Emeğin Sanatı E-Dergi 169. Sayı Yeni Kanalında

30 Eylül 2012 Pazar

ADNAN DURMAZ: Misketime Benziyordu Öldüğüm Kurşun




MİSKETİME BENZİYORDU
ÖLDÜĞÜM KURŞUN






“..İngiltere Başbakanı Tony Blair,
Bağdat'taki bir pazaryerine
26 Mart'ta düzenlenen ve 15 kişinin
ölümüyle sonuçlanan bombardımandan
müttefik kuvvetlerin sorumlu
olmadığını söyledi....”




dizeler dile dökmez
oğulları öldürülmüş anaların yasını
cellat çizmeleri altında
şafak gül gibi sökmez
ay paklamaz zulümden gecenin karasını
ırzına geçilen çocukların
yakılmış cesetlerin yüzüne
akşam düş gibi çökmez
hangi söz anlatabilir
kolları kopmuş yurtseverin
yürek yarasını

ve tam vardiya ölüm fabrikaları
silah simsarları haykırdı
-insan hakları! hayvan hakları!
vay anasını be!
vay anasını! ..

ey Bağdat
yaşamın anlamı kalmayan zaman zaman
zaman zaman
yalnızca ölüm anlamlı olan
boğazlandın bir dağ gibi
dünyanın tam ortasında
ve barış tellalları -uygarlık vampirleri
bu insan kıyımına utançsızca baktı da
görmedi be!
görmedi be!
görmedi!

Yakalandığında
Bir mağaraya benziyordu diktatörün ağzı
Ve her yerde gözleri kulakları
Bu tarih tanrım
Bu kuma yazılan tarih
Kaç bin yıldır böyle sarı
Karanlığın
Sığınak gibi geldiği akşamları
Ve evleri yaktılar
evlerin ne suçu vardı
beşikleri
duvardaki duaları
oyuncak bebekleri vurdular
oyuncak bebeklerin ne suçu vardı
anaları çocuklarına hasret
genç kızları düşlerinde vurdular

onların da anaları yok muydu
bebekleri yok muydu -bağırlarına basıp
adına mutluluk dedikleri

ve ağıtlar yükseldi
tüm yoksul sokaklarından yer yüzünün
ruhuna kadar sömürülmüş milyonlar
su ve ekmek sustular gözyaşlarından
-özgürlük yaşasın -diye

bağdaki üzümü gözleyen
toprakta petrolü izleyen uydular
ne ayyuka çıkan ceset kokularını
ne dünyayı sarsan kıyım çığlıklarını
bir onlar
duymadı be!
duymadı be!
duymadı! ..

diktatörün dikenden kanatları altında
firari sevdalar düş kurardı çöl kadar susuz
bazan kan lacivert bir şarkıydı gök
bir peri masalında ay akardı
tüller içinde
masmavi bir coşkuydu aşk
yıldızlar bir pembe-bir sarı
yalnızca düşler vardı güller içinde

bağdat gökleri üstünde
kaçıncı yakılışıdır filistinin
Kudüs’ün kaçıncı işgali
kaçıncı cehennemdir tikrit
bu kaçıncı nuh tufanı
kaçıncı yecüc mecüc
kaçıncı cehennem bu
kaçıncı it oğlu it

orada ırzına geçildi
gözyaşlarının bile
yeniden çarmıhlandı spartaküs
Nesimi’nin derisini yüzdüler
Yeniden asıldı hallac el mansur
kaçıncı kez kirlendi
barış simsarlarının
kof sözleri orada...

masallardaki iyiler
yıldızlı göğün sırları
yorulmuş yaşamların çiçeklenen kırları
yamaçlarda dinlenen
eski zaman yatırları
katledildi orada...

annelerin parçalanmış memelerinden
sütleri toprağa damlıyor
öldürülmüş çocukların
oyulmuş gözlerinden
anneleri kanıyor
artık ellerimi tutamazsın anne
ellerim yok.
bir daha sevinci koşamam sokaklarda
bacaklarım kopuk
sokaklar yıkık

bir sesim vardı
gülüşüme şarapneller düştüğü anda
bütün çocuk sesleriyle birlikte
insanlığın suratına haykırdı
misketime benziyordu öldüğüm kurşun
yağarken gökyüzünden yanık et-kopuk bacak
insanlık kördü anne
insanlık sağırdı
bir çığlığım kaldı benden
tarihin vicdanında yankılanacak

gayri gözyaşlarını biriktirsin
dünyanın dört yanında yalnızca ağlayanlar
sonra da oturup içsin
senin yazdığın yaldızlı dizeler
öfkeye-kınamaya-yasa dair
artık durdurmaya yetmez
bitmiş bir kıyımı ey şair
isyana kesmedikçe kederin
kalemin yüreğine saplanıp
ateşle yazılmadıkça dizelerin
daha çok
vampirler sokaklarda uluyacak
başka bağdatlar kanayacak
insanlık zulüm soluyacak
çocuklar soracak ey insanlık
çocuklar sizden soracak
sevinçler ne kadar az
azrail ne kadar çok
artık ellerimi tutamazsın anne
ellerim yok! ..


Not:bu şiir 1995 de bosna için yazıldı..sadece özel adlar ve birkaç küçük yerini değiştirdim


ADNAN DURMAZ / 2004

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder