AŞK SENİ BAKIŞLARINDAN TANIR
RESİM: ADNAN DURMAZ
gecedir
tekinsiz ışıklar düşer sulara
bir sonbahar ağacına benzer eşkalin
kırık bir karanfil dudağının kıyısında
çalmasın durup dururken koygun havalar
bulutlar gürleyip çarpmasın göğsüne sağanaklarla
gönlünün sarplarında şakiler hüzün çatmış
firari düşer gönlün yamaçlara vurursun
yaralı bir dağdır hayat bir başına kaldığın
nere gitsen bellisin ayrıksı duruşundan
yaban yalnızlığını öfkeli eşkıyanın
hiçbir şey silememiş dalgın bakışlarından
plastik suratlara-kokusuz karanfile alışamadın
ürkek bir kuş nere konsa gözlerin
nefesi bir adımlık ilişkiler
kaç paramparça etti güven mendireğini
nere gitsen dikiş tutmaz yüreğin
bu yalancı aynasına gözlerin
çakal iklimlerine- yalak sırıtışlara alışamadın
bu sırtlan sabahlara bu dönek akşamlara
alacası içinde saklı sözlere bukelemun suratlara
alışamadın
kederinin sahillerine çarpan dalgalar
yaralı bir yürek vurur diye avuçlarına
o asılmış serüvencinin gözünden kalan yıldız
kaldıramaz diye o işkilli karanlığı
her yenilgiden sonra
vazgeçmedin gitti
geçirimsiz dostluklarda umudu sınamaktan
kolay değil
yakılmış ormanlardan kalan bir ağaç olmak
yüreğin dağlarca hüzün
tırnakları ele batan bir yumruk
kınsız ve canına saplanan öfke
ansızın kıyılarına vuran fırtına
kolay değil
yaşamak yiten dostların
boşluğunu taşıyan ıssızları
kutsal bir emanet olarak
unutmamaya olan deli inadı
kalın yalnızlıkların dürüsünde saklamak
taşımak o yarayı
bir hamayıl gibi yar bergüzarı
kolay değil
bu pislik sultalarının yürek mezatlarında
sarhoş sofralarında devrim şarkıları
briç masalarında jakoben üç sanjato
yalakanın ruhu irin-döneğin onuru lal
bir sen kaldın koskoca gökyüzünde
gidecek yeri olmayan asi kartal
alışamadın
çünkü hiçbir şeyine alışamaz bir çocuk
kendi düşlerine uymayan dünyaların
bir lokmaya it olunan dünyanın meczubusun
ne de evlilikte düzen tutturdun
ne aşkı buldun
yenemedi insanlığın
küçük burjuva hayallerini sevdiğin kadınların
ve her seferinde
yüreğinden tekmelendin
çiçekler -çocuklar aşkına
yağmurlu eylüllerde kalkan binlerce yumruk
meydanlar dolusu biçilmiş ekin
bulutlar rüzgarlar alışkınındır senin
ve yüzünü yağmurlara yaslamayı bilirsin
bin defa vursunlar da
ölmeyeceksin
ihtiyar bir çocuksun artık
belki bin yaşındasın belki ölümden yaşlı
gökkuşağına astığın parkanı giy
üşürsün havalar soğuk
madem bir yari olmadı bin yaralı kalbinin
nazımın şiirinden aldığın
kırmızı boyun atkısını sar boğazına
senin şarkın
dudağının kıyısında kırık karanfil
yalnızlığının duldasında uyumayı
bulutlara basarak yürümeyi öğreneli çok oldu
kanarken gülümsemeyi öğreneli çok
sulardan yıldızlar toplayıp da geceleri
gündüzleri dağıtmayı yoksul çocuklara
çok oldu öğreneli
çağ bu
zamana yüzyıllarla bakmalı
sıkışınca darda kalmış sular gibi akmalı
elbette ezilenlerin düşü
o binveren bir çiçek sağanağı
kıyamet alametlerindendir zulmün
sırtını dayayacak kimsesi olmayanlar
en iyi türkülere sarınarak ısınır
iyi bak bu kargaşanın tam ortasında aşk
aşk ki seni bakışlarından tanır
hey çocuk kalan
hep çocuk kalacak olan
yazar ki tarihin yakılmış yerlerinde
zamandan zamana gider bütün serüvenciler
yalnızdır yaşadıkları kara çağlarda
yağmurlara sarınmayı
geceyi giyinmeyi
umudu kuşanmayı
ve bir sevda silahı kılmayı hüznü
en iyi onlar bilir
ADNAN DURMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder