Emeğin Sanatı E-Dergi 169. Sayı Yeni Kanalında

14 Eylül 2013 Cumartesi

M.GİRGİN:Çimenli..—N.TIRPAN:Çal Şafa..—E.CENGİZ:Savaş ve Barış




ÇİMENLİ DAĞLAR, ÇİMENSİZ DAĞLAR







kızın koluna bir saat çizmiş adam. kızı sormuş baba saat kaç? saat sekiz. eyvah demiş kız. okula geç kaldım demiş. koşarak çıkmış evden. adam gazetelerine bakmış. birinde manşet: TÜRKİYE YÜRÜYOR. ikinci gazetesine bakmış. manşet: TÜRKİYE DURUYOR. şaşırmış ne oluyor ki demiş. KAOS MU BU demiş. kızının yaptığı resme bakmış. altında şu yazıyormuş: ÇİMENLİ DAĞLAR, ÇİMENSİZ DAĞLAR. kız sokağa çıkmış. kalabalığa karışmış. ağaç adamlar ve ağaç kızlar varmış. o kelebek olmuş bi dala konmuş. yürümüşler. ağacın yürüyüşüne ilk defa şahit olmuş. şehir durmuş. evler durmuş. çocuklar durmuş. ağaçlar yürümüş. DÜNYA BÜYÜMÜŞ. kız kuş olmuş. yalnız kuş. uçmuş diğer dala konmuş. kaotik kabarcıklar oluşmuş kanadında. kaotik adamlar yoluna çıkmış ağaçların. ağlatmış onları. almış götürmüş. betona hapsetmiş. akşam olmuş. adam kızını beklemiş. gelmemiş. biraz daha beklemiş. gelmemiş. kaotik adamları aramış. kızım orda mı demiş. hayır burada kız ağaçlar ve oğlan ağaçlar var demiş. bir de kelebeğe ve kuşa benzeyen yalnız biri var demiş. tamam demiş adam. ağaçları, kelebekleri ve kuşları evimde bekliyorum demiş. telefonu kapatmış. GELMEMİŞLER.

22 HAZİRAN 2013

MEHMET GİRGİN












ÇAL ŞAFAĞIN KAPISINI






Erken yürümeye başlar
Bu kentte karanlıklar
Boş bir gülümseme mi hüzün
Esneyip gerilen boşluk değildir
Dünden gelen sokaklar,
Kavganın emek direncini,
Dilsiz sokakların aydınlık dehlizlerinde
Dünü biriktirip saklar,
Bu güne taşır.
Uyuyan bir gecenin
Şafak çalar kapısını,
Ne duruyorsun,
kardelen gibi
vermeden boynunu
Çal şafağın kapısını



NECİP TIRPAN










SAVAŞ VE BARIŞ







üç kişiliktir savaş / tamı tamına üç kişilik
göz göre göre iki yoksul / karşı karşıya ölürüz
kitap fiyatına mermi
hastane fiyatına bombalar başımızda patlayan

kanımızla onlar / sırtımızdan onlar beslenir
onlar ki yeminle / elimize tutturunca silahı
bir masada kadehi / diğerinde göbekleri tokuşur
yatları katları köşkleri
itleri bitleri çitleri var onların

göz göre göre iki yoksul / sen ve ben
ölürüz dünyanın dört bir yanında
anneler ağlar küser ekmeğe
onlar soy atar kol atar büyürler
öyle soğuk ki gülüşleri
öyle kıytırık / öyle umarsız / öyle sinir bozucu

gülüyorlar / gülüyorlar yüz yüze
sırt sırta / kıç kıça / biz dövüştükçe onlar adına
biz gömüldükçe yan yana
gülüyorlar / amele pazarında eğilen başa
ödeyemediğin kiraya / tadını unuttuğun ete
binemediğin vapura / bekçiden yediğin dipçiğe
utanırım / utanırım ki / bu da doyurmaz onları
bebeğe kurşun / toprağa A-me-ri-kan bombası
yağdırırlar

derdimiz dert / ne bir fazla ne eksik
kol kola, yürek yüreğe durdurmalı savaşı
ne onlar için çalışmak ne de çarpışmak onlar için
toprağa giren tohumla / tarlaya vurulan su
ılık ılık esen rüzgarla çiçekten çiçeğe barış

bak tohumun sevdiği toprağa
toprağın sevdiği tohumla koyun koyuna
üçüncü yaprağını da çıkardı / yaprağın üçü de bizim
ayakta ve dimdik / dimdik içiyor güneşi
seninse baban / iki kefille senet’e imza çakıp
satın alır taşını toprağını mezarın



ERCAN CENGİZ



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder