WÜRZBURG — BERLİN
MÜLTECİ / GÖÇMEN
YÜRÜYÜŞÜNDEN TANIKLIKLAR-XVII
Berlin'den Önceki Son Durak Rostok
Devrimci otobüs turunun sonlarına doğru yaklaşıyoruz. Dün Neumünster'de polisle gerçekleştirdiğimiz çatışmalı günün ardından, akşam panelimizi yaptık. Birkaç arkadaş aramızda işbölümü yaparak sunuyoruz bu panelleri. Başından beri direnişin içinden olarak önce hareketimizin tarihini anlatıyoruz. Genel bir bilanço sunuyoruz. Daha sonra değişik eylem modellerimiz hakkında başka bir arkadaş sunum yapıyor. Her konuşmacıdan sonra bir film arası veriyoruz. Ziyaret ettiğimiz mülteci kamplarında çekmiş olduğumuz filmleri gösteriyoruz. Böylece izleyiciler, sadece bizim anlattıklarımızla yetinmiyorlar aynı zamanda mülteci kamplarındaki durumun ne olduğunu kendi gözleriyle de görmüş oluyorlar.
Neumüsnter'de yemeğimizi yiyip etkinliğimizi gerçekleştirdikten sonra yatmak için Kiel'e gittik. Kiel'de bir işgal evinde kaldık. Bir kaç katlı bir evdi. Evin her bölümünde bir iş yapılıyordu. Konser yapılan bölüm vardı, yatma bölümü vardı. Değişik çalışmaların sürdürülmesi için değişik odalar vardı.
Konakladığımız yerlerde internete girme imkanımız oluyor. Bazen welan oluyor, bazen de kablo ile internete bağlanıyoruz. Gün içinde yolculuk ederken, arabanın içini de yazdığımız yazıları akşam konakladığımız yerdeki internet aracılığıyla göndermek istediğimiz yerlere gönderiyoruz ve anında yayınlanmış oluyor. Böylece eylem ve direnişimize sansür uygulayan boyalı basın bizim haberlerimizi engelleyememiş oluyor.
Şu anda Rostok'a doğru ilerliyoruz. Grup Yorum'un devrimci müziğini dinliyoruz. Bir yandan yazı yazıyoruz. Bir yandan da hakkımızda çıkan gazete haberlerini okuyoruz. Yoğun bir kar yağışı var.
Bazen tuvalet molası veriyoruz. Bu molalar sırasında hemen "özgürlük" sloganını değişik dillerde atarak toplanıyoruz. Yanımızdaki, konakladığımız yerlerden verilen yiyeceklerden yiyoruz. Genelde ekmek arası sandeviç türü şeyler oluyor bu yiyecekler. Marmelat gibi şeyler de var tabi.
Yolculuk sırasında ya da mola verdiğimiz yerlerde, polis saldırıları sırasında gördüğümüz komik manzaraları konuşuyoruz. Mesela, Köln'deki polis saldırısında arada boşluk bulup fıstık yeme manzarası çok komikti. Bir kadın polisin elinde köpek vardı. Çembere alınan grubun dışına düşen bir arkadaşı yeniden çemberin içine sokmadı bu köpekli polis. Köpek sürekli inasnların üstüne saldırıyordu. Bu boşlukta arkadaş eline biraz fıstık geçirmiş ve bu fıstıkları yiyordu. Bir yandan da polis ve polisin elindeki köpekle boğuşuyordu.
Ya da son mülteci kampı sırasında arkadaşın biri polise sürekli "gözümün içine bak, niye gözümün içine bakmaktan korkuyorsun" diye bağırarak soruyordu. Polis de ona "yok bakıyorum gözünün içine, ben seni dinliyorum" diyordu. Başka bir arkadaş çektiği fotoğraflar ele geçmesin diye orda bir taşın altına sittik bıraktı ve daha sonra bu sittiki bulamadı. Fotoğraflar kayboldu. Köln'de gözünün içine gaz sıkılan bir arkadaşın gözüne gazozlu su döktük. Arkadaşın gözü açılmıyordu. Arkadaş gözüne dökülen sudan biraz içince; "ya bu su değil beni kör etmeye mi çalışıyorsunuz" diye bağırıyordu. Bir arkadaş, karanlıkta görmediği için girdiği banyoda şampuan yerine krem döktü eline ve uzun bir süre bu kremi temizlemek için uğraştı.
Hamburg'ta ilk defa tanıştığımız bir genç arkadaş da sürekli din üzerine tartışmak istiyordu. Biz eylemlerle ilgili tartışma yaparken o konuyu alakasız bir şekilde değiştirerek din tartışmasına giriyordu. Bir süre bu arkadaş bizimle birlikte kamp ziyaretine katıldı ve arabada hep neyin haram olup olmadığı üzerine tartışmalar yaptı. Arada bir de "babamı tanıyor musun" diye soruyordu. "Yok tanımıyorum, adı ne babanın" diye sorduğumda, "tamam" deyip geçiyordu.
Konakladığımız yerlerde bize sunulan yiyecek çeşitlerinin bir çoğunu tanımıyoruz. Birbirimize "bu ne" diye soruyoruz. Tüm bu komik şeyleri gördüğümüzde; "hepimiz barbarız, hepimiz deliyiz" diye bağırıyoruz.
Bir arkadaş elinde megafonla konuşma yaparken Almanca hep "alles gut" biçiminde söylenen "her şey iyi" anlamına gelen kelimeyi söylüyor ve ardından da birden "alles schaise" (her şey bok) diye bağırıyorudu. Bu tip manzaralara çok gülüyoruz.
Bazen bizi gazete ya da radyolardan arıyorlar. Almanca konuşamıyoruz. Anlamadığımız yerlerde ja (evet) diyoruz. Karşı taraf bazen alakasız yerde evet dediğimizde bizim dili bilmediğimiz anlayıp gülüyor.
Mola yerlerinde bir yandan yemek yerken, bir yandan da çalan müziğe dayanamayıp halay çekiyoruz ya da dans ediyoruz. Bir elimizde ekmek domates ve bir yandan da halay çeken göreüntülerimizi sonra izlerken çok gülüyoruz. Yolun ortasında yapıyoruz tüm bunları ve bu sırada yanımızdan bir araç geçiyor, aracın arkasından tekme savuruyoruz. Bir arkadaş da "schaise" diye bağırıyor.
Frankfurt'ta gittiğimiz prefabrik bir mülteci kampında Neco diye bir çocuk vardı. Makedonyalı olan bu çocuk biraz Türkçe konuşuyordu. Çok tatlı bir çocuktu. Ona ne sorsam bana eliyle iki işareti yaparak cevap veriyordu:
—Sen kaç yaşındasın?
—İki.
—Baban kaç yaşında?
—İki.
—Kaç kardeşin var?
—İki.
Her soruyu aynı rakamla cevaplıyordu. Kampın bahçesinde çamur ve su vardı. Kamptan çıkarken, Neco adlı bu çocuğun elbiselerini çıkartıp, üzerindeki beyaz kilotla çamurun içinde gülerek iki yana koşuşturarak oynadığını gördük. Çocuk, oynayacak başka bir şey bulamıyor bu izolasyon ortamında ve çamurlu suyun içinde oynuyordu.
Bazen araba konvoylarımızda bir araba yolunu şaşırıyor ve birbirimizi kaybediyoruz. Bazen yanlış yollara giriyoruz. Bazen navigasyon bizi şaşırtıyor. Sonra tekrar birbirimizi buluyoruz.
Bazen polisler bize nazik numarası yapıyorlar. Arabaları nereye park edeceğimizi söylüyorlar. Nasıl davranırsak sorun çıkmayacağını söylüyorlar. Sonra aynı naziklik gösterisi yapan polislerin bize gazlarla ya da tekme ve yumruklarla saldırdığını görüyoruz ve bu manzara bizi çok güldürüyor.
Üzerimizdeki kıyafetleri uzun süredir yıkamıyoruz. İç çamaşırlarımızı da uzun süre değiştiremiyoruz. Bazen yattığımız yerde ayak kokusu ve ter kokusu geliyor. Hepimiz kokuyoruz doğal olarak. Kendi halimize gülüyoruz ve "wir sind alle barbaren" (hepimiz barbarız) diye bağırıyoruz.
Geçtiğimiz günlerden birinde, gece boyunca uyayamadık. Bir arkadaş çok sesli bir şekilde horluyordu. Sabah kendisini bir kaç kere uyaran arkadaşa kızdı bu horlayan arkadaş. "Niye hep söylüyorsun, ne yapayım" diye kızıyordu. Bu gece horlayan arkadaşı takip ettik, o hangi odaya girdiyse biz o odadan hızla kaçıp başka odaya gittik ve "oh be bu gece derin bir uyku çekeceğiz" diyorduk ve sabah uyandığımızda yüzümüz gülüyordu. Güzel bir uyku çekmiştik.
Rostok'ta geldiğimiz mülteci kampının çalışanları iyi çıktı. Polisin buraya gelmesini önlemişler. Mülteci kampına ziyaret yapabileceğimizi söylediler. Toplantı ve panel yapmamız için bize yer gösterdiler. Kamptaki odaları gezerek insanları toplantıya davet edebileceğimizi söylediler. Bugün çatışmaya niyetimiz yoktu zaten çünkü yarın erken kalkıp Berlin'e yetişmek zorundayız. Ama çatışmasız geçen günlerde de insan bazen sıkılıyor.
Bu kamptaki sosyal çalışanlarla sohbet ettik. Onlara gazete ve bildirilerimizi verdik. Tek tek kamp odalarının kapılarını çaldık. İçerdeki insanları büyük salonda toplanmaya davet ettik. Odaların bazıları boştu. Gelen insanların sayısı fazla değildi. Ama gene de insanlar gelmişti. Film gösterimi ve iki arkadaş direnişimiz hakkında konuşma yaptılar.
Kamp görevlileri bize çay ve kahve ikram ettiler. Rostok'ta çok kar yağmıştı bugün. Etkinlikleri bitirip arabalara binmek için gittiğimizde, yürümekte zorlanıyorduk. Doğal olarak kartopu oynamaya başladık. Ellerimiz üşüdü ama iyi eğlendik. Yanımızda gelen kameraman arkadaş da bu ilginç görüntüleri çekmek için karların içinde koşturuyordu.
Bu akşam Berlin'den önceki son panelimizi yapıyoruz. Rostok'taki panele katılım fazla değil ama gene de insanlar gelmişler. Ziyaret ettiğimiz mülteci kampından da insanlar geldiler buraya. Kampın içinde gerçekleştirdiğimiz toplantıda, kampta kalan mültecileri de konuşturduk. İranlı bir kadın konuştu. Kadın Farsça konuştu, bir arkadaş da bu konuşmayı İngilizceye çevirdi.
Bugün arabayla mülteci kampı ziyaretine giderken bir radyo aradı, onunla arabanın içinden röportaj yaptık. Röportaj Almanca oldu. Almanca'yı bilmiyoruz ama direnişimizn taleplerini ve neden sokaklarda mücadele verdiğimizi anlatabiliyoruz.
Akşam saatlerinde de gene bir radyodan aradılar ve onunla da biraz Almanca ve birazda tercüman aracılığıyla röportaj yaptık. Berlin'de gerçekleştireceğimiz yürüyüşle ilgili bilgiler verdik. Radyodan bizi nasıl destekleyebileceklerine dair sorular sordular.
Gün içinde bir çok işi bir arada yapmak zorunda kalıyoruz. Bir yandan otobüs turu, insanlarla konuşmak, materyallerimizi dağıtmak, polisle çatışmak işini yaparken; bir yandan da her gün bir yazı yazmak zorundayız. Ayrıca röportaj yapmak isteyen radyo, televizyon ve gazetelerle röportajlarr yapıyoruz. Bundan başka bazı dergiler de kendilerinin yayınlaması için bizden makale istiyorlar. Onlara da yazı yazıp gönderiyoruz ve dergilerinde yayınlıyorlar.
Yaşasın İnsanlaşma Ve Ortaklaşma Mücadelemiz
19.3.2013
Turgay Ulu
Rostok
Rostok'tan Berlin'e Son Etap
Rostok'ta çok kar var. Akşam panelimizi bitirdikten sonra spontan bir yürüyüş yapma kararı aldık. Hava karanlıktı. Yollar buzlanmıştı. Ana caddeye çıktık. Yaklaşık 30 kişiydik. Yurmruklu büyük pankartımızı açtık ve sloganlarla, marşlarla yürümeye başladık. Caddelerde hiç kimse yoktu. Araba da yoktu. Ana cadde bomboştu. Yaklaşık 2 km kadar yürüdük. Polisler gelir diye bekledik ancak gelmediler. Muhtemelen yollar buzlu olduğu için gelmediler.
Yürüyüşten sonra yazılarımızı internetten gönderdik. Bir grup arkadaş bozulan aracı almak için Hamburg'a gitmek için yola çıktı. Geriye kalanlar için yatma yeri ayarladık. Gruplar halinde değişik evlere dağıttık arkadaşları.
Sabah çok erken bir saatte kalktık. Çünkü Berlin için yaptığımız programa yetişmek zorundayız. Berlin'e vardığımızda önce bir basın konferansı yapacağız. Ardından Alexanderplatz'dan başlayarak, direniş çadırlarımızın bulunduğu Oranienplatz'a kadar yürüyeceğiz.
Şu anda Berlin'e doğru yola çıkmış bulunuyoruz. Minibüsün camından, dışarıyı seyretmek güzel. Her taraf bembayaz bir örtüyle kapanmış. Yol üzerindeki buzlar eridi. Ancak tarlaların içinde çok kar var. Beyaz tarlaların içinde, uzaktan görünen ağaçlar bir ressamin çizdiği tabloya benziyor.
Yaklaşık bir aydır devrimci otobüs turu yapıyoruz. Ücra köşelerde kurulmuş olan mülteci kamplarına baskınlar yaptık. Bir çok kampın önünde polis saltdırısına uğradık. Çünkü bu mülteci kampları normal yaşam alanları değildir. Bu nedenle polisler buralarda barikat kuruyorlar. Buradaki inanlık dışı koşulların duyulmasını, bilinmesini istemiyorlar.
Düzenlediğimiz otobüs turuyla, bir kez daha Almanya ya da Avrupa'daki demokrasi maskesini düşürdük. Gerçekleştirdiğimiz eylemlerde kullandığımız malzemeler; pankart, afiş, bildiriden başka bir şey değil. Polisler bize gazlarla, joplarla saldırdılar.
Gittiğimiz tüm şehirlerin sessizliğini bozduk. Bozma eylemi sadece devlet düzenine karşı değildi. Almanya'daki muhalif hareketin de suskunluğunu bozduk. Onlar da biraz sarsıldılar.
Avrupa'da entegre olmuş göçmen sol gruplar gene bu direnişle hiç bir bağ kuramadılar. Sadece Köln'de tesadüfen gerçekleşin bir telefon görüşmesi sonucu devrimci bir grup bizimle birlikte, gözaltına alınan arkadaşlarımızın tutulduğu karakolun önünde bir süre bekleyerek destek vermiş oldular.
Kendilerine "öncü, önder" misyonu biçen parti ve örgütlere soruyoruz. Bir yıldır sokaklarda çatışıyoruz nerelerdesiniz? Neden böyle bir direnişle bağ kuramıyorsunuz? Bürokratik Almanyalı gruplara da soruyoruz neredesiniz?
Rostok'ta bir Almanyalı arkadaşla bizim direniş üzerine sohbet ediyorduk. Devrime olan inancını yitirdiğini söylüyordu arkadaş. Ona devrimci dalgalanmaların beklenmedik anlarda orataya çıkabileceğini Arap coğrafyasında yaşanan hareketlenmelerden örnekler vererek anlatmaya çalıştık. Sohbet ettiğimiz arkadaş, bizim Würzburg'tan Berlin'e yürüyebileceğimize ve yasaları çiğneyebileceğimize de inanmamış ama biz bunu gerçekleştirdik. Tarihin öznesi insandır, yapan insanlar çıkar ve yapar. Bunun inançla bir ilgisi yoktur.
Berlin'e doğru ilerliyoruz. Gene Grup Yorum'dan müzik dinliyoruz. Bugün yeni bir parçamiz daha var. İndiagograu adlı bir müzik grubu benim yazdığım "migrant" (göçmen) adlı şiirimin Almanca versiyonunu bestelemiş. Bugün bu parçayı da dinliyoruz. Gazete ve sitelerde yayınlanan bu şiiri özgürlük yürüyüşüne başlarken yazmıştım. Direniş çadırlarımıza gelen Bandista bu şiiri besteleyeceğini söylemişti. Belki onlar da Türkçe versiyonunu bestelerler.
Neumünster'de polis saldırısıyla ilgili haberler buradaki yerel gazetelerde haber ve fotoğraflarla birlikte yayınlanmıştı. Basın konferansına da epeyce medya mensubu gelmişti. En çok polis saldırı ile ilgili sorular sordular. Polisin neden saldırdığını merak ediyorlardı.
Berlin'e girdiğimizde önce bir mülteci kampını ziyaret ettik. Diğer arabalar bizim arabadan önce gelmişlerdi bu kampa. Polis sürüleri gene kampın önüne yığılmışlardı. Bir kaç arkadaşın içeriye girmesine izin vermişler. Kampın önüne sloganlarımızla geldik. Kampa girip çıkanlara bildirilerimizi veriyor ve onlarla direnişimizin amaçları hakkında konuşuyorduk. Kamp ziyaretini uzun tutmadık. Çünkü Berlin'deki programımız yoğundu. Kamp ziyaretini tamaladıkton sonra sloganlar eşliğinde Alexandrplatz'da gitmek için yola koyuldu.
Alexandrplatz'da insanlar toplanmış bizi bekliyorlardı. Çok sayıda basın mensubu da burada toplanmıştı. Alanda bulunan kitle, bizi alkış ve sloganlarla karşıladılar. Oranienplatz'da bulunan arkadaşlar yeni bayraklar yapıp getirmişlerdi ve yeni pankartlar getirmişlerdi.
Bir süre, sevinç şarkıları söyleyip dans edip, sloganlar attıktan sonra basın önünde, mikrofon aracılığıyla konuşmaya başladık. Hem devrimci otobüs turunu anlattık hem de bir yıllık direnişimizi anlattık onlara. Konuşmalarımız arada bir alkışlarla kesiliyordu.
Alexandrplatz'daki konuşmalarımızı bitirdikten sonra Oranienplatz'daki direniş çadırlarımızın bulunduğu yere doğru yürüyüş başlattık. Bu mesafe epeyce uzun bir mesafedir. Merkezi noktalarda yolun üzerine oturup sloganlar atıyor ve dans ediyorduk.
Uzun bir yolu yürüdükten sonra karlar içinde kalmış Oranienplatz'a vardık. Büyük toplantı çadırı yerinde görünmüyordu. Yoğun kar yağışı nedeniyle çadır çökmüş. Diğer büyük çadırlardan biri daha çökmüş. Alanın görünümü biraz değişmişti. Ama yeni küçük çadırlar kurulmuştu.
Bir aydır uzak kaldığımız Oranienplatz'ı özlemiş olduğumuzu hissettik. Slogan ve marşlarla girdik direniş merkezimize. Alanın etrafını polisler çembere almışlardı.
21.3.2013
Turgay Ulu
Berlin
23 Mart 2013 Birinci Yılında
Yaşasın Mülteci Devrimi Direnişimiz
Yarın 23 Mart. Sokaktan hiç çekilmeden sürdürdüğümüz devrimci direnişimizin birinci yıldönümü. Bu vesileyle, yarın gerçekleştireceğimiz büyük yürüyüş için son hazırlıklarımızı tamamlamak üzereyiz.
Bir aydır sürdürdüğümüz devrimci otobüs turundan sonra, geldiğimiz Berlin'de bir kez daha mülteci kamplarının ziyaretine gittik. Birçok kampa gittik ve bu ziyaretlerimizi kısa tuttuk. Çünkü fazla zamanımız yoktu. Hızla bildirilerimizi dağıttık, insanlarla sohbetlerimizi hızlı bir şekilde yaptık. Bazı mülteci kamplarında görevlilerle tartışmalar yaptık. Polisi aramak istediler. Bugün fazla fiili yönteme başvurmadık. Çünkü güçlerimizi yarın için korumak zorundaydık. Buna rağmen bir çok kampa gittik ve bir çok odanın kapısını çaldık, insanlarla sohbetler gerçekliştirdik. Bir çok insan yarınki büyük eyleme geleceğini söyledi.
Bir çok şehirden otobüsler ayarlandı ve yarınki eyleme gelecekler. Gelecek olan insanların yatması için 200 kişilik ev ayarladık. Ayrıca, yatmak için işgal okulunu da kullanacağız.
Amsterdam ve Avrupa'nın diğer yerlerinde de yarın dayanışma eylemleri gerçekleşecek. Bize yazdıkları mesajda yarını eylem günü olarak seçmek istediklerini söylediler. Onlar bizimle aynı gün eylem yapacaklar.
Oranienplatz'dan Parlamentoya kadar yürüyeceğiz. Geçen yıl ki deneyimimizden çıkardığımız sonuca göre, yolu olabildiğince kısa tutmaya karar verdik. Bazı arkadaşlar uzun yolu seçmemizi istedi ama yaptığımız oylama sonucunda kısa yolu tercih ettik. Çünkü geçen yıl insanlar yolun uzun olduğundan şikayet ettiler. Üstelik bu sefer başka şehirlerden de mülteciler gelecek ve bunların bir kısmı aynı gün geri dönmek istiyorlar. Diğer yandan, bu sefer havalar çok soğuk ve uzun yol insanların erken çekilmesine yol açabilir. Geçen yıl yorulan insanların bir kısmı yarı yoldan geri döndüler.
Arabalarımızdan anons yapacak insanları seçtik. Pankartlarımızı ayarladık. Güzergahı belirledik. Son toplantımızı yapıyoruz.
Yürüyüşten sonra işgal okulunda tiyatro, film gösterimi ve konuşma yapacağız. Bunun için de gerekli görev dağılımını yaptık.
Yarınki yürüyüşümüz öğleden sonra saat 2'de başlayacak. Biz yürüyüşten önce saat 1'de herkes için yemek vereceğiz. Yemek yapma çalışmalarına saat 9'da başlayacağız.
Yarın özel bir gün olacağı için, işgal okulunda ve Oranienplatz'ta görevliler belirledik, gelen insanların sağlıklı bir şekilde ağırlanması ve eyleme katılmaları gerekir. Çıkabilecek sorunlara karşı önlemler aldık. Basınla gerekli diyalogları kurmak için düzenlemeler yaptık.
Dün de Berlin'de bir ırkçılık karşıtı derneğin düzenlediği etkinliğe katıldık ve orda konuşmalarımızı yaptık. Önümüzdeki günler de de benzer etkinlikler var ve bizi bu etkinliklere davet ettiler.
Parlamentodaki partilerden biri de bizimle ilgili bir etkinlik yaptı. Bu etkinlikte de konuşmalarımızı yaptık. Kreuzberg'de yayınlanan bir gazete için yazı istemişlerdi ve biz bunun için bir makale yazıp gönderdik.
Kreuzberg'in caddelerinde bizim yürüyüş için hazırladığımız afişlerden çok sayıda yapılmış olduğunu gördük. İnsanlar kendiliğinden yapıştırıcı almışlar ve info çadırımızdan afişleri alarak caddelere yapıştırmışlar.
22.3.2013
Turgay Ulu
Berlin
Berlin Caddelerinde İkinci Büyük Yürüyüşümüz
Berlin'e 600 km'lik yolu yürüyerek geldiğimizde düzenlediğimiz ilk yürüyüşe 8000 kişi katılmıştı. Bu kez direnişimizin birinci yıl dönümü vesilesiyle bir yürüyüş daha gerçekleştirdik. Bu yürüyüşe de 5000 kişi katıldı. Polis kaynakları şimdiki yürüyüşe katılan kitle sayısını 2000 kişi olarak açıkladı.
İlk yürüyüşümüzde, yürüyüşe katılanlar içinde aktivistlerin oranı daha fazla idi. Dün gerçekleştirdiğimiz yürüyüşte ise katılan mülteci oranı epeyce artmıştı. Sokağa çıkan mülteci sayısındaki bu artık, bir yıllık direnişimizin sokağa çıkmaya korkan mültecilere cesaret verdiğinin bir göstergesidir. Bizim bir yıldır sokaktan çekilmeden verdiğimiz mücadele insanlara korkmamaları gerektiğini göstermiş oldu.
Dün Berlin'de hava soğuktu yerlerde yer yer kar vardı. Ama aynı zamanda güneş parlaktı. Güneşli güzel bir hava vardı. Yürüyüş saatinden önce insanlar Oranienplatz'daki direniş çadırlarımızın bulunduğu yerde toplanmaya başlamıştı.
Devrimci otobüs turunun uğradığı hemen hemen tüm şehirlerden az ya da çok sayıda mülteci gelmişti. Gelenlerin bir kısmı, yürüyüşten bir gün önce geldiler ve biz onları merkezi tren istasyonundan alarak direniş alanımıza getirdik.
Yürüyüşe başka şehirlerden gelecekler için yatma yerleri ayarladık. Berlin'de 200 kişilik yatma yeri ayarladık. Yatma yerine ihtiyacı olanlar için bir irtibat telefonu belirledik. İsteyen bu telefonu arayacak ve yatacağı yerin adresini alacaktı. İşgal okuluna, yatmak için gerekli olan malzemeler yığdık.
Yürüyüş için çok sayıda bayrak hazırladık. Bu bayraklar değişik renklerden oluşuyordu. Yumruk ambleminin yanı sıra "mülteci devrimi yürüyüşü" sloganını yazmıştık. Mülteci devrimi ismini kullanıyorduk çünkü biz mevcut olan izolasyon kanınlarını ve izolasyon sistemini devirmek istiyoruz. Bu nedenle "devrimci" kavramının kullandık. Bizim devrime ihtiyacımız var.
Ses cihazlarımızın bulunduğu arabaları da hazırladık. Ayrıca kendi arabasıyla malzeme taşımak isteyenler de gelmişlerdi. Yürüyüş için toplanmalar başladğı zaman polisler kampın etrafını çembere almışlardı. Bu şekilde, toplum üzende bir korku ve kontrol duygusu yaratmak istiyorlardı.
Biz, bilgilendirme çadırında bekliyorduk ve gelen insanları karşılıyorduk. Artık bir çok şehirdeki insanlar bizleri tanıyorlar. Çünkü bir yıldır direniyoruz ve sık sık gündeme geliyoruz. Basın organlarında sürekli bizimle ilgili haber ve fotoğraflar yayınlanıyor. Bizim tanımadığımız bir çok insan bizleri tanıyor.
Devrimci otobüs turundan yeni gelmiş olmanın verdiği coşkunluk vardı bizde. Tur sırasında oluşturduğumuz esprili sloganları gene birbirimize bağırarak siylüyorduk. Alışkın olmayanlar bizim bu yaptığımızı pek anlayamıyorlar. Bizim normal tipler olmadığımızı düşünüyorlar. Haksız sayılmazlar. Biz de zaten normal ve akıllı olmak istemiyoruz. Anormal olmak ve yerleşik kurallar va kanunlar tarafından deli olarak nitelendirilmek kıymetli bi şey.
Yürüyüş kolunun başından ya da ortasından bakıldığı zaman sonu görünmüyordu. Yaptığımız bayrakları uzun sopaların ucuna takmıştık ve insanlar bu bayrakları taşıyorlardı. Gelen gruplar içinde kendi örgüt ya da parti amblem ve imzasını taşıyan bayraklarla gelmişlerdi. Kimseye bayrak ya da amblem sınırlaması getirmedik.
Yürüyüş sırasında, otobüs turu boyunca müzikleri eşliğinde dans ettiğimiz Bandista aktivistlerinden bir arkadaş gelmişti. Onunla daha önce tanışmıştık. Bizim direniş çadırlarımıza gelip müzik yapmış ve insanları coşkulandırmışlardı. Arkadaşa süpriz yaptık. Bandista müziği çaldık arabadan ve insanlar bu müziği duyar duymaz dans edip sloganlar atmaya başladılar. Bandista aktivistinin hoşuna gitti bu durum. Onunla sohbet ettik. Bizim, direnişimizle ilgili yazılarımızı düzenli olarak okuyorlarmış. Yakın zaman önce Suriye'ye gitmişler ve orada çeşitli çekimler yapmışlar. Belki bu çekimlerden bir film çıkacaktır.
Dün, yürüyüş için hava uygundu. İlk yürüyüşte insanlar yolun uzunluğundan şikayet etmişlerdi. Bu sefer en kısa yolu seçmeye çalıştık. Aynı zamanda bu yol üzerinde hep resmi kurumlar vardı. Avrupa Birliği'ni temsil eden binalar bu yol üzerinde bulunuyordu. Yol rotasını belirlerken bunların hepsini hesaba katmıştık. İnsanlar yürüyüşün bitiş yerine kadar yürüdüler. Yürüyüşün bitiş yerinde bulunan parlamento binasını işgal etmeyi düşündük ancak bu bina kapalıydı. Bugün Almanya'da tatil günlerinden biriymiş. Buralarda çok tatil günü var. Hangi günün tatil olduğunu bilmek zor.
Yürüyüş boyunca bir arkadaş sürekli röportaj soruları soruyordu. Onunla bir gün öncesinden de biraz röportaj yapmıştık. Yürüyüş boyunca da hem ses kaydı yaptı, hem de resimler çekti.
Yürüyüş biterken hava iyice sertleşmeye başladı. Bizler gruplar halinde trenlere bilet almadan binerek direniş alanımıza geri döndük.
Yürüyüşün olduğu günün akşamında da işgal okulundaki tiyatro salonunda bir etkinlik gerçekleştirdik. Önce direnişimizin bir yıllık tarihi hakkında bir konuşma yaptık. Taleplerimizin neler olduğunu, bir yıllık süre içinde hangi direniş yöntemlerini kullandığımızı ve atmosferi nasıl etkilediğimizi anlattık. Konuşmamız arada bir alkış ve sloganlarla kesiliyordu. Konuşmanın ardından, otobüs turu boyunca çekim yapan arkadaşın hazırlamış olduğu filmi gösterdik. Herkes filmi beğendiler. Polis şiddetini belgeleyen çekimler yapmıştı arkadaş.
Hem yürüyüş başlamadan önce ve hem de yürüyüş bittikten sonra insanlar için yemekler hazırlamıştık. Kimse aç kalmadı. Gelen herkes karnını doyurmuş oldu.
Bugün de genel bir toplantı yaptık ve yürüyüş üzerine değerlendirmeler yaptık. Ayrıca gelecekte neler yapabileceğimiz üzerine konuştuk. İşleyişimizle ilgili olarak konuştuk. Bazen bizim baştan belirlediğimiz kolektif hareket etme kuralını bozanlar oluyor. Toplantı dışında kendi aralarında konuşup karar alanlar oluyor. Bunun yanlışlığı üzerine bir kez daha konuştuk. Kararlarımızın ve önerilerimizin açık olması gerekir. Her kesin bu karar ve önerilerde iradesinin olması gerekir. Herkes yeni eylem önerisinde bulunabilir ancak bu önerisini karar haline getirmeden önce, herkesin katıldığı toplantıya sunması gerekir.
Biz otobüs turunda iken direniş alanlarımızda çeşitli sorunlar olmuş. Kavgalar, bıçaklamalar gibi olaylar gene olmuş. İnsanlar uzun yıllar izolasyon ortamında beklemenin verdiği sıkıntıları yaşıyorlar. Mülteci örgütlenmesi ve direnişi zor bir iş. Çok farklı kültürlere ve inanışlara sahip olan insanlar bir arada. Bu kadar farklılığı bir arada yürütmek zor ama biz bunu başardık. Sorunlarımız oluyor ama bu sorunları tartışarak çözüyoruz. Kapitalist izolasyon sisteminin sorunlu olmayan hiç bir alanı bulunmuyor. Biz de sorunlarımızı direnerek ve konuşarak çözüyoruz. Direniş aynı zamanda bizim için bir okul işlevi görüyor.
Bu arada, işgal okulumuzla ilgili statünün ve geleceğin ne olacağına dair tartışmalar yürütüyorduk. Belediye başkanı yeni bir karar açıkladı ve bizim okulu kullanım iznini 6 ay daha uzattı. Zaten biz kendilerine işgal statüsü istediğimizi defalarca söylemiştik. Şu anda fiili olarak işgal statüsünü hayata geçiriyoruz.
Bir yıllık süreçte güzel ve etkili eylemler yaptık. Bundan sonra yeni eylem ve önerilere açığız. Bir çok madeli tartışıyoruz şu anda. Değişik öneriler ve modeller var. Zamanla bunları hayata geçirmek için uğraşacağız.
24.3.2013
Turgay Ulu
Berlin
Devrimci Otobüs Turu
Bir yıl önce, Avrupa ve Almanya'daki insanlık dışı mülteci yasalarını ve izolasyon sistemini değiştirmek için bir mücadele başlattık. Daha önce de aynı gerekçelerle çeşitli direnişler olmuştu ancak bir yıl boyunca hiç bir şekilde sokaktan çekilmeden yürütmüş olduğumuz bu direniş, Almanya coğrafyasında bir ilki oluşturuyor.
Bir yıllık direnişimiz boyunca bir çok eylem yöntemini deneyerek mücadele yürüttük. Almanya'nın Würzburg şehrinden, başkent olan Berlin'e kadar yürüdük. Bu yürüyüşe paralel olarak bir de otobüs turu yaptık. Özgürlük yürüyüşü boyunca çok sayıda mülteci kampını ziyaret ettik, bu kamplardaki izolasyon sistemini açığa çıkarttık.
Gözden ırak, ıssız bölgelerde kurulmuş olan mülteci kamplarındaki insanların, bu koşullara karşı mücadele etmekten korktuklarına tanık olduk. Çünkü bu insanlar zaten savaştan, diktatörlüklerden, siyasi kovuşturmalardan kaçıp buralara gelmişlerdi. Eğer burada sokağa çıkıp mücadele ederlerse, başlarına daha kötü işlerin geleceğinden korkuyorlardı.
Devrimci mülteci direnişini başlattığımızdan bu yana faşistlerin provokasyonu oldu. Bir çok yerde bizi engellemeye çalıştılar ancak bunu başaramadılar. Polis saldırıları da direnişimizi durduramadı.
Direnişimizin birinci yıldönümü olan 23 Mart 2013 tarihine kadar, yeniden bir otobüs turu düzenlemeye karar verdik. Böylece hem büyük yürüyüşe hazırlık yapacaktık ve aynı zamanda bir yıl içinde biriktirmiş olduğumuz direniş deneyimiyle yeniden, unutulmuş mülteci kamplarına gidecek, oralarda direnişimizi anlatacaktık. Mülteci kamplarında korku içinde yaşayan insanları, hakları ve özgürlükleri için sokağa çıkmaları için cesaretlendirecektik.
İlt otobüs turunu kenardan merkeze doğru yapmıştık, Berlin'e gelmiştik. Bu sefer merkezden kenara doğru bir otobüs turu yapacaktık. Bu güne kadar gerçekleştirdiğimiz; yürüyüş, işgal gibi eylem yöntemlerimize bir yenisini daha ekleyecektik.
Devrimci otobüs turuna başlamadan önce gerekli olan hazırlıklarımızı yaptık. Güzergahı belirledik, konaklayacağımız yerlerde gerekli olan kontakları kurduk. Start vermeden önce bir basın toplantısı düzenledik ve bu toplantımızda, neden devrimci otobüs turu düzenlediğimizi anlattık.
Yola çıkacağımız minübüslerimizi, büyük yürüyüş için basmış olduğumuz yumruk simgesi bulunan afişlerimizle süsledik. Direniş alanımız olan Oranienplatz'da müzik eşliğinde halay çektik, dans ettik ve sloganlarımızı haykırdık.
Devrimci otobüs turumuz, uzun süredir durağanlaşmış olan Oranienplatz'a bir dinamizm kazandırdı. Yeniden insanlarda bir canlanma oldu. Gittiğimiz mülteci kamplarında, bir çok dilde basmış olduğumuz bildirilerimizi dağıtıyorduk ve insanlarla konuşuyorduk. Büyük yürüyüş için basmış olduğumuz afişleri mülteci kamplarının dışına ve içine yapıştırıyorduk, insanları yürüyüşe katılmaya davet ediyorduk.
Gittiğimiz bir mülteci kampının içi çok pisti. Büyük bir binaydı, tuvaletlerde boklar suyun üzerinde yüzüyordu ve dayanılmaz bir koku vardı içerde. Bu kampta kalan insanlarla sohbet ettik. Çok uzun yıllardır bu kampta yaşayan insanlar vardı. Yattıkları yerleri gösterdiler bize. İçiyle ve dışıyla tam bir hapishaneye benziyordu bu mülteci kampı. Gördüğümüz bu manzara karşısında çok öfkelendik. Dışarı çıktık ve mülteci kampının önünde bulunan ana caddeyi trafiğe kapattık. Uzun süre bu cadde üzerinde sloganlar attık, darbuka çalıp dans ettik. Olay yerinin hemen yanında bulunan karakoldan polisler geldiler olay yerine. Uzun tartışmalar oldu polislerle. Geç saate kadar sürdürdüğümüz cadde işgalini sona erdirdik ve panel yapacağımız alana gittik.
Yol kesme eyleminden sonra polisin bize karşı tutumu değişti. Çünkü Almanya'daki izinli yürüyüş geleneğini bozmuştuk. Polisin gösterdiği ve izin verdiği alanlarda değil, kendi seçtiğimiz alanlarda ve kendi yöntemlerimizle mücadele ediyorduk. Bu durum polisi çok öfkelendirmişti.
Otobüs turunu gerçekleştirdiğimiz mülteci kamplarında polisler sert önlemler aldı. Mülteci kamplarının içine ve dışına barikat kurdular. Bizleri kampların içine sokmak istemediler çünkü içerde hapsedilmiş bir biçimde yaşayan insanlara, bu izolasyona karşı nasıl mücadele edebileceklerini anlatıyorduk. İnsanları, sokağa ve eyleme davet ediyorduk. Devlet ve sermayenin koruyucu gücü olan polis bu durumu kabüllenemiyordu. Onların çizdiği sınırların dışında kimse Almanya'da protesto eylemleri gerçekleştiremezdi.
Gittiğimiz mülteci kamplarında üçünde çok sert polis saldırısına uğradık. Kalsruhe, Köln ve Neumünster'de bize saldıran polisler bir çok arkadaşımızın yaralanmasına yol açtılar. Bir çok arkadaşımız polis saldırısında tutuklandı ve uzun süreler polis karakollarında bekletildiler. Yaralanan arkadaşlarımızın bazıları hastaneye gitmek zorunda kaldı çünkü yaralarından akan kanı durduramadık. Polisler bizlere biber gazı, cop, tekme ve yumruklarla saldırıyorlardı. Aynı zamanda polislerin yanlarında, insanın üzerine saldıran köpekler de vardı. Polisler ve köpekler ekip olarak birbirine çok benziyorlardı. Polisler ve köpekler bizlere hırlıyor ve keskin, iri dişlerini gösteriyorlardı. Biz de onları hoşt hoşt diğerek ve kendimizi savunarak geri çekilmeye zorluyorduk.
Gözaltına alınan arkadaşlarımızın bırakılması için tutuldukları karakolların önünde bekledik. Kendisine vuran polisin elini ısıran bir arkadaşımızın „kriminal“ eylem yaptığını söyledi polis. Devletler bomba, biber gazı ve her türlü şiddet aracıyla halka saldırıyorlar ve bunun adını „demokrasi“ koyuyorlar. Ancak saldırıya uğrayan biz direnişçiler onların ellerini ısırdığımız zaman buun adı „kriminal“ oluyor. Kapitalist sömürüye karşı, emperyalist savaşlara karşı ve faşist saldırılara karşı dişimizle tırnağımızla ısırmaya devam edeceğiz. Bizim mücadelemiz haklı bir mücadeledir.
Devlet, devrimci otobüs turundan korktu. Bizim müziklerimizden, konuşmalarımızdan, bildiri ve afişlerimizden korktu. Çünkü biz kapitalist izolasyon sistemini teşhir ediyorduk. Mülteci kamplarında korkarak yaşayan mültecilere cesaret veriyorduk. Sermaye devleti, insanların özgürlükleri için mücadele vermesini istemiyor. İnsanların köle gibi korkarak izolasyon sistemi içinde yaşamasını istiyor. Bizlerden robot gibi burjuvaziye hizmet etmemizi istiyorlar. Ama biz robot olmak ve korkarak, izolasyon sistemi içinde yaşamak istemiyoruz.
Devrimci otobüs turumuz başarılıydı. Otobüs turumuzun uğradığı bütün şehirlerden 23 Mart'ta düzenlediğimiz yürüğüşe gelen mülteciler olmuştu. Oranienplatz'dan parlamentoya kadar yaptığımız yürüyüşe mülteci katılımı yüksekti. Würzburg'tan Berlin'e gerçekleştirdiğimiz yürüyüşün hemen ardından düzenlediğimiz büyük yürüyüşe katılanlar içinde aktivistlerin oranı daha yüksekti. Otobüs turundan sonraki yürüyüşe katılan mülteci sayısı artmıştı. Otobüs turunun başarısını buradan ölçmek mümkündür.
Otobüs turunun tek başarısı mültecilerin yürüyüşe gelmeleri değildi. Tur boyunca mülteci kamplarındaki görevlilerle yaptığımız tartışmalarda onlar, buraların lager olarak adlandırılmasına itiraz ediyorlardı ve buraların heim (ev) olduğunu iddia ediyorlardı. Ancak otobüs turumuzun gittiği tüm mülteci kamplarında polis barikat kurmuş ve onlarca oto ile gelmişlerdi. Eğer buralar normal ev ise neden polis işgaline uğruyor, neden bizler mülteci kamplarındaki arkadaşlarımızla polis barikatı olmadan sohbet edemiyoruz.
Büyük demir parmaklıklı kapılar, kameralar, kimlik kontrolleri mülteci kamplarının normal ev olmadığını gösteren işaretlerdir. Mülteci kampları birer kontrol merkezleridir. Burada yaşayan insanlara suçlu muamelesi yapılıyor. Otobüs turuyla biz, bu gerçekleri açığa çıkarttık.
Otobüs turu sırasında duldung karşıtı kampanyanın startını verdik. Mülteci kamplarındaki insanlık dışı koşulları kameraya aldık. Yaptığımız direnişi film haline getirdik. Gittiğimiz yeni mülteci kamplarında bu filmleri gösterdik. Gittiğimiz her mülteci kampında film gösterimi ve tartışma programları yaptık. Tur boyunca her gün yazdık. Direnişimizi yazmak istemeyen burjuva basını karşısında kendi haberlerimiz kendimiz yaptık. Kendi fotoğraflarımız ve filmlerimizi kendimiz çektik. Onlara ihtiyacımız olmadığını gösterdik. Polis, gazeteleri devrimci otobüs turunu yazmaması için uyardı ve tehdit etti. Ancak bizim direnişimizin duyulmasını engelleyemedi. Uluslararası yayın yapan El Cezire televizyonu bizim direnişimizin haberini yaptı. Birçok yerel radyo ile röportajlar yaptık. Gittiğimiz her yerde basın toplantıları yaptık. En alttan gelen insanlar olarak tüm mücadele araç ve yöntemlerini kullanmaya çalıştık.
Devrimci otobüs turu boyunca gittiğimiz her yerde insanlar bizi desteklediler. Onların evlerinde yattık. Yemek ihtiyaçlarımızı karşıladılar. Bazen insanlar kendi araçlarıyla bizim otobüs turuna katıldılar ve bizimle birlikte mülteci kamplarını ziyaret ettiler. Polis saldırılarında yaralanan sadece mülteciler değildi. Bir çok aktivist de bu saldıralarda yaralandı ve göz altına alındılar. Mülteci ve aktivistler arasında bir yoldaşlaşma yaşandı.
İzolasyon sistemine karşı gerçekleştirdiğimiz militan eylemler, toplumun diğer kesimlerini de ettkiledi. Bir çok diğer Avrupa ülkesinde bizim direnişimizle dayanışmak için destek eylemleri gerçekleştirildi. Almanya'nın değişik şehirlerinde dayanışma eylemleri gerçekleştirildi.
Devrimci otobüs turuyla, bir kez daha eyalet dışına çıkma yasağını fiilen işlemez hale getirdik. Almanya'nın değişik şehirlerini ve mülteci kamplarını, sınır dışına çıkma yasağını kırarak dolaştık. Hapsedildiğimiz mülteci kamplarını terkettiğimizi gösterdik onlara. Bize karşı uyguladıkları tehditlere boyun eğmediğimizi, her türlü hukuki ve ya fiili saldırıdan yılmadığımızı bir kez daha kanıtlamış olduk.
Bir yıldır sokakları terketmiyoruz. Nazi saldırılarına, polis saldırılarına ve acımasız doğa koşullarına karşı direniyoruz. Bazen günlerce duş yapamıyoruz. Bazen aç kalıyoruz. Bazen uyuyacak yer bulamıyoruz. Ancak bunlar bizi yıldırmıyor. Biliyoruz ki, özgürlük burjuvazi tarafından hediye edilmez. Biz mücadele etmeden özgür olamayız. Sokaklarda kolektif bir hayat yaşayarak kendimizi özgürleştiriyoruz. Onların çizdiği sınırların içine hapsolmayı reddediyoruz.
Bir yıllık mücadele sayesinde bazı eyaletlerde sınır dışına çıkma yasağı kaldırıldı, bazı eyaletlerde fiş uygulaması kaldırıldı. Bazı mülteci kamplarını kapattırdık. Ancak bunlar yeterli değil. Eyalet dışına çıkma yasağı tamamen kaldırılmalıdır, sınır dışı etmeler tamamen durdurulmaladır. Almanya'daki tüm mülteci kampları kapatılmalıdır. İzolasyon sistemi tamamen ortadan kaldırılmadan sokakları terketmeyeceğiz.
Yaşasın İnsanlaşma Ve Ortaklaşma Mücadelemiz.
2.4.2013
Turgay Ulu
Hannover
Maksim Gorki Tiyatrosunu İşgal Ettik
Berlin'de, tiyatro ile ilgilenen bir arkadaş, aylar öncesinden direniş çadırlarımıza gelmiş ve bizimle birlikte, düzenlenecek olan tiyatro festivalinde bir program gerçekleştirmek istediğini söylemişti. Devrimci otobüs turu ve diğer eylemlerimizden fazlaca vakit bulup bu tiyatro için hazırlık yapamadık ama birkaç kez toplantı yapıp bir şeyler hazırladık.
Maksim Gorki tiyatro binasının giriş kısmına bir büyük çadır ve iki de küçük çadır açtık. Oranienplatz'taki direniş çadırlarını simgesel olarak tiyatroya taşıdık. Pankart ve bayraklarımızı astık. Bir senelik direnişimizle ilgili resim ve gazete haberlerini içeren materyalleri giriş kısmına yaydık. Arkadaş, sazı da getirmemi söylemişti. Sırtta saz, diğer arkadaşla birlikte bisiklet yolculuğu yaparak gittik Maksim Gorki tiyatrosuna.
Değişik sahnelerde tiyatro oyunları ve diğer etkinlikler vardı. Sahnenin birinde, kendilerine yeterli ücret ödenmeyen tiyatro oyuncuları eylem yapmak istiyordu ve onlarla birlikte içinde bulunduğumuz sahneyi işgal ettik. İşgal edenler içinde üniversite öğrencileri de vardı. İşgalcilerin hepsi aynı görüşte değillerdi. Gece 23'e kadar süren işgal sırasında farklı görüşte olanlar arasında tartışmalar sürdü.
İşgal edilen sahnenin girişinde duran görevliler, bizi işgal alanına sokmak istimiyordu ama biz kendi meşru yöntemlerimizi kullanarak fiilen işgal alanına girdik. İşgal sahnesine gazete, afiş ve bildirilerimizi astık. Kapitalist sömürü sistemine karşı sanatçı direnişini desteklediğimizi söyledik ve işgalde yer aldık.
Marksim Gorki tiyotro binası büyük bir bina. Binanın içinde çok sayıda bölümler vardı. Binanın girişine açmış olduğumuz çadırlar değişik bir görüntü yaratmıştı. Ayrıca salonda bulunan ekranlardan, direnişimizle ilgili olarak yapılmış olan filmleri gösteriyorduk. Tiyatroya gelen insanlara direnişimizle ilgili bilgiler veriyorduk.
Tiyatro sahnesi işgali, önceden planladığımız bir eylem değildi. Aniden gelişen bir eylem oldu ama güzel oldu. Şimdiye kadar yaptığımız işgal biçimlerine yeni bir model daha eklemiş olduk.
İşgal saatlerinde Maksim Gorki ile ilgili, salonda bulunan insanlara sorular sorduk. Hepsi değil ama insanlardan bir kısmı bu adamın sadece adını duymuş. Onun komünist bir sanatçı olduğu ile ilgili ayrıntılı bilgilere sahip değillerdi.
Gorki ismi Rusça'da "acı" anlamına geliyor. Maksim Gorki'nin hayatını en iyi ifade eden kelime budur herhalde. Gorki, yaşamı boyunca çok acılar çekmiş. Okula gitme imkanı bulamamış. Ancak yazdığı kitaplarla dünya edebiyatında baş köşelere oturmayı başarmış bir sanatçıdır. "Benim Üniversitelerim" dediği, hayatı okumuştur o. Yaşadığı acıları, öğrenim gördüğü bir üniversiteye çevirmeyi başarmıştır.
M. Gorki, fırınlarda ve daha bir çok işte çalışmıştır. Muhteşem eserler yaratan bu adam, aynı zamanda sıradan bir insandır. Gorki, kendisinin çirkin olduğunu düşünmektedir ve bir türlü kız arkadaş bulamıyordur. Kendi burnunun çok uzun olduğunu düşünmektedir. Kızların kendisini beğenmediğini düşünen Gorki, bu düşünceler içinde kalbine bir mermi sıkarak intihar girişiminde bulunmuştur. Ancak ölmekten kurtulmuştur.
Sanat tartışmalarında da, politik tartışmalarda olduğu gibi bir kafa karışıklığı var. Sosyalist realist sanat akımı hakkında hemen hemen hiç bir eser incelememiş insanlar, sosyal realist sanat akımının "dogmatik, sınırlayıcı" olduğunu söylüyorlar. Ancak kulaktan dolma propaganda bilgilerinin dışına çıkılıp somut pratik sorular sorulduğunda bunlara cevap vermek güç oluyor. Sanatın har alanında kendilerini şu ya da bu biçimde sosyalist olarak adlandıran insanların üretmiş oldukları sanat eserlerinin kimse kalitesiz olduğunu söyleyemiyor. "Dogmatik olmayan, sınırlandırıcı olmayan sanat eserlerine pratik örnekler verebilir misiniz?" sorusu karşısında bir cevap almak oldukça zor oluyor.
Başşehri Hannover Olan Niedersaksen Eyaletinde Gutschain Sistemi Sona Eriyor
Devrimci otobüs turumuzun Hannover durağında yaptığımız basın toplantısında, gutschain sisteminin kaldırılacağını söylemişlerdi. Bu ay, bununla ilgili resmi kurum imzalı bir yazı yayınlandı. Artık kupon uygulaması bu eyalette sona eriyor. Hannover'de kupon uygulamasına karşı çok sayıda eylem gerçekleştirmiştik. Her ay mültecilere verilen kuponlar sadece burada geçiyor ve her alışveriş yerinde değil, sadece bazı büyük marketlerde geçerlidir. Kupon kullanan mülteciler, günlük yaşamda ikinci sınıf insan olduklarını hissediyorlardı. Saatlerce market kuyruklarında bekletiliyorlardı. Bekleme sadece market kuyruklarında değil, bu kuponların verildiği sosyalamtta da insanlar saatlerce bekletiliyordu. Bu bekleme sırasında havasızlıktan bayılan hamile kadınlar vardı. Küçük çocuklarıyla birlikte gelen mülteci kadınlar saatlerce kuyruklarda bekletiliyordu. Kuponların verilişi sırasında bir yığın bürokratik saçmalıklar oluyordu. Bazen az kupon geliyordu insanlara, bazen hiç kupon gelmiyordu. Bu sorunları çözmek için bina içinde bir o yana, bir bu yana gönderilip duruluyordu mülteciler.
Kupon uygulaması sona erdi. Ancak şimdi her mülteci burada bir hesap açmak zorunda ve bu hesabı duldung denilen mülteci kimliği bulunanlar açamıyorlar. Bu ayki kupon alma seansı sırasında çok sayıda mülteci ne yapacaklarını soruyorlardı. Ancak hem banka yetkilileri ve hem de sosyal amt insanlara bir cevap vermiyorlardı. Kendilerinin de işleyişin nasıl olacağını bilmediklerini söylüyorlardı. Buna sinirlenen bir mülteci benzin alıp merkez tren istasyonunu yakmak istediğini söylüyordu. Artık insanlar beklemekten, belirsizlikten bıkmış durumda. Kendilerine her gün yapılan ayrımcı ve ırkçı uygulamalardan bıkmış durumda.
Avrupa'daki sağcılığın ve ırkçılığın artışı sürüyor. Fransa'da "herkes evlensin" adında kampanyalar düzenleniyor. Geçtiğimiz günlerde, Almanya'nın en sağcı ve tutucu bölgelerinden bir olan Bavyera eyaletinde bir yaşlı Alman kadın, tartıştığı bir göçmen kadının çocuğunu otobandan geçen arabaların önüne fırlattı. Krizin nedeni olarak görülen mülteciler, ırkçı saldırıların hedefi durumuna getiriliyorlar.
Türkiye'de bulunan Suriyeli sığınmacılar, mülteci kampında üst üste çıkan yangınlar sonucu gerçekleşen ölümleri protesto etmek için isyan ettiler ve binlerce mülteci Suriye'ye geri gönderildi.
Günümüz dünyasında, içinde yaşamadığı gerçeklikleri insanların anlaması çok zor oluyor. Berlin'den Hannover'e birlikte mitfarda yolculuk ettiğimiz Türkiyeli bir kadınla sohbet ettik. Kadın Türkiye'nin artık demokratik bir ülke olduğunu söylüyordu. Ona Türkiye'de 10 bin siyasi tutuklu olduğunu söyledim, bu tutuklulardan 3 bininin çocuk olduğunu, içerdekilerin gazeteciler, yazarlar ve diğer kesimlerden insanlar olduğunu anlattım. Kadın şaşırdı. Elbette ki, Türkiye ekonomik ve sosyal sistem olarak gelişmiştir. Kapitalist emperyalist basamaktaki yerini sıçratmak istiyor ve bu konuda epeyce yol almış bulunuyor. Doğal olarak Türkiye hızla kontrol toplumu olmaya doğru ilerliyor. Kontrol dışı grup ve akımlara karşı acımasızca tasfiye saldırılarını sürdürüyor.
Avrupa'daki mücadele ve direnişlerin en önemli hedeflerinden biri konrol sistemlerini kırmak olmalıdır. İnsanlar gündelik yaşamda kontrol sesteminin getirmiş olduğu kurallara sadakatle uyum sağlıyoırlar. Kendileri bile bunun nasıl olduğunu farkedemiyorlar ve diğer insanların bu kontrol mekanizmasına itiraz etme girişimine, karşı çıkar hale geliyorlar.
3.4.2012
Turgay Ulu
Hannover
İşgal Okuluna Polis Saldırısı
Özgürlük yürüyüşümüzün ardından Berlin Orleuer str. deki boş bir büyük okulu işgal etmiştik. Birkaç defa işgal okuluna karşı polis tacizleri olmuştu. Ancak dün sabah gerçekleşen polis operasyonu tam bir korkutma saldırısıydı. Polisler işgal okulunda, karşı devrimci terör estirdiler.
Sabah saat 6.30'da insanlar daha uykularında iken işgal okuluna bir yığın polis geldi. Tutuklular için kullanılan, yürüyen hapishane olan araçlarla geldiler. Polislerin bir kısmı sivil kıyafetliydi, bir kısmı da resmi kıyafetliydi. Sivil kıyafetli polislerin yüzlerinde kar maskeleri vardı. Ellerinde silahlar vardı.
Sayıları 50 civarında olan polisler hep birlikte işgal okulunun içine daldılar. Kapıları bir kere vurup ardından kırmaya başladılar. Kapıları kapalı olan odaların hepsinin kapısını kırdılar. Tahtadan olan kapıların anahtar mekanizmasının yeri tamamen parçlandı.
Polisin saldırdığı odaların bazılarında küçük çocuklar vardı. Bu çocukların bir kısmı çok korktu ve travma yaşadılar. Küçük bir kız çocuğu, gün boyunca gördüğü insanlara korkutucu manzarayı anlatıyordu kendi dilinde. Küçük kız çocuğunun gözleri kocaman olmuştu korkudan.
Polisler okulun sokağa açılan kapısına barikat kurmuşlardı. Olayı duyarak gelen insanları içeriye almadı ve içerideki insanların dışarıya çıkmasına izin vermedi.
Okulun içinde bulunan mültecileri ve evsiz aileleri uykularından zorla kaldırarak bir odaya topladılar. Herkesin ellerini duvara dayadılar ve üst araması yaptılar.
Saat 6.30'da başlayıp, saat 10.30'a kadar devam eden polis saldırısında, işgal okulunun tüm odalarına girildi. Odalarda bulunan paralar, cep telefonları, saat vb. malzemeler polis tarafından çalındı.
Dışardan bir avukat geldi ve içeride olan bir mültecinin adını verek okulun içine girdi. Avukatın operasyonun nedenine ilişkin sorularını polisler şu şekilde yanıtladılar: "Bir kişinin başka bir kişiyi bıçaklama ihtimali var". Böylesine komik bir gerekçeyle yapılmıştı bu polis saldırısı. Bu iddia ile gözaltına aldıkları 3 kişiyi okulun bahçesinde serbest bıraktılar. Palisin bu gerekçesi bir bahaneydi. Mahkeme kararıyla, okulun her yerini istedikleri gibi arama izni almışlardı.
İşgal okuluna karşı polisin bu saldırısı tamamen korkutma ve yıldırma amaçlıydı. Polis, saldırı yapmak için daha önce okulda gerçekleşmiş bıçaklama olaylarını bahane ediyordu. Ancak biz biliyoruz ki, polisin saldırılarının esas nedeni bizim direnişimizden duyduğu rahatsızlıktır. Devrimci otobüs turu sırasında da polisler bize sert bir biçimde saldırdılar. Bu saldırıların gerekçesi ne ise, işgal okuluna yapılan saldırının gerekçesi de aynıdır. Direnişi bastırmak ve mücadeleyi engellemek. Bunun dışındaki tüm gerekçeler bahanedir.
Bazı insanlar, polis ve devlet mekanizmasının ne anlama geldiğini yeterince kavramadıkları için mültecileri ya da direniş alanlarımızda gerçekleşen bazı bıçaklama gibi iç şiddet olaylarını gerekçe olarak öne çıkartıyorlar. Elbette ki, direniş alanlarımızda yaşanan bazı iç şiddet olaylarını kesinlikle olumlamıyoruz. Ancak biz hiç bir zaman bu olayları sıfıra idiremediğimizi biliyoruz.
İnsanlar içinde bulundukları izolasyon koşullarından dolayı iç şiddete yöneliyorlar. Sosyal ortamın dışında yaşayan bu insanların doğal diyalog kurma şansı yok. Cinselliklerini yaşama şansı yok. Kendi günlük geçimini sağlama ve beslenme, barınma, eylenme, seyahat etme, kültürel ihtiyaçlarını karşılama şansı yok. Tüm bu sıkışmış hayat inisanları iç şiddete yöneltiyor. Çelişkinin ve şiddetin kapitalis sisteme yönelmesini istemeyen polis ve devletin diğer mekanizmaları saldırıya geçiyorlar. Devlete karşı isyan edilmesin ama diyer kriminal şeyler olsun istiyor devlet. Böylece kendisini tehlikeden korumuş oluyor. Bu nedenle insanları mücadele ve direniş yapmaktan vaz geçirmek için elinden gelen her şeyi yapıyor.
İşgal okulunun kırılmış kapılarının fotoğraflarını çektik basına bir açıklama ile birlikte gönderdik. Bizi arayan bazı gazetecilerle röportajlar yaptık ve polis saldırısını anlattık.
Direnişimiz devam ediyor. Bir kaç gün önce bir komünist partinin düzenlemiş olduğu ve bizi de davet ettiği programa katıldık. Bir yıllık direnişimizle ilgili çekmiş olduğumuz filmleri gösterdik. Filmin ardından tartışmalar gerçekleştirdik. Bir yıllık direnişte yaptığımız eylemlilikleri anlattık onlara ve kendilerinin komünist parti olarak bu sırada nerede olduklarını sorduk, onları eleştirdik. Bizim bu eleştirilerimizi haklı buldular. "Hobi ativite" olarak tanımlayıp eleştirdiğimiz nedenleri doğru buldular. Bundan sonra yapabilecekleri dayanışmaları yapacaklarını söylediler. Daha önce de küçük çaplı dayanışma kampanyaları yapmışlardı. Ancak, parti olma iddiasının çok uzağında şeyler bunlar.
Direnişimiz devam ederken doğal olarak da çeşitli sorunlar var olmaya devam ediyor. Çok sayıda insanı kontrol etmek imkanı bulunmuyor. Bazen bizim isteğimiz ve irademiz dışında olumsuzluklar oluyor. Bu olayları gören bazı aktivist arkadaşlarımız küsüp gidiyorlar. Sonra tekrar geri geliyorlar. Başkalarını suçlayarak gidip bir daha gelmeyenler de oluyor. Ama sürekli yeni mücadele etmek isteyen insanlar da gelmeye devam ediyor.
Almanya'nın Düsseldorf ve diğer şehirlerinde, işgal okuluna yapılan saldırıları protesto eden ve bizimle dayanışan eylemler gerçekleşti.
Berlin'de ilkbahar havaları kendisini hissettirmeye başladı. Direniş çadırlarımızın üstüne güneşin parlak ışıkları vurmaya başladı. Bugün Romalarla dayanışmak için ve sınır dışıları protesto etmek için eylemler yapacağız. Akşam üzeri de bir Roma müzik grubu konser verecek. Bu hafta benzer bir eylem planını her gün yapacağız.
Yaşasın İnsanlaşma Ve Ortaklaşma Mücadelemiz
8.4.2013
Turgay Ulu
Berlin
Belediye Başkanıyla Görüşme
Devrimci Mülteci Hareketi olarak, bir yıllık mücadele içinde çeşitli görüşmeler de yaptık. Karşımızda yer alanlarla ya da bizim yanımızda yer alanlarla çeşitli görüşmeler yaptık. Parlamentoyla da görüşmelerimiz oldu. Bu görüşmelerin bir kısmı sert geçti, bir kısmı da çatışmalı geçti.
Berlin'de işgal ettiğimiz okulla ilgili olarak çeşitli proje grupları, okulun geleceği ile ilgili olarak belediye başkanı ile görüşme randevusu almışlardı. Belediye başkanı bu görüşmeye bizi de davet etti. Ancak biz bu görüşmeye katılmamıştık. Çünkü okulu Devrimci Mülteci Hareketi işgal etti. İşgal okulu ile ilgili bir buluşma söz konusu olduğunda bunun birinci muhatabı bu harekettir.
İşgal okulu ile ilgili, gelecek için proje yapan gruplar bizimle herhangi bir görüşme yapmadılar. Bize bir şey danışmadılar. İşgal okulu, bizim bir yıldır sokaklarda verdiğimiz mücadeleler sonucunda, gene bizler tarafından işgal edildi. Okulla ilgili planlama yapan gruplar bu direnişte yoktular. Onlar bu okulda yer kiralamak ve çeşitli işler yapmak istiyorlar, grupların içinde çeşitli firmalar da var.
Devrimci Mülteci Hareketi, politik bir harekettir ve okulu mücadele etmek için işgal etti. Bu okulu Oranienplatz'da olduğu gibi bir direniş mevzisi olarak kullanmak istiyor.
Biz belediye başkanının ilk görüşme talebine olumsuz yanıt verdik ve bu görüşmeye gitmedik. Devrimci Mülteci Hareketi olarak bizimle görüşmek isterse görüşebileceğimizi söyledik. O da bize bir randevu verdi ve dün bu görüşmeyi yaptık.
Belediye başkanı ile görüşmede ilk konuşmayı biz yaptık. Okul işgalinin hangi ihtiyaçtan kaynaklandığını anlattık ve okulun geleceği ile ilgili olarak biz işgal statüsü istediğimizi söyledik. Bizim işgal ettiğimiz okulda firmaların ya da diğer tanımadığımız proje gruplarının kiralama isteğini doğru bulmadığımızı söyledik.
İşgal okulu, politik faaliyetler için kullanılacaktır. Hareketimiz burayı bir politik merkez olarak kullanmak istiyor. Yayınlarımızı buradan basmak istiyoruz. Ayrıca burada çeşitli kültürel, sanatsal faaliyetler yürütmek istiyoruz. Eğitim çalışmaları yapmak istiyoruz. Burada kalan ailelerin çocukları için dil kursları gibi etkinlikler yapmak istiyoruz. Kadın çalışmalarını daha etkin kılmak için bu mekanı kullanmak istiyoruz. Tüm bu istek ve taleplerimizi belediye başkanına ilettik.
İşgal okuluna yapılan polis saldırısının ayrıntılarını belediye başkanına anlattık. Ayrıca Pazartesi günü polis saldırısını protesto etmek için parlamentoya karşı bir yürüyüş gerçekleştirmiştik. Parlamentoda olup da bizi desteklediklerini söyleyen partilerden birisi, bu polis saldırısını konuşmak için bizi basının önünde Berlin polis şefiyle görüşmeye davet etti. Polis saldırısı ile ilgili çok sayıda film ve fotoğraf gibi belgeler var elimizde. Eğer bizi yapacakları görüşmede bir süs olarak kullanmak istemiyorlarsa, eğer biz kendi belirlediğimiz süreler içinde ve kendi seçtiğimiz yöntemlerle polis saldırısını basına anlatıp teşhir edeceksek bu toplantıya katılabileceğimizi söyledik.
Berlin'deki polis teşkilatı, Berlin'de gerçekleşen sol radikal eylemlerin yuvasının bizim direniş çadırlarımızın olduğu Oranienplatz olduğunu söylüyormuş. Bu nedenle bizden çok rahatsızlık duyuyorlarmış. Devrimci Mülteci Hareketi için bu önemli bir ödüldür. Biz de zaten sömürü yapanları, haksız savaşlarda insanları öldürenleri, işçilere ve yoksullara yaşam hakkı tanımayanları, bir avuç burjuvazinin rahatı için çoğunluğu baskı altında tutanları rahatsız etmek istiyoruz. Demek ki biz onları rahatsız etmeyi başarmışız. Ne güzel.
Sömürücüler ve onların koruyucuları rahat etmek istiyorlar. Biz işçileri, yoksulları, mültecileri gözlerden uzak izolasyon kamplarına kapatarak rahat etmek istiyorlar. Sömürü ve zulüm altında tuttukları insanların seslerini çıkartarak kendilerini rahatsız etmelerini istemiyorlar.
Daha önceki söyleşilerimizde rahatsız edici bir hareket olduğumuzu söylemiştik. Sömürü ve zulüm yapanları rahatsız etmeye devam edeceğiz. Dünyada sadece kendilerinin rahat bir şekilde yaşama hakkı olduğunu düşünen ırkçıları rahatsız etmeye devam edeceğiz.
Hijyenik yasaları, toplum kurallarını; kara kuru görünümlerimizle bozuyoruz. Lüks apartmanlarda değil, çadırlarda hep bir arada yaşıyoruz. Çevremizdeki şehrin büyük apartmanlarından yansıyan ışıklar gözümüzü kamaştırıyor. Her kes aynı şehirde yaşıyor ama her kes aynı hayatı yaşamıyor. İşte biz bu gerçekliği her kesin gözünün içine sokuyoruz. Gözlerini dünyanın gerçeklerine yumanların göz kapaklarını zorla açıyoruz. Bu çok rahatsızlık verici bir durum.
Yaşasın İnsanlaşma Ve Ortaklaşma Mücadelemiz
17.4.2013
Turgay Ulu
Berlin
TURGAY ULU
DEVAM EDECEK.....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder