Emeğin Sanatı E-Dergi 169. Sayı Yeni Kanalında

14 Mayıs 2012 Pazartesi

YAVUZ AKÖZEL: Sovyetler Birliğinde Kültür ve Sanat Yansımaları -III


LENİN VE STALİN DÖNEMİNDE
SOVYETLER BİRLİĞİNDE
KÜLTÜR VE SANAT YANSIMALARI – III



K.Kautsky’nin yazdıklarını şöyle özetleyebiliriz:

1-Aydınlar tabakasıyla proletarya arasında uzlaşmaz karşıtlık vardır.
2-Bu uzlaşmaz karşıtlık toplumsaldır.
3-Birey olarak aydın, kapitalist birey gibi, kendisini, sınıf savaşımında proletaryayla özdeşleştirebilir.  Başka bir deyişle, uzlaşmaz karşıtlık yok edilebilir.
4-Uzlaşmaz karşıtlığı yok etmiş aydın’ın, karakteri de değişir.
5-Bu tür aydın henüz, aydınlar tabakasında bir istisnadır. Onun için şimdi irdeleyeceğimiz ‘aydın’ bu ‘istisna olan’ aydın değildir.
6-Burada bahsedeceğimiz aydın, burjuva toplumunun tarafını tutan sıradan aydın bir sınıf olarak aydınlar tabakasının karakteristiğini taşıyan aydınlardır.
7- Bu uzlaşmaz karşıtlık, emekle sermaye arasındaki karşıtlıktan farklıdır. Aydın’ın yaşam düzeyi burjuvacadır, eğer yoksullaşmak istemiyorsa bu düzeyini muhafaza etmek zorundadır. Ve kendisi de çoğu zaman kapitalist tarafından sömürülür ve aşağılanır.
8-Görüldüğü gibi Aydın’la Proletarya arasında iktisadi karşıtlık yoktur. Ama aydının yaşam durumu, çalışma koşulları proleterce değildir. Duygularda ve düşüncelerde karşıtlığa yol açan da bu özelliktir: Yaşam proleterce değildir, çalışma koşulları proleterce değildir.
9- Proleter, tek başına birey olarak hiçbir şey değildir. Onun bütün gücü, umutları, bekleyişleri, gelişmesi örgütten, arkadaşlarıyla birlikte yürüttüğü sistemli eylemden gelir. O, kendini büyük ve güçlü bir organizmanın parçası(a.b.ç) olduğu zaman büyük ve güçlü hisseder. Bu organizma proleter için bir temeldir.
10-Proleter adsız kitlenin bir parçası olarak, herhangi bir kişisel çıkar ya da ün sağlamayı düşünmeksizin, nerede görevlendirilirse orada ve tüm benliğini ve düşüncesini saran gönüllü bir disiplinle, tam bir bağlılıkla savaşır.
11-Aydın, proleterin aksine bileğiyle değil kafasıyla savaşır. Onun silahları, proleter’in örgütlülüğü ve kollektivizminin aksine, kişisel bilgisi, kişisel yetenekleri, kişisel inançlarıdır. Herhangi bir yere kişisel nitelikleriyle erişebilir. Bunun için de bireyselliğini en özgür biçimde kullanabilmesi, ona başarılı çalışmasının temel koşulu olarak görünür.

Bir bütüne bağlı bir parça olmaya güçlükle razı olur, o zaman da bu eğilimden ötürü değil, zorunluktan ötürüdür. Disiplin gereğini seçkin kafalar için değil, yalnızca yığınlar için kabul eder. Ve kuşkusuz kendini ‘seçkin kafa’lar‘ arasında sayar.
12-Nietzsche’nin üstün insan felsefesi gerçek bir aydın felsefesidir.
13-Aydın-proletarya arasındaki uzlaşmaz karşıtlığı yok etmiş dolayısiyle karakteri de değişmiş olan iki istisna aydını örnek olarak gösterebiliriz. Bunlar Liebknecht ve Marx’tır.


Lenin’in de 1905’de yazdığı “Parti Örgütü Ve Parti Edebiyatı“ makalesindeki  “aydın” Kautsky’nin de açıkladığı Liebknechkt ve Marksvari özellikler içeren ‘istisnai‘ aydınları kapsamıyor. Zaten onlar Proletarya ile aydın arasındaki uzlaşmaz karşıtlığı yok etmiş, karakteri de değişmiş aydınlardır. Lenin’in burada ele aldığı aydın ise “burjuva toplumunun tarafını tutan sıradan aydın’ı, bir sınıf olarak aydınlar tabakasının karakteristiğini taşıyan aydın’ı muhatap olarak alıyor. 1905’de, devrimci durumun doruk noktaya ulaştığı bir dönemde işte bu aydın tipleri’nin burjuva karakterlerini değiştirmeden yine ‘üstün insan’ felsefesine bağlı kalarak başka olanakları olmadığı için de parti’nin güçlü himayesine sığınarak, kafalarının estiği gibi yazılar yazan aydınlara sesleniyor. Lenin için gerekli olan aydın, Kautsky’in betimlediği,    örnek olarak da Liebknecht ve Marks’ı gösterdiği, sınıfı ve karakteri değişmiş ve henüz parmakla sayılacak kadar az olan ender aydınlardır. Lenin’in, günümüzde de hâlâ tartışma konusu olan ve Nowaja Shisn Nr.12’de 13 Ekim 1905’de yayınlanan Parti Örgütü ve Parti Edebiyatı (Parteiorganisation und Parteiliteratur ) makalesindeki ilgili bölümleri aktarıp, yazının kaleme alındığı günlerdeki Çarlık Rusyası’nın içinde bulunduğu koşulları ve RSDİP’nin bu koşullar içerisindeki konumunun neler olduğu yorumlaması üzerinden Lenin’i bu makaleyi böyle ‘radikal‘ yazmaya iten nedenler üzerinde duracağım.

 “Rusya’da sosyal-demokrat çalışma için Ekim Devrimi’nden sonra doğmuş olan yeni koşullar gündeme bir parti edebiyatı sorununu getirmiştir. Yasal Basınla gizli basın arasındaki ayrım, toprak köleliğinin ve Rus mutlakiyetinin bu hazin mirası, artık ortadan kalkmaya yüz tutmuştur. Ancak henüz bütünüyle yitip gitmemiştir ve o düzeyden de henüz uzaktır.” (Sanat ve Edebiyat, Payel Yay. S.25) (Lenin Werke,Band10,S,29)


Lenin’in yukarda anlattığı ekim devrimi: 1905’in ekim ayında devrimci durum tüm ülkeyi görkemli bir şekilde sarmıştı. Moskova’da basımevi işçilerinin başlattığı grev, kısa zamanda tüm Çarlık Rusya’sını kaplayarak politik grev niteliğine dönüştü. Tüm Rusya’da demiryolları, posta–telgraf işleri durdu. Grevler fabrikadan fabrikaya, kentten kente, bölgeden bölgeye yayılıyordu. Öğrenciler, küçük memurlar, doktorlar, avukatlar vb. grevci işçilere katılıyordu. Tüm bunların dışında ayrıca bir milyona yakın sanayi işçisi greve katıldı, yaşam tamamen durdu. İşçi sınıfı, basımevi işçilerinin ekonomik istemlerle başlattığı grevi tüm Rusya sathında Politik bir greve dönüştürmeyi başarmış, bunun sonucunda da korkuya kapılan Çar, 17 Ekim 1905 tarihini taşıyan bir manifesto çıkarmıştı. Bu manifesto da halka  “vatandaş özgürlüklerinin sarsılmaz esasları, yani kişinin gerçek dokunulmazlığı, vicdan, söz, toplantı ve dernek kurma özgürlüğü“ getirileceği söyleniyordu. Bir yasama Duma’sının toplanmasına, halkın bütün sınıflarının seçime katılmasına söz veriliyordu.

Lenin, 17 Ekim tarihini, devrim ve karşı devrim güçlerinin geçici bir dengesi olarak değerlendiriyordu. Yani, işçi sınıfı ve köylülük henüz çarlığı devirecek güçte değildir. Çarlık da artık yalnızca eski yöntemlerle ülkeyi yönetememekte, “vatandaş özgürlüğü“ ve “yasama meclisi” gibi şeyler getireceğini vaat etmek zorunda kalmaktadır. (Bak. Bolşevik Partisi Tarihi, Sol. Yay. S.100) 1917 Ekim devriminde kurulan Sovyet iktidarının ilk modeli 17 Ekim 1905 manifestosunun hemen ardından İşçi Temsilcileri Sovyeti olarak ortaya çıktı.

Tüm merkezi Rusya’yı ve kenar bölgeleri kapsayan muazzam bir devrimci yükseliş var. Bu devrimci yükselişi ekonomik taleplerden politik taleplere dönüştürmeyi başarabilen ve milyonları kucaklamış proletaryanın partisi var. Parti oldukça güçlü ve iktidara oynuyor. Yeraltına gizlenmiş basının önemli bir bölümü de legaliteye çıkınca parti yayınında bir keşmekeşlik söz konusu. Parti ile alakası olmayan yazarlar(daha geniş anlamda: aydınlar) sanki partiliymiş gibi ancak partiyle uyum içinde olmayan düşünceleri yazıyorlar. Devrimci basın tamamen denetimden yoksun. Kimin parti adına yazdığı ve kimin yazmadığı ayırt edilemiyor. Bu, Lenin’i Parti Örgütü ve Parti Edebiyatı makalesini yazmaya iten nedenlerden biri. Lenin, bununla ilgili bölümde şöyle yazıyor:

“Yasal olmayan(gizli, illegal) ve yasal(legal) basın arasında ayrılık olduğu sürece neyin parti ve neyin parti yazını(Parteiliteratur) olmadığı; en basit, en yanlış ve doğal olmayan şekilde çözüldü. Tüm yasal olmayan(illegal) basın parti yazınıydı, örgütler tarafından çıkarılıyordu ve şöyle ya da böyle pratik (aktif olan -Yazarın Notu-)işçi gruplarıyla bağlantılı gruplarca yönetiliyordu. Tüm yasal(legal) basın ise parti yazını değildi çünkü partiler yasaklanmıştı ama bunlar(yani yasal basında yazı yazanlar -Y.Notu-)bir veya diğer partiye eğilimliydiler. Doğal olmayan ittifaklar(anlaşmalar), anormal “evlilikler”,yanlış temsili tabelalar kaçınılmazdı. Kişi, partinin düşüncesini dile getirmek isterken, hem parti düşüncesinde muğlâk olanlarla (sallananlarla.-Y.Notu-)hem de bu anlayışa (partinin düşüncelerine-Y.Notu-)el atmayan, kendini sınırlamış (kişiler –Y.Notu)ve korkakça düşünenleri yani temelde parti insanı olmayanları birbirinden ayıramaz hâle gelmişti.(Lenin werke, Band, 10, S.29. Dietz Verlag. Almanca. 1964), (Über Kunst Und Literatür, Marx, Engels, Lenin, Reclam Verlag, Leipzig. S.17)



Lenin Parti Örgütü ve Parti edebiyatı makalesini yazmasındaki bir başka neden de RSDİP’nin o güne dek pratiğin öne çıkardığı tüm konularda ML ilkelerin çizilmiş olmasıdır. Parti, çizilen bu ML ilkelerin tavizsiz pratiğe geçirilmesi sayesindedir ki tüm Rusya’yı kucaklayan bir kitle partisi olabilmiştir ve iktidar’a yürümektedir. Parti yazınının kontrolden uzak olması, partiden çok kişisel inisiyatiflerle hareket etmesi, parti adını kullanarak partiye ait olmayan aykırı düşüncelerin yayılmak istenmesi!.. İşte tam da bu dönemde, devrim ve karşı devrim güçlerinin dengede olduğu anda parti yazınındaki keşmekeş, karmaşa ayağa kalkmış milyonları yönlendirmekte yeterli işlevini yürütemediği gibi yer yer harekete zarar da vermektedir. Lenin, bunun böyle olamayacağını ve Parti yazınının da artık ilkelerinin çizilmesi gerektiğini, yaşanan pratiğin bunu bir görev olarak acilen önlerine koymuş olduğunu tespit ediyor ve bunun ilkelerini çiziyor.

“Gazeteler çeşitli parti örgütlerinin organı haline gelmek zorundadırlar. Yazarlar mutlaka parti örgütlerine girmelidirler.”(Lenin ay. yap. s.31)

Tüm yazarların(aydınların)  Partinin çeşitli örgütlerine girmelerini, partinin kontrolünde olmalarını ve partiden birer parça olmalarını istiyor. Yani onlardan Marks ve Liebknecht tipi aydınlar, yazarlar olmalarını istiyor. Nietzche’nin çizdiği aydın tipini, yani (üstün insan) tiplemesini de lanetliyor.(kargılıyor)

(“Aydın“ sorununu Lenin ve Kautsky bağlamında yeterince açımlamıştık) Lenin, ”parti yazını”na ilişkin ilkeleri çizerken ”özgürlükler“ sorununu da irdelemekte, hiç kimsenin, her ne yazarsa yazsın, bu özgürlüğünün elinden alınamıyacağını, ancak yazarın bu özgürlüğüne karşı, partinin de yalan yanlış şeyler yazanı(!) partiden atma özgürlüğüne sahip olduğunu belirtiyor. ”Paranın egemenliği üzerine kurulmuş bir toplumda emekçi yığınları dilenme durumunda yaşıyorken ve bir avuç dolusu zenginin asalakça yaşadığı bir toplumda gerçek ve tam bir özgürlük olamaz” (Lenin. Ay. Yap. s. 33) Yine Lenin, özgürlükler bağlamında Burjuva bayların ‘mutlak özgürlük’ üzerine söylediklerinin sadece bir ikiyüzlülük olduğunu söylüyor.

Parti yazını, kazanç hırsı, kariyer düşkünlüğü için değil, sosyalizm ve emekçilere sempatiden kaynaklanan bir yazın olacağı için özgür bir yazın olacaktır, çünkü bir azınlığa değil, milyonlarca emekçiye hitap edecektir. Lenin, parti yazınının ilkelerini çizerken ‘sanat ve edebiyat’ bağlamında özel bir parantez açmakta ve özellikle (bir) noktadaki yanlış anlaşılmaları önleyebilmek için şu polemiği yürütmektedir:

“Bir Alman atasözü  ‘Her benzetme aksar’ der. Benim de edebiyatı bir vidacığa canlı bir hareketi mekanizmaya benzetişim aksamaktadır. (söylediklerimin) fikirlerin serbest savaşımını, eleştiri özgürlüğünü, edebiyatın yaratıcı özgürlüğünü vs. aşağılayıcı, öldürücü, bürokratlaştırıcı olduğuna ilişkin çığlık atacak isterikli aydınlar belki de çıkacaktır. Böylesi çığlıklar aslında burjuva aydın bireyciliğinin ifadesidir.”

(Kein Zweifel, auf diesem Gebiet ist die Sicherung eines weiten Betätigungsfeldes für persönliche Initative, in Dividiuelle Neigungen, eines Spielraums für Gedanken und phantasie, Form und Inhalt unbedingt notwendig. Das alles ist unbestritten... (Marx, Engels, Lenin, Über Kunst Und Literatür, Reclam. Ver. S.19)

(Türkçesi: Şüphesiz bu alanda kişisel önceciliğe (inisiyatife) bireysel eğilimlere, hayal gücüne, fanteziye, biçim ve içeriğe geniş bir hareket serbestliği vermek mutlak zorunluluktur. Bütün bunlar tartışma götürmez.....) 


Lenin’in burada vurguladığı şey çok önemlidir ve yeterince açıktır. Artık buna ekleyecek fazla bir şey de kalmıyor.

Lenin’in öngördüğü bu doğru düşüncelere karşın, Stalin döneminde, 17 ağustos 1934’de Jdanov öncülüğünde toplanan Sovyet Yazarları Birinci Kongresinde alınan bir dizi kararlar ile Kültür ve Sanat alanında izlenen politika yer yer gerici ve baskıcı olabiliyor. Tüm bunlar yapılırken de yine Lenin’in “Parti Örgütü ve Parti Yazını” makalesine çok defa sığınılıyor. Buna örnek olarak Jdanov’un Zvezda ve Leningrad dergileri üzerine 1947’de alınan karaları ve bu dergilerde mizah, şiir, öykü, tiyatro yazan yazarlar ve yapıtları üzerine yaptığı yorumları gösterebiliriz.

Jdanov, bu dergilerin Ahmetova, Zoşçenko, Khazin gibi yazarlara sayfalarını sonuna kadar açtığı için eleştirmekte, sonunda da S.B.K.P Merkez Komitesi’nin aldığı bir kararla bu dergilerin kapatıldığını açıklamaktadır. Kapatılmalarına neden olarak da bu yazarların onurlu, kahraman Sovyet halkıyla alay edildiği, Sovyetler Birliği’nde yaşamanın hayvanat bahçesinde yaşamaktan daha kötü olduğu(Bir Maymun’un serüvenleri, Zoşçenko ), Ahmetova’nın şiirlerinin gençliği uyuşturduğunu, karamsarlık, ümitsizlik aşıladığı vb. Khazin’in tiyatrosu ise Leningrad’ın şimdiki durumu ile Puşkin döneminin St. Petersburg’unu karşılaştırarak bugünkü Leningrad’ın çok daha kötü olduğunu savunmasıdır.
(Bak. Edebiyat, Müzik ve Felsefe üzerine, A. A. Jdanov, Bora yay. S. 23-63)

Yapılması gereken dergilerin kapatılması değil, bu dergilerde tam da bu konulara ilişkin tartışmaların başlatılması, kitleleri de tartışmaların içerisine çekerek doğruların gösterilebilmesidir. Üstelik bu yazarlar doğrudan proletaryanın saflarında durmamalarına karşın karşı devrimin saflarında da değildir. Üstelik bunlardan komünist olmaları da beklenemez. Jdanov yazısında Ahmetova ve Zoşçenko’nun geçmişini değerlendirip onları komünist olmadıkları için geçmişin olumsuzluklarını çağrımlaştırdıkları için Sovyet Edebiyatından süpürüp atmak istemektedir. Nitekim öyle de ol muştur. Bu yazarlar yasaklanmıştır. Ancak sosyalist bir toplum sadece komünist ve olumlu unsurlardan oluşmaz.

Bunların dışında kalan Ahmetova, Zoşçenko, Khazin gibi unsurları yok saymak, bunların sanata yansımalarını idari tedbirlerle önlemek, sadece sosyalizme zarar verir.

Stalin dönemi için geçerli olan bir gerçek var: Aydın, proletarya ile arasındaki uzlaşmaz çelişmeyi çözer veya çözer gibi görünür ya da yok olur! Çünkü yazacak bir yer, bir kurum, organize bulamaz. Ancak bunun çok iyi değerlendirilmesi gerekir. Partinin bir örgütünde, kanadında görev yapan, talimatlarına uyan tüzüğüne saygı gösteren her yazarın düşüncelerini açıkça belirtme ve yazma özgürlüğünü de çok ilkesel bir açıklaması olmadan elinden almak, gerçekten bir zorbalık ve gericilik olur.

Neyin parti yazınına uygun olup olmadığı yine yanlış veya doğru alınan kararların sonucunda ortaya çıkar ve bu kararlar bir ülkenin kültüründe yapacağı atılım veya gerilemelerin, buna bağlı olarak da o toplumun kendisinin atılım veya gerilemelerinin baş faktörü olur.

İdari tedbirlerin anormal bir şekilde alınması, alınan yanlış kararların sonucunda kıstaslara, ölçülere uymayan şeylerin kesilip atılması, bir korku ve yağcılık kültü de oluşmasına neden olur. Herkes soruyor: S.B.’de geriye dönüş neden?

Stalin’in ölümünden sonra Kruşçev tarafından hazırlanan “gizli rapor”a en güvenilir MK üyesi aynı zamanda dış işleri bakanlığı görevini başarı ile yürüten, Lenin ve Stalin’in mücadele arkadaşı Molotof (!) dahi imza atıyor! Oldukça düşündürücü!

1934 Sovyet Yazarları Birinci Kongresinde ilkesel öneme haiz bir takım kararlar alınıyor. Sosyalist gerçekçilik, devrimci romantizm, olumlu kahramanlar ilkesi vb. Müzik olsun, resim, heykel, mimari olsun öne sürülen düşünce ve ilkeler, içerisinde önemli hataları da barındırdığı için, S.B.’de sanat giderek her şeyi güllük gülistanlık gösteren yedi renkli bir tayfa dönüştürülüyor. Her şey çok güzel! İnsanlar mutlu ve insanlık için son tempo çalışıyorlar. Lenin’e, Stalin’e bağlılar, sosyalist ülkelerini çok seviyorlar!

Ama bir yazar kalkıp eleştirel bir mizah veya şiir yazsa, 1934 S. Yazarlar Kongresinin aldığı kararlara ve Lenin’in parti edebiyatı makalesinde çizdiği motivasyona uymuyor diye o organizasyonda yazma hakkına, dolayısıyla Sovyetler Birliğinde yazar olarak var olmak hakkına son veriliyor.

Ama Lenin’in yine aynı makalede söylediği  “Avrupa burjuvazisinin yozlaştırdığı bir edebiyatı bir anda değiştirebileceğimizi iddia etmiyoruz doğal olarak. Herhangi bir katı sistem önermek ya da sorunu birtakım yönetmeliklerle çözümlemeyi istemek aklımızın ucundan bile geçemez“ sözlerine karşın, sorunları topluma açık, toplumun bilinçlenmesini öne çıkararak; tartışılması, yayınlanması gerekirken sözgelimi Jdanov şöyle demektedir: ”Her konunun örgütsel yönünün büyük önem taşıdığını hepimiz çok iyi biliriz. Besteciler ve müzisyenler örgütündeki havanın temizlenmesi ve yaratıcı çalışmanın gelişmesini sağlayacak normal bir ortamın gerçekleşebilmesi için yeni bir rüzgârın, bir bahar temizliği’nin (a.b.ç) gerekli olduğu gün gibi açıktır.”(A.A.Jdanov, Ed. Müzik ve Fel. Üzerine, S. 70. Bora.Y)


Özetlersek:Sovyetler Birliği’nde Lenin ve Stalin döneminde her alanda olduğu gibi “Kültür ve Sanat “ alanında da muazzam gelişme ve yenilikler yaşanmış, burjuva kültür ve sanatının karşısına, olumlu etkileri günümüze dek yansıyan, dünya proletaryasına ve ezilen halklarına hâlâ bir meşale görevi gören, ilham veren yapıtlar yaratılmıştır.

Bu olumlulukların yanı sıra Stalin döneminde birçok konuda hatalar yapılmış ve bu hatalar dünya komünist hareketine onarılması zor yıkımlar vermiştir.

Dünyada ve Türkiye’de Komünist hareket giderek ivme kazanmaktadır. Önümüzde duran acil görevlerden birisi de yapılan hataların bilince çıkarılması için olağanüstü çaba göstermek, alınan yenilgilerin doğru bir muhasebesini yapmak ve dünya komünist hareketinin geçmişiyle yeniden hesaplaşmaktır.

YAVUZ AKÖZEL
                                                     
SON

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder