Emeğin Sanatı E-Dergi 169. Sayı Yeni Kanalında

31 Mayıs 2012 Perşembe

LÜTFİYE BOZDAĞ: Emeğimiz, Bedenimiz, Kimliğimiz Bizimdir!



BAŞBAKAN ELİNİ DİLİNİ BEDENİMİZDEN ÇEK!..
EMEĞİMİZ, BEDENİMİZ, KİMLİĞİMİZ BİZİMDİR!



Başbakan Erdoğan BM Nüfus Fonu ve Avrupa Parlamenterler Forumu tarafından düzenlenen Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı'nda sezaryeni ve kürtajı cinayet olarak tanımladı.

Erdoğan’ın kürtaj karşıtı açıklamalarına kadınlardan büyük tepki geldi. Feministler, ÖDP'li Kadınlar, Sosyalist Kadın Meclisleri ve Üniversiteli Kadın Kolektifi, Halkevci Kadınlar, İstanbul Feminist Kolektif ve Sosyalist Feminist Kolektif, ÖDP, EMEP, Kadın Partisi Girişimi, CHP kadın milletvekilleri, İstanbul Beşiktaş'ta bulunan Başbakanlık ofisinin girişindeki caddeyi trafiğe kapatarak oturma eylemi yaptılar. Kadın örgütleri, "Başbakan hem Roboski cinayetinden hem de sistematik kadın cinayetlerinden sorumludur, bedenlerimizden değil" sloganıyla tepkilerini dile getirdiler. Eylem sonucunda kadınların kazanılmış haklarına dönük siyasi iktidarın saldırıları karşısında bazı kadın örgütleri yeni eylem planları için toplantı kararı aldılar.

Van Kadın Derneği;Ankara'da Hopa'daki olayları protesto gösterileri sırasında panzerin üzerine çıkan ve olaylardan sonra polis saldırısıyla kalça kemiği kırılan Dilşat Aktaş'tan "kız mı kadın mı belli değil" diye söz eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a "Kadınların bedenlerinin üzerinden elinizi çekmenizi istiyor ve bu söyleminizi kınıyoruz" diye seslenmişlerdi. Van Kadın Derneği, "Başbakan'ın söylemleri, bu ülkede her gün ortalama beş kadının öldürülmesinin ve onlarca kadının aile içinde ve kamusal alanda şiddet görmesinin nedenlerini meşrulaştırmaktadır. Başbakan'ın görevi kadınları başörtülü- başörtüsüz, Türk kadını- Kürt kadını, Müslüman-gayrimüslim, kız-kadın diye ayrıştırarak kadın bedeni üzerinden bir siyaset yürütmek değildir. Kadınların Başbakandan beklentisi kadınların bu toplumda fiili eşitliğini her alanda oluşturacak ciddi bir politika üzerinde çalışmasıdır.

Başbakan için hala meşru ve kabul edilebilinir kadın kimliği; eş, bacı ve anne olmaktan ibarettir. Başbakanın kadınlar hakkında sarf ettiği her söylem cinsiyetçi, kadınları ideolojik kamplar üzerinden kategorize eden ve patriarkal ahlaktan gücünü alan erkek dilinin fütursuz saldırısını taşımaktadır.”

Feminist kadınlar adına açıklama yapan Güneş Engin; "En az 3 çocuk diye çıktınız yola, hızınızı alamadınız 5 dediniz. Şimdi ise 'sezaryenle doğuma karşıyım, kürtaj cinayettir' diyorsunuz. O da yetmiyor, faillerini bile bile gizlediğiniz bir devlet cinayeti olan Uludere ile kürtajı eşitliyorsunuz"dedi.

Halkevci Kadınlar ise yaptıkları basın açıklamasında; “Kürtaj hakkını Neoliberal muhafazakâr AKP'ye tartıştırmayız Başbakan Erdoğan’ın yaptığı kürtaj karşıtı açıklamalar, AKP iktidarının Neoliberal muhafazakâr toplum ve kadın politikalarının bir yansımasından ibarettir.” dedi.

Üniversiteli Kadın Kolektifi  ise; “AKP’ye karşı mücadeleyi yükseltmek için sokaklarda olacağız. Kürtaj ve doğum kontrolün yasallaşması için yıllarca mücadele eden kadınlar, bugün de kadının bedeni ve söz hakkı üzerindeki baskılara son vermek için bir arada olmalı; erkek egemen sitemin ve Neoliberalizmin sureti olan AKP'ye karşı mücadeleyi yükseltmelidir.”

Sosyalist Kadın Meclisleri’nin açıklaması ise şöyle: “Bu açıklama kadın cinayetleri karşısında duyarsız kalan, görmezden gelen, davalarda 'tahrik indirimi' adı altında erkek katilleri aklayan, tecavüz davalarında, 'rızası vardır' diyerek tecavüzcüleri koruyan yasaların değişimi konusunda tek bir adım atmayan AKP Hükümetinin kadınlara saldırı politikalarının Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ağzından dile getirilmesidir.

Erdoğan ve AKP Hükümeti'nin diğer erkek bakan ve vekilleri de her fırsatta zaten kadınların kaç çocuk yapacaklarından başlayarak, kadının toplumsal hayatta nasıl konum alacağına varana kadar her alanda karışmaya kendilerine hak olarak görüyor. Başbakan Erdoğan'ın son açıklaması ve daha önceki tüm açıklamalar, erkek egemen kapitalist devletin, kadının bedeni, emeği, kimliğine yönelen saldırısıdır.

Kadınların kaç çocuk doğuracağına kararı veren Başbakan Tayyip Erdoğan, kadınların kürtaj hakkına yönelik de söz söylemeye kendisine hak olarak görüyor.

AKP Hükümeti, kadın düşmanı politikasını "Aileyi korumakla yükümlü" olmak üzerine kuruyor. Kadın Bakanlığı'nın adının 'Aile ve Sosyal politikalar Bakanlığı' olarak değiştirilmesi, üç çocuk yapılsın açıklamaları, kadına eve kapatma girişimleri, 4+4+4 eğitim sistemiyle çocuk yaşta evliliğin önünün açılması vb. uygulamaların hepsinin temelinde "ailenin güçlendirilmesi" yatıyor. Bu saldırı politikalarının her bir aşamasında kadın yok sayılıyor, hiçleştiriliyor.

AKP ve Başbakan Erdoğan, kadının bedenine saldırıyor.

AKP ve Başbakan Erdoğan, kadının emeğini gasp ediyor.

AKP ve Başbakan Erdoğan, kadının kimliğini yok sayıyor.


Biz kadınlar, bedenimiz, kimliğimiz ve emeğimiz üzerinden hayata geçirilmeye çalışılan 'erk-ek' politikalara karşı isyanımızı büyütmeye devam edeceğiz. Haklarımızın gasp edilmesine izin vermeyeceğiz. Mücadelemizi büyüteceğiz. Bir kez daha haykırıyoruz ki, vardık, varız var olacağız. Erkek egemenliği ve onun devleti bu gerçeği değiştiremeyecek.”

EMEP Genel  Başkanı Selma Gürkan;“Başbakan Erdoğan “Kürtaj cinayettir” buyurmuş, ardından da hızını alamayarak “Kürtaj Uludere’dir” riyakarlığı ile kadınların karşısına çıkmıştır. Erdoğan, aslına rücu eden anlayışın dile gelmesi olan bu cümlelerle kadınların  mücadele ederek kazandığı kendi bedenleri üzerinde karar verme hakkının önemli gösterenlerinden biri olan kürtaj hakkının gaspına yönelik AKP hükümetinin atacağı adımların sinyallerini vermiştir. 

İktidara geldikleri ilk günden beri kadınları sıkıştırdıkları cenderenin kuvvet kazanması için yürüttükleri politikaların çocuk yaşta evliliklerin meşruiyet kazanması, tecavüzlerin olağanlaşması ve cezasız bırakılması, hak arayan kadınların sindirilmesi, kadınların giderek daha ucuz ve güvencesiz emek olarak en ağır sömürü koşullarına mahkûm edilmeleri anlamına geldiği aşikâr. 

Ancak faşist diktatörlükler döneminde tek adamların yapacağı açıklamalarla, “ırkın geleceğini garantiye alma” söylemlerine benzer şekilde, kadınların bedenleri üzerinde devlet eliyle kurulan tahakküm, bu denli pervasızca dile getirilebilir. Bu cümleler, AKP iktidarının “ileri Demokrasisi”nde kadınlara biçtiği yeri de özetlemektedir. 5 çocuk doğurun, devletin elini çektiği hizmetlerin açıklarını kapatın, hem kendiniz hem doğurduklarınız ucuz emek olarak piyasalarımızda yerinizi alın, bu zamana kadar elde ettiğiniz haklarınızı tırpanlamama ses çıkarmayın!

Kürtaj hakkına ilişkin açıklamalarını bir özrü bile çok gördükleri, faillerin açığa çıkarılmasını engelledikleri “Uludere Katliamı”nı dillendirerek gerçekleştirmesi ise cürette hudut tanımadığını göstermiştir. Bu açıklamayla Erdoğan’ın “siz doğurun, biz nasılsa öldürüyoruz”u da itiraf ettiği, bu itirafın Kürt Sorunu’nun çözümsüzlüğünü katil rolüyle devam ettiren AKP iktidarının çürümüş politikalarının kadınlar açısından nerelere uzanacağının da işareti olduğunu bir kez daha gördük. Başbakan Erdoğan’ı öncelikle saygıya, arkasından da izana davet ediyoruz. “Haddini daha fazla aşma” diyoruz.”

Sosyalist Kadın Meclisi Sözcüsü Birsen Kaya;“Bu açıklamalar, AKP'nin kadın politikasının, kadın bedeni üzerindeki politikasının ne kadar net olduğunu gösteriyor. İktidar olarak sertleştikçe, erkek egemen saldırılar da artıyor. Bu, Başbakan Erdoğan ağzından, AKP'nin kadın politikasının ne olduğunun ifade edilmesidir. Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarını, kadınların çok önemli mücadelelerle elde ettiği kürtaj hakkına yönelik bir saldırı” olarak değerlendiren Birsen Kaya, "Bu kadın haklarının gaspına doğru gidecek bir sürecin ön tartışmalarıdır bence. Kadınların kürtaj hakkı kolay kazanılmadı. Kadın özgürlük hareketinin çok ciddi mücadelesiyle elde edilmiş bir haktır. Böylece, kadınların kendi bedeni üzerinde karar verme hakkının gaspı da gündeme taşınıyor. Erkek egemenliğine karşı kazanılmış haklara yeni bir saldırı anlamına gelmektedir" dedi.

Özgürlük ve Dayanışma Partili Kadınlar, yaptıkları basın açıklamasında “erkek egemen kapitalist düzenin bütün kurumlarıyla birlikte kadın emeğine, bedenine ve kimliğine yönelik saldırıları devam ettikçe kadınların direnişi de sürecektir. Başbakan’a Elini Dilini Bedenimizden Çek!  Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz bizimdir!” dediler ve sordular:

Samsun’da daha geçen yıl işsiz bir ailenin 2,5 aylık bebeği Kübra bebek açlıktan 
Antalya’da bir baba 12 yaşındaki kızını borcuna karşılık 5 bin TL ye 54 yaşındaki bir adama satarken,
Siirt’te 4 kız çocuğu, aralarında yerel politikacıların ve devlet görevlilerinin de olduğu 35 kişinin tecavüzüne uğrarken,
Erzurum’un Tortum ilçesinde yapılmak istenen HES’lere karşı mücadele ettiği için hakkında 8 ayrı dava açılan 18 yaşındaki Leyla Yalçınkaya yargılanırken,
Öğretmen Metin Lokumcu’nun ölümünü protesto ettiği için Dilşat Aktaş“kız mıdır kadın mıdır” diye hitap edilip, polisler tarafından kalçası kırılırken,
13 yaşındaki bir kız çocuğu N.Ç. aralarında devlet görevlilerinin de bulunduğu 26 kişinin tecavüzüne uğrayıp mahkeme tarafından hakkında rıza ile yaptığı kararı verilirken,
Münevver Karabulut cinayetinin hemen arkasından katilleri yakalamak yerine “kızını serbest bırakırsan ya davulcuya, ya zurnacıya” diye açıklama yapılırken,
Polise ve savcılığa başvuru yaptığı halde hiçbir tedbir alınmadığı için öldürülen Ayşe Paşalı gibi her gün 5 kadın babası, kocası, erkek kardeşi veya sevgilisi tarafından öldürülürken,
Ülkemizde zaten 5,5 milyon çocuk gelin varken ve 4+4+4 yasasıyla çocuk gelin olma durumunun önü açılırken,
Sadece evli kadınlar şiddete karşı koruma altına alınırken, sadece eşi ölmüş kadınlara sembolik maaşlar bağlanırken,
100 bin kadına eğitim, bakım, istihdam ve güvence sağlamak yerine devlet tarafından vesika verilirken,
Kim namuslu? Kim ahlaklı? Kim katil?

BDP'li Kadınlar da başbakanın açıklamalarına tepki göstererek; "Biz Kürt kadınları olarak diyoruz ki dün olduğu gibi bugün de bedenimize, kimliğimize, kültürümüze ve dilimize yönelik her türlü hiçleştirici ve tahakkümcü eril zihniyetinize karşı mücadelemizi sürdüreceğiz" dediler.

CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “kürtaj” ve “sezaryen” ile ilgili sözlerine, “Başbakan’ın açıklamasını son derece hazin buluyorum. Başbakan’ın kadının bedeni üzerinden siyaset yapmayı bırakması gerekiyor, özetle diyorum ki Başbakan ‘vajina’ bekçiliğini bıraksın” yanıtını verdi.

Kadın Yazarlar Derneği,  yaptığı açıklama ile “Kadınların düşüncelerini özgürce ifade etme hakkı olduğu gibi bedenleriyle ilgili her türlü karar verme hakkının da sahiptirler. Kadın bedeni üzerinden iktidar kurmak düşüncesi binlerce kez mahkûm edildi ve edilecek. Doğurup doğurmamaya, kaç çocuk doğuracağımıza ancak biz karar verebiliriz” dedi.

İstanbul Tabip Odası, “Bilimsel değerler yerine muhafazakâr yaklaşımın gündelik yaşama müdahalesinden kaygılıyız” dedi ve şöyle devam etti. “Hekimliği nasıl uygulayacağımıza ve kadınların bedenleri üzerindeki tasarruflarına artık siz mi karar vereceksiniz? Halk sağlığımız açısından yarara değil, zarara yol açabilecek söylemlerinin yanlışlığının hemen düzeltmesini istiyoruz. Bir çiftin kaç çocuğa sahip olacağını Başbakan saptayamaz, insanlar ancak maddi durumlarının, sağlıklarının ve birçok kimsenin karışamayacağı özel hallerinin elverdiği sayıda çocuk sahibi olurlar.

Gelişmiş bir ülkede başta başbakan olmak üzere erk sahibi siyasilerin halkı yanıltıcı, sağlığa zararlı söylemlerde bulunmaya hakkı yoktur. Amaç 34 çocuğun F-16’larla bombalanarak öldürüldüğü Uludere olayında gündem değiştirmek ise, lütfen gündem çarpıtmanıza hekimleri, insan sağlığını ve kadın haklarını malzeme yapmayın”dedi.

AKP hükümeti, gerici, cinsiyetçi, piyasacı politikalarıyla iktidarda olduğu 9 yıl boyunca sistematik bir biçimde kadınların kazanılmış haklarını gasp etmekte, bir yandan emeğini değersizleştirirken bir yandan da sömürüyü derinleştiren bir kadın politikası izlemektedir.

2004 yılında Amerikan başkanı Bush'un kürtaj karşıtı yasalarına karşı 1400 örgütün çağrısıyla, kadın-erkek bir milyon kişi Washington’da gösteri yapmış "beden benim, tercih benim" sloganıyla Beyaz Saray'ın önünde yürümüştü.

Türkiye’de de 21. yüzyılın başlarında AKP’nin  “gerici-Neoliberal” politikaları ile kadın bedenine, kadın emeğine ve kadın kimliğine yönelik saldırıları kadınları yıldıramayacak, örgütlü bir şekilde kadınlar birliktelik ve dayanışma göstererek mücadeleye devam edeceklerdir.



LÜTFİYE BOZDAĞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder