ÖLÜLER UYANACAK
Kurumuş mevsim çiçeklerinin ardından kalan,
Karanlığın içinde yüzen, çığlığını yitirmiş “aydın”lık
İpinin metresi can kadar ucuz olan darağaçları
Vardiyalarda derinleşen yüzdeki çizgiler
Arıların hasını aldığı, ışık cümbüşü, devinen bahar dalı
Ey güzel kadın, ey ana, yüreğinin hangi katındasın
Hangi katında karışmış toprağına evladın.
Savaş ganimetimi bu toprak, bu hesapsız talan
Tanrı varsa bu davada bilin ki ızdıraptadır
Taş kaynatılıyorsa aş için, boğazda yalısında
Paylaşımın alt üst oluşundandır.
Sen satılırsın haraç-mezat, kardeşin satılır
İhanet pazarları kurulmuş memleket portasında,
Gençlerin buluştu şeytan randevularında, vedasız/zamansız karıştılar toprağa.
Aşklar tutsak edilmiş
Zamanın ruhu çıldırmış, elleri boğazında.
Kavgasız terk edilmiş meydanlar, barikat izlerinden geçilmiyor buruşmuş sokaklar,
Sessiz bir gemi inecek dağlarından ak pak, bembeyaz
Her şey alt-üst olup durulacak, tufan yakın.
O sabahı beklerken şafaklar,
Şeytanın gölgesine sığınmış dönek onursuzlar.
Bilir bilmesine su, nereden geçer, hangi çakılı sürükler,
Hangi taştan seker, bilir canını nasıl alacağını hangi toprağın,
Hangi söğütü saçlarına takacağını. hangi balıklarla yatacağını.
Bilir zindan, neden mesken,
Bu yalan, bu talan
nasıl geçilir bu ömürlük sevdadan.
Karagözlü koyunlar, gelin koyun koyuna, uyansın ölecekler,
Ne zamandır, emeğinle bilenir bıçaklar.
başka nasıl olur ki dizaynı cehennemin
Örste dövdüğün demire
çevir yağmurları, çek dolgun memelerini bulutların,
ver suyunu çeliğe.
Kıyametini yaz sınıfının, global hırsızların alnına,
Ya da sessiz olun, bu ızdırap, bu korkaklıktan, ölenler dönüyor mezarında.
Ayağa kalk, kurumasın bu coğrafyanın çocuk çölünde, bozkırında çiçeklerin,
Açsın, yorgunsun, kolun kanadın kırık bilirim.
Karagözlü koyunum ayağa kalk, teninden postal yapılacak,
ya da, sessiz olun, ölüler uyanacak…
NECİP TIRPAN
DÜŞ YAKAMIZDAN BE ÖLÜM
Düş yakamızdan be ölüm
Hergün de olmaz ki.
Bir iş cinayeti, bir namus..
Hergün mü ölecek insanlarımız.
Düş yakamızdan be ölüm
Hergün de olmaz ki..
Bir bomba, bir kaza,
Ve bir faili belli.
Düş artık be ölüm
Hergün de olmaz ki...
Bir deprem, bir yangın,
Ve bir su baskını.
Düş be ölüm düş artık
Ama her gün de olmaz ki!..
İSMAİL ŞİMŞEK
ATEŞ BÖCEKLERİ…
Salkım söğüt kalabalıklarda
bir yol bulurum.
Tütün renginde gözlerimiz
yüreğimiz kan kırmızı.
Gençliğimizin alnındadır
gizemli başkaldırılar.
Taze bir bahardık
analarımızın avuçlarında.
Ele vermedik
zulamızdaki sevdaları
en puşt zamanların
koynundaki acılarımızda.
Bileklerimizde su verilirken
çeliklere,
örselendik Arnavut taşlı sokaklarda.
Taze bir sevdasıydık
ebem kuşağı sabahların.
Her şafak vakti üşüyorduk
çıplak mayıslarda, temmuzlarda
on beş onaltı haziranlarda.
Grev çadırlarının ayazında
ateş böcekleri
Yanan ateş böceği değil,
İçin için
Sevdalarımızdı
CAHİT AŞIKOĞLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder