ediyor. Direnişimiz devam ettikçe mülteci direniş hareketinin ihtiyaçları da büyüyor.

Bugün bir çok sanatçı bizimle bir görüşme gerçekleştirdiler. Bu sanatçılar müzik, sinema, fotoğraf, tiyatro gibi sanat dallarıyla uğraşan insanlar. Direnişin sanat boyutuyla ilgili olarak neler yapabileceklerini bize sordular. Tiyatro, film gibi projeler var. Biz ne istediğimizi ve bu tür ürünlerin içeriğinin ve mesajının ne olması gerektiğini onlara ifade ettik. Biz direnişi büyütmek ve mültecilerin kendi özgürlükleri için mücadele etmesini sağlamak istediğimizi söyledik onlara.

Mülteci direniş hareketimizin sırtından menfaat sağlamak isteyen grupları ve kampanyaları istemediğimizi söyledik onlara. Onlar da bunu önemli bulduklarını ve kendilerinin de bu tür sorunlardan şikayetçi olduklarını söylediler.

Mülteci direniş hareketimiz bugüne kadar çok sayıda materyal biriktirmiş durumda. Doğal olarak sanatçılar ve duyarlı insanlar bu malzemelerden ürünler yapmak istiyorlar. Ancak bu ürünlerin direniş hareketini büyütmeye ve geliştirmeye hizmet etmesi gerektiğini anlattık onlara, onlar da bunu gözeteceklerini söylediler.

Artık direniş hareketimiz meşru bir zemin ve süreklilik kazanmış bulunuyor. Şimdi bizim biraz teoriye de ihtiyacımız var. Direniş hareketimizle ilgili olarak her gün yazdık. Ancak bizim daha fazlasına ihtiyacımız var. Berlin'de var olan tüm gruplar çıkardıkları yayınlarda bizim direnişimizi konu ediniyorlar. Biz yapıyoruz onlar yazıyorlar ya da bizimle ilgili toplantılar düzenliyorlar. Artık kendimiz yaptıklarımızı kendimiz yazacağız. Bir dergiye ihtiyaç duyuyoruz. Belki bir ayda bir ya da onbeş günde bir çıkacak olan bir dergi olur bu. Böylece direnişimizle ilgili direk içerden bilgiler edinme şansı olacak. Aynı zamanda biz bu dergiyi bildiğimiz dillerde çıkartacağız çünkü diğer dergiler bizim anlamadığımız dillerde çıkıyor. En alttakiler olarak bizim eylemlerimizi teorize etmemiz gerekir. En altta olmanın ne demek olduğunu her kese anlatmamız gerekir. Eylemi yapanların bu eylemlerinin teorisini de yapabileceklerini her kese anlatmamız gerekir.

Almanya'daki mülteci kamplarında kalan mülteciler kendiliklerinden mücadeleye girişemezler. Bunun tüm olanakları kapalı bulunuyor. Birilirinin onlara taşıması gerekir. Bizim sokaklarda mücadele etmemiz, mülteci kamplarında kalanların harekete geçmesi için yeterli değildir. Bizim çeşitli araç ve yöntemlerle o insanları hareketçe geçirmemiz gerekir. Bunun yolunu eninde sonunda bulacağız. Başka yolu yok. Ya özgürlüklerimizi kısıtlayanların barikatını aşacağız ya da bu barikatların içinde boğularak öleceğiz.

23.1.2013
Turgay Ulu
Berlin

TURGAY ULU

DEVAM EDECEK....


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder