RESİM:ADNAN DURMAZ
“kör olasın demiyorum”
zaten körsün sen
kan kusarak ölen kenar mahalleler
aynı kentte sana hesapsız uzak
teneke barakalar
ve kan susan dağlara
amanı imanı bilmez bozkırlara
yoksulların omzunda evrilmiş çağlara
tarihi sulayan gözyaşlarına
“kör olasın demiyorum”
çünkü körsün sen
son sistem ölüm araçlarıyla
yolsuz izsiz yaşamların beli kırılmış
sen devam et acınaklı ve gülünç bir iştihayla
incecik ve seçilmiş sözcükleri
kehribar bir tespih gibi dizerek
gündelik yatak maceralarını
aşk diye anlatmaya
şaklaban barlar
sosyete yosması kaldırımlar
operalar-uçukluklar-tatil cennetleri senin
ve ayyaş sofralarında yapılan devrim
mavi yeşil mor saçlarınla-soytarı sakallarınla
sözümona aykırı geçinirsin
“kör olasın demiyorum”
ilişkiler-asıl ilgi alanın
kadın erkek eşitliği-feminizm -çevrecilik
Marks’tan ezberlenmiş birkaç alıntı
duvarında purolu bir Che Guevara
ve Daliden, Marc Chagal‘dan iki üç resim
her şeyi doğuştan
en iyi sen bilirsin
inanılmaz yeteneğin
her yana dönebilirsin
takma gülüş-yapay bakış-çakma heyecan
her kadına -her erkeğe söylenen kalıplaşmış sözcükler
ses tonun bile çalıntı
İstanbul’dan beri taraf ne yana düşer
adımını atmadan tahlil edersin
gözleri olmayan barsak şeritleri gibisin
yahu sen kimsin
taşrada bir avuç dünyalar kurmuş
ve küçücük şirkettir meslektaş evliliği
bir ev-bir araba hayalinde
sözüm ona okumuş
yazın bir hafta deniz- çocukların geleceği
müdürüne amirine yağ akıtır hilesiz
bazen dindar bazen dinsiz
efenim malumu âliniz
altı yüz elli yediye tabiyiz
zamanında proleter devrimci
o zamanlar cahildik biz
Atatürkçü-Türkçü-Müslüman-tarikatçı ve laik
bütün futbol maçlarında tek bilek tek yüreğiz
arındık ne varsa eskiden seçtiğimiz
tertemiziz
onurunu üç paraya satanlar
emeği yağmalanmış ırzı kırılmış
yerle bir olmuş tüm değerleri
tarikat kuyruklarından medet uman
ey kahraman insan - adam gibi adam
atalarıyla övünmekten geri kalmayan
belkemiği alınmış kırsal kalabalıklar
“gocuklu celep kaldırınca sopasını”
Sürüye sürü sürü katılan
körsün
ve sonsuz karanlıklarda
körlüğün kadar hürsün
kara bulutlar gibi ölüm yağar mazlum kalabalıklara
zulum parmaklı elleriyle
nasıl okşar çocuğunun başını
uygarlık yamyamları
hiçbir zaman bir bulutun aklığından
bir yaprağın şarkısından
duyamazlar güzelliğin sınırsız türküsünü
ne kuş sürülerinin tarifsiz dansı
ne suların akılalmaz şarkısı
enginlerin bağrında batarken güllenen güneş
gideremez onların yamyamlığını
kan içinde boğulurken insanlık değerleri
kuşkusuz yürekleri metaldendir onların
ve ölüm hesapları yapar dişliçark beyinleri
Afganistan-Irak-Filistin derken
kara afrikanın ak alnına ölümü kazıdılar
doymaz açgözlülükle çekirgeler gibi geldiler
bin yıl geride bıraktıkları yoksulları yemeye
kanlı haçlarıyla
sahte insan haklarıyla
takma özgürlükleriyle
geldiler susuzluktan ölen çocukların iskeletlerini kemirmeye
geldiler yoksul ulusların namusunu dişlemeye
farkına bile varmadın sen
ayağının altındaki toprak
karış karış satılırken
devam ettin kendini parçalayıp bölmeye
başında kanını peşkeş çeken işbirlikçi dururken
devam ettin birbirini vurup vurup ölmeye
“kör olasın demiyorum”
zaten körsün sen
ADNAN DURMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder