Günümüzün tekelci ve merkeziyetçi sanat düşüncesine karşın muhalif bir söylemle toplumsal gerçekliği eserlerine referans alan ve bir yakın tarih gerçeğinden yola çıkan yüz yirmi iki sanatçı, “Diyarbakır Hapishanesi Ne Yana Düşer” başlıklı sergide bir araya geldiler.
12 Eylül 1980 döneminde Diyarbakır hapishanesinde yaşanan travmatik bir toplumsal gerçekliği sanat aracılığıyla tartışmaya açmak ve toplumun kendi gerçeğiyle yüzleşmesine katkıda bulunmak amacıyla “Diyarbakır Cezaevi Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonu”, “78'liler Türkiye Girişimi-78'liler Federasyonu”, “Karşı Sanat” ve “Evrensel Sanat Merkezi”, ortak kararı ile gerçekleştirilen serginin koordinatörlüğünü Karşı Sanat inisiyatifi kurucularından Feyyaz Yaman gerçekleştirdi. Ayrıca “Red Fotoğraf”ın kurucu üyesi, Evrensel Sanat Merkezi Koordinatörü, Evrensel Gazetesi “Kadraj Köşesi” yazarı ve fotoğraf sanatçısı Özcan Yaman’ın ve 78’liler girişimi sözcüsü Celalettin Can’ın katkılarıyla sergi hayata geçti.
Bu sergi, Türkiye’de 12 Eylül sürecinin en ağır yaşandığı ve ağırlıklı olarak Kürt kökenli vatandaşların bulunduğu Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’nde Kürtlerin ötekileştirilmesi ve kimliklerinin imha edilmesine yönelik insanlık dışı uygulamaları deşifre etmeyi ve tartışma ortamı yaratmayı hedefleyen önemli bir sanat hareketi.
Bu sergi aynı zamanda 1980 askeri darbesinin karanlık dönemine ışık tutmayı ve o dönemde Diyarbakır 5 No’lu cezaevinde yaşanan toplumsal gerçeklikle yüzleşmeyi hedefliyor.
LÜTFİYE BOZDAĞ
Bu sergide hiç kimse herhangi bir şeyi yüceltme peşinde değil, günlük hayatın kahramanlarından kutsallar yaratmak peşinde de değil. Çünkü günümüzde neoliberalizmin her şeyi pazarlayan anlayışı önce kutsallar yaratıp sonra da içini boşaltmanın peşinde. Neoliberal politikaların küreselleşme adı altında kimliksiz bir kitle oluşturmaya yönelik çabasına karşın tam da bu noktada bu sergi, sanatın sorgulayıcı toplumsal işlevini diri tutan, tarihsel- kamusal kimliğiyle bellek oluşturmak anlamında çok önemli bir yerde duruyor.
Sanatçıların kimi çalışmalarda direk kimilerinde metaforlar aracılığıyla anlatılan bu travmatik gerçeklik, görsel dilin imkânları içinde son derece samimi bir yaklaşımla ele alınıyor. Sergiye katılan sanatçıların hiçbirinin popülist faydacılık gütmeden yer aldığı ve özveri içinde gerçekleştirdiği çalışmalar bu nedenle ikna edici bir yerde duruyor.
12 Eylül askeri darbesi, özellikle Türkiye soluna ve tüm ötekilere yaptığı yargısız infazlar, ölümler, yaralanmalar ve işkencelerle topluma büyük bir travma yaşatmıştır. Sağlıklı bir toplum olarak yola devam edeceksek bu yüzleşmeyi sağlamak zorundayız. Eğer 12 Eylül ile yüzleşilmezse ve sağaltım yapılmazsa bu toplumsal travma, paranoya ve şizofreniye dönüşerek hastalıklı bir toplum olma sonucuyla karşı karşıya kalacak.
CEM ARSLAN
Bu yüzleşmeyi sağlamak adına darbeden 30 yıl sonra 2007 yılında ilk adımı atan bir sivil toplum hareketi olan “Diyarbakır Cezaevi Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonu”nun hiçbir siyasi parti ile bağlantısı yok. Bir yargı organı da değil. Dünyada darbelerin yaşandığı ülkelerde, çeşitli adlar altında kurulan komisyonlar gibi bir komisyon. Amacı öç almak değil, amacı gerçeklerin ortaya çıkarılmasını sağlayarak, hukukun yerine getirilmesi ve adaletin sağlanması. Ayrıca 12 Eylül 1980 askeri darbesinin karanlık yüzünü aydınlatarak cezaevlerinde yaşanan ağır travmanın sağaltılması ile toplumsal barışa giden yolun açılmasını sağlamak.
“Diyarbakır Cezaevi Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonu”, yaptığı basın açıklamasında sergi konusuyla ilgi şu açıklamalara yer veriyor; “Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cezaevi’nde yaşananlar o dönemin en kanlı ve trajik parçası. 1980 Askeri darbesi sonrasında eşi benzeri görülmemiş işkencelerin yaşandığı Diyarbakır Cezaevi özgün bir askeri toplama kampı işlevi gördü.”
Baro’lar, Çağdaş Hukukçular Derneği, Türk Tabipleri Birliği-ve Tabip Odaları, Türkiye Psikiyatri Derneği, Türk Psikologlar Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Belgesel sinemacılar, Gazeteciler Cemiyetleri, Tarih Vakfı ve uğraş konusu tarih olan diğer kuruluşlar, İnsan hakları kuruluşları, “Diyarbakır Cezaevi Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonu”nun bu insani çabasını destekliyorlar.
ARZU KILIÇDOĞAN
“Diyarbakır Hapishanesi Ne Yana Düşer?” sergi koordinatörlüğünü yapan Karşı Sanat, yaptığı sergi çağırısında Diyarbakır 5 No’lu cezaevinde yaşanan toplumsal gerçekliğin sanatsal alanda hayat bulmasının gereğini şöyle açıklıyor; “Toplumun, toplumsal dinamiklerin sanatla olan dolayımsız bağlarını kurmakta etkin biçimde rol üstlenmeyi seçen bizler, 22 Eylül 2011 tarihinde Karşı Sanat’ta, Diyarbakır Hapishanesi’ni, Diyarbakır Hapishanesi’nin katı gerçekliğini ve orada yaşananları tüm boyutlarıyla irdeleyen bir sergi için çağrıda bulunuyoruz. Kültür endüstrisinin tüketime endeksli sahteciliğine karşı, sanatla hayatın verimli bir ilişkiye girmesinden taraf olan, üretimlerini bu perspektif temelinde dolaşıma sunmak isteyen sanatçıları da, bu sergi kapsamında kendilerini ifade etmeye davet ediyoruz. Sanatı elitist kültürel cemaatlerin steril yaşam alanlarında oynanan danışıklı pazar oyunlarına hapsetmeyen, estetik arayışların biçim fetişizminden ziyade tematik duyarlılıklarla ve bilfiil hayatın tüm renkleriyle kurulan somut bağlarla anlam kazandığına inanan herkesi, Diyarbakır Hapishanesi özelinde 12 Eylül zulmüne karşı sözünü söylemeye kışkırtıyoruz.”
BEYZA BOYNUDELİK
Toplumun vicdanı olan sanatçılar, Diyarbakır 5’nolu cezaevinde yaşanan travmanın dilsizleştirdiği insanların dili olmaya, onları cesaretlendirmeye, sözlerini yeniden kurmaları için uygun ortamı oluşturmaya destek vermeyi hedefliyor. Bu cezaevinde yaşananların toplum bilincine çıkmasının, yapılanların ve sorumluların toplum vicdanında mahkûm edilmesinin, adaletin sağlanması yolunda bir adım olması bakımından önemli olan bir çabaya destek veren sanatçılar sergide; fotoğraf, resim, performans, heykel, edebiyat, grafik ve video art gibi disiplinlerde yaptıkları çalışmaları kamuyla paylaşıyorlar. 122 sanatçının 122 çalışmasının yer aldığı ve 17 Ekim 2011 tarihine kadar devam edecek olan sergi, iki farklı mekanda yer alıyor. Bazı yapıtlar Beyoğlu’nda Karşı Sanat Çalışmaları Galerisinde yer alırken bazı yapıtlarda Tarlabaşı’nda bulunan Evrensel Sanat Kültür Merkezi’nde gezilebilecek.
1890 Fransa'sında yaşanan Dreyfus’un haksız yere hapishaneye gönderilmesi sonucu Emile Zola'nın söylediği sözle basın duyurusunu bitiren “Diyarbakır Cezaevi Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonu”nun yer verdiği cümleyi ben de kullanmak istiyorum. Sanatçıların da destek verdiği bu çaba ile “Gerçek yürüyor ve hiçbir şey onu durduramayacak…”
LÜTFİYE BOZDAĞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder